1000Fikir

Yönetici
Yönetici
Mesajlar
1,941
Avusturya Marksizmi, Marksist düşüncenin, on dokuzuncu yüzyılın sonlarında Viyana'da yaşayan, en önde gelenleri arasında Max Adler'in, Otto Bauer'in, Rudolph Hilderling ve Kari Renner'in bulunduğu bir grup düşünürün fikir ve eserlerinden hareketle geliştirilmiş en erken ve en önemli okullarındandır. Marksizmin bu yeni şekli, Bauer'e göre, Yeni-Kantçılık ve pozitivizm gibi felsefi öğretilere, iktisat teorisindeki Avusturya marjinalizmi benzeri gelişmelere ve çok uluslu Habsburg İmparatorluğundaki milliyetler problemi tarafından ortaya konan konulara bir tepkiydi, fakat o aynı zamanda Almanya'daki revizyonist ihtilaf ve Viyana'nın kültürel ve entelektüel yaşamında yüzyıla dönüşle birlikte gerçekleşen kayda değer gelişmeden etkilenmişti. Bunlardan özellikle sonuncusu Avusturya Marksizminin oldukça farklı alanlarda yenilikçi ve verimli olmasına önemli katkılar yapmıştır.​
Yeni bir düşünce okulunun kamuoyuna ilânı, editörlüğünü Adler ve Hilferding'in yaptığı, bir monograflar koleksiyonu olan ve 1923'e kadar pek de düzenli sayılamayacak bir tarzda yayınlanmış olan Marx-Studien'in 1904 yılında ortaya çıkışıyla olmuş, ve onu 1907'den sonra, kısa bir süre içinde Kautsky'nin Avrupa'nın en önde gelen Marksist fikir dergilerinden olan Die Nette Ze/7'ıyla rekabet etme durumuna gelecek, Der Kampf adlı teorik derginin yayınlanması izlemiştir. Avusturya Marksistlerinin hepsi de büyüyüp güçlenen Sosyal Demokrat Parti'nin (SPÖ) liderliğinde etkin bir rol oynayıp, kendilerini esas itibariyle işçilerin eğitilmesi işine adamışlardır.​
Avusturya Marksizminin felsefi ve teorik temelleri, büyük ölçüde, Marksizmi "sosyolojik bir bilgi sistemi, ... toplumsal hayatın yasalarının ve onun nedensel gelişiminin bilimi" olarak anlayan Adler tarafından geliştirilmişti. O ilk büyük eserinde, nedensellikle teleoloji arasındaki ilişkiyi, nedenselliğin çeşitli şekilleri bulunduğunu ve toplumsal hayattaki nedensel ilişkinin, mekanik bir ilişki olmayıp, bilinç tarafından dolayımlanan bir ilişki olduğunu vurgulayarak analiz etti; bu, onun daha sonra "İktisadî fenomenlerin kendilerinin bile hiçbir zaman materyalist anlamda ‘ınaddî' olmadıklarını, fakat tam tamına 'zihinsel' bir karaktere sahip olduklarını" söyleyerek ifâde ettiği bir görüştü. O, Marx'in toplum teorisindeki "sosyalleşen insanlığı" temel kavram olarak görmekteydi ve onu, Yeni-Kantçı bir tarzda, "transandental olarak verilmiş bir bilgi kategorisi", yani empirik bîr bilimin önkoşulu olduğu için, deneyimden türetilmeyip, akil tarafından temin edilen bir kavram olarak ele aldı.​
Bir sosyolojik sistem olarak işte bu Marksizm anlayışı, Hilferding'in İktisadî analizlerinde de fazlasıyla açık bir biçimde ortaya çıktığı gibi, bütün bir Avusturya-Marksizmi Okulu'nun çalışmalarına yön veren fikirler çerçevesini sağlamıştır. Marjinalist iktisat teorisine yönelik eleştirisinde, bireyci "psikolojik ekonomi politik okulu"na şiddetle karşı çıkan Hilferding'in nokta-i nazarından, bir bütün olarak Marksist teorinin İktisadî fenomenlerin sosyal determinizmini gözler önüne sermeyi amaçladığı yerde, Marx'in bir "toplum" ve "toplumsal ilişkiler" tasarımına dayanan değer teorisinin çıkış noktası birey değil, "toplum" olmak durumundadır. O, başka yerlerde de, söz gelimi Finance Capital'ın önsözünde, —yönetimle ilgili konularda bile— bir Marksist araştırmanın yegâne amacının nedensel ilişkilerin keşfi olduğunu öne sürerken, doğrudan doğruya Adler'e gönderimde bulunmaktaydı; buna dayanarak da, kapitalist gelişmenin en son evresinde ortaya çıkan belli başlı nedensel faktörleri araştırmaya geçti ve en nihayetinde, Bukharin ve Lenin'in sonraki çalışmalarının temelinde bulunan bir emperyalizm analizi ortaya koydu.​
Sosyolojik araştırma için bir başka temel inceleme alanı da, milliyet ve milliyetçilik konusuydu. Burada Bauer'in klâsik çalışması teorik ve tarihsel bir analiz sağlamaktaydı. O, bu analizden hareketle şöyle bir sonuca varmıştı: "Benim için tarih, artık milletlerin savaşlarını yansıtmaz; tam tersine, milletin kendisi tarihsel mücadele ve savaşların bir yansıması olarak ortaya çıkar. Zira millet bireyin, onun toplumun tarihi, iş koşullannın ve tekniklerinin gelişimi tarafından belirleniminin sadece bir boyutu olan milliyetinde tezahür eder." Renner de, Habsburg İmparatorluğundaki farklı milliyetlerin hukukî ve anayasal problemleri üzerinde odaklaşan farklı bir perspektiften oldukça önemli çalışmalara katkı yapmıştır. Nitekim, o bu çalışmaların akışı içinde, kendi zamanı için tamamen özgün olduktan başka, Avrupa'nın bugünkü gelişimiyle de uygunluklar gösteren, İmparatorluğun, geleceğin dünya topluluğunun sosyalist örgütlenmesi için model olabilecek şekilde "milliyetler devleti"ne dönüştürülmesi düşüncesini öne sürdü.​
Renner bununla birlikte, en çok bir Marksist hukuk sosyolojisine yaptığı öncü katkıyla tanınır. Hukuğun toplumsal işlevleriyle ilgili araştırmasında, önce mevcut hukukî normların işlevlerini, onların toplumdaki değişmelere ve çok daha özel olarak da İktisadî yapıdaki değişmelere bir tepki olarak nasıl değiştiklerini göstermeye koyulan Renner, sonra da hukukî normların kendilerinin nasıl değiştikleri ve bu türden değişmelerin temel nedenlerinin ne olduğu sorularını bir hukuk sosyolojisi için temel problemler olarak ortaya koymuştur. Diğer yazılarında olduğu gibi, bu tartışmada da Renner'in toplumsal ilişkileri muhafaza etmede veya değişime uğratmada hukuğa etkin bir rol yüklediği ve onu hiçbir şekilde sadece ekonomik ilişkileri yansıtan bir ideoloji olarak görmediği açıklıkla ortaya çıkar; gerçekten de o, bir yandan da söz konusu hukuk görüşünün, Marx'in Grundrisse'sinin girişinde yer alan hukuk üzerine yorumlarıyla uyumlu olduğunu belirtir. Marksist bir hukuk sosyolojisinin ilkelerini formüle etme sürecine bir başka katkı da, Hans Kelsen'in, hukuğun etik temeline olduğu kadar sosyal bağlamına ilişkin araştırmayı da tümden dışlayan "saf hukuk teorisi"ne yönelik eleştirisinde, formel bir hukuk teorisiyle sosyolojik bir hukuk teorisi arasındaki farklılıkları inceleyen Adler tarafından gerçekleştirilmiştir.​
