Fransız tanrıbilimci ve filozof. Jansenci Okul’ un ileri gelenlerindendir.​
Doğum tarihi: 6 Şubat 1612, Paris, Fransa​
Ölüm tarihi ve yeri: 8 Ağustos 1694, Brüksel, Belçika​
Kardeşleri: Marie Angélique Arnauld, Henri Arnauld, Agnès Arnauld​
Eğitim: Collège de Calvi, Sorbonne, Collège de Lisieux​
Felsefe Okulu: Rasyonalizm, Augustinianizm, Jansenizm, Kartezyanizm​
Etkilendiği kişi: Augustine, Cornelius Jansen, Aquinas, René Descartes, Bernard of Clairvaux, Estius, Thomas Bradwardine​
Etkiledikleri: Gottfried Wilhelm Leibniz, Francisque Bouillier, Jacques-Bénigne Bossuet, Nicolas Malebranche​
6 Şubat 1612’de Paris’te doğdu, 8 Ağustos 1694’te Liege’de öldü. Kimi kaynaklarda ölüm yeri Brüksel olarak verilir. Öteden beri Jansencilik’e yakınlığı ile bilinen seçkin bir ailenin yirmi çocuğundan biriydi. Babası tanınmış bir avukattı. Aile yakınları olan bir rahibin etkisiyle küçük yaşta din öğrenimine başladı. İyi bir tanrıbilim eğitimi gördükten sonra 1641’de papaz oldu ve tanrıbilim doktorası aldı. 1643’te Sorbonne Üniversitesi’ne kabul edildi. O yıl çıkan Frequente commurıion adlı kitabı Cizvitler’in yumuşak ve hoşgörülü ahlakıyla uyuşmadığı için, büyük tepkiyle karşılandı. Tepkiler büyüyünce bir süre saklanmak zorunda kaldı.

1656’da Cizvitler’in kimi görüşlerine yaklaştığını ileri süren Jansenciler tarafından Sorbonne Üniversi-tesi’nden kovuldu. 1669’da Protestanlık’a karşı Katolik ilkelerini savunmasına karşın Paris başpiskoposunca suçlanan Arnauld, Kral XVI. Louis’nin de baskılarıyla 1679’da Paris’ten Belçika’ya göç etti. Sığınacak bir yer bulmak umuduyla değişik illeri dolaştı, geçim sıkıntısı, hastalık çekmesine karşın düşüncelerini savunmaktan vazgeçmedi, yokluk içinde öldü.

Augustinus’un doğuştan günahlılık düşüncesini benimseyen ve sert din kuralları getiren Jansenci Okul’a bağlı olan Arnauld, Descartes’ın“Meditatıons” unu eleştirmişse de, kimi konularda, ona özenmiştir. Özellikle tanrıbilimi felsefeden ayrı bir çalışma alanı olarak görmesi, Descartes’m etkisiyledir. Arnauld felsefede akılcı bir yöntemin uygulanmasından, dinde ise inanmaya önem verilmesinden yana olan bir görüşü savunmuştur.​

Felsefe alanındaki incelemelerinin en önemlisi 1662’de Nicole Pierre ile ortaklaşa yazdığı La Logique, ou l’art de Penser adlı yapıtıdır. Formel mantığı irdelemekten çok, yöntem üzerine bir başvuru kitabı niteliği taşıyan bu yapıt, ruhun başlıca işlevlerine göre, dört bölümden oluşmuştur:​
  1. Düşünceler,​
  2. Yargı,​
  3. Akılyürütme,​
  4. Yöntem.​
Düşünceleri, değişik açılardan, konu ayrımlarına, niteliğine, kaynaklarına ve başlıca özelliklerine göre incelemiştir. Arnauld, bu yapıtında Descartesçı bir yaklaşım getirmiş; “açık ve seçik düşünceler” kuramını geliştirerek Pyrrhonculuk (Pironculuk) ’tan sıyrılmış bir bilimselliğe varmaya çalışmıştır.

Yöntem konusunda, Descartes’ın çözümleme ve bireşim kuralına bağlıdır.

Metafizikte de Descartes felsefesinin izindedir. Ancak Arnauld, bu okula bağlı kalan Malebranche’m savına ters düşen, bir dış evreni algılama kuramı öne sürmüştür. Bu konuyla ilgili düşüncelerini, Des Vrais et des fausses idees contre ce qu’enseigne l’auteur de la recherche de la Verite adlı yapıtının savunma bölümünde Malebranche’a yazdığı mektuplarla dile getirmiştir.

