Sence mutlu ve güzel bir yaşamın yolu nedir diye bir soruyla karşılaşacak olsam bu soruya cevabım sevdiğim ve uyumlu olduğum bir insanla hayatı paylaşmak, güzel bir aile kurmak ve onlarla sıcak ilişkiler kurmak diye yanıt verirdim. Elbette hayatta herkesin motivasyonu, hayalleri ve hedefleri farklıdır. Hatta günümüzde birçok insan bu soruya ünlü olmak, zengin olmak, başarılı olmak gibi yanıtlar verecektir ancak mutlu ve huzurlu bir gelecek denildiğinde benim aklıma gelen sahne bunlar değil.

Yakın zamanda çok uzun yıllara yayılmış, büyük bir araştırma okudum ve benim bu düşüncemi destekleyen sonuçlara ulaştıklarını gördüm. Şimdi sizinle bunları paylaşmak istiyorum:

– 75 yıl boyunca, 724 erkeğin hayatı , işleri, ev yaşamları, sağlıkları, hayat hikayeleri yıldan yıla izleniyor ve kayıt altına alınıyor.

– Araştırma başladığında bu 724 adamın bir bölümü Harvard Koleji öğrencisi, diğer bölümü ise Boston’ın en yoksul muhitlerinden, en sorunlu ve yoksul ailelerden seçiliyor.

– Sonra bu gençler, her kesimden yetişkinler oluyorlar. Fabrika sahibi, avukat, duvarcı ve doktor oluyorlar. Bazıları alkol bağımlısı oluyor. Birkaçında şizofreni ortaya çıkıyor. Kimi sınıf atlıyor; en alttan en üstlere çıkıyor, kimisi de bu yolculuğu tersten yapıyor.

– Her iki yılda bir deneklerle anketler yapılıyor, doktorlarından hastalık geçmişleri alınıyor. Kan testi, beyin taraması yapılıyor, çocuklarıyla konuşuluyor. Eşleriyle en derin meselelerini konuşurken videoları çekiliyor. Bir süre sonra bu adamların eşleri de araştırmaya dahil ediliyor.

– Araştırma sonucundan özetle tek bir şey çıkıyor: İyi ilişkiler bizi daha mutlu ve daha sağlıklı tutar.

– Aileye, arkadaşlara, topluma daha sosyal bir şekilde bağlı olan insanların, daha mutlu, bedensel olarak daha sağlıklı olduğu ve çevresi daha sınırlı kişilerden daha uzun yaşadığı anlaşıldı.

– Ayrıca yalnız yaşamanın zararlı olduğu ortaya çıktı. Diğerlerinden daha yalnız olan insanların, daha mutsuz oldukları, sağlıklarının orta yaşların başlarında bozulduğu, beyin fonksiyonlarının daha erken gerilediği ve yalnız olmayanlardan daha kısa yaşadıkları anlaşıldı.

– Araştırma, kalabalıkta da yalnız olabildiğinizi ve evliyken yalnız olabileceğimizi gösterdi. Sadece sahip olduğunuz arkadaşlarınızın sayısı ve karşılıklı saygıya dayalı ilişki içinde olup olmadığınız değil, önemli olan, yakın ilişkilerinizin mahiyeti.

– Anlaşmazlıkların ortasında yaşamanın sağlığımıza zararlı olduğu ortaya çıktı. Örneğin, şiddetli geçimsizliğin olduğu, muhabbetin olmadığı evliliklerin sağlığımıza zararlı olduğu, belki de boşanmaktan daha kötü olduğu anlaşıldı. Ayrıca güzel, sıcak ilişkiler yaşamanın koruyucu olduğu kanıtlanmış oldu.

– 50 yaşında, en tatminkar ilişkileri olan insanlar, 80 yaşında en sağlıklı olanlardı. İyi, samimi ilişkilerin bizi yaşlılığın bazı sonuçlarından koruduğu göründü.

– iyi ilişkiler sadece vücudumuzu değil beynimizi de koruyor. 80’li yaşlarınızda, diğer kişiye güvenle bağlanmış ilişki içinde olmanın koruyucu olduğu anlaşıldı, öyle ki, ihtiyaç duyduklarında diğerine gerçekten güvenebileceklerini hissettikleri ilişkileri olan insanlar, hafızaları daha uzun süre kuvvetli kalan insanlar. Partnerine tam olarak güvenebileceğini hissedemediği ilişkileri olanlar, erken hafıza zayıflığı çeken insanlar.

– İyi ilişkilerin de her zaman sorunsuz olması gerekmiyor. Seksenlerindeki çiftlerden bazıları birbirleriyle her gün münakaşa ediyor fakat diğerine gerçekten güvenebileceklerini hissettikleri sürece zor zamanlarında, bu kavgalar hafızalarını olumsuz etkilemiyor.

Aslında bu ilişkiler bilimsel olarak kanıtlanmamış olsaydı bile herkesin sezgisel olarak tahmin edebileceği bir durumken ilişkilerimize, sıcaklığa, samimiyete yeterli özeni göstermiyoruz. Ailemizi, dostlarımızı, sevdiklerimizi ihmal ediyoruz ve bomboş şeylerin peşinde koşuyoruz.

Ünlü yazar Mark Twain, yüz yıldan fazla bir süre önce, geri dönüp hayatına bakmış ve şu cümleyi yazmıştı: “Hayat öyle kısa ki; tartışmalara, özür dilemelere, kıskançlıklara, hesap sormalara zaman yok. Sadece sevmek için zaman var ve bunun için, tabiri caizse sadece ‘bir an’ var.”