Diyalektiğin İlkeleri

Diyalektiğin İlkeleri

Descartes, Spinoza, Hegel gibi filozoflar gerçeğe varmanın en akılcı yolunu bulmayı ve felsefenin ana sorularını yanıtlamayı kendilerine ilke edinmişlerdir. Düşünce açısında her daim farklı yöntemlerle ilerleyen Metafizik ve Materyalist düşünce akımı tamamen zıtlık içindedir. Diyalektiğin ilkeleri konusuna değindiğimizde bu zıtlığı anlamak daha kolay olacaktır. Marksistler, anlık ve yanıltıcı görünümlerin ötesinde bulunan gerçekliğe doğrudan bakmak isterler, bu sebepten yöntemin onlar için anlamı büyüktür diyebiliriz. Diyalektiğin ilkelerinden bahsederken, Metafizik anlayışına da değineceğiz.

 

  1. Her Şey Birbirine Bağlıdır

Tüm nesneler ve imgeler organik olarak birbirine bağlıdır ve karşılıklı olarak birbirlerini koşullandırdıkları ilişkilere tam bir bütün olarak bakar. Bunun yanında toplumda da bu böyledir. Bu sebepten diyalektik yönteme göre, hiçbir doğa olayı tek başına, çevresindeki olaylardan bağımsız olarak anlaşılamaz. Çünkü doğanın ya da toplumun herhangi bir alanında, bir olay çevresindekilerden bağımsız düşünülürse ve bu koşullardan ayrılırsa anlamsızlaşır ve çözümlenmesi oldukça zorlaşır. Eğer gelişen olaylar çevresinde bulunanlarla bütünleştirilir ve düşünülürse daha anlaşılabilir ve açıklanabilir. Tüm doğa ve toplum olaylarını gözlemlediğimizde bu bağımlılık ilkesine tanıklık etmiş olacağız.

Metafizik ise; doğaya birbirinden kopuk, tek başına ve birbirinden bağımsız ayrı ayrı nesnelerin bir yığını olarak görür. Ve olaylara bu şekilde bakıldığında bazı sorular cevapsız kalmaktadır.

 

  1. Her Şey Durum Değiştirir

Doğada sürekli olarak kimi şeylerin doğduğu ve geliştiği, kimi şeylerin dağıldığı ve yok olduğu, kesintisiz yenilenme ve gelişme durumunda olduğunu kabul görür. Bu yüzden diyalektik yöntem, olayların sadece karşılıklı ilişkileri ve birbirlerini karşılıklı koşullandırmaları açısından değil, aynı zamanda hareketleri, değişmeleri, gelişmeleri, ortaya çıkışlar ve ortadan kayboluşlar açısından dikkate alınmalarını gerektirir. Bu gerçek aynı zamanda harekettir, doğada ve toplumda böyledir.

Metafizik yöntem; doğanın dingin ve durağan, durgun ve değişmez olduğunu savunur. Metafizikçiye göre toplum değişmez ve sonsuz tanrısal bir plan olduğu için değişmez. “Nasıl ki, feodal düzenin yerini kapitalist düzen aldı, sosyalist düzen de kapitalist düzenin yerini alacaktır.” – J. Stalin

Doğa bilimlerinin kapı dışarı ettiği metafizik, insan ve toplum bilimlerine sığınır. Olaylara Metafizik yöntemle bakmaya çalıştığımızda çelişkilerle karşılaşacağız; insan şimdiye kadar ne ise odur ve her zaman da o olacaktır. Onarılmaz kusurları, eksiklikleri ile “bir insan doğası” vardır. Bu böyle ise, toplumu ıslah etmeye ne gerek var? Yanlışlığı olan bir ütopya olduğu buradan da anlaşılıyor.

