Athenagoras da Milattan sonra ikinci yüzyılda yaşamış olan Hıristiyan apolojistlerdendir. Hayatı hakkında pek fazla bir şey bilinmeyen Athenagoras'ın Atinalı bir filozof olduğu ve sonradan Hıristiyanlığa döndüğü anlatılır. O da, bir inanç sistemi ve yaşam tarzı olarak Hıristiyanlığı savunmak, Hıristiyanları ahlâksızlık ve devlete itaatsizlikle suçlayan putperestlerin iddialarına karşı çıkmak ve bu arada Hıristiyan inancıyla ibadet ilkelerini Yunan ve Roma dünyasına yaymak için, 177 yılında bir apoloji kaleme almış olan Hıristiyan düşünürdür.​
O eserinde önce Hıristiyanlar için adalet istediğini belirtir, ve sonra da Hıristiyanlarla ilgili, daha önce Musevilere de yöneltilmiş olan ateizm ya da putperestlerin tanrılarına inanmama, ziyafetlerde çocuk yeme ya da yamyamlık ve ensest ithamı ya da akrabayla cinsel ilişkide bulunma gibi suçlamalar karşısında, Hıristiyan inancını savunur. Buna göre, ateizm ve çocuk öldürme suçlamalarına, Hıristiyanların tek bir Tann'ya kan dökmeden ibadet ettikleri yanıtını veren Athenagoras, Hıristiyanın ezelî-ebedî ve tinsel bir Tanrı inancını akil yoluyla ve Yunan rasyonalizminin kavramlarıyla temellendirmeye çalışmıştır.​
Hıristiyan düşüncesinde ilk kez olarak inanç-akıl ilişkisi üzerinde duran, imanın önceliğini, aklın da tamamlayıcı veya temellendirici rolünü vurgulayan Athenagoras, "Tanrı hakkında Tanrı yoluyla, yani Vahye dayanarak bilgi sahibi olmak gerekir; bu da, vahyedilmiş hakikat üzerinde düşünmek ve onu akil yardımıyla yorumlamak suretiyle olur" demiştir. Tanrı'nın varoluşunu akil yoluyla ispatlamak söz konusu olduğunda doğrudan doğruya Platon'a müracaat eden düşünür, maddeye şekil veren Tanrı'nın maddeye aşkın olması gerektiğini, yok olup giden maddî varlıkların nedeninin yok edilemez ve tinsel olmak durumunda olduğunu iddia etmiştir. Platon ve Pythagorasçılarda görülen monoteizmin, Musa ile diğer filozoflarda olduğu gibi, tanrısal bir ilhamın ürünü olduğuna, hatta Platon'un üçüzlemeyi bile kavradığına ve dolayısıyla onun bir Hıristiyandan farkı olmadığına inanan Athenagoras, Hıristiyanlığın ünlü üçlemecilik inancı veya teslis dogmasını da, ilk kez olarak akil temeli üzerinde anlaşılır kılma çabası vermiş, Hıristiyanların ezelî-ebedî ve yetkin bir Tanrı'ya inandığını söylerken, Tanrı'nın üç ayrı kişiliğe bürünmesinin çoktanrıcı bir inanış olmadığını vurgulamıştır. Tanrı'nın aynı anda hem bir ve hem de üç olması inanışını, birden çok kişiliğin tek bir töz ve irâde içinde bulunması olarak açıklayan Athenagoras, tıpkı aziz Justin gibi, yalnızca Hıristiyan vahyi aracılığıyla elde edilebilen tek bir doğru felsefe ya da bilgelik olduğunu öne sürmüştür. O, ayrıca Hıristiyanların ahlâkî bir düşkünlük içinde oldukları suçlamasına karşı da, Hıristiyan dini ahlâkının son derece katı bir yorumunu yapmış ve ölümden sonraki yaşama hazırlanmanın önemi üzerinde durmuştur.​
Eusebio, Preperatio Evangelicattrad. par E. des Places), Paris, 1985.​
E. Gilson, History of Christian Philosophy in the Middle Ages, New York, 1955.​
Felsefe Ansiklopedisi / Etik Yayınları​
Ayrıca bkz., APOLOJETİKLER, HRİSTİYAN FELSEFESİ.​
 

Çevrimiçi Üyeler

Şu anda çevrimiçi üye yok.

Forum İstatistikleri

Konular
1,554
Mesajlar
2,334
Üyeler
24
Son Üye
Tabu
Üst