1000Fikir

Yönetici
Yönetici
Mesajlar
1,941
(I) Modern düşüncede Bacon'la ilgili oldukça zengin tartışma ve sorgulamalar vardır. Farklı ve karşıt felsefe ve bilimsel bilgi anlayışları arasındaki bu tartışma ve sorgulamalar çoğu kez sert bir havada geçmektedir. Bacon modern felsefenin babası mı, yoksa Rönesans natüralizminin bir mirasçısı mıdır? O modern bilimin babası mı, yoksa devasa ve kullanışsız bir "mantıksal makine"nin kurucusu mudur? Yeni bir doğa araştırma yönteminin teorisyeni mi, yoksa geleneksel büyü-simyanın en karakteristik temalarıyla bağlantılı bir düşünür müdür? İlerlemenin teorisyeni mi, yoksa modern sanayi toplumlarındaki yabancılaşmanın kaynağındaki düşünür müdür? Bacon'un düşünceleriyle yüzleşme veya bu görüşlerle ilgili tartışmalar, sadece Boyle, Vico, Leibniz, Newton, Diderot, Comte ve Dewey'in felsefelerinin değil, modern kültürün -Aydınlanma, romantik tinselcilik, pozitivizm ve pragmatizm gibibüyük akımları ve hareketlerinin de tamamlayıcı bir parçasıdır. Baconcı düşüncelerle ilgili tartışmalar günümüzde de canlılığını sürdürür görünmektedir: Eleştirel teori yorumcuları hâlâ Bacon'ın ve Baconcılığın dinsiz Prometheosçu ve Faustçu bir ideali, gerçekliğin tam araçsal mekanizasyonu düşüncesini simgelediğini düşünürler.​
(II) Hümanistler ve İngiliz Ramistlerin Skolastik düşüncenin münakaşacı, salt lafzi biliminden rahatsızlıkları, Rönesans İtalyan düşüncesinin natüralizmi, büyü-simya geleneğinin pratik öğeleri, onaltıncı yüzyılda mekanistlerin (meccanici) çalışmalarında teknik bilginin değer kazanması, Machiavelli'nin ahlâkı-siyasal realizmi, retorik ve söylem sanatları üzerine çalışmaların hepsi, Francis Bacon'un kültürel gelişimini kesinlikle etkilemiştir. Ancak Baconcı düşünceyi modern kılan şey, Bacon'ın çağdaş kültürün çoğu ilerlemeci hareketine bağlılığından ziyade, öğrenmeye yüklediği dönüştürücü iş/evdir. O bilgiyi, belirli bir gerçeklik üzerinde düşünme veya gerçekliğin bilgisinden ziyade, bir venatio, bir araştırma, bilinmeyen ülkelerin araştırılması, bilinmeyenin keşfi olarak anlar.​
O yeni bir dünyanın buccinator'u veya habercisi olmak ister ve Bacon'ın gerçek büyüklüğü kesinlikle onun bu haberci olarak işlevinde yatar. O hiçbir devrimci bilimsel hipotez geliştirmez ve modern bilimin ufkunu büyük ölçüde değiştirmeyi hedefleyen keşiflerinden hiçbirine katkıda bulunmaz. Ancak bilimin insan hayatındaki işlevini araştıran ve bu konuda yazıları olan Bacon, kendi döneminde egemen olan tipik büyü mantığına kesinlikle karşı bir bilimsel araştırma ahlâkı geliştirmiştir. O yeni bir doğa araştırması tekniği üzerinde düşünmeye çalışmıştır ve bu düşünce, Avrupa kültürünün en önemli girişimlerinden biri olmayı hedefleyen bilimler ansiklopedisine temel oluşturmuştur. Bacon, bu enerji ve açıklıkla, günümüz uygarlığının artık tamamlayıcı bir parçası olan ve onu Descartes ve Galileo'yla birlikte modern düşüncenin kurucuları arasında değerlendirmemizi haklı kılan bazı tezler geliştirmiştir. Bu tezler şöyle sıralanabilir: Bilim insanlığın dünya üzerindeki durumunu değiştirebilir ve değiştirmelidir; bilim, kendi içinde değerden-arınık olsa bile, gerçeklikte ahlâkî değerlere, siyasal ve toplumsal hayata kayıtsız kalamaz; o insanın birlik ve ilerleme değerlerini gerçekleştirmek amacıyla yarattığı bir araçtır; bu değerler işbirliği, doğaya saygı ve açıklık isteminin kural haline geldiği aynı bilim tarafından güçlendirilmeli ve pekiştirilmelidir; bir ikna yaklaşımının şekillendirdiği hümanistlerin mantığının yerini, öğrenilenleri tartışmaktan ziyade, çalışmalar geliştirmekte kullanılan bir buluş ve yenilik mantığı almalıdır; insanın doğa üzerindeki gücünün kaynağı, elbette, ulaştığı sonuçları kendine saklayan tek bir araştırmacının çalışması değil, aksine Devlet veya kamu organları tarafından finanse edilen bilim insanlarının kolektif çabalarıdır; tarihsel dünyada, bilim daima kesin pratik bir işleve sahiptir ve her öğrenme reformu her zaman bir kültür kurumlan ve üniversiteler reformudur.​
Bu düşüncelerin çoğu bizim için aslında bildik şeylerdir. Yine de, uzun bir tarihsel emeğin ürünü olan bu düşünceler devrimci bir öneme sahiptir. Bunu açıklamak için, Baconct felsefenin -düşüncenin sonraki gelişimi içinde olumlu veya olumsuz göndermeler yapılan, Aydınlanma ve pozitivizm üzerinde kesin bir etki yapmış olan beş belirgin düşüncesi veya yaklaşımını kısaca incelemekte fayda vardır. Bu düşünceler şöyle sıralanabilir: (1) Gelenek değerlendirmesi; (2) bilim düşüncesi; (3) teknolojinin değer kazanması; (4) bir yöntem arayışı; (5) doğa tarihi fikri.​
Bacon, kültürün ciddî bir krize, "çıkmaz bir sokağa" girdiğini ve yeni bir çağın doğmakta olduğunu düşünür. Fakat ona göre, ortaya çıkan kapsamlı değişimler sadece felsefe veya spekülatif düşünceyi etkilemezler. Bu değişim, daha ziyade insanların hayat tarzlarını değiştiren ve neticede onların düşünme biçimlerini değiştirmesi gereken bir dizi maddî faktörlerle ilişkilidir. Pusula, baskı makinesi ve ateşli silâhların icadı, yeni mekanik sanatların gelişimi, keşif gezileri ve coğrafî keşifler, Avrupa'daki yeni siyasal gelişmeler hayat koşullarını büyük ölçüde değiştirmiştir. Yerkürenin (globus mimdi) sınırlarının sonsuzluğuna açıldıktan sonra, artık antik düşünce dünyasının sınırları içinde kapalı kalmak, insanlar için utanç verici bir durum olacaktır. Zamanın koşulları olgunlaştığı için, Bacon çalışmalarını, bir dehânın zihinsel bir ürününden ziyade, kendi döneminin bir çocuğu (temporis partus masculus) olarak sunar. Temporis partus masculus (1602-1603), Cogitata et visa (1607) ve Redargutio philosophiarum'da (1608) geliştirilen ve sonradan temel çalışmalarda farklı bir biçimde ifade edilen düşünceleri, bir tür sövgü ve polemik olarak yorumlamak mümkün değildir: Bu düşünceler, yeni bir çağın yeni bir felsefe ve yeni bir dünya anlayışını gerektirdiği, dolayısıyla bu çağın öncelikle bugüne kadar kültürü karakterize eden geçmişe saygı tutumuna son vermeyi zorunlu kıldığı düşüncesinin bilinçli bir ürünüdür. Bacon'ın antik filozoflarda (Platon, Aristoteles, Galen, Cicero, Seneca, Plütarkhos) ve Ortaçağ ve Rönesans döneminde (Thomas, Duns Scotus, Ramus, Cardan, Paracelsus, Telesio) karşı çıktığı şey, bir dizi teorik yanlış değildir. Bütün bu felsefeler aynı düzeyde değerlendirilebilir, çünkü hepsi gerçekte modern çağmkilerden farklı karakteristikler, amaçlar, hedeflere sahip çağların ürünleridirler. Mesele, eski düşünürlerin mükemmelliklerini sorgulamak veya inkâr etmek değildir. Bacon, onların yolundan gittiğimizde kesinlikle daha ilkel sonuçlara ulaşacağımızı tekrar tekrar vurgular. Asil mesele, bu felsefelerin tarihsel karakterini -tarihsel olduklarını, ve bu yüzden, zaman-üstü veya ebedî bir karaktere sahip olmadıklarınıgöstermek; onların kesinlikle Grek uygarlığının sınırları dışına niçin çıkamadıklarını; tarihte şairler ve halk masallarına ve Ortaçağ uygarlığına ne kadar yakın olduklarını ve dine karşı saygısız bir tutum içinde teolojiyi bilime indirgemeye çalışan ve yorumladıklarını öne sürdükleri kutsal metinlerden çok daha muğlak yorumlar yazan sivri akıllı ve ayrıca harcayacak zamanı bol (ayrıca, manastır hücrelerine kısılmış) insanlar tarafından nasıl oluşturulduklarını ortaya çıkartmaktır.​
Bilim, Bacon'ın anlayışına göre, tesadüf, keyfilik, acele sentez alanını terk etmeli ve ex analagia hominis (insandan hareketle) değil, aksine ex analagoia universi (evrenden veya doğadan hareketle) temelinde ilerlemelidir. Çok haklı olarak, John Dewey'e göre, Baconcı düşünceyle ilgili çoğu yanlış anlamadan, onun, hem bilginin araştırılmasında hem de bilginin amacında toplumsal faktöre yaptığı vurgu dikkate alındığında kurtulmak mümkündür. Bacon kültür kurumlan reformuyla ilgili projelerinden birini gerçekleştirmeye çalışmak yerine, uzun uzadıya bilimsel araştırmanın kamusal, demokratik ve işbirliğine dayalı doğasını vurgular. Bir dizi bireysel katkıdan ziyade ortaklaşa bir başarıyı, ilgili herkesin mirasını vurgulayan bir bilim anlayışı, Bacon'ı, bir yandan Skolastik düşüncenin lafzi, münakaşacı bilimiyle, öte yandan Rönesans kültürüne büyük ölçüde hâkim olan büyü anlayışıyla köklü bir çatışma içine sokar. Bacon Cardan'a, Agrippa'ya, Rönesans dönemi natüralistlerinin çoğuna karşı sonu gelmeyen bir polemik başlatır. Bacon, Redargutio philosophiarum’da ve daha sonra Instauratio magna'ya genel giriş yazısında, büyü-simya geleneğinin karakteristik tutumlarının kaynaklarına görülmemiş bir etki ve güçle darbe indirir. Büyü ve simya, sayısız hatalarının yani sıra, bazı sonuçlara ulaşılmasını sağlıyorlarsa, bunun nedeni, yenilik aşkı ve heyecan arayışıdır, yoksa insanlığın yararını gözeten bir görüş değil. Felsefe, kanıtlarla, şeyleri gerçekte olduklarından daha az şaşırtıcı ve mucizevî gösterme eğilimindedir. Büyü ve hile, aksine, şeyleri gerçekte olduklarından daha mucizevî göstermeye çalışır. İnsanlar büyünün karakteristik girişimini sürdürmeli, kendilerini doğanın efendileri kılmalı, ancak büyüsel yöntemler ve işlemleri bu girişimlerle ilişkilendirmekten kaçınmalıdırlar. İnsanlığın örgütlü çabaları yerine, bir insanın bilgeliğini geçirmeyi hedefleyen bütün girişimler bir kenara itilebilir. Bilimi bütün insanlıktan ziyade bir insanın hizmetine koşan bütün öğretiler reddedilmelidir. Bacon, buna bağlı olarak, büyüyü bir sahtekârlık, alkışlanma arzusu, büyüklük ve ün tutkunluğu olarak yorumlar. Büyü, tekniğin ve onun zor işi ve yoruculuğunun yerine bazı kolay düzenlemeleri geçiriyor gibi görünebilir. Ancak doğanın mucizelerini yorumlama sonsuz bir sabır gerektirir ve doğanın büyük kitabının sayfaları tevazu ve derin bir saygı içinde okunabilir. Doğayı okumayı öğrenmek bu kaba mucize aldatmacasına karşı çıkmaktır; o küçük çocuklar gibi olmak anlamına gelir. Büyücüler ve simyacılar sürekli aynı hareketleri tekrarlarlar, ancak güvenilirliklerini değiştirilemez bir ritüel biçimine sokarak. Doğası gereği, büyü ve simya, işbirliğine dayanmaz ve ilerlemeci değildir: Onlar, bireysel eylemler ve yargılara aşırı önem verdikleri ve kendi iç güçleriyle gelişme yeteneğinde olmadıkları için, bilim halini alamazlar. Rönesans dönemi filozofları, bilginleri ve büyücülerinin, büyük