Johannes Althusius 1557 ve 1638 yılları arasında yaşamış hukuk ve politika filozofudur. Wetphalia eyaletindeki Wittgenstein-Berleburg ilçesinin bir köyü olan Diedenshausen'de doğan Althusius'un, ilk gençliğiyle ilgili olarak, pek az şey bilinmekle birlikte, onun bir çiftçinin oğlu olduğu olgusu genel bir kabul görür. O, 1581 yılından itibaren Köln'de Aristoteles çalışmaya başlamış, sonradan da Basel'de Roma hukuku okumuştur. İsviçre yaşam tarzıyla ilgili deneyiminin kendisini özgürlük, özyönetim ve cumhuriyetçi anayasacılığın savunuculuğuna yönelttiği Althusius, Calvinist dindarlıktan çok yoğun bir biçimde etkilenmiş olmasına karşın, her zaman klâsikler alanında bilgin olmaya çalışmıştır. Onun karakterini etkileyen belli başlı güçler arasında Hıristiyan inancı, hümanistik eğitim ve demokratik duygular bulunur. O, hem, inatçı yani da ağır basan, irâdesi güçlü bir adam, hem de kati bir ahlâkçıdır. Althusius'un toplumsal hayatın empirik gerçekliklerini betimleme arzusuyla yanıp tutuşan gerçekçi bir pozitivist olması kadar, kati bir mantıksal düşünür ve sistematik bir öğretmen olması şaşırtıcı değildir.​
Medenî hukuk ile kilise hukuku üzerine olan doktora sınavından Basel'de, 1586 yılında yerine geçme hakkıyla ilgili tezini başarıyla savunarak geçen Althusius, ayni yıl Roma hukukunun temel problemlerini ele alıp tartışan ve sadece hukuk açısından değil, fakat felsefi bakımdan da ilginç olan lurisprudentia Romana, ve! Potius, luris Romani Ars, 2 libri, Compreheusa, et ad Leges Methodi Hameae Conformata adli risaleyi yayınlar. O işte bu eser yoluyla, politika bilimine Fransız filozofu Petrus Ramus'un, filolojik ilgilerin çok ağır bastığı halihazırdaki hümanistik yönteme bütünüyle karşıt olan sistematik yöntemini sokmaktaydı. Fakat Ramus her ne kadar geleneksel skolastik eğitim yöntemine karşı çıksa da, "bölme yönleıni"ni kullandığı sürece, seleflerinin formalizmini bir şekilde korumaya devam etti. Bu özgül "ramistik" yöntem, her mantıksal kavramı başta iki kavrama, bunlardan her birini de daha sonra iki yeni kavrama bölmekteydi. İşte bu ileriye doğru bitimsiz sistematik sunumu, Althusius bundan sonraki tüm yazılarında kullandı.​
O, doktorasını aldıktan çok kısa bir süre sonra, Herborn'daki birçok ülkeden öğrencilerin geldiği yeni kurulmuş bir Calvinist kolejde, Roma hukuku ve felsefe alanında hocalık yapmaya başlamıştı. 1594 yılında hukuk profesörü olduktan sonra, 1597 ve 1602 yıllarında iki kez üst üste kolejin rektörlüğüne atandı. Dillenburg'ta rektörlüğün savunulması işiyle de meşgul olan Althusius, kolejin haklarını kentin soylulularının hırslarına karşı korumaya çalıştı. Başta hukuk profesörü Anton Matthaus ve Herborn'lu teologların bir bölümü olmak üzere, meslektaşlarıyla sıkı tartışma ve polemiklere de girişen Althusius, bütün bu faaliyetlerine rağmen, ünlü eseri Politico Methodice Digests et Exemplis Sacris et Profanis Illustrate [Kutsal ve Cismani örneklerle Metodik bir Tarzda Düzenlenen ve Serimlenen Politika] (1610) adli eserini yazacak zamanı bulmayı da bilmiştir. Bu eser, onun hayatının ve veriminin doruk noktasıydı. Althusius'un sistematik düşünme ve yazma gücünü büyük bir açıklıkla gözler önüne seren bu eser, Kitab-ı Mukaddesin ve Roma hukukunun çeşitli görüşleriyle adaletsiz hükümdar George Buchanan'a karşı direnme hakkını bağdaştırma ve bu temel üzerinde de, bir politika bilimi derlemesi oluşturmayı amaçlıyordu.​
