1000Fikir

Yönetici
Yönetici
Mesajlar
1,941
Arkhe (ἀρχή) eski Grekçe bir terim olup epistemik bağlamda 'başlangıç', 'kaynak' anlamlarına gelirken politik bağlamda 'yönetme'yi, 'yönetim'i ifade eder. Terimin daha sonraki gelişimi esas olarak onun epistemik anlamı doğrultusunda olmuştur. Dolayısıyla, ἀρχή giderek 'kaynak', 'başlangıç noktası', 'ilke', 'ilk ilke' anlamlarını ifade etmeye başlamıştır. Aρχή terimi 'başlamak' ve 'yönetmek' anlamlarına gelen archo (αρχώ) fiilinden türetilmiştir. İlginçtir ki, Homeros'da αρχώ fiilinin her iki anlamda kullanılması söz konusu iken onun isim olarak 'ilke' ya da 'kural' anlamında kullanıldığına rastlanmaktadır. Arkhe terimi politik ve tarihsel bağlamda 'egemenlik', 'bağımsızlık', 'krallık', 'devlet', 'ülke', 'politik konum' veya 'politik ofisi'i ifade ederken çoğul anlamında 'otoriteleri', 'yetkilileri', 'kurumlan' ve 'yargıçları' tanımlar.​
Felsefi bir terim olarak Arkhe'nin tarihi üzerinde birbirinden farklı görüşler bulunmaktadır. Örneğin, Burnet ve Diels teriminin Aristoteles'in ona yüklemiş olduğu anlam bağlamında kullanıldığı konusunda görüş ayrılığı içindedirler. Ayrıca Bumet, Anaximandros'un arkhe terimini ilk kez ve felsefi anlamda kullanmış olduğuna ilişkin inancı bütünüyle aldatıcı bulur. Fakat hangi görüş kabul edilirse edilsin, kesin olan âpyrj teriminin felsefi bağlamda kullanılmaya başlanmasının M. Ö. 6. yüzyıla veya daha sonraya uzandığı gerçeğidir​
Presokratik filozoflar değişenin gerisinde değişmez olan şeyin ne olduğunu bulmaya, araştırmaya yönelmişlerdi. Başka bir ifadeyle onlar, değişmeyi mümkün kılan ama kendisi değişmeden kalan veya değişmenin temelinde yer alan şeyin ne olduğunu aramaktaydılar. Presokratiklerin esas olarak monist kavrayışlarının temelinde yer alan düşünce de bu idi. Bununla birlikte Philolaos'a kadar arkhe teriminin felsefi olarak ayırt edici bir biçimde ve özel anlamda herhangi bir presokratik filozof tarafından kullanıldığı söylenemez. Arkhe teriminin teknik anlamda en erken kullanımı, evrenin kendisinden meydana geldiği düşünülen şey ile ilgilidir. İyonyalı filozofların araştırmaları da, bilindiği gibi, asil olarak dünyanın neden meydana geldiğine yönelmişti. Ancak evrenin kaynağına ilişkin sorular bir başka soruya yol açmıştı ki, bu da genel olarak varlığın temelinde bulunan şeyin yapısı hakkında idi. Varlığın kaynağında ve kökeninde ne olduğuna ilişkin soruşturma böylece varlığının kökeninde bulunan şeyin 'ne olduğu', 'hangi yapıda' olduğuna dönüşmüştü. Bütün bunlar ise, varlığın ilkelerinin neler olduğu tartışmasına ve bu tartışma da bilgi konusunda farklı sorunların ve yaklaşımların ortaya çıkmasına neden oldu. Arkhe teriminin felsefi anlamdaki tarihsel yolculuğu, varlığın ne olduğuna ilişkin bütün bu sorgulamaların tarihi ile içsel bir bağıntıya sahiptir. Arkhe terimi giderek başlangıçta her şeyin temelinde bulunan şeyi ifade etmekten uzaklaşarak felsefede daha çok epistemik bağlamda kullanılmaya başlandı. Böylece arkhe esas olarak bilginin ilkesi, hareketin nedeni ve varlığın temelinde bulunan şeyi ifaden bir anlam kazandı.​