Düşüncelerin kaynağı, algılama yeteneği taşıyan ruhla dış evrende bulunan nesneler arasında kurulan bağlantıdır. Bu bağlantıyı sağlayan güç de, Tanrı’nın, nesneleri doğrudan doğruya kavrama yetisi verdiği ruhtur. Dış evrende bulunan nesneleri, onların imgeleri yoluyla algılama olanağı yoktur, çünkü imgeler açıkça görünmez. Bu nedenle onları bilmek de söz konusu değildir.

Arnauld, çeşitli yapıtlarında Malebranche’ın “her şeyi Tanrı’da görme” kuramını da eleştirmiştir. Ya doğada bulunan her şey tanrısal düşüncenin o nesnede yansımasıdır (ki buna Malebranche da karşıdır); ya da tüm nesnelerin çok kolay bir biçimde kavranabilir bir uzamın içinde algılandığı doğrudur.

Arnauld, deneysel olarak ruhun, Tanrı tarafından verilen düşünme yeteneği aracılığıyla, tasarımlı düşünceler olmadan ve hiçbir araç kullanmadan da evrendeki nesneleri kavrayabileceğine inanır, insanların Tanrı’da zorunlu ve değişmez olan gerçekleri bile görmediğini her şeyi akılyürütme ve karşılaştırmalarla kavradığını anlatır. Böylece, akılcıların doğuştan varlığına inandıkları ilk ilkeleri, bir zihin işlevi varsayar.

Jansenciler’in son sınırına vardırdıkları akılcılık, Arnauld’da gizemcilikle karışır.

Arnauld, kendinden sonra gelenleri uzun süre etkilemiş, özellikle evrendeki nesneleri kavrama konusundaki düşünceleriyle Thomas Reid ve Iskoçya Okulu’nun öncüsü olmuştur.

YAPITLAR
(başlıca): Frequente Communion, 1643, (“Sık Sık Yapılan Tören”); La Logique, ou l’art de Penser, 1662, (“Mantık ya da Düşünme Sanatı”); Des Vrais et des fausses idees contre ce qu’enseigne, l”auteur de la recherche de la Verite, 1683, (“Gerçekliği Araştıran Yazarın Öğretisine Karşı Doğru ve Yanlış Düşünceler”); Oeuvres (Ö.S.), 43 cilt, 1775, (“Toplu Yapıtlar”); Oeuvres philosophiques d’Arnauld, (ö.s.), J. Simon (der.), 1843, (“Felsefe Yapıtları”).

KAYNAKLAR: N. Abbagnano, Storia Della Filosofia, 1967; G. Sebba, Bibliographia Cartesiana: A Critical Guide to the Descartes Literatüre 1800-1960, 1964.​
Kaynak: Türk ve Dünya Ünlüleri Ansklopedisi, Anadolu yayıncılık​
 

