İngiltere başbakanı, Isaiah Berlin’i (1909–1997) 1957 yılında şövalyelik için aday gösterdiğinde Berlin gevezeliği nedeniyle ödüllendirildiğini söylemişti. Bir yazar, filozof ve diplomattı. Çok farklı konularda yazılar yazmış ve dersler vermişti. 20. yy’ın en üretken İngiliz yazarlarından biriydi.

Berlin’in belki de en önemli başarısı komünizme getirdiği dokunaklı eleştiriydi. Rus asıllı bir filozof olarak ütopya temelli düşüncenin, hemşehrilerini hayal ettikleri mükemmel toplumun inşası yolunda her şeyin meşru olduğunu düşünmeye ittiğini söylüyordu.

Berlin’in komünizme karşı tepkisi kendi ailesinin yaşadığı acı deneyimlerden kaynaklanıyordu. O zamanlar Rusya’ya bağlı Letonya’da doğmuştu. 1917 yılındaki devrimin ardından ülkeden ayrılmak zorunda kalan bir kereste tüccarının oğluydu.

Ailesinin 1921 yılında İngiltere’ye yerleşmesinin ardından Berlin Oxford’a gitti. 1932 yılında üniversitede ders vermeye başladı. Oxford’un “All Souls College”inin ilk Yahudi akademisyeni oldu. II. Dünya Savaşı sırasında Berlin ABD’ye gönderildi. Daha sonraları ise Moskova’daki İngiliz elçiliğinde görev yaptı. Sovyetler Birliği’ndeki görevi sırasında yazar ve muhaliflerle kurduğu dostluk onun komünizm karşıtlığını pekiştirdi.

Berlin, siyaset felsefesini 1959 tarihli Two Concepts of Liberty (Özgürlüğün İki Anlamı) adlı makalesinde ortaya koydu. Komünizm gibi toplumu yeniden şekillendirmeyi hedefleyen ütopik felsefeleri hedef tahtasına koyuyordu. Makalede negatif özgürlük ve pozitif özgürlük kavramlarını geliştirdi. Negatif özgürlük herhangi bir şeyden özgür olmak anlamına geliyordu. Örneğin, ABD yasaları insanın kendi aleyhine tanıklık etmeme özgürlüğü olduğunu kabul ediyordu. Pozitif özgürlük ise bazı hakların garanti altına alınması anlamına geliyordu. Oy kullanma hakkı ya da yaşama hakkı gibi. Berlin’e göre pozitif haklar totalitaryanizm riskini içinde barındırıyordu. Zira bu haklar devletin müdahil olmasını ve kimi zaman hakları garanti altına alabilmek için baskı yapmasını gerektiriyordu. Pozitif hakların garanti altına alınması talebiyle yola çıkan ütopik politik projeler Berlin’e göre “kelimenin tam anlamıyla ölümcül” olabilirdi. Zira bu şekilde düşünenler idealist amaçlarını gerçekleştirebilmek için her şeyi yapmaya hakları olduğunu düşünmeye başlıyordu. Berlin ise ütopyacılık yerine insanların farklılıklarını tanıyan ılımlı bir liberalizmi savunuyordu. Vatandaşlara kabul etmek istemeyebilecekleri ütopik şemaları dayatan her türlü yapıya karşıydı. Seksen sekiz yaşında Oxford’da kalp krizinden öldü.

Ek Bilgiler

1- Kariyerinin ilk dönemlerinde İngiliz gazetesi Guardian’a başvurdu. Editör, iyi bir yazar olmadığı gerekçesiyle ona iş vermeyi reddetti.

2- II. Dünya Savaşı sırasında Washington’daki İngiliz elçiliğine atandı. Burada Winston Churchill (1874–1965) için Amerika’daki gelişmeleri özetleyen haftalık raporlar yazıyordu.

3- Oxford Üniversitesi ile ilişkisini hayat boyu kesmedi. Aynı zamanda ABD’de Harvard, Princeton, Bryn Mawr College ve Chicago üniversitelerinde ders verdi.
 

Çevrimiçi Üyeler

Şu anda çevrimiçi üye yok.

Forum İstatistikleri

Konular
1,554
Mesajlar
2,334
Üyeler
24
Son Üye
Tabu
Üst