Konfüçyüs'ün bütün öğrencileri içinde Çin'de en büyük üne kavuşmuş olanı Meng Tse'dir. (meng zi) Mencius bu adın Latinceleştirilmiş biçimidir. İÖ 371 ile 289 yılları arasında yaşamıştır.​
İnsan doğası özünde iyi midir, yoksa kötü müdür?
Mencius (MÖ 371-289) insanların temelde iyi oldukları düşüncesini savunması ile tanınmaktadır. Yazıları büyük ölçüde filozof ve din adamı Konfüçyus’tan (MÖ 551-479) etkilenmiştir. Mencius’un yazıları Çin felsefesinin temel metinleri arasında yer almakta ve ölümünden 2 bin yıl sonra bile hâlâ etkili olmaya devam etmektedir.​
Mencius, bugünkü sınırlarla Doğu Çin’de hüküm sürmüş olan Zhou Hanedanı döneminde doğmuştur. “Savaşan devletler dönemi” olarak anılan bir karmaşa ve siyasi ayrışma çağında yaşamıştır. Babası, Mensius üç yaşındayken ölmüştür. Bunun üzerine eğitimi ile annesi ilgilenmiş ve efsaneye göre oğlu için doğru öğretmeni bulana kadar çok sayıda farklı şehri dolaşmıştır.​
Annesinin sonunda bulduğu öğretmen, Konfüçyus’un torunu Zisi’ydi. Öğrencisine Konfüçyusçu ahlak ve felsefe dersleri verdi. Konfüçyus gibi Mensius da devlet memuru olarak çalıştı. Çin’de seyahat ederek düşüncelerini yaydı.​
Mencius insanların dört erdeme yatkın olarak doğduğuna inanıyordu: empati, başkalarına saygı duyma, doğru ile yanlışı ayırma ve kabahat işlediğinde utanma. Tüm diğer erdemlerin “dört başlangıç” adını verdiği bu dört unsurdan kaynaklandığına inanıyordu. Hasımları olan Mozi (MÖ 470-391) ve Yang Zhu (MÖ 440-360) insanların doğuştan herhangi bir erdeme sahip olmadıklarını, aksine ahlakın eğitim ve deneyim yoluyla öğrenildiğini savundular.​
Mencius politika hakkında da yazılar yazdı. Aynı zamanda Konfüçyus’un düşüncelerinin inceliklerine yoğunlaştı. Konfüçyus gibi o da bir yöneticinin erdemli olmasının önemine işaret ediyordu. Mencius buna ek olarak kötü yönetimiyle “göksel yetki”yi (mandate of heaven) kaybeden bir yöneticinin devrilmesinin doğru olacağını söylemişti.​
Mencius ustasının öğretisine iki açıdan katkıda bulunmuştur. Bu katkılardan birincisi, insanın doğası üzerine belirli görüşler ortaya atarak, Konfüçyüsçülüğe psikolojik bir dayanak getirmeye çalışması, ve İkincisi, «beylerin danışmanı» olarak yeni politik görüşler ileri sürmesidir.​
Meng Tse'nin insan üzerine görüşü yalın ve açıktır: "insan doğuştan iyidir." - "Aşağı doğru akan su gibi insanın eğilimi iyiliğe doğrudur." (46) Doğru yolu bulmak için, vicdanımızın sesine, bizde doğuştan var olan o değerli doğal bilgiye kulak vermeliyiz. Doğruyu bulmak için (Lao Tse'nin önerdiği gibi) doğayı gözlemlememiz gerekmez, eski bilgeler de "bizim gibi insan" olduklarına göre onları kendimize örnek almamız da gerekli değildir, uyum içinde yaşamanın anahtarı kendi içimizdedir ve biz uyum içinde yaşarsak toplum düzeni de kendiliğinden en iyi biçimde kurulur.​