1000Fikir

Yönetici
Yönetici
Mesajlar
1,941
Antoine Arnauld, on yedinci yüzyılda yaşamış (1612-1694) ve düşünce tarihine özellikle Kartezyanizme yönelik eleştirileriyle mal olmuş olan ünlü Fransız teolog ve filozoftur. Paris'te, oldukça uzun bir süre boyunca jansenizm ile irtibatlandırılcak büyük ve sayılan bir ailenin evladı olarak dünyaya geldi. Kızkardeşi Angelique, Port-Royal Kadınlar Manastırının baş rahibesiydi ve görev yaptığı kurumu Jansenist ilkelere göre baştan aşağı reformdan geçirmişti. 1641'de rahipliğe atanıp teoloji doktoru ünvanını alan Arnauld, 1643 yılında, alınmasına karşı çıkmış olan Kardinal Richelieu'nün ölümünden sonra, Sorbonne'a girmiş, ama on iki yıl sonra buradan atılmıştır. Ömrünün geri kalan bölümünde, diğer Jansenistler gibi, sürekli olarak Cizvitlerin baskısı altında kalan Arnauld Brüksel'de sürgünde ölmüştür.​
Descartes'a Yönelik Eleştirileri
Arnauld'un yazılarının önemli bir bölümü, söz konusu Jesuit baskısı nedeniyle on sekizinci yüzyıla kadar basılamamıştır. Onun yazılarının büyük bir bölümü teoloji konusuna ve Jesuitlerle girdiği tartışmalara (bütün bu ihtilaflarda o, Blaise Pascal ve Pierre Nicole'un desteğini görmüş, yardımlardan faydalanmıştır) ve Calvinistlerle olan polemiklere ayrılmış olsa da, onun felsefeye de hacimli ve önemli katkıları olmuştur. Descartes Sorbonne'lu bir teoloji doktorunun Meditations [Metafizik Düşünceler] adlı kitabına eleştiriler yöneltmiş olmasını sevinçle karşılamıştır. Gerçekten de, Arnauld'un eleştirilerinden biri, söz gelimi Descartes'ın "Açık ve seçik olarak algıladıklarımızın doğru olduğuna inanmamızın yegâne güvenilir sebebi, Tanrı'nın varolduğu gerçeğidir. Fakat Tanrı'nın varolduğundan ancak bunu açık ve seçik olarak algıladığımız takdirde, emin olabiliriz; öyleyse, Tanrı'nın varolduğundan emin olmazdan önce, açık ve seçik olarak algıladığımızın, bu her ne olursa olsun, doğru olduğundan emin olmamız gerekir" (Dördüncü İtiraz, 1641) şeklindeki argümanının döngüsel olduğunu öne süreni, yerleşik Descartes yazının temel bir argümanı durumuna gelmiştir.​
Arnauld, Descartes'ı en azından iki konuda daha sıkıştırmıştır. Buna göre, o her şeyden önce Descartes'ın insan zihninin doğası ile ilgili açıklamasına, özellikle de onun zihinle beden arasındaki kökten ayırımının uygunluğuna karşı çıkmaktaydı. Arnauld, Descartes'ın kendi ideleriyle Tanrı'nın zihnindeki ideleri birbirlerinden ayırır göründüğü için, zihnin cisimsel olmadığı yönündeki bir inançtan gerçek zihnin cisimsel olmadiği sonucunun çıktığını göstermekte bir problem olduğunu savunuyordu. İkinci olarak da, Descartes'ın duyusal nitelikler bağlamında konumunun, ortaya birtakım teolojik güçlükler çıkardığı kanaatindeydi. Descartes'ın da daha sonra kabul ettiği gibi, Arnauld'nun kuşkularının yersiz olmayıp, tam tersine doğru olduğu ortaya çıktı.​
Port-Royal Mantığı
Arnauld'nun felsefeye ikinci büyük katkısı Pierre Nicole ile birlikte yazdığı, PortRoyal Mantığı olarak tanınan La Logique, ou l'art du penser (1662) [Mantık, Düşünme Sanatı] adlı kitabıdır. Akademik anlamda formel mantık üzerine bir çalışma olmaktan çok, yöntem konusunda, vurgulu olarak Kartezyen yönü, benimseyen bir el kitabıydı; kabaca Aristoteles'in Birinci Analitikler'! yerine, konuyu Descartes'ın Aklın İdaresi Üstüne Kifrallar’ındarı yola çıkarak geliştiriyordu mantık konusunu. Açık seçik ideler düşüncesini epey geliştirerek bilime, Pironizmden sakınacak, bir yol göstermeyi umuyordu.​
Malebranche'la Olan İhtilafı
