Sri Aurobindo, (1872-1950) çağdaş Hint düşünürlerinin başında gelir. O daha çocukluğundan itibaren İngiltere'de yetiştirilmiş, fakat Hint milliyetçiliğinin ateşi kendisinde uyanır uyanmaz, İngiltere'den memleketine dönerek Hindistan'ı yabancı yöneticilerin zincirlerinden kurtarmayı amaçlayan politik harekete katılmıştır. Bununla birlikte o, kısa bir süre içinde tutuklanarak, hayatını baştan aşağı değiştiren mistik deneyimler yaşadığı, bir Hindu tanrısı olan Krisna'nın görüsüne sahip olduğunu söylediği hapse tıkılmıştır. Söz konusu görünün hayatında bir ihtilal etkisi yarattığı Aurobindo, hapishaneden çıkınca Pondişeri'ye gider ve burada kendisini uzun yıllar sürecek derin meditasyonlara verir. Bu meditasyonlar sonunda onda uyanan hakikat Aurobindo'nun kaleme aldığı bütün yazılarda ifade edilir.​
Aurobindo'da entelektüalizm ve tinselcilik akımları adeta birbirine karışır. O hiç kuşku yok ki felsefe hakkında yazmış olmakla birlikte, bütün eserlerine tinsel bakışı damgasını vurmuştur. Kendisinin de söylemiş olduğu gibi, her ay Arya dergisinin altmış sayfasını bir başına doldurmak zorunda kaldığı zaman, bu ona hiç de zorlu bir görev gibi gelmemiştir. Aurobindo sadece Yoga pratiğinde deneyimlemiş olduklarını rasyonel, ve entelektüel bir form içinde ifade etmiştir. Öncelikle felsefeye yoganın nokta-i nazarından yönelen bir yogi olan. Aurobindo'nun felsefesi onun eşsiz Yoga anlayışından hareketle oluşturulmuş bir düşünsel yapımdan başka hiçbir şey değildir.​
Aurobindo'nun felsefesinin yönetici ilkesi iki aşırı uçtan, yani gerçekliğin doğasıyla ilgili tek yanlı görüşlerden sakınmak, Batı'nın tini göz ardı eden materyalizmi ile Doğu'nun maddeyi tümden ihmal eden tinselciliğinden uzak durmaktır. Hakikî felsefe, ona göre, bu ikisinin bir sentezi ya da ahenginden doğmalıdır. Başyapıtı olarak görülen The Life Divine [İlâhî Hayat]'da da ifade ettiği üzere, "yeryüzünde İlahî yaşamın ve ölümlü varoluşta ölümsüz bir manânın olumlanmasının, ezelîebedî tini bedensel malikânenin sahibi, bu değişken giysinin taşıyıcısı, maddeyi ise onun kılık kıyafetini her daim kendisinden dokuduğu, konaklar dizisini inşa ettiği uygun ve yüce materyal olarak kabul etmedikçe, hiçbir temeli olamaz." Fizikî dünyanın tinselci olumsuzlanması, ona göre, insanda bir büyük özleme, İlâhî olan birlik özlemine yol açar. Bu reddiye tinsel bakımdan hiç kuşkusuz büyük bir değer taşımakla birlikte, halâ tek yanlı bir şeydir. O her ikisi de dünya sürecinde ihtiva edilmek durumunda olan iki veçheden birini, İniş veya düşüş boyutunu tamamen unutarak sadece yükseliş boyutunu dikkate alır.​
