Taoizmin efsanevi kurucusu Lao Tzu’nun gerçekten yaşayıp yaşamadığı tarihçiler arasında devam eden bir tartışma konusudur. Efsaneye göre büyük bilge, MÖ 6. yy’da Çin’de yaşadı. İnsan doğası, ahlak ve hür irade hakkında bir eser olan Tao Te Ching’i yazdı. Bu kitaptaki düşünceler, Asya’nın en önemli dini inançlarından birinin temellerini atmıştır.​
Aslına bakılırsa Lao Tzu’nun hayatı hakkında hiçbir şey bilinmemektedir. Hayatı ile ilgili boşluk sayısız efsane ile doldurulmuştur. Bunlardan birine göre bilgeliğinin bir işareti olarak sakallı doğmuştur. Bir başka mit 996 yıl yaşadığını iddia eder. Kimileri günümüzün Luoyang şehrinde Çin imparatorunun arşivcisi olarak çalıştığına işaret ederler. Söylendiğine göre ilk felsefi yazılarını burada yazmıştır.​
Bir efsaneye göre bir gecede yazılmış olan Tao Te Ching, seksen bir bölümden oluşur. Ahlak ve felsefeyle ilgili bilgilerin yer aldığı kitap, evrenin doğasını (Tao yol anlamına gelir) ve kişisel ahlakın önemini (Te erdem anlamına gelir) açıklamaya çalışır. Lao Tzu’nun ahlak anlayışında derin düşüncenin önemine, barışçılığa ve doğayı kabullenmeye vurgu yapılır. “Kendinle barış, hayatın doğal akışı ile neşelen” der bir pasajında. “Hiçbir beklentin olmadığı zaman, bütün dünya senin olur.”​
Taoizmin en bilinen konsepti ikiciliktir. Lao Tzu’ya göre doğa zıtlıklarla doludur: dişil ve eril, aydınlık ve karanlık, yaşam ve ölüm. Lao Tzu bu ikilikler arasındaki gizli bağlantıları anlayarak evrenin doğasının kavranabileceğini ileri sürer. Gerçekten de pek çok açıdan bu zıtlardan biri olmadan diğerinin de var olması mümkün değildir. Bu konsept en çok ünlü Yin (dünya) ve Yang (cennet) kavramları ile sembolize edilmiştir. Bunlar zıt kavramlar gibi gözükse de biri olmadan diğerinin varlığı söz konusu olamaz.​
Lao Tzu’nun münzevi bir keşiş olarak yaşadığı ve sessiz sedasız bir biçimde öldüğü söylenmektedir. Yazıları ise çok büyük bir tutkuyla sahiplenilmiştir. Öyle ki Tao Te Ching’in kopyaları kazılarda ortaya çıkan eski Çin mezarlarında gömülü olarak bulunmuştur. Taoizm günümüzde Çin’in en yaygın inançları arasında yer almaktadır.​
1. LAO TSE'NİN YAŞAMI
Platon ve Aristo (Aristoteles) gibi Çin’de de, biri öbüründen yalnızca bir kuşak ötede olan iki önemli düşünür, Konfüçyüs (Kung Tse) ve Lao Tse, birbirlerine çok yakın, neredeyse aynı zamanda ve aynı​
yerde, yan yana yaşamışlardır. Yalnız burada, bu ikisinden biri öbürünün öğrencisidir, diyemeyiz. Eski Çin kaynaklarından bize gelen bilgi doğruysa, (Lao Tse'nin gerçekten yaşamış olduğu bile tartışmalıdır), Konfüçyüs'le Lao Tse yalnız bir kez görüşmüştür.​
Bu iki düşünürün daha yaşlı olanı ise Lao Tse'dir (la.. o zi..), İÖ 600 yıllarında doğduğu sanılıyor. İncelememizde Konfüçyüs’e daha önce yer vermiş olmamızın nedeni onun dayandığı ve bize tanıttığı en eski Çin yazınına ve geleneklerine bu konunun başında değinmek istemiş olmamızdır.​
Lao Tse de eski kaynaklardan beslenmiş olmalı, ancak bunların neler olduğunu hiç bilemiyoruz. Lao Tse'nin yaşamı üzerine ise bir Çinli tarihçinin verdiği şu kısa bilgilerden başka aydınlatıcı bir bilgi de yok gibi:​