Arnauld'nun felsefe alanındaki üçüncü ve en önemli katkısı, yaşam boyu dostluk ilişkisi içinde olduğu, Descartes'ın bir öğrencisi olmamakla birlikte, Kartezyen gelenek içinde yer alan bir filozof olan Nicolas Maîebranche'la arasında geçen kapsamlı tartışmada bulunmak durumundadır. Malebranche'ın Recherche de la verile [Hakikat Arayışı] adlı eseri 1674 yılında ortaya çıkmıştı. Arnauld'nun Recherche'e yönelik birtakım itirazları vardı, fakat tartışmasını ancak, Malebranche’ın Traite de la nature et de la grace [Doğa ve İnayete Dair] (1680) adlı eseri yayınlanınca başlattı. Traite 'de ifade edilen teolojik görüşler karşısında dehşete kapılan Arnauld, teolojik yorumdaki hataları, onun felsefi yönlerini deşerek gözler önüne sermeye çalıştı. O böylelikle 1683 yılında Des Vraies et des Fmisses Idees ce qu'enseigne l'auteur de la recherche de la verite [Hakikat Arayışı'nın Yazarının Öğrettiklerine Karşı olan Doğru ve Yanlış Düşünceler] adlı kitabını yayınladı ve ölümünden önce Malebranche'a karşı yaklaşık bir düzine daha eser kaleme aldı. Arnauld öncelikle, Malebranche'ın bizim "her şeyi Tanrı'da gördüğümüz" tezinin, Tanrı'nın takdiri, irâdesi, inanç-akıl ilişkisi, vb., konularla olan ilişkisi içinde, teolojik sonuçları olduğunu düşündüğü hususlarla ilgilendi. Dolayısıyla, Arnauld'nun Malebranche'ı hedef alan ilk saldırısı, onun "Tanrı'da olan" ideler olarak temsilî ideler yorumunu çürütme ve bu türden idelere ilişkin daha Kartezyen açıklamaya —idelerin ontolojik olarak "bizde" olduğunu öne süren yoruma— dönme yönünde bir teşebbüsten oluşmaktaydı.​
Bundan dolayı, Arnauld-Malebranche tartışması genel olarak bir temsilî algı kuramı üzerine olan bir kavga diye sınıflanır. Bu, bununla birlikte, her şey bir yana sadece Malebranche değil, fakat Arnauld da, algıda bir tür temsilî bileşenin varlığını kabul ettiği için, bir basitleştirme değildir. Onlann uyuşmazlıklarındaki en önemli faktör, söz konusu bileşenin ontolojik statüsünün ne olduğu problemiydi. Bu tartışma, (Arnauld Kilise'nin Trait e'yi mahkûm etmesi gerektiğini savunduğu, Malebranche Spizocalıkla suçlandığı ve Arnauld da Jansenizmi savunmakla eleştirildiği için) yol açtığı hararete rağmen, niyetsellik, zihinsel edimlerin doğru analizi ve kavramsal kendiliklerin ontolojik statüsü benzeri konularda hiç de azımsanmayacak bir felsefi malzeme ihtiva etmekteydi. Arnauld Descartes'ın düşüncelerimizi Tanrı'nın ideleriyle ilişkilendirerek ele alışına hep duyarlı oldu. Malebranche'ın görüşüne göre, biz bu ideleri herhangi bir dolayım olmaksızın Tanrı'da kavrarız. Bu ideler ya da Platonik özler bütün mümkün dünyaların ezelîebedî arketipleri olup, onların içerikleri öncelikle matematikseldir. Onlar yaratılmış dünyayı, onu bizim için "bilinir hale getirmek" anlamında, "temsil ederler." Bu îdealar alanı veya Malebranche'ın sonradan verdiği adla Akledilir Uzam dünyası, yer kaplayan nesnelerin, (Tanrı'nın zihninden ziyade, irâdesine bağlı olan) varoluşlarını değil de, özlerini kapsar. Malebranche maddî nesnelerin varolduklarına inanabileceğimizi, fakat onları bilmediğimizi; bu türden nesnelerin bizdeki belirli duyumların ara nedenleri ya da okkasyonları olabildikleri yerde, bilginin gerçek nesnelerinin ezelî-ebedî ilkeler olduğunu savunuyordu.​
Arnauld Malebranche'ı birkaç noktada sıkıştırdı. Her şeyden önce, o, algılarımız nesnelerin zaten temsilcisi olduğundan, idelerin (etres represent atifs) fazladan olduğunu öne sürmekteydi. Dolayısıyla, Malebranche'ın Tanrı'nın zihnindeki idelere ilişkin bilgimizin savunucusu gibi göründüğü yerde, Arnauld temsilî bir algı teorisinin savunucusu olarak ortaya çıkmaktaydı.​