Avusturya-Marksistleri başka alanlarda da önemli çalışmalar yapmışlardır. Onlar "müdahaleci devlet ekonomisi"ne gösterilen yoğun ilgiyi sistematik bir tarzda inceleyen ilk Marksistler arasındaydılar. Savaş öncesi kapitalist gelişmenin ve "savaş ekonomisi"nin etkileri üzerine yazan Renner, "devletin özel ekonominin en küçük hücrelerine kadar uzanan nüfuzunu" kaydedip, "birkaç fabrika ya da işletmenin millîleştirilmesinden değil de, ekonominin bütün bir özel sektörünün istemli ve bilinçli regülasyonu tarafından kontrolünden" söz ederken şunları söyler: "Bu süreçte, devlet ve ekonomi iç içe geçmeye başlar. ...millî ekonomi devletin gücünün bir aracı diye, devletin gücü de ulusal ekonomiyi güçlendirmenin bir yolu olarak algılanır. İşte bu emperyalizm çağıdır." 1915 ile 1924 yıllan arasında yaymlanan denemelerinde, Hilferding de aynı şekilde, Finance Capital'de yer alan analizi temeli üzerinde, devletin eyleminin bir bütün olarak toplumu bilinçli ve rasyonel bir tarzda yapılandırma karakteri almaya başladığını bildiren bir "örgütlü kapitalizm" teorisi geliştirir. Bu durumdan, biri işçi sınıfının devletin gücünü alacak olması durumunda sosyalizme, kapitalist tekellerin hâkimiyetlerini sürdürmeleri durumunda faşizme doğru olacak şekilde, sadece iki gelişme imkânı çıkabilirdi. Almanya ve İtalya'da gerçekleşen ikinci imkân oldu ve Bauer faşist hareketlerin doğuşunu ve zafer kazanmasını mümkün kılan İktisadî ve sosyal koşullara ilişkin en sistematik Marksist açıklama ya da yorumlardan birini geliştirdi. Sonra da Hilferding, Marksist tarih teorisini radikal bir biçimde gözden geçirmeye başladı; söz konusu revizyonda, devlete toplumun biçimlenmesinde daha bağımsız bir rol yüklerken, yirminci yüzyılda "devletin toplumla olan ilişkisinde, ekonominin devletin cebrî gücüne tâbiyetinin yol açtığı çok temel bir dönüşümün gerçekleşmiş olduğunu ve bu tâbiyetin gerçekleştiği ölçüde, devletin totaliter bir devlet haline geldiğini" savundu.​
Değişen sınıf yapısıyla bu değişimin politik sonuçları Avusturya Marksİstlerinin dikkatlerini yönelttikleri diğer alanlar oldu. Bauer, işçi ve köylülerin Rus ve Alman ihtilallerindeki durumuna ilişkin karşılaştırmalı yorumunda, Avusturya Devrimiyle ilgili ayrıntılı analizinde ve nihayet, Sovyet Sosyalist Cumhuriyet Birliği'nde, proletarya diktatörlüğü kadir-i mutlak bir parti aygıtının diktatörlüğüne dönüştüğü zaman yeni bir egemen sınıfın ortaya çıkışıyla ilgili eleştirel yazılarında oldukça önemli katkılar yaptı. îşçi sınıfı hareketinin Almanya'daki bozgunu ve hatta yokoluşu bağlamında yazan Adler, kapitalist toplumda işçi sınıfının kompozisyonundaki değişmeleri çözümledi; bir yandan da en son ya da yeni gelişmelerin tek bir sınıftan söz etmeyi şüpheli hale getiren yeni bir fenomenin doğuşuna yol açacak kadar geniş kapsamlı olduğunu savundu. Bu yeni proletaryada, biri usta İşçileri ve ofis çalışanlarını ihtiva eden emek aristokrasisi, kasaba ve ülkedeki örgütlü işçiler ve nihayet sürekli veya uzun süreli işsizler olmak üzere, üç temel, ama çoğunluk çatışan politik yönelimin doğuşuna yol açan birkaç farklı tabaka bulunmaktaydı. Fakat işçilerin ana gövdesi söz konusu olduğu zaman bile, partinin ve sendika örgütlenmelerinin gelişimi, maaşlı memur ve temsilcilerin giderek büyüyen tabakası ile büyük ölçüde edilgen üyelik arasında yıkıcı