"Lao Tse Çov-cen (chū rèn) köyünden, Li (lî) bucağından ve Ku (ku..) ilinden ve Çov (chū) beyliğin- dendir. Soyadı Li idi (bugünkü okunuşu li, Lao Tse ise ona sonradan takılmış ve «Koca Usta» anlamına gelen takma addır.) Ri (O) diye anılırdı, öz adı Po Yang (bó yáng) idi. Öldükten sonra sanı Tan (dān) oldu.​
Çov Beyliğinde vakanüvis imiş, özgeçmişi üzerine bir sürü uydurma ve saçma sapan sözden başka bir bilgi yoktur. (Sonradan bir din olan) Taocu- luk, onun hakkında birbirini tutmayan türlü türlü söylentiler ortaya atmıştır.​
Kung Tse (Konfüçyüs) bir gün Lao Tse'nin töreler ve erdem üzerine görüşlerini almak için Çov Beyliğine gelmiş. Lao Tse ona demiş ki: 'Senin andığın​
kimselerin bugün kemikleri bile kalmamış, yalnız sözleri kalmış.' Ve sonra yine demiş ki: 'Yüce kişi uygun koşullar varsa günü geldiğinde göklere çıkarılır, yoksa günü geldiğinde yere gömülür ve üzerinde yabani otlar biter. Şöyle bir söz işitmiştim, iyi bir tüccar zenginliğini derinliklerde gizler ve sanki elinde bir şey yokmuş gibi gözlerden saklarmış; erdemli ve olgunlaşmış kişinin de dış görünüşü parlak olmaz. Dostum, şu gösterişli, yapmacık davranışlardan, şu sonu gelmez isteklerden, havada kalan tasarılardan vazgeç. Bütün bunların senin kendi özüne hiç bir yararı olmaz! Sana söyleyeceklerim işte bu kadar!'​
Kung Tse geri dönünce öğrencilerine şunları söylemiş: 'Kuşların uçtuğunu biliyorum, balıkların yüzdüğünü biliyorum, öteki av hayvanlarının koşarak kaçtığını biliyorum. Koşanlar kementle tutulur. Yüzenler ağ ile yakalanır. Uçanlar ok ile vurulur. Ancak bulutlara binen, rüzgârla dolaşan, bir yere inip bir göğe çıkan ejderhayla nasıl baş edilir, bilemiyorum. Bugün Lao Tse'yi gördüm ve gördüm ki o, ejderhaya benziyor.'​
Lao Tse, Tao ve yüce erdeme uydu. Öğretisinin özü gizli kalmak ve adsız olmaktır. Çov 'da çok uzun bir süre kaldı. Gidişin iyiye gidiş olmadığını görünce oradan uzaklaşmak istedi. Beyliğin sınır karakoluna geldi. Sınır bekçisi Yin Hin ona şöyle dedi: 'Efendim, başınızı dinlemek için uzaklara gitmek üzere olduğunuzu görüyorum. Kendim için sizden şunu diliyorum. Gitmeden önce düşüncelerinizi yazınız.' Lao Tse oturup iki bölümden ve beş bin kadar sözcükten oluşan ve Tao ve Erdem üzerine olan bir kitap yazdı. Sonra da geçip gitti. Nereye gittiğini kimse bilmiyor." (11)​
Felsefe tarihine Tao Te Çing'le yapılan değerli katkıyı Lao Tse'ye olduğu kadar sınır bekçisi Yin Hin'e de borçluyuz. Usta, kendi düşüncelerini yazmak zorunda bırakılmamış olsaydı, dünya yazını en değerli kitaplarından birinden yoksun kalacak ve gelmiş geçmiş tüm halkların ve tüm zamanların en büyük bilgelerinden biri görüşlerini kendisine saklayarak hiç bir iz bırakmadan geçip gidecekti. Kim bilir kaç bilge hiç bir iz bırakmadan geçip gitti? Bir an için şöyle korkunç bir kurguyu düşleyelim: İnsanlığın tüm kitapları yok olmak üzere olsa ve bunlardan yalnızca üçünü seçerek kurtarma olanağımız bulunsa, Eski Ustanın Yol ve Erdem üzerine olan Tao Te Çing'i bu üç kitap içinde yer almalı.​
Bu kitap iki ana bölümde toplanan ve aralarında sıkı bir ilişki bulunmayan seksen bir bölümden oluşur ve Lao Tse'nin evren ve toplum düzeni ve erdem üzerine olan özgün görüşlerini içerir.​
2. BİR İLKE OLARAK TAO
Lao Tse'nin felsefesinin temel kavramı olan ve «yol» anlamına gelen «Tao (dào)» ayrıca «evrenin yolu, düzeni, özü, yasası» gibi anlamları çağrıştırarak anlatılamayanı, açıklanamayanı göstermeye çalışan bir kavramdır.(12) Çin'in eski resmi dininde de «yol» ya da «Göğün yasası» anlamında, ve Konfüç- yüs ve öğrencileri tarafından ise daha değişik bir anlam verilerek kullanılan «Tao» sözcüğüne Lao Tse'nin vermiş olduğu derin anlam ve önemi başka yerde bulamıyoruz. Hem Lao Tse'nin öğretisi hem bu öğretiden çıkarılan felsefe hem de bu öğretiden yola çıkarak Çin'de gelişen din, adını Tao'dan aldığı için «Taoculuk (Taoizm)» diye adlandırılır.​
Tao gerçekte evrenin adsız kaynağıdır. O yasaların yasası, ölçülerin ölçüsüdür.​
Lao Tse'nin, daha başta, Konfüçyüs'le karşılaştırıldığında bambaşka bir yöne, yaradılış sorusuna, metafizik (fizikötesi) konulara yöneldiğini görüyoruz.​
"Kişi içinde bulunduğu yerin yasasına uyar. Yer Göğün yasasına uyar. Gök Tao'nun yasasına uyar. Tao ise kendi yasasına uyar."(13) Hiç bir koşula bağlı olmadan kendi kendisine yettiği için Tao Batı felsefesinin bir terimiyle «absolut (mutlak, saltık)» diye de nitelenebilir.​
Tao kavranamayan, adlandırılamayandır. Lao Tse usanmadan "Sonsuz Tao'nun adı yok", "Tao gizlidir, adsızdır.", "Adını bilemiyorum, ama ona Tao diyorum."(14) diye bir kaç kez bu durumu bildirir.​
Tao kavranamadığına göre bizim edinebileceğimiz en yüce bilgi yine kendi bilgisizliğimiz olacaktır. "Bilinemeyenin bilinmesi en yüce bilgidir."(15)​
Tao yu tanıyamıyorsak da onun doğada, türlü türlü durumlarda etkisini tanıyarak, duyarak ve ona alçakgönüllülükle uyarak onu yaşamımızın ölçüsü, yasası yaparak özümseyebiliriz. Ancak Tao'nun yoluna girebilmemiz için, bizi yoldan alıkoyan, saptıran ve yanıltan her türlü bağlardan sıyrılmamız, görünüşte dünya işlerinin içinde olsak​
da, içte kurtulmuş ve özgür olarak yeri göğü yöneten gerçek yasaya uymamız gerekir.​
Böylece Tao Te Çing'teki erdem anlayışına gelmiş bulunuyoruz.​
3. BİLGELİK YOLU OLARAK TAO
Tao’dan başka her şeyin değersiz kaldığını söyleyen bir öğreti toplum içinde iyi, erdemli ve başarılı olmayı önermek için törelere ve geleneklere dayanamayacaktır. Ancak Lao Tse - Çin düşüncesinin genel eğilimine ters düşmeyerek - dünyaya sırt çevirmeyi ve çileci olmayı değil, orta yolu seçmeyi önerir. Olgun kişi dünyada yaşarken, "bu dünyaya bağlanmadan" yaşamalıdır. O varlıkları ve insanları sever, beğenir, ancak onlara tutulmaz, bağlanmaz ve şunu pek iyi bilir: "Yüce olan kimse kendi güzelliğiyle oyalanmaz."​
Gerek buraya kadar olan açıklamalardan gerekse bundan sonrakilerden, Hint felsefesindeki kimi düşüncelerin eski Taoculukta da bulunduğu belli olmaktadır. Bu durumu gören kimi araştırmacılar bu ikisi arasında dolaylı bir ilişki bulunabileceği görüşünü ortaya atmışlardır. Hint felsefesinde «Karma Yoga» adıyla bilinen bir öğreti, bir kişinin günlük yaşamdan kopmadan, görevlerini, yükümlülüklerini yerine getirmekten kaçmadan bile, kendi içinde özgür, bağımsız ve kurtulmuş olabileceğini ve bu durumda her işin kolaylıkla üstesinden gelebileceğini açıklamaktadır. Bu öğreti, Lao Tse'nin şu sözlerinde de ortaya konuyor: "İş yapmadan iş​
yapmak, varlıkları ele geçirmeden kullanmak, beğenilmek için değil, iş olsun diye iş başarmak." Pa- ulus un da (St. Paul), dünyaya önem vermeyen bir tutumla söylemiş olduğu, 'Bir şeyi, elde bir şey yokmuş gibi elde tutmak\" sözünden de onun Lao Tse yi tanımış olduğunu ileri süremeyiz. - Hint Brahman öğretisindeki, herkesin özünde olduğu gibi bizim kendi özümüzde de olan ve bu şeye kavuşmakla barış ve kurtuluşa ereceğimizi bildiren görüşlerin benzerleri Taoculukta da vardır. Hıristiyanlıkta da bulunan, başkalarına karşı kim olursa olsun iyi olmak, iyi davranmak ilkesini Taoculuk şöyle açıklar: "Kavga etmeyen kimseyle dünyada kimse kavga edemez. Düşmanca davranışa erdemle karşılık vermeli!.... İyi olan kimseye karşı iyi olurum, iyi olmayan kimseye karşı da iyi olurum; böylece o da iyiliğe yönelir. Doğru olan kimseye karşı doğru olurum, doğru olmayan kimseye karşı da doğru olurum; böylece o da doğruluğa yönelir."(16) Lao Tse burada, iyiliğe karşı iyilikle ancak kötülüğe karşı adaletle karşılık vermek gerektiğini söyleyen Konfüç- yüs'ten bir adım daha ileri gidiyor. Tao Te Çing'teki erdem anlayışının anahtar sözcüğü ise doğallıktır. Doğal bir yaşamda yapmacık davranışların, kendini beğenmişliğin, kurnazlıkların, düşler, istekler ve kazanç ardında delice koşmanın, çabalamanın yeri yoktur. "Olgun insan zor bulunan nesneleri aramaz... Büyük bir hiçlik elde edelim, iç barışı elden kaçırmayalım." (17) Tao'nun kendini doğada yansıtmasını, huzur içinde ve kendimizi bırakarak gözlemleyebilir, anlayabilir, ve onunla birlik ve uyum içinde olarak iç barış ve aydınlanmaya erişe-​
biliriz. "Yaratıklar kıpırdanırken ne olduğuna bakarım. Evet! Her şey bir çiçek gibi açılıp sonra köklerine dönüyor. Köklere geri dönmek durulmaktır, buysa amaca yönelmektir. Amaç sürekli olmaktır. Sürekli olmanın anlaşılması aydınlanmadır."(18)​
Aydınlanmış kişi hiç bir şeyi umursamaz ve bir çocuk saflığında olur. Çözülmüş, yumuşamıştır ve işte bunun için de her güçlüğü yenmiştir. Çünkü yumuşak olan katı olanı yener.​
"Yeryüzünde hiç bir şey su kadar dirençsiz ve yumuşak değildir ve hiç bir şey sağlam ve katı olanı ondan daha iyi çözemez. Onun yerini hiç bir şey tutamaz. Güçsüz olan güçlüyü yener." (19) Bir bilge bir su gibi kendi kendine yeterli ve alçakgönüllü olduğu için çevresinde iyi etkiler bırakır. "En büyük iyilik su gibidir. Su iyi kötü herkese iyidir ve kimseye karşı koymaz; insanların aşağı gördüğü yerlere yerleşir. Bunun için de Tao'ya yakındır." (20) Kim Tao’ya uyarsa o kimse Tao'yla bir olur. Kim en yüce amaca ulaşır ve kendini tümüyle yola verir ve Tao içinde erir çözülürse - Tao sürekli olduğuna göre - ölümsüzlüğe kavuşur. "Bir kişi sürekliliği tanımışsa gerçeğe ermiştir; gerçeğe ermişse doğrudur; doğruysa yücedir; yüceyse göğe ermiştir; göğe ermişse Tao'dur; Tao'ysa ölümsüzdür; artık o kişi ölse bile hiç bir şey yitirmez."(21) Kendini hiçe saymak ve yola verebilmek, bir yol erinden beklenen bir tutumdur. "Kendini hiçe saymak Göğün Yoludur." (22) - "Olgun Kişi birliğe erer böylece herkese yol göstermiş olur. Kendisine bakmaz onun için parlaktır; kendisini yeterli bulmaz onun için olgundur; kendisini övmez onun için övülmeye lâyıktır; kendisini​
yüceltmez onun için yücedir."(23) - 'Başkalarını yenen kişi güçlüdür; kendi kendisini yenen kişi kahramandır." (24) - "Bunun içindir ki: Yüce Kişi kendi kendisini aşağı görmüş yücelmiştir; kendi kendisini hiçe saymış ölümsüzleşmiştir."(25)​
Şimdide başka bir düşünürün söze karıştığını sanmayalım: "Kendi kendisini göklere çıkaran, yere indirilir." Her türlü bağlardan kurtulmuş ve hiç kimsenin, hiç bir varlığın ardında koşmayan olgun kişiye her şey kendiliğinden geliverir. "Dünyayı tanımak için kapıdan dışarı çıkmak gerekmez. Pencereden dışarı bakmakla Göğün Yolu anlaşılmaz. İnsan onu uzaklarda aradıkça onu tanımaktan uzaklaşır..." (26) - "Bırakmasını bilen, kazanır. "(27)​
Tao'nun yolunda yürüyen olgun kişi artık korkuya kapılıp yoldan çıkmaz, kandırmacalara kanıp yoldan sapmaz. "Ona artık ne bir şey öğretilebilir ne de ondan bir şey saklanabilir. Ne kazanır ne de kaybeder; ne yüceltilebilir ne de aşağılanabilir; bunun için de o, en yüce olandır." (28) - "Rahatlık olunca, huzursuzluk kalmaz. Bunun için bütün gün yolda olan bilge kişinin içi rahattır; içinde rahatça oturduğu görkemli sarayını yine öylece terk eder.(29)​
4. DEVLET VE TOPLUM
Çabalamadan, iş yapmadan iş yapmış olmak, çözülmüş ve huzurlu olarak Tao içinde bulunmak, yalnız bilgelerin değil yöneticilerin de yolu olmalıdır. Çok konuşmadan, yasa koymadan, buyruk vermeden,​
yalnız huzurlu ve erdemli olmanın çevreye yaydığı etkiyle bir hükümdar hüküm sürmelidir.​
"Ülkede ne kadar çok yasak varsa, halk da o kadar fakir olur. Ne kadar çok kazanç yolu bulunursa toplum ve aileler o kadar karışır. İnsanlar ne kadar kurnaz ve buluşçu olurlarsa ortalığı o kadar şaşırtıcı ve yapmacık buluşlar kaplar. Ortalığa ne kadar çok yasa ve bildiri yayılırsa hırsızlar ve haydutlar da o kadar çoğalır. Bunun için olgun kişi der ki: Ben uğraşmıyorum, halk kendiliğinden doğru yolu bulur. Ben rahatı seviyorum, halk da kendiliğinden rahata erer. Ben bir iş yapmıyorum, halk kendiliğinden geçimini sağlar. Benim bir isteğim yok, halk da kendiliğinden huzurlu ve mutlu olur..."(30)​
Burada, iyi bir yöneticinin aynı zamanda halka iyi örnek olması gerektiğini söyleyen Konfüçyüs'ün görüşünü anımsatan bir bakış açısı vardır. Ancak eğitim ve öğrenim söz konusu olduğunda bu iki düşünürün görüşleri yine ayrılır. Çok bilmek değil, doğal ve saf olmak insanları mutlu eder. Kung Tse'nin çok önem verdiği müziğe yolda gerek görülmediği gibi, yasalara ve törelere de karşı çıkılmıştır. "Eski zamanların Tao'ya göre yaşamasını bilen imparatorları halkın çok bilmiş olmasını değil, doğal olmasını isterlerdi. Halk iyi yönetilemiyorsa çok şey biliyor demektir. Bunun için gereksiz bilgiyi yaymayanlar mutluluk ülkesini yönetirler." (31)​
Bir bilge kendisini nasıl Tao’nun yoluna koya- biliyorsa bir hükümdar da ülkesini Tao'nun yoluna sokmalıdır. "İmparatorlar ve beyler Tao'nun doğal yolundan çıkmamayı bilselerdi bütün yaratıklar onlara saygıyla uyardı; yer ve gök bir olurdu ve Tao​
her yana yayılırdı; kimse halka buyurmazdı ve halk kendiliğinden doğru yolda giderdi. "(32) Tao'nun egemen olduğu yerlerde barış olurdu. Çünkü bilge kişi silahlan ve savaşı sevmez. Eline bir silah almak zorunda kalırsa bunu istemeye istemeye kullanır. Bunu kullanmaktan hoşlanmak insanları öldürmekten hoşlanmak demektir. "İyi olan yener, bu ona yeter. O yener ve ezmez. Yener ve kendisini üstün görmez. Yenmemek elinde değildir. Yenerken zorlamaz."(33)​
Tao'nun egemen olduğu imrenilecek durumdaki bir toplumda halkın doğal yalın, saf ve kafası karışmamış kalarak, barış ve bolluk içinde yaşayabileceği vurgulanmıştır.​
"İnsanların seve seve ölüme gitmemesini sağlayın! Uzaklara göç etmemesini sağlayın! Savaş arabaları ve gemileri olsa da bunlara binmesin. Zırhları ve silahları olsa da bunları kuşanmasın. Aşı tatlı, giysisi hoş, evi rahat olsun. Beğendiği töreye uysun... İnsanlar zamanından önce yıpranmasın, ölmesin." (34)​
5. TAOCULUĞUN GELİŞMESİ
Lao Tse'nin oldukça yalın ve soyut düşüncelerinin yanında Konfüçyüs un alışılmış, yerleşmiş geleneklere, törelere dayanan görüşleri daha kolay anlaşılmış ve benimsenmiştir. Bunlar ayrıca bir toplum düzenine dayanak oluşturabilme ve uygulamaya dönüştürülebilme açısından da daha elverişliydiler.​
Lao Tse'nin öğretisinin ise daha çok seçkinlere yönelik olduğu - "Tao ve Erdemin yoluna çok az kişi çağrılır." sözünden de anlaşılıyor. "Tao adını duyunca Yüce bilgiye eğilimi olan kişi yola girmeye can atar... Aşağı bilgiye eğilimi olanlar ise gülerler. Onlar gülmeselerdi, Tao, Tao olmazdı."(35)​
Gerçekten de, bu bölümün sonunda yine değineceğimiz Konfüçyüsçülük, uzun dönemde Çin düşüncesine yön veren akım olmuş, buna karşı, Lao Tse'nin Tao Te Çing'i pek anlaşılamamıştır. Taoculuk daha sonra gelen düşünürler ve yorumcular tarafından ele alınıp işlendikçe ve halkın daha kolay anlayacağı bir hale konmaya çalışıldıkça sulandırılmış, bulandırılmış, çarpıtılmıştır. Gerçi Taoculuk sonunda geniş kitlelerce benimsenmiştir ama, büyü, ruh çağırma, simya, altın yapma, yaşam uzatma gibi uygulamalarla gerçek öğretiden gittikçe uzaklaşılmış, sapkın ve boş inançlar türemiş, ve sonunda tüm bunların Koca Ustanın Yolu ve öğretisiyle Taoculuk adından başka ortak bir yanı kalmamıştır, - bu nedenle de bu konuları bu incelemede ele almayacağız.​
Ek Bilgiler
1- Modern Çin’de Taoizm iktidardaki Komünist Parti tarafından kabul edilen beş dini inaçtan biridir. Partinin kabul ettiği diğer dinler ise Budizm, Katoliklik, İslam ve Protestanlık’tır.​
2- Tao Te Ching kadın erkek eşitliğine yaptığı vurguyla diğer antik dini metinler arasında istisnai bir konuma sahiptir. Lao Tzu, erkek egemen bakış açısına meydan okumak adına, varlığın hayat ve yaratıcılık gibi en önemli niteliklerine gönderme yaparken dişi üçüncü tekil şahsı kullanmıştır.​
3- Tao Te Ching’in 47. bölümü, Beatles’ın The Inner Light (İç Işık) adlı şarkısının sözlerine ilham kaynağı olmuştur. Parçanın müziği gitarist George Harrison (1943-2001) tarafından bestelenmiştir.​
Kaynakça:
İlkçağ Felsefesi / H. J. Störig
Felsefe Ansiklopedisi / Etik Yayınları
Entelektüelin Kutsal Kitabı - Biyografiler / Noah D. Oppenheim, David S. Kidder
 
Konuyu Başlatan Benzer Konular Forum Cevaplar Tarih
1000Fikir Filozoflar 1
1000Fikir Filozoflar 1

Çevrimiçi Üyeler

Şu anda çevrimiçi üye yok.

Forum İstatistikleri

Konular
1,554
Mesajlar
2,334
Üyeler
24
Son Üye
Tabu
Üst