Malebranche kendi adına Arnauld'nun algıyı temsilî bir şey haline getirme teşebbüsünde, Pironizme önemli bir destek, ciddi bir kaynak sağladığım düşünmekteydi. Onun algı yorumu, kişinin nasıl olup da, sadece dolayımsız olarak "idrak ettiği" bir şeyi bilebildiğinin söylenebileceği geleneksel problemine ve çok daha özel olarak da (başlangıçta bizzat Arnauld'nun formüle etmiş olduğu) kişinin içsel ideler öbeğinin dışsal bir şeyle gerçekten irtibatlandırıhp irtibatlandırılamayacağı problemine maruz kalmakta gibi görünüyordu. Onlar Descartes'ın kendi tartışmalarının doğru yorumu üzerinde odaklaşarak, bu ideler hakkında doğru bir sonuca ulaşmaya çalışıyorlardı. Her ikisi de "algının" hem (görme, bilme türünden) gerçek zihinsel edimi, hem de (bir kübü görme, bir küreyi görme benzeri) algıların kendisiyle birbirlerinden farklılaştığı kavramsal öğeyi ihtiva ettiğini savunmaktaydı. Arnauld bu kavramsal öğenin (yani, bir küp ya da küre idesinin), hem Descartes'ın felsefesinde hem de gerçekten zihinsel olduğunu öne sürdü. Buna karşın Malebranche söz konusu kavramsal öğenin, algıda kendisiyle bir şekilde irtibatlandırılabileceği zihinsel tözden kesin olarak ayırt edilmesi gerektiğini, bunun, bilinen nesnenin ontolojik bağımsızlığı korunmak durumundaysa eğer, hem Descartes felsefesinin hem de hakikatin bir gereği olduğunu öne sürüyordu. O, Descartes'ın sık sık matematiksel örnekleri kullanmasının, Descartes'ın "zihinde nesnel bir tarzda varolan" üçgenin, zihnin ontolojik olarak bir parçası olma anlamında zihinsel olduğunu asla savunmadığının apaçık bir delili olduğu kanaatindeydi. Malebranche Descartes'ın, hem sonsuz olanı ve hem de zihinsel olanı tartıştığı, insan zihninin ikisi de olmadığım düşündüğü için, bu idelere özel bir statü yüklediği ona apaçık bir şey olarak göründü, ki zaten Descartes onları doğuştan düşünceler arasına yerleştirmişti. Bu sınıflama da zaten, söz konusu idelerin varlıkları için zihinlere bağlı olan entelektüel kiplikler olarak ele alınmaları yönünden Arnauld'ya bazı sağlam Kartezyen gerekçeler temin etmekteydi.​
Arnauld ve Malebranche, bir yandan da, tıpkı Skolastik selefleri gibi, kavramların doğası üzerine bir açıklama ortaya koymaya çalışıyorlardı; şu önemli farkla ki, zihin-beden ilişkisi ve onunla birlikte kavramın statüsü konusu, artık problematik hale gelmişti. Kavramın, kavramla bilinen şey arasındaki ilişki tam tamına Kartezyen Devrimden yeni baştan ele alıp değerlendirmesi istenen şey olduğundan, bundan böyle kendisi aracılığıyla bağımsız bir şeyi bildiğim şey olarak fonksiyon gördüğü varsayılamazdı.​
Descartes, burada doğuştan düşünceler öğretisine dayandı, oysa Malebranche, Arnauld'nun felsefi karışıklık ve dini sapkınlıktan başka hiçbir şey görmediği bir hareketle, kavramları Tanrı'nın zihnine yerleştirdi. Arnauld, "idelerimizin" dışına çıkma probleminin ve zihinle bilinen nesne arasındaki ilişkinin varoluşunu gereği gibi ortaya koymanın kaçınılmaz sonucu olacak ümitsiz Pironizmin açık seçik olarak farkındaydı: O böyle bir soruyu gerçekte Descartes'a da yöneltmişti. Arnauld açık seçik idelerimizin kendilerinin ötelerine göndermeleri gerektiği konumundan yola çıkıp, bütün güçlüklerine rağmen, böyle bir konumun hem Descartes'a daha yakın olduğunu, hem de Malebranche'ın konumuna tercih edilmesi gerektiğini göstermeye çalıştı.​