Anaximandros'un arkhe terimini felsefi anlamda ilk kullanan kişi olup olmadığı konusundaki tartışmadan bağımsız olarak, onun söz konusu terimi sınırlı anlamda kullandığını söylemek yanlış olmayacaktır. Anaximandros apeiron olarak tanımladı. Buna göre, apeiron evrenden önce var olan bir şeyin varlığını ifade ediyordu. Apeiron öyle bir şeydi ki, o ne bir başlangıca ve ne de bir sona sahipti. Anaximandros'a göre apeiron her şeyin kaynağı ve kökeni olmakla birlikte var olan her şeyi etkileyen tek ilke idi; ve o böyle bir şey olarak sonsuz, ölümsüz ve tanrısal olandı. Arkhe'nin apeiron olarak bu biçimde tanımlanması evrenin kaynağında bulunan ilkenin bir bakıma zaman-dışı veya geçici olmayan bir doğaya sahip olduğunu belirtmekteydi. Böylece, değişme ve düzenlilik arkhe olarak apeiron'un varlığının tezahürü olarak algılandı. Evrendeki değişme kaotik bir yapıda olmaktan uzaktı. Zaten değişmenin belli bir düzenlilik göstermesi de dırcıpov'un evrendeki varlığının her şeyi kapladığına kanıt teşkil etmekteydi.​
Anaximandros'un evreni ve doğal fenomenleri ilke ile özdeş kıldığı apeiron'a dayanarak açıklaması, açıklamanın kendisine bir sistem ve bütünlük getirmiş olmakla birlikte daha sonra gelen filozoflar, örneğin Anaximenes, îona karşı ciddi eleştiriler de bulunmuştur. Anaximenes'e göre, varlığın temelinde bulunan arkhe (hava) insan deneyimine açık olmalıdır; yani onun varlığı her şeye sinmiş, her yeri kaplamış olmalıdır. Bu nedenle o, arkhenin yaşanılan doğal dünya ile bağıntısını seyrekleşme ve sıkışmaya dayanarak açıklamaya yöneldi. Anaximandros'dan itibaren doğal fenomenleri açıklama çabasına eşlik eden temel düşünce Herakleitos'da da varlığını sürdürdü. Herakleitos değişmeyi kaotik bir olgu olmaktan çıkaracak açıklamayı evrensel değişme ve logos (λόγος) karamlarına başvurarak gerçekleştirmeyi denedi. Değişimin karşısında logos (λόγος) doğal fenomenlerdeki sürekliliği ve düzenliliği ifade ediyordu. Yani değişme ilkesiz değildi. Buraya kadar hiçbir filozof arkhe'yi fiziksel olanın dışına taşımamışlardı. Apeiron, hava, logos, değişme; onların hepsi birer arkhe olarak doğal fenomenlere ilişkindi.​
Ancak ilk kez Pythagorasçılarla birlikte arkhe terimi fiziksel olanın ötesine yerleştirildi. Onlara göre arkhe sayıların kaynağı idi. Herakleitos'a kadar gelen fizik anlayışı belli anlamda ortak bir niteliğe sahipti, ama Pythagorasçılarla birlikte başlayan yeni fizik anlayışı Parmenides'le derinleşerek devam etti. Parmenides her türlü değişmeyi inkâr ederek varlığı değişmezlikle tanımladı. Ancak evreni tek ve maddi bir ilkeye dayanarak açıklama girişiminin içerdiği sorunlara ve tutarsızlıklara Parmenides'in vermiş olduğu yanıt da gerçek bir çözüm olmaktan son derece uzaktı. Post-Eleatik çoğulcu filozoflar, doğal dünyanın kendisinden meydana geldiği ilkede değişmezliği tesis etmeye yöneldiler. Evrenin arkhesi fiziksel olmakla birlikte kendisinde bir çeşit durağanlığı, değişmezliği ve sürekliliği de bulunduruyordu. Ve onlar buna ek olarak, değişmeyi maddî bir ilkeye bağlamakla birlikte değişmenin nedenine ilişkin farklı açıklamalar