“Dünya hakkında insanlık olarak sahip olduğumuz her bilgi bir gecede yok olsa ne olurdu? 6 milyarlık nüfusun hepsinin bir sabah devasa bir bilgisizlik ve kafa karışıklığı içinde uyandığını hayal edin. Kitaplarımızın ve bilgisayarlarımızın hemen yanıbaşımızda olduğunu ama onları nasıl kullanacağımız konusunda en ufak fikrimiz olmadığını düşünün. Diş fırçalamayı ya da araba sürmeyi hepimiz unutmuş olsak… İlk olarak hangi bilgiye ulaşmak isterdik? Öncelikle, yiyecek ve barınak meselesini çözmek gerekecekti. Bunun için makineleri çalıştırmayı ve tamirlerini öğrenmeyi isteyecektik. Ama bunların hepsinden önce diğer tüm bilgileri edinmek için bir yazı dili kurmamız gerekecekti. Bu insanlığı yeniden kurmak için gerekecek hayali çaba esnasında hangi noktada, İsa diye birinin yaşadığını ve bir bakireden doğduğunu ve sonra ölüp tekrar dirildiğini bilmek gündemimize girecekti? Peki, bu önermelerin doğruluğunu nereden bilecektik? Elimizde mutlaka İncil kopyaları olacaktı, ancak kütüphanelerde yapılacak ufak bir gezinti bize eski zamanlardan birçok benzer önerme sunacaktı: bereket tanrıçası İsis’in iki boğa boynuzuna sahip olması, Thor’un bir çekiç taşıması, Marduk’un kutsal hayvanlarının atlar, kopekler ve çatallı dile sahip bir ejderha olması gibi. Bu karışıklık içinde kimi seçecektik? Yehovayı mı shivayı mı? Peki, ardından evlilik öncesi ilişkinin günah olduğunu nereden öğrenecektik? Ya da zinakarların taşlanması gerektiğini?

Böyle bir durumda (kütüphane işini devralanlar) muhtemelen İncil ve Kuran’ı antik edebiyat rafındaki eski mısırlıların Ölüler Kitabı’nın yanına kaldıracaklardı….”

Sam Harris – İnancın Sonu