4,5 Milyar Yıl Sonra

4,5 Milyar Yıl Sonra

Yaklaşık olarak 4,5 milyar yıl sonra neler olacağını hiç düşündünüz mü? Şöyle söyleyeyim, doğuşunun ve batışının güzelliğiyle tüm canlılığı baştan çıkaran, canlılığa canlılık katan Güneş’imiz ölecek. Öyle ki bu durum sandığınız kadar hızlı sürmeyecek tabi ki de, hemen birden ölmeyecek. Öncelikle hidrojenin tükenişiyle birlikte Güneş’imiz büyümeye başlayacak. Dünya’mızı da içine alacak kadar genişleyecek. Dünya’mızı… Sahip olduğumuz her şeyimizi… Yok edip, küle dönüştürecek… Hani bazen deriz ya topraktan geldik toprağa gideceğiz diye. Ben buna malesef katılamıyorum. Çünkü biz Güneş’ten geldik ve Güneş’e gideceğiz.

İnsan ömrü için yaklaşık 80-90 yıl desek; insan ömrü, milyarlarca yıl içinde yok denecek kadar bir değersizliğe sahiptir. Bunu yaklaşık 4,5 milyar yıl dememden de anlayabilirsiniz. Geride kalan milyonlarca yılı saymadım bile… Milyonlarca yıl… Dile kolay. 1.000 yıl sonrasını sormuyorum size. Yaklaşık olarak 4.500.000.000 yıl sonrasını soruyorum. Ne olacak? Bileniniz var mı? Yok mu? Ben söyleyeyim; onca telaşımızın, onca uğraşımızın, onca para birikimimizin, onca kavgamızın, onca üzüntülerimizin, onca savaşlarımızın, onca bölücülüğümüzün bomboş olduğunu göreceğiz. Bir insanlık olarak 4,5 milyar yıl sonrasına kadar varamayacağız elbet, ancak bir madde olarak bunun ne kadar da anlamsız olduğuna şahit olacağız. Peki ya dinler, tanrılar, mabetler, manastırlar, camiler, hahamlar, kiliseler, Kudüs, Mekke, Vatikan, Teocalli, Ganj nehri ve diğerleri ne olacak? Uyarı olarak tekrar söylüyorum, ben size dediğim gibi 1000 yıl sonrasını değil, 4.500.000.000 yıl sonrasını soruyorum.

Göktaşıyla Gelen Son

meteorBundan yaklaşık olarak 65.000.000 yıl önce dinozor devri bitti, bir göktaşının Dünya gezegenine çarpmasıyla. Milyarlarca yıl içinde sadece milyon yılda gerçekleşti. Gezegen üzerindeki canlılığın ‘ı yok oldu. ‘ı… Şayet ki böyle bir durum tekrar gerçekleşseydi, insanlık tamamiyle silinip süpürülecekti. Böyle bir durum hiç bir zaman olmayacak demiyorum tabi. Astronomik değerlere bakıldığında Dünya’mıza hızla yaklaşan 2,5 futbol sahası büyüklüğünde ve 20 milyon tonluk Apophis göktaşını göz ardı ettiğimizde dinozorların çağını kapatan bir göktaşı gibi bir göktaşının çarpacağı gerçeği inkar edilemez. Öyle ki uzay daha önceki yazılarımda da bahsettiğim gibi kaos ortamıdır ve her gezegen bir çok meteorla çarpma tehlikesi altındadır. Öyle ki her gezegen de her an çeşitli büyüklüklerdeki göktaşlarına zaten maruz kalmaktadır. Yıldız kayması dediğimiz olay da bu argümanı desteklemektedir. Eğer ki Dünya’ya 1.000 yıl sonra bir göktaşı çarpacak olsa ve canlılığın neredeyse tamamı yok olsa bu konuda dinler ve tanrılar ne düşünecek? Namazın, zekatın ne önemi kalacak? Hadi sizinle gelin beyin fırtınası yapıp 1.000 yıl sonra göktaşı felaketinden kurtulan tek bir insan kaldığını düşünelim. Gezegenin asmosferik yapısı tekrar normale döndüğünde bu insan İslam’ın şartlarını nasıl yerine getirecek? Hacca gidebilecek mi? Hayır. Sevdiklerini ve tüm değerlerini kendisinden alan tanrısına tekrardan sevgiyle yaklaşabilecek mi? Hayır. Kutsal deyip de kendi değerlerini yok eden bir tanrı da bir o kadar da paradoks sayılmaktadır zaten. Eğer tek bir kişi kalırsa o kişinin intihar edeceğine hiç bir şüphe yoktur ki zaten Dünya’nın o haliyle besinini karşılayamadığından açlıktan da ölebilecektir.

gelecek

Doğa Kendini Yeniler, Ya İnsan?

Herhangi bir göktaşı felaketinden sonra doğa elbette ki kendisine tekrar yeni bir yol bulacaktır, her zaman yaptığı gibi. Yeni canlılıklar, yeni hayatlar belki de insan türü gibi kendi dertlerine yanan geçici hevesteki mahluklar. Ama onlar da geçici malesef. Peki insanlıktan sonra, her şeyi insanlık için yarattığını söyleyen tanrı, Dünya’da kalan ve yeniden filizlenen canlılık için ne düşünüyor olabilir? Yeni bir Adem ile Havva mı? Malesef bir kez daha kendi doğasına karşı çıkacağını sanmıyorum. Kendi onurunu, kendi haysiyetini bir kez daha din ile ayaklar altına alacağını sanmıyorum. Bir kez daha şerefini ve namusunu bırakıp kadınlara tecavüz edilen, çocukların öldürüldüğü, masumların yok edildiği, ifade özgürlüğünün kısıtlandığı ve özgürlüğün olmadığı bir insanlığı tekrar inşa edeceğini düşünmüyorum, tabi gerçekten bir tanrı var ise. Bir insan olarak ben de isterdim binlerce ve hatta milyonlarca yıl sevdiklerimizle yaşayıp değerlerimizi belki de sonsuza dek yaşatmak istemeyi. Ama doğanın kirli oyunu buna müsaade etmiyor ne yazık ki. Her şey bozunduğu gibi yok oluyor, bitip tükeniyor. Yani o taptığınız değerlerin, birbirinizle savaştığınız nedenlerin, kavgalarınızdaki nefretlerin gerçekte hiç bir değeri olmadığını kabul edeceğiniz vakit hayatın ne olduğunu o zaman anlayacaksınız. Dünya hayatı için geçici bir hevestir diyen bir tanrının Dünya’ya geçici bir hevesle, geçici bir gerçeklikle sunduğu dinin insanlığı bitirdiğini tarih boyunca objektif olarak inceleme yapabilirseniz görebileceksiniz. Bırakın 1.000 yılı, bundan 200 yıl sonra bile insanlığın var olacağına dair herhangi bir kanıt göremiyorum. Şayet ki bu yazının asıl kaynağı da 4,5 milyar yıldı. Dile kolay ama doğaya değil. Uzun ve zahmetli bir yol… Kim bilir kaç kez Dünya’daki yaşam şekli değişime uğrayacak. Kim bilir…

 Şüphesiz ki biz yıldız maddesiyiz ve yıldızdan geldik ancak ve ancak dönüşümüz yine yıldızadır.
 Özgür bir hayat dilerim… (Bu cümleyi hiç bir tanrı söylemedi ne yazık ki.)

0
Atalarımızın Düşleri Toplumsal Varlık ve Oluşumu

Yorum yapılmamış

No comments yet

Bir yanıt yazın