1000Fikir

Yönetici
Yönetici
Mesajlar
1,941
Ahlâk Ve Sanat arasındaki ilişki söz konusu olduğunda, felsefe tarihinde argüman ya da tartışma iki kutup etrafında dönüp durmuştur. Bunlardan birinci kutupta, sanatla ahlâk arasındaki ilişkiyi oldukça yakın bir ilişki olarak gören, sanatın ahlâk için verimli bir kaynak olduğunu düşünen, buna karşın diğerinde, ikisi arasındaki çatışma ve gerilimlerin çok derinden ve hayli keskin bir tarzda bilincinde olan tavır bulunur.​
Bunlardan birinci tavır söz konusu olduğunda, sanat öncelikle ahlâkî esenlik için özsel ya da vazgeçilmez bir şey olarak değerlendirilir. Bu açıdan bakıldığında, sanat, gerçek hayat durumları içinde zararlı ve yıkıcı olan duygu ve enerjileri önce açığa çıkarır, dışa vurur ve en nihayetinde, onların boşaltılmasını temin eder. Çünkü sanat -özellikte oyunlarda ve romanlarda biz insanlara sonsuz sayıda İnsanî karakter ve sosyal etkileşim tipinin özsel doğasını ve dışavurumunu derinlemesine ve en küçük bir tehlike olmaksızın keşfetme imkânı verir.​
Sanata değer biçme özü itibariyle, nesnelerinin bireyselliğine duyarlı, onlara kendilerinde her ne iseler o olarak saygı gösterip, bu nesneleri oldukları şekliyle seven ve takdir eden, temaşaya dayalı bir etkinlikse eğer, bütün bu estetik tavırlar kişilere saygı ve onların bireysel doğalarına ve ihtiyaçlarına moral duyarlılık benzeri ahlâken arzulanır tutumların yakın komşuları olmak durumundadır.​
Yine, sanat, gündelik dünyada, kitle toplumunda dolayımsız olarak verilen, fiilen mevcut olan bütün alternatiflerin ötesinde, alternatif eylem ve İnsanî ilişki imkânlarıyla ilgili bilincimizi genişletmek ve derinleştirmek suretiyle, bireysel özgürlüğümüzün kapsamını genişletir. Biraz daha genel bir tarzda ve geniş bir çerçeveden ifade edildiğinde, sanatlar dünyanın normal olarak yalnızca belli belirsiz veya bulanık bir biçimde farkında olduğumuz renklerinin, şekillerinin ve seslerinin çok daha keskin ve çok daha canlı algısını öğretmek, değerlere ilişkin aydınlanmış bir bilinç kazandırmak suretiyle hayatiyetimizi veya İnsanî tahammül gücümüzü arttırır.​
Bütün bunlara rağmen, sanat bir yandan da ahlâken kuşkulu ya da zararlı bir şey olarak görülmüştür. Teori düzeyinde, Kantçı ve postKantçı çıkar gözetmeyen, temaşaya dayalı. soğuk ve sakin bir estetik tavır yorumu, yakın zamanlarda radikal bir meydan okumayla karşı karşıya kalmıştır. Dahası, sanatın, uyanmamaları çok daha iyi olacak duygulan tahrik ettiği, imgelemi daha tam ve ayrıntılı bir biçimde gerçekleşmesi için cesaretlendirdiği ve ahlaken utandıracak eylemlere sevk ettiği öne sürülmüştür.​
Sanat özgürlüğü arttırabiliyorsa —tekdüze ve oldukça sıradan örnekleri, tutumlar ve eylem bakımından moda olanı, insan doğasıyla ilgili bayağı görüleri, sanki bunlar uygun ve doğru hayat tepkileri açısından yegâne modellermişçesine sunan sanat eserleri yoluyla— azaltabilir de. Sanatta yenilikçi ve "farklı" olana yönelik zaman zaman umutsuz arayışların (ve müstakil sanatların çıkar göz etmeyen destekçileri kompleksinin — sanat dünyasının— rolünün) İnsanî problemler bağlamında ciddi ve bilgece yorumlara götürdüğünden emin olmak için pek bir neden yok gibi görünmektedir.​
R. W. Hepburn, "Values of Art and Values of Community", L. Rouner(ed.), On Community, Notre Dame Press, Indiana, 1991.​
Murdoch, The Fire and the Sun: Why Plato Banished the Artists? Oxford, 1977.​
Passmore, Serious Art, London, 1991.​
Ayrıca bkz. AHLÂK, ESTETİK, ESTETİĞİN TARİHİ, SANAT.​
Felsefe Ansiklopedisi / Etik Yayınları​
 

Çevrimiçi Üyeler

Şu anda çevrimiçi üye yok.

Forum İstatistikleri

Konular
1,554
Mesajlar
2,334
Üyeler
24
Son Üye
Tabu
Üst