İnsanlar - bunu Mensiyüs de görüyor - içlerindeki doğal eğilime uygun düşmeyen kötülükler yaparlarsa bunun nedenini - her insan doğası gereği iyiye ve güzele yönelmek istediği ve vicdanının sesiyle uyarıldığına göre - içeride, insanların doğal eğilimlerinde ve kişiliklerinde değil, dışarıda, yanlış uygulamalarda, haksızlıklarda, düzen bozukluğunun kişiyi ittiği bataklıkta ve yöneticilerin yetersizliğinde aramak gerekir. Böylece Mensiyüs un görüşleri siyasete kayıyor ve iyiliğin bu inançlı savunucusu bir toplum düzeni eleştiricisi ve - tutucu​
Konfüçyüsçülüğün sınırları dışına çıkmadan olabildiğince - keskin bir devrimci kesiliyor. Bu durumun benzerini çok sonraları Batı felsefesinde de (özellikle Rousseau'da) görüyoruz. Mensiyüs un siyaset alanında söylediklerinin çoğu, sözgelimi - "Hiç bir zaman savaş iyi olmamıştır." - diyerek savaşa karşı çıkışı, gösteriş ve savurganlığa karşı tutumu ustasının izinden gittiğini belli eder. Onu Konfüçyüs'ten ayıran yan ise halk ile yöneticiler arasındaki ilişkiyi başka bir açıdan görmesidir.​
Monarşiyi (mutlakiyet) demokrasiye yeğler, çünkü, ona göre, bir demokraside herkesin iyi eğitilmiş olması gerekir, oysa monarşide bir hükümdarın doğru yola sokulmasıyla az çok işe yarayan bir toplum düzeni rahatlıkla kurulabilir. Ancak Mensiyüs'e göre, önemli olan halktır, halkın iyiliği için çalışmaktır, hükümdar ise hiç önemli değildir. Burada şu sert uyarıyı yapıyor: Halkın iyiliği için çalışmayan, görevini yapmayan bir hükümdarı tahttan indirmeye, hatta öldürtmeye çalışmak halkın hakkı hatta görevidir.​
"Mensiyüs demişti ki: Hükümdar büyük yanlışlıklar yapıyorsa, ondan bunları düzeltmesi istenir, hiç oralı olmazsa yerine başka bir hükümdar getirilir. - Mensiyüs şöyle konuştu: 'Zindancı- başı zindanda düzeni sağlayamıyorsa, ne yapmalı?' Hükümdar dedi ki: 'Değiştirilmeli!' Mensiyüs konuşmasını şöyle sürdürdü: 'Bütün ülkede düzen bozulmuşsa, ne yapmalı?' Hükümdar yanındakilere döndü ve başka şeylerden konuşmaya başladı " (47)​
«Halkın devrim hakkı» öğretisi yüzünden Mensiyüs tahmin edilebileceği gibi yöneticilerden pek ilgi görmedi. Yazıları ve resmi, zaman zaman Konfüçyüsçü tapınaklardan bile çıkarıldı. Ne var ki, Çin tarihine bakacak olursak halkın sık sık onun göstermiş olduğu yoldan yürüdüğünü görürüz.​
Ek Bilgiler
1- Doğduğu Shandong’ta ona adanmış olan antik dönemden kalma eski bir tapınak, Çin Kültür Devrimi sırasında hasar görmüş, ancak 1980 yılında tamir edilerek yeniden ziyarete açılmıştır.​
2- Filozofun yazılarını içeren bir derleme olan Mengzi, Konfüçyusçu düşüncenin dört temel kitabından biri olarak kabul edilmektedir.​
3- Mencius’un bazı yazıları Yunan filozofu Plato’yu (MÖ 429-347) andırsa ve her iki düşünür aynı dönemde yaşamış olsa da, ikisinin birbirinden haberdar olduğunu gösteren herhangi bir kanıt yoktur.​
Kaynakça:
İlkçağ Felsefesi / H. J. Störig
Felsefe Ansiklopedisi / Etik Yayınları
Entelektüelin Kutsal Kitabı - Biyografiler / Noah D. Oppenheim, David S. Kidder
 

Çevrimiçi Üyeler

Şu anda çevrimiçi üye yok.

Forum İstatistikleri

Konular
1,554
Mesajlar
2,334
Üyeler
24
Son Üye
Tabu
Üst