Pierre d'Ailly (1350-1421) yılları arasında yaşamış Ockhamcı bir filozoftur. Fransa'nın Compiegne kentinde doğan D'Ailly, 1372 yılından itibaren Paris'teki Navarre Koleji'nde tahsil görmüş, 1380 yılında doktora derecesini aldıktan sonra Üniversitede çeşitli kademelerde yöneticilik yapmıştır. 1395'te Puy'e, 1396'da da Cambrai'e piskoposluk görevine atanan D'Ailly, 1411 yılında kardinal olmuş, 1414-1418 yılları arasında önde gelen üyeleri arasında bulunduğu Constance Konsil'inde kilisenin genel konsilinîn papa karşısındaki üstünlüğünü savunmuştur.​
D'Ailly'nin oldukça geniş bir alana yayılmış çok sayıda eseri vardır. Felsefe, teoloji, bilim kuramı, politika teorisi, kilise hukuku ve mistisizmle ilgili olan bu eserlerin en başında De Anima adli deneme gelmektedir. O, Boethius'un Felsefenin Tesellisi adli eseri üzerine şerhler kaleme almış, biri mistisizm diğeri çilecilik üzerine olan iki deneme yazmış, kilise idaresi üzerine üç denemeden başka, mantık, astronomi ve coğrafya üzerine kitaplar da kaleme almıştır.​
D'Ailly'nin felsefi bakışına Ockhamcılık damgasını vurmuş gibidir. Gerçekten de, Ockhamcılığa hayli yoğun bir sempatiyle yaklaşan D'Ailly birçok on dördüncü yüzyıl düşünürü gibi, kesinliğin farklı dereceleri bulunduğunu öne sürmüştür. Onun bu bağlamda yaptığı temel bir ayırım, kendisinin "doğal ışık" adını verdiği bilme melekesiyle akil arasındaki ayırımdır. Doğal ışık tartışılmaz olan, —yani, çelişmezlik ilkesine veya benliğin varoluşuna ilişkin dolayımsız sezgiye indirgenebilen— bilgi türüne tekabül eder. Oysa akil, kesinlik bakımından, sadece göreli bir değere sahip olup doğal düzenle sınırlanmıştır. Akil kapsamı içine, D'Ailly'nin sadece olasılı olduklartnı düşündüğü, Tanrı'nın varoluşuyla ilgili klâsik argümanlar girer. Ockhamlının etkisi onun Tanrı'nın kadir-i mutlaklığını ele alış tarzında da açıklıkla görülür; Tanrı, doğal düzenden bağımsız olduğu için, doğanın yasalarını izlemeye hiçbir şekilde mahkûm değildir. Buna göre, Tanrı, gerçekte hiçbir şey varolmadığı halde, bir şeylerin varolduğu yanılsamasına bile yol açabilirdi; onun bu tezi, gerçekte deneyimsel bilginin yanılmazlığına karşı getirilmiş en güçlü Ockhamcı argümanlardan birini ifade eder. D'Ailly bir yandan da Tanrı'nın mutlak kudretinin hüküm sürdüğü alan (potentia absoluta) ile emrinin eseri olan kudrete tâbi bulunan alan (potentia ordinata) arasında bir ayırım yapmaya özen gösterdi. Bunlardan birinci alan Tanrı'nın kadiri mutlaklığının bizatihi kendisine gönderimde bulunmaktaydı, oysa ikincisi Tanrı'nın mutlak gücünün bu dünyaya olan özgül uygulamasını ifade etmekteydi; nitekim ikincisi, yaradılışa bir düzen kazandıran yasaları sağlamıştı ve D'Ailly bu yasalar arasında fiziğin yasalarına da yer vermekteydi. Söz konusu yasalar, işte bundan dolayı, tam bir istikrarla ve mutlak bir kesinlikle işliyordu.​
D'Ailly'nin Ockhamlı William ve Mirecourtlu John'a olan borcu, onun özlerle ilgili görüşlerinde de açıklıkla ortaya çıkar. Sıcağın neden sıcak veya soğuğun niçin soğuk olduğunun, Tanrı'nın istemesi dışında hiçbir özsel nedeni, aslî sebebi yoktur. Ayni durum ahlâkî düzen için de geçerlidir. İyi ve kötü, Tanrı'nın irâdî emrinden dolayı, iyi ve kötü olmak durumundadır: "Tanrı'nın onu sevmesi veya ondan nefret etmesi bir tarafa bırakılacak olursa, hiçbir şey bizatihi kendi içinde iyi ya da kötü değildir." Aynı şekilde bir adam, özsel adalet özelliğine sahip olduğu için değil, fakat Tanrı onu adil kabul ettiği için adildir. Burada, sabit bir değerler cetvelinin hem Ockhamlının zamanında ve hem onun, Robert Holkot, Woodhanli Adam ve Mirecourtlu John gibi izleyicilerinin ilk kuşağının yaşadığı dönemde, geleneksel öğretiler için fazlasıyla yıkıcı olduğu kanıtlanan, ayni eksiklikle karşı karşıya bulunmaktayız. D'Ailly buna ek olarak, "günâh" gibi bir ifadenin özgül bir nesneyi imlemek yerine, bir eyleme göndermede bulunan bir betim ya da tümce olduğunu bildiren complexe siguificable öğretisini kabul etmek suretiyle doğal deneyimin kesinlikten yoksun doğasını vurgulamıştı. Bu öğreti Mirecourtlu John tarafından kullanıldığı şekliyle oldukça geniş bir ifadeler alanının gerçekliğini yadsıyordu. Buna göre, Tanrı sözcüğü özgül bir varlığın yerini değil, fakat sözel bir ifadenin, en yüksek varlık ifadesinin yerini tutar. D'Ailly, nihayet Tanrı'nın varoluşuyla ilgili delillerin salt inançla ilgili bir konu olarak savunulabileceğini öne sürmüştür.​
P. d'Ailly, Tractaus Exponibilhim Magistri Petri de Alhjaco, Paris, 1594.​
P. d'Ailly, Quaestioncs Super Primimi, Tertium et Quartum Sentent iaRunı, Venice, 1500.​
P. d'AİÜy, De Anima, Paris, 1501.​
P. d'Ailly, Tractatus et Sermones, Dovai, Paris, 1539.​
Dictionnaire de tlıeologıe catholique, vol I, Paris, 1903-1951, pp. 642-654.​
P. M. de Gandillac, "Usage et valetır des arguments probables chez Pierre d'Aîty", Archives d'histoire doctrinale et litteraire, Vol. 8, (1933), pp. 43-91.​
Ayrıca bkz., MIRECOURTLU JOHN, İRADECİLİK, NOMİNALİZM, OCKHAMCILIK, OCKHAMLI WILLIAM, ORTAÇAĞ FELSEFESİ, SKOLASTİSİZM.​
Felsefe Ansiklopedisi / Etik Yayınları​
 
Konuyu Başlatan Benzer Konular Forum Cevaplar Tarih
1000Fikir Filozoflar 0
1000Fikir Filozoflar 2
Piramit Asiler ve Reformcular 0
Piramit Bilim İnsanları ve Yenilikçiler 0

Çevrimiçi Üyeler

Şu anda çevrimiçi üye yok.

Forum İstatistikleri

Konular
1,554
Mesajlar
2,334
Üyeler
24
Son Üye
Tabu
Üst