Algı ve Haz: Arnauld ile Malebranche arasındaki uzun süreli tartışma Pierre Bayle’ın Nottvelles de la republiqtie des lettres [Edebiyat Cumhuriyetinden Haberlerimde tefrika halinde yayınlandı. Arnauld Bayle'ı Malebranche taraftarı olmakla suçluyordu ve dolayısıyla, onu da bir şekilde çatışmanın bir parçası hâline getirdi. İşte bundan dolayıdır ki, Arnauld-Malebranche ihtilafının önemli tartışma konularından biri —yani, bilme ve algılamayla ilgili analizleri duyusal haz duygusuna .genişletme genel sorunu— onun Bayle'la olan kavgasında da gündeme gelir. Bayie kısaca, Arnauld'nun algılarla hazlar arasında mantıksal bir analoji kurarken yanılmış olduğunu savunuyordu. Bayie algının zorunlulukla nesneleri olduğu yerde, duyguların nesnesinin olması gerekmediğini öne sürmekteydi. (Söz konusu tartışmaya yapılan bir gönderme, Bayle'ın Dictionnaire'inin "Epiküros" maddesinde yer alır.) Bu, Arnauld'nun bir şekilde deştiği bir başka konunun, yani (söz gelimi bilme, hissetme türünden) zihinsel edimin bizatihi kendisiyle onu niteleyen kavram arasındaki ilişki meselesinin su yüzüne çıkmasına katkıda bulunmuştur.​
Zihnin İdelerle İlişkisi: Arnauld'nun Malebranche'ı sıkıştırdığı üçüncü nokta, bu ilk ikisiyle yakından ilişkiliydi. Malebranche bireysel bir zihinle ezelî-ebedî Akledilir ilzam (İdealar Dünyası) arasındaki ilişkiyi nasıl açıklıyordu? Arnauld Malebranche'ın "yakin birliğe" müracaatının gerisindeki diyalektik yönelimlere (söz gelimi, anti-Pironizme ve bilinen nesnenin gerçekliğini garanti etme geleneksel Platonik teşebbüsüne) gereği gibi değer biçecek konumdaydı, bununla birlikte, bu türden eğretilemelerin sadece konuyu karanlıklaş tırmaya hizmet ettiğini düşünüyordu. Arnauld Malebranche'ın etres representatifs'in (temsil edici varlıkların) fazla ya da gereksiz olduklarını savunduğu zaman, zihin ile madde arasında nasıl bir ilişki bulunduğu —yani, zihinlerle Akledilir Uzam arasındaki ilişkinin ne olduğu— sorusuna en az onun kadar problematik olan başka bir soru eklenmekteydi. Tartışmacılar arasında geçen sert sözlere rağmen, ArnauldMalebranche tartışmasının metinleri, genellikle "zihinsel edimler" başlığı altında toplanan problemler öbeğine ilişkin, herhalde en özenli, en geniş kapsamlı ve en derinlikli felsefi analizi oluşturur.​
On sekizinci yüzyılın ikinci yarısında yazan Thomas Reid, her ne kadar Amauld'yu, modem felsefeye ve onun en temel hatasına ("ideler yolu"na) ilişkin analizinde uzun uzadıya tartışsa da, Arnauld bugün muhtemelen en çok (meşhur "Arnauld döngüsü" probleminin ortaya konduğu) Dördüncü İtirazlar Öbeğinin yazarı olarak ve, Leibniz'le onun felsefi sistemi hakkında yaptığı tartışmalarla tanınır.​
A. Arnauld, Oeuvres, 43 cilt, Paris, 1775.​
G. Dreyfus, Commentaire sur Malebranche's Trade de la nature et de la grace, Paris, 1958.​
A. O, Lovejoy, "'Representative Ideas' in Malebranche and Arnauld, Mind, vol. 32 (1923), pp. 449-61.​
A. Robinet (ed.), Oeuvres completes de Malebranche, Paris, 1963.​
G. Sebba, Bibliographia Cartesiana: A Critical Guide to the Descartes Literature 1800-1960, The Hague, 1964.​
Aynca bkz., ALGI, DESCARTES, FRANSIZ FELSEFESİ, KARTEZYANİZM, MALEBRANCHE, OKKASYONALİZM, TEMSİLÎ ALGI.​
Felsefe Ansiklopedisi / Etik Yayınları​
 
Konuyu Başlatan Benzer Konular Forum Cevaplar Tarih
Piramit Bilim İnsanları ve Yenilikçiler 0
Benzer Konular
Antoine Laurent Lavoiser

Çevrimiçi Üyeler

Şu anda çevrimiçi üye yok.

Forum İstatistikleri

Konular
1,554
Mesajlar
2,334
Üyeler
24
Son Üye
Tabu
Üst