getirmekteydiler. Philia (Φίλια), Neikos (νείκος) ve noús (νούς) değişmenin asil nedeni olarak tanımlandı. Ancak şunu belirtmek son derece önemli: Bir felsefe terimi olarak arkhe'nin tarihi Anaximandros'tan Atomculara ve oradan da Platon'a kadar uzun bir süreci kapsar. Özellikle Anaximenes'le birlikte başlayan eleştirel yaklaşım doğanın felsefi düşüncede yeni ve köklü bir kavranmasına giden yolu açmada son derece etkili olmuştur. Bu eleştirel bakış aynı zamanda genel açıklama ilkelerinin diğer alanlara ilişkin geliştirilen düşünceleri nasıl belirlediği konusunda derin bir bilincin oluşmasına da öncülük etmiştir. Bundan böyle arkhe teriminin evrenden önce gelen ve var olan gizemli başlangıcın kendisi olarak tanımlanması son buluyordu. Ancak arkhe teriminin bu yeni anlamının oluşmasında Aristoteles bir dönüm noktası teşkil eder. Söz konusu terimin eleştirel bir kavrayışla çözümlenmesi ise Aristoteles'in felsefesinin temelini oluşturur. Sonuç olarak söylenebilir ki, arkhe teriminin tam ve derin bir çözümlemesi için Aristoteles'e başvurmak kaçınılmaz bir zorunluluktur.​
Metaftzik'in V. kitabı felsefi bir sözlük olma niteliğini gösterir. Söz konusu yerde Aristoteles birçok önemli terimi ele alarak onların kavramsal ve tarihsel bağlamda analizini gerçekleştirir. Metafızik'in V. kitabının birinci bölümünü ve ilk kavramsal analizini ise arkhe terimi oluşturur. Aristoteles önce arkhe teriminin farklı anlamlarından söz eder. Buna göre, arkhe belli başlı altı anlama sahip görünür. Bunlar sırasıyla belirtilecek olursa:​
(I) Bir şeyin parçası olmakla birlikte o şeyin meydana gelişinin ilk ilkesi olma; örneğin, bir evin temeli.​
(II) Varlığa gelen şeyin bir parçası olmaksızın o şeyin ilkesi olarak hareket veya değişmenin ilkesi olma; örneğin, bir çocuğun anne ve babasından gelmesi gibi.​
(III) Bilinçli bir seçim sonucu hareket edeni hareket ettiren; değişen şeyi değiştiren; örneğin kentlerdeki yargıçlar archai yani ilkeler olarak tanımlanabilir.​
(IV) Bir şeyin bilgisinin kedisinden başladığı şey de ilke durumundadır; örneğin, hipotezler kanıtlamaların ilkeleridir.​
(V) En mükemmel başlangıç noktası da âpyı’ı olarak tanımlanabilir; örneğin, herhangi bir araştırmaya başlangıç teşkil eden en uygun nokta.​
(VI) Bir şeyin kendisinden başlanan ilk hareket noktası olması; örneğin, bir doğrunun her iki ucu bir ilkedir.​
Aristoteles arkhe teriminin çeşitli anlamlarını ifade ettikten sonra bütün nedenlerin ilkeler olduğunu belirtir; çünkü her neden aslında bir ilkedir. Ve bütün ilkelerde ortak olan şey onların farklı anlamlarda da olsa bir şeye kaynaklık etmeleridir. Ancak ilkeler kimi zaman varlığa içkin kimi zaman da ona aşkın olabilirler. Örneğin, doğa hareketin ve durağanlığın içkin nedeni olması bakımından bir ilkedir. Sonra düşünce, seçim, töz ve ereksel neden de ilkelerdir.​