Sri Aurobindo tinin dünyaya tamamlayıcı düşüş süreci olmadan, dünyanın tine yükselişi diye bir şey olamayacağına inanıyordu. Maddenin daha yüksek bir şeye, yani kendisi de zihin gibi daha üstün bir şeye doğru yükselmek için çalışan Hayata doğru evrim geçirmeye çalışmasının nedeni budur. Ona göre, evrim maddeden başlar ve en yüksek hal olan Mutlak Tine ya da Saccidanande'ya erişinceye kadar, yavaş yavaş Hayat, Zihin ve Üstzihin evrelerinden geçer. Bu yükselme dürtüsü, tini göreli evrelerden geçerek aşağıya doğru inişi olmasaydı eğer, hiç söz konusu olmazdı. Bu yükselme sürecine evrim adı verilir. Sri Aurobindo'ya göre, Evrim ya da yükseliş sürecinin karışım ya da düşüş süreci tarafından koşullanması gerekir. Yukarı doğru hareketin, tin en aşağı evreye doğru inmediği ve maddenin kendisinden sonraki evreye doğru evrim geçirmesine yardım etmediği sürece, hiçbir anlamı olamaz. Gerçekten de, düşüş olmadan yükseliş düşünülemez ve kabul edilemez bir şeydir. Evrim apaçık bir olgu olarak, tersine düzende tinin düşüş sürecini açıklıkla tanır.​
Karışım ya da iniş süreci, Sri Aurobindo'ya göre, Varlık, Bilinç-Gücü, Saadet, Üstzihin, Zihin, Psykhe (ya da Ruh), Hayat ve Madde evrelerinden oluşur. Evrim düzeni ise, Madde, Hayat, Psykhe, Zihin, Üstzihin, Saadet, Bilinç-gücü, ve Varlık adımlarından oluşacaktır. Bunlardan ilk dördü aşağı yarıküreyi, son dördü ise üst yarıküreyi meydana getirir. Dünyanın şimdiye kadar olan evrimi, aşağı yarıküredeki dört evreyi aşmış durumdadır. Şimdi zaman bundan sonraki evreye, üstzihne doğru bir sıçrama yapmak için olgunlaşmış durumdadır. Zihinden üstzihne doğru olan bu yükseliş, üstzihnin zihne doğru, onları birbirinden ayıran perdenin yırtılması sayesinde, inişiyle mümkün olur. Sri Aurobindo bu konuda şunları söyler: "Perdenin yırtılması insanlıktaki İlâhî hayatın koşuludur; çünkü söz konusu yırtılmayla, daha yüksek varlığın daha aşağı varlığın doğasına aydınlatıcı inişi ve daha aşağı varlığın daha yüksek varlığın doğasına güçlü yükselişi sayesinde, zihin her şeyi aydınlatan üstzihİndeki İlahî ışığını ele geçirir. Ruh İlahî benliğini her şeyi kucaklayan Ananda'da gerçekleştirir, hayat gücü her şeye yeten bilinçgücünde İlahî kudretine yeniden sahip olurken, madde de İlahî varlığın bir biçimi olan tanrısal özgürlüğe açık hâle gelir." Üstzihnin zihine inişi ve bunun sonucunda zihnin üstzihne doğru olan evrimiyle gerçekleşen bu dönüşümler, Sri Aurobindo'ya göre, bütün dünyanın tam ve total dönüşümünün öncüsü olmak durumundadır.​
Perdenin parçalanması ve buna bağlı olarak da bilincimizin üstzihin tarafından aydınlatılması, bizim tarafımızda söz konusu ışığı alma yönünde güçlü bir isteğin bulunması koşuluyla, İlâhî Şakti (Tanrı Ana'nın kendisi) tarafından hayata geçirilecektir. Felsefenin, Aurobindo, işte burada yogayla el ele vermesi gerektiğini söyler. Çünkü felsefenin teorik bir tarzda temel bir zorunluluk diye gösterdiği şeyi, bizler ancak Yoga yoluyla pratik olarak görebiliriz.​
T. K. Chakrabarti, "Sri Aurobindo", A Companion to the Philosophers (ed. by R. L Arrington), Oxford: Blackwell Publishers, 1999, pp. 620-624.​
D.Collinson-R.Wilkinson, Otuzbeş Doğu Filozofu (çev. M. Berke H. Bravo S. Özbudun B. F. ÜIner). Ankara, Ayraç Yayınları, 2000.​
Felsefe Ansiklopedisi / Etik Yayınları​
Ayrıca, bkz., ÇAĞDAŞ HİNT DÜŞÜNCESİ, HİNT FELSEFESİ.​
 

Çevrimiçi Üyeler

Şu anda çevrimiçi üye yok.

Forum İstatistikleri

Konular
1,554
Mesajlar
2,334
Üyeler
24
Son Üye
Tabu
Üst