 

  1. Nitel Değişiklik

Diyalektiğin ilkeleri arasında en önemli ilkelerden bir tanesi olan ‘nitel değişiklik’ nicel değişim ile başlar. Nitel değişimin olması için; farkına varılmayan, dereceli, hissedilmeyen nicel değişimin yaşanması mecburidir ve bu nicel değişimin birikimleri sonucu nitel değişim gerçekleşir. Sıradan olan, herhangi bir önemi göze çarpmayan, yavaş değişimlerden, göze çarpan kökten değişmelere geçen, bir durumdan öteki duruma sıçramalarla geçerek gerçekleştirilen bir gelişmedir. Diyalektiğin tüm ilkeleri gibi bu da doğa ve toplumlar için geçerlidir. Örneklemek gerekirse; suyun kaynama derecesi 100 derecedir ve 100 dereceden sonra su kaynamaya başlar akabinde su, su buharı olarak değişir. Isının gitgide artması nicel değişikliği oluşturur. Ama belirli bir anda su durum değiştirir, sıvı niteliği kaybolur. Toplumsal olarak bir başka örnek; 178 Fransız Devrimi, yüz yıllık bir sınıf savaşımıyla hazırlandı. Birkaç yıl içinde Fransa’da öyle nitel değişiklikler oldu ki, nicel değişikliklerin derece derece birikimi yani feodaliteyi hırpaladığı sayısız savaşımlar olmasaydı bu nitel değişiklikler gerçekleşmeyecekti.

Fakat Metafizik yöntem nitel değişiklikleri reddeder. Kabul etse bile onları açıklayamaya çalışmaz, rastlantıya ya da mucizeye bağlar. Gelişme sürecini, nicel değişimlerin nitel değişimle sonuçlanmadığını ve basit bir büyüme süreci olduğunu düşünür.

 

  1. Zıtların Savaşımı

“Diyalektik, Metafiziğin aksine, doğadaki nesnelerin ve olayların iç çelişkileri içerdikleri, çünkü hepsinin olumlu ve olumsuz yanları, bir geçmişleri ve bir gelecekleri olduğu, hepsinin yok olup giden ya da gelişen öğeler taşıdıkları görüşünden hareket eder. Zıtların mücadelesi; eski ile yeni, ölen ile doğan, yitip giden ile gelişen arasındaki savaş, işte bu sürecinin, nicel değişmelerin nitel değişmelere çevrilmesindeki içeriktir.” – Stalin

Gelişmenin ilkesi olarak çelişkinin incelenmesi şu başlıca nitelikleri ortaya çıkarıyor; çelişki içtedir, çelişki yenileşmeyi sağlayandır, zıtların birliği söz konusudur. Her değişikliğin motor gücü olan çelişki, evrenseldir. ‘Çelişki’ den söz edildiğinde idealist filozoflar “fikirlerin savaşını” anlarlar. Onlara göre, ancak birbirlerine karşı olan düşünceler arasındaki çelişki kavranabilir. Ama düşünceler arasındaki çelişki, çelişkinin bir biçimi olmaktan başka bir şey değildir. Çelişki; dünyanın her yanında bulunan nesnel bir gerçek olduğu için öznenin içinde de bulunur ve insanda da bu böyledir. Çelişkinin mutlak evrenselliği, somut çelişkilerin sonsuz zenginliğini bize unutturmamalıdır. Büyük karşıtlar yasası, kendi gerçeği içinde çok çeşitli biçimler alan bir olgunun genel ifadesidir. “Diyalektik, esas olarak şeylerin kendi özündeki çelişkinin incelenmesidir.” Lenin

Diyalektiğin ilkeleri sadece doğa ile sınırlandırılmamalıdır. Doğada, toplumlarda ve insanda tüm bu ilkeler kendini göstermektedir. Metafiziği savunan biri her daim farkında olmadan Diyalektiğin ilkeleri ile konuşur, söylemde kabul etmese de pratikte aslında o da durumun farkındadır. Birçok konuda düşünce ufkumuzu açan Diyalektik yöntem, birçok insanın reddedemeyeceği ilkeleri ile cevapları önümüze koymakta. Bu ilkeler üzerine verilecek örnekler ve konuşulacak bolca konular mevcut, bu sebeple teşekkürler Marx ve Engels.

Kaynak: Felsefenin Temel İlkeleri – Georges Politzer

Eylem Özkan

 

 

 

0
Garajımdaki Ejder – Carl Sagan Spinoza’nın Tanrısı

Yorum yapılmamış

No comments yet

Bir yanıt yazın