Sokrates’in Savunması – 3

Sokrates’in Savunması – 3

Ölüm cezasıyla yargılanan Sokrates’in savunması bittikten sonra hâkimler suçlu olup olmadığı konusunda bir oylama yapmak için çekilirler. Az bir oy farkıyla Sokrat suçlu bulunur. Fakat cezasının ne olacağına henüz karar verilmemiştir. Atina’nın o zamanki kanunları suçlunun kendisine makul bir ceza kesme seçeneği sunmaktadır. Mahkemenin bu ikinci oturumunda Sokrates’ten bu tercihi yapması istenir ve bunun üzerine Sokrates söz alarak savunmasına devam eder.

Karara şaşırmadığını dile getiren Sokrat, şaşırdığı tek konunun leh ve aleyhteki oyların birbirine yakınlığı olduğunu söyler. Sonuç böyle olunca kendini bu suçlamalardan aklanmış olarak gördüğünü ve kendisine nasıl bir ceza uygulanması gerektiği hakkında konuşmasına devam eder. Peki, hiçbir zaman kimseye haksızlık etmeyen, başkalarının tutkuyla peşinden koştuğu şeyleri, ticareti, servet yönetmeyi, askeri makamları, Mecliste görev almayı ve daha birçok şeyi boş vererek, bütün hayatını durup düşünmeye, gençlerle konuşmaya adamış bir insana nasıl bir ceza layık olabilirdi? Susmanın kötülük olduğunun bilincinde olan Sokrat; belki sürgün yiyecekti, belki para cezasına çarptırılacaktı ve belki de idam edilecekti. Sokrates’in savunması sonrasında oturuma ara verilir ve hâkimler arasında cezayla ilgili oylama yaparlar. Oylama biter ve Sokrat ölüm cezasına çarptırılır. Bunun üzerine Sokrates son konuşmasını yapar:

“Sokrat: Bakınız yurttaşlar! Zor olan aslında ölümden kaçmak değildir. Asıl zor olan, kötü ve korkak bir adam olma utancından kaçıp kurtulabilmektir. Çünkü o, ölümden çok daha hızlı koşar.

İşte şimdi birbirimizden ayrılıyoruz. Ben tarafınızdan ölüme mahkûm edilmiş biri olarak gideceğim. Onlar ise, hakikat tarafından kötü adaletsiz olmakla suçlanmış kişiler olarak yaşayacaklar! Ben bana verilen cezaya razıyım! Onlar da kendilerine verilen cezaya razı olsunlar!

Onlar akıllarınca bana zarar vermek istiyorlardı. Bundan dolayı da kınanıp ayıplanmayı hak ettiler! Yalnız benim kendilerinden şöyle bir ricam olacak: Çocuklarım büyüdüklerinde, eğer onların erdemi bırakıp da servet veya herhangi bir şey peşine düştüklerini görürseniz, yurttaşlarım, tıpkı benim sizi rahatsız ettiğim gibi siz de onları rahatsız ederek, cezalandırın! Bir de, eğer hiçbir şey olmadıkları halde kendilerini bir şey sanmaya kalkarlarsa, siz de benim size yaptığım gibi kınama ve ayıplamaların aynısını yapın… Gerekli ve önemli olanı boş verdiklerini, beş para etmez biriyken kendilerini bir şey sandıklarını söyleyin onlara! Eğer bunu yaparsanız, hem bana hem de oğullarıma karşı adaletli davranmış olursunuz!

İşte nihayet ayrılma vakti geldi çattı; ben ölüme, sizler yaşamaya! Acaba kimin, sizin mi, yoksa benim mi payıma en iyisi düştü? Bunu kimse bilemez, Tanrı’dan başka.”

Ve Sokrates’in savunması burada son bulurken, mahkeme binasının yakınındaki hapishaneye götürülür ve zincire vurulur. Kararın infazı için beklenen kutsal gemi MÖ 399 yılının baharında döndü ve Sokrat’ın zincirleri çözülerek banyo yaptırıldı. Daha sonra çocuklarını ve ailesindeki kadınları getirdiler. Sokrat onlara nasihat verdikten sonra evlerine gönderdi. Ardından talebelerinin yanına geldi. Güneş batmak üzereyken, ölüm cezasını gerçekleştirecek hapishane sorumlusu Sokrat’ın yanına geldi ve “Ben sana öteki mahkûmlara davrandığım gibi davranmayacağım, seni kınamayacağım. Onlara vaktin geldiğini söylediğimde üzerime saldırıp lanetler okudular. Hayli zamandır seninle birlikteyiz, sen onlar gibi değilsin, bana kızmayacağını biliyorum. Benim emir kulu olduğumu biliyorsun, sana bildiğin bir şeyi haber vermeye geldim. Haydi elveda! Gereken en iyi şekilde yapmaya gayret et!” dedi ve ağlayarak sırtını döndü. Nasıl yapacağını görevliye soran Sokrat, kâseyi getiren kişiden alır ve baldıran zehrini bir dikişte içer. Bu sırada yanında bulunan talebeleri gözyaşlarına boğuldular, hepsi hıçkırarak ağlıyorlardı. Talebelerini ağlarken gören Sokrat; “Ne yapıyorsunuz siz? Amma da tuhaf adamlarsınız! Hâlbuki ben böyle bir manzarayla karşılaşmamak için kadınları evlerine gönderdim. Çünkü sessizlik içinde ölmenin hayırlı olduğunu duymuştum. Haydi, kendinize gelin, sakin olun bakalım!” Bu sözleri üzerine utanan öğrenciler, sustular. Ve Sokrat odanın içinde yürümeye başladı. Daha sonra bacaklarının ağırlaştığını söyleyerek, sırtüstü uzandı. Görevli Sokrat’ı eliyle yoklayarak çimdikledi ve bir şey hissedip hissetmediğini sordu. Sokrat, hiçbir şey hissetmiyordu! Sokrates’in tüm vücudu uyuşmaya ve soğumaya başlamıştı. Zehir kalbe ulaştığında ise Sokrat artık aralarında olmayacaktı. Vücudundaki soğukluk karnına kadar gelince Sokrat yüzünü açtı ve “Kriton, bizim Asklepios’a bir horoz borcumuz var. Bu borcu ödeyin, sakın ihmal etmeyin!” dedi. Kriton, “Tamam efendim, başka bir diyeceğiniz var mı?” diye sordu. Hiç cevap gelmedi. Vücudunda bir sarsılma olan Sokrates’in yüzünü açan görevli, Sokrates’in gözlerinin tavana dikildiğini gördü, hareketsizce!

Sokrates’in ölümü samimiyetin zirvesidir. Çünkü o, düşüncenin bağımsızlığı ve kendine saygı uğruna ölünebileceğini ispat etmiştir. Sokrates’in savunması mahkemeye damgasını vururken, ne yazık ki bu elem kararın alınmasının önüne geçememiştir. Onu mahkûm ettirenler ve edenler unutuldular. Unutulmayanlarsa geride sadece kötü bir nam bıraktılar. Oysa Sokrat 25 yüzyıldır eşsiz karakteriyle ideal bir insan olarak hâlâ yaşamaya devam ediyor.

Sokrat’ın Karısı: Seni haksız yere öldürüyorlar Sokrat!

Sokrat: Ya haklı olarak öldürselerdi, daha mı iyiydi?

 

Kaynak: Sokrates’in Savunması – Platon

Çeviri: Cemal Aydın

0
NASA’nın Juno Uzay Aracı Yolculuğunu Tamamladı Taciz Olayları ve Tacizci Profilleri

Yorum yapılmamış

No comments yet

Bir yanıt yazın