bir bölünme yaratmıştı. İşçi sınıfının faşist hareketler karşısındaki güçsüzlüğü, çok büyük ölçüde sosyo-ekonomik koşullarla politik tutumların farklılaşmasının bir sonucuydu. U. Dünya Savaşı'ndan sonra, sınıf yapısı daha bile hızlı bir biçimde değiştikçe, Renner dikkatini kolektif bir tarzda, maaşlı çalışan bir "hizmetsınıf", diye atıfta bulunduğu yeni toplumsal tabakaların ortaya çıkışına yöneltti. O birçok Marksistin "toplumda sınıf oluşumuna ve hepsinden de öte sınıfların sürekli yapılanmasına ilişkin gerçek araştırmaya" bütünüyle yapay bir yaklaşım benimsediğini düşünmekteydi. Onlar, özellikle de, İşçi sınıfının Marx'in Kapital'inde yer aldığı veya betimlendiği şekliyle artık varolmadığını görememişlerdi.​
Avusturya-Marksizmİnin "altın çağı", bu düşünürlerin ufuk açıcı yazılarının yayınlandığı ve bir bütün olarak okulun düşüncelerinin Avrupa sosyalist hareketi üzerinde güçlü ve yoğun bir etki yaptığı, on dokuzuncu yüzyılın sonlarıyla 1941 yılı arasındaki dönemdi. Bununla birlikte, Rus Devrimi'nden sonra, Avusturya Marksizm! Marksizmin önce Leninist, sonra da Stalinist versiyonlarının gölgesinde kaldı; takip eden, "reformizmle Bolşevizm" arasındaki, yeni tarihsel deneyime ve toplumsal analiz bağlamında söz konusu olan diğer yaklaşımlar tarafından ortaya konan eleştirel sorulara bir karşılık olarak gözden geçirmeye ve gelişmeye açık dogmatik olmayan bir Marksizm yaratma döneminin uluslar arası pek büyük bir etkisi olmadı. Fakat SPÖ'nün aralıksız olarak iktidarda olduğu, 1918 ile 1934 arasındaki dönemde, Avusturya Marksizmi, en nihayetinde Avusturya faşizminin yükselişi ve Avusturya'nın Üçüncü Reich'a dahli süreci tarafından boğuluncaya kadar, tutkulu ve etkin bir reform politikası için tutarlı bir düşünsel çerçeve temin etme gayreti içinde oldu. 1960'lardan itibaren de, Avusturya Marksistlerine ilginin, sadece düşüncelerinin sosyalizmin gelişimi üzerinde önemli bir etki yapacağı Avusturya'da değil, fakat diğer Avrupa ülkelerinde de, yeni baştan uyanması söz konusu oldu. "Resmî Marksizm'in Doğu Avrupa boyunca dağılışının yarattığı koşullarda, bu düşüncelerin yeni bir Avrupa sisteminde ekonominin organizasyonuna, demokratik kurumların inşasına ve süreklilik arzeden milliyetler problemi karşısında benimsenecek tutumlara çok daha büyük bir etki yapması kaçınılmazdı.​
T. Bottomore, "Austro-Marxist Conceptions of the Transition from Capitalism to Socialism", International Journal of Comparative Sociology, 30 (1989), 1,2.​
T. Bottomore P. Goode(eds), Austro-Marxism, Oxford: Clarendon. Pres, 1978.​
N. Leser, "Austro-Marxism: A Reapraisal", Journal of Contemporary History, 1966,1,2.​
N. Leser, Zivichen Reforismtts und Bolchewismus: der Austromarxismus als Theorie and Praxis, 2nd abridged edn. Vienna: Europa Verlag, 1968.​
Felsefe Ansiklopedisi / Etik Yayınları​
Ayrıca bkz., BAUER, DEĞER TEORİSİ, EMPERYALİZM, HUKUK SOSYOLOJİSİ, KAPİTALİZM, KAUTSKY, KELSEN, LENİN.​
 
Konuyu Başlatan Benzer Konular Forum Cevaplar Tarih
1000Fikir Felsefe 0
1000Fikir Felsefe 0

Çevrimiçi Üyeler

Şu anda çevrimiçi üye yok.

Forum İstatistikleri

Konular
1,554
Mesajlar
2,334
Üyeler
24
Son Üye
Tabu
Üst