Aristoteles ve onu izleyen Peripatetikler, Presokratiklerin varlığın temeli olarak kabul ettikleri şeyleri ilkeler olarak olarak tanımladılar Aristoteles Fizik'in de son derece ince çözümlemeleri içeren yeni bir arkhe anlayışı geliştirir. O, fiziksel ilkeler olarak madde, form ve yoksunluğu gösterir. Buna karşın Stoacılar iki temel ilke olarak madde ve tanrıyı kabul etmeşlerdi. Onlara göre, madde; pasif, edilgin arkhe'yi tanımlarken, Tanrı; etkin, aktif arkhe'yi tanımlar. Stoacılar maddeci monistler olduklarından onların iki temel ilke anlayışları tözün birbirinden ayrılmaz iki yanını temsil eden ilkeler olarak algılanmayı gerektirir.​
Kanıtlamaların kendilerinin neden kanıtlanamaz olarak kabul edilen ilkeler üzerinde inşa edilmeye çalışıldığını incelemek son derece ilginç görünse de, burada konu açısından önemli olan nokta M. Ö. 5 yüzyılın sonlarına doğru matematiğin bu doğrultuda bir gelişim çizgisi göstermiş olmasıdır. Platon Devlet adlı diyalogunda geometrinin nasıl kanıtlanmamış ama apaçık olduğu düşünülen hipotezlerden sonuçlara gittiğini ele alır. Belirtmek gerekir ki, bu apaçık olduğu düşünülen hipotezlerin bilindiği kesinlikle iddia edilmez. Geometrik yönteme karşıt olarak diyalektik yöntem hipotezlerden hipotetik olmayan ilkelere ulaşmaya çalışır. Ve hipotetik olmayan arkhe ya da ilke kesin bilginin temelinde yer alırlar. Aristoteles ise İkinci Analitikler'de bilimin üç tür arkhe üzerinde kurulduğunu belirtir ki, bunlar sırasıyla tanımlar , bilimin üzerinde çalıştığı temel şeylerin varlığını belirten hipotezler ve ortak ilkeler veya aksiyomlardır.​
Aristoteles İkinci Analitikler'de bilimsel ilkelere ilişkin son derece kapsayıcı bir kuram geliştirmeye yönelir. Buna göre her bilim ilkelerden hareketle sonuçları kanıtlamaya çalışır. Fakat Aristoteles de genel olarak kendisinden önce bütün Greklerin paylaştığı düşünceyi benimser: Arkhe kanıtlanamaz, fakat onların bazı kriterleri yerine getirmesi gerekir ki bunlar sırasıyla, şöyle ifade edilebilir: (1) İlkeler doğru, (2) asil, birincil derecede ilksel, (3) dolay imsiz olmak ve nihayet (4) sonuçlardan önce gelmek durumundadır; çünkü sonuçlara ilke üzerinden ulaşılır.​
Aristoteles'e göre ilkeler ontolojik ve epistemolojik olarak tözsel olana yönelmiştir; çünkü bilimsel bilgi de asil gerçekliğin bilgisine yönelimi ifade eder. İlkeler bu bakımdan gerçeğe ilişkin önermeler olarak da tanımlanabilir.​
Aristotle, Aristotle, Posterior Analytics (trans, by J. Barnes), Clarendon Press, Oxford, 1994.​
W. K. C. Guthrie, A History of Grek Philosophy; Aristotle: an Encounter, Cambridge University Press, Cambridge, 1990.​
Ç. Huffman, Philolaüs of Craton, Pythagorean and Presokratic, Cambridge University Press, Cambridge, 1993.​
S. Kirk J. E. Raven, The Presokratic Philosophers, Cambridge University Press, Cambridge, 1966.​
M. Lapidge, 'Archai and Stoicheia: A Problem in Stoic Cosmology', Phronesis, 18(1973), pp.240-78.​
E. E. Peters, Greek Philosophical Terms, New York University Press, New York, 1967.​
Aynca bkz., AİTİA, ANAXIMANDROS, ANAXIMENES, APEİRON, ARİSTOTELES, PLATON.​
Felsefe Ansiklopedisi / Etik Yayınları​
 
Konuyu Başlatan Benzer Konular Forum Cevaplar Tarih
1000Fikir Filozoflar 1
Benzer Konular
Arkhelaos (Archelaus)

Çevrimiçi Üyeler

Şu anda çevrimiçi üye yok.

Forum İstatistikleri

Konular
1,554
Mesajlar
2,334
Üyeler
24
Son Üye
Tabu
Üst