1000Fikir

Yönetici
Yönetici
Mesajlar
1,941
Ahlâkın Temel Etmenleri, çeşitli ahlâk düşünürleri tarafından, her ne kadar aralarında bu konuda mutlak bir uzlaşma olmasa da, ahlâk olgusunu ya da kurumunu oluşturan veya belirleyen temel ve vazgeçilmez faktörler olarak ifade edilmiştir.​
Bu faktörlerin en belli başlıları, (1) tikel nesne ya da bireylerin belirli bir ahlâkî nitelik, ödev ya da sorumluluğa sahip olduklarını ya da olmadıklarını ifade eden belirli yargı formları; (2) söz konusu yargılar için nedenler ortaya kovmanın uygun ve mümkün olduğu düşüncesi; (3) daha genel yargılarda ifade edilebilen ve ahlâkî yargılarla bu yargılar için getirilen nedenlere temel olan kurallar, ilkeler, idealler ve erdemler; (4) bu yargılara, kurallara ve ideallere eşlik eden ve bizim onlara uygun bir tarzda hareket etmemizi sağlayan doğal his ya da duygular; (5) sorumlu tutulma, övülme ya da ayıplanma türünden, belirli ödül ya da cezalar, ek motivasyon kaynakları; (6) bütün bir yargılama, akılvürütme ve hissetme süreci bovunca benimsenmiş olan belli bir bakış açısıdır.​
Yine ahlâk filozofları, bu kez hem biraz daha genel, hem biraz daha bireysel olacak şekilde, ahlâkın varoluşunun kendilerine bağlı olduğu birtakım temel unsurlardan, bir toplum ya da kültür çevresinde ahlâkın onsuz olunamaz koşullarından söz etmişlerdir. Bu bakış açısına göre, (a) ahlâk, eylemlerimizde her zaman birtakım alternatiflerle karşı karşıya kaldığımız gerçeğinin kabulüyle başlar. Biz doğru ya da yalan söyleyebiliriz. Söz konusu iki olanak ya da alternatif kendisini bize, davranışımızın alternatifleri, eylemimizde yöneleceğimiz seçenekler olarak sunar. Biz bu iki alternatiften birini ya da diğerini seçebiliriz ve alternatiflerin varlığına bağlı olarak, eylemimizi kontrol edip dilediğimiz şekilde ayarlayabiliriz. Oysa, cansız bir varlık ya da eşya için böyle bir şey kesinlikle söz konusu olamaz, çünkü o farklı eylem tarzlarını birbirinden ayıramaz. Öte yandan, cansız bir varlık, başka bir biçimde değil de, yalnızca kendisine etki eden bir dış güce bağlı olarak davranışta bulunur. Şu hâlde, insan varlığı, cansız bir varlığın tersine, bir eylemi kendi başına başlatma gücüne sahip, farklı alternatiflerin bilincinde olan biridir. Ahlâk düşünürlerine göre, ahlâkın bir başka temel öğesi de, (b) ölçüp biçme, bilinçli olarak tartmadır. Buna göre, bir kimse bir problem ya da güçlükten kurtulabilmek için, yalan mı yoksa gerçekleri olduğu gibi mi söylemesi gerektiği üzerinde düşünmeye başladığı zaman, alternatif davranış tarzlarının lehindeki ve aleyhindeki verileri ölçüp biçiyor demektir. Pratik bir bilgeliğe dayanan ölçüp biçme, bilinçli olarak tartma, bizim gücümüz ve etki alanımız içinde kalan, gelecekteki eylemleri konu alır. Ölçüp biçme, ne yapmamız gerektiği üzerinde düşünme, "Ne yapmalıyım?" sorusunu yanıtlama, belli bir amaca nasıl ulaşılacağı konusunu bilinçli olarak tartma anlamına gelir.​
Ahlâkın olmazsa olmaz bir diğer koşulu da, (c) seçim ya da irâde özgürlüğü, alternatifler karşısında tercihte bulunabilme yeteneğimizdir. Zira insan varlıkları birer makina olsalardı ve insanda herşev önceden belirlenmiş olsaydı, ahlâk diye bir şey hiç söz konusu olmayacaktı. Başka bir deyişle, ahlâkî özne iyi ve kötü, değerli ve değersiz karşısında, kendi motifleriyle, kendi arzu ve ideallerine dayanarak bir seçim yapamadığı zaman, ahlâktan ve ahlâkî eylemden söz edilemez, (d) Ahlâkın dördüncü temel öğesi, sorumluluktur. Sorumluluk, kişinin eylemlerinin sonuçlarını üstlenebilmesi anlamına gelir. Buna göre, ahlâkî sorumluluk, seçim öğesini, irâde özgürlüğünü varsayar. Yani, eylemlerine özgürce ve kendi motifleriyle karar veremeyen bir kimsenin, bu eylemlerin hesabını verebilmesinden, onların sonuçlarını üstlenebilmesinden söz edilemez. Bu anlamda bir cocuğun va da akü hastasının sorumluluğundan söz etmek mümkün değildir. Onlar sorumlu tutulamazlar, çünkü eylemde bulunurken özgürce, kendi tercihlerine göre karar verebilme imkânı verecek, bir zihinsel olgunluktan yoksun bulunmaktadırlar.​
(e) Ahlâkın başka bir temel öğesi de, başka insanları hesaba katma zorunluluğudur. Buna göre, davranışlarımızın başkalarını nasıl etkileyeceği konusu, ahlâkın konularının önemli bir bölümünü meydana getirir. Çünkü, davranışlarımızın iyi ve doğru olup olmadıkları, çoğunlukla söz konusu davranışların başkaları üzerindeki etkilerine bağlı olacaktır. Nitekim, birçok ahlâkçı Robinson Crusoe'nin gerçek anlamda ahlâklı ya da ahlâksız davranabileceği görüşünü kabul etmez. (f) Ölçüp biçtiğimiz, "Ne yapmalıyım?" diye sorduğumuz zaman, davranışımızın, yalnızca başkaları üzerindeki etkilerini değil, fakat kendi karakterimiz, kendi yaşantımız ve genel amacımız üzerindeki etkilerini hesaba katıyoruz demektir. Bundan dolayı, ahlâkın en önemli öğesi, ahlâkî eylemin öznesidir.​
R. Billington, Felsefeyi Yaşamak, Ahlâk Düşüncesine Giriş (çev. Abdullah Yılmaz), İstanbul, 1997.​
VV. Frankena, Ethics, Printice Hali, 1973.​
J. D. Mabbott, An Introduction to Ethics, London, 1966.​
Avrıca bkz., AHLÂK, AHLÂK VE ETİK, AHLÂKÎ KUŞKUCULUK, ETİK, ETİĞİN TARİHİ.​
Felsefe Ansiklopedisi / Etik Yayınları​
 

Çevrimiçi Üyeler

Şu anda çevrimiçi üye yok.

Forum İstatistikleri

Konular
1,554
Mesajlar
2,334
Üyeler
24
Son Üye
Tabu
Üst