Kitap, teoloji, etik ve hukukun problematik sorularıyla ilgili bütün çağdaş tartışmaları ihtiva eden doğal ve rasyonel bir sosyoloji sistemi ortaya koymaktaydı. Althusius'un temel görüşü, "politikanın insan varlıklarını sosyal bir hayat adına birbirlerine bağlamanın bilimi olduğu" şeklindeydi. Birbirleriyle doğal bir işbirliği içindeki gruplar halinde yaşayan insanlığın tümü, sivil ve özel birliklerin evrensel bir cemaatini oluşturur. Üyeler bu birliğe yakınlık veya sempati duygularının gücüyle katılırlar. Althusius bu bakımdan hem Grotius hem de Rousseau'ya benzemektedir. Bununla birlikte, o kurucu gücün topluluk ya da cemaate ait olduğunu, egemenliğin ise, krala değil, örgütlü halka ait bir nitelik olduğunu savunduğu için, Bodin'in mutlakiyelçiliğinin güçlü bir karşıtıydı. Ona göre, halk bütün temel konularda temsilî meclis yoluyla karar verir; devletin başı yalnızca, halkın bir emanetçisi olup, kendisiyle cemaat arasındaki sözleşmeye aykırı davrandığı takdirde, azledilmesi söz konusu olur. Temsilî meclis, ona göre, Tanrı'nın emirlerine itaat etmeli ve doğal yasaları tanımalıdır. İnsan doğasının ihtiyaçları, toplumsal düzenin, Tanrı'nın irâdesi kadar, bir kaynağı olmak durumundadır.​
Althusius, demek ki, üç yönlü bir sosyal düzen telakkisi, yani sırasıyla biyopsişik bir toplumsal fenomen, tarihsel bir biçimde koşullanmış bir gerçeklik ve nihayet, insanın ilâhî bir tarzda sınırlanmış bir eseri olarak toplumsal düzen anlayışını benimsemekteydi. Onun düşüncesinin temel kaynakları iman, akil ve deneyimdi. Kısa bir süre sonra, 1617 yılında kaleme alınan Dicaiologicae Libri Tres Totum et Uıüuerstım his, Quo Utimur, Methodice Complecteutes adli eser işte bu üç temel unsura dayanır. Althusius bu eserde, zamanının Roma hukukunda yer aldığı şekliyle temel ilkeleri, kurumlan ve kamu hukukuyla medenî hukuk kavramlarını tartışır. Althusius hukuku, yasa kavramıyla onun bileşensel hukukî kategorilerinin gerçekleşmesi olarak sunmak suretiyle, modern kıta "hukukî kavramcılığının" en önemli öncülerinden biri olmuştur.​
F. S. Carneyfed.), The Politics of Johannes Althusius, Boston, 1964.​
C. J. Friedrich(ed-), "Politico Methodice Digesle" of Johannes Althusius, Cambridge, 1932.​
O. V. Gierke, The Development of Political Theory, New York, 1939.​
E. Wolff, Grosse Rechtsdenker der deutsche Geistesgeschichte, Tubingen, 1963.​
Ayrıca bkz., ALMAN FELSEFESİ, BODIN, GROTIUS, HUKUK FELSEFESİ, POLİTİKA FELSEFESİ, ROUSSEAU.​
Felsefe Ansiklopedisi / Etik Yayınları​
 
Konuyu Başlatan Benzer Konular Forum Cevaplar Tarih
Piramit Bilim İnsanları ve Yenilikçiler 0
Piramit Bilim İnsanları ve Yenilikçiler 0

Çevrimiçi Üyeler

Şu anda çevrimiçi üye yok.

Forum İstatistikleri

Konular
1,554
Mesajlar
2,334
Üyeler
24
Son Üye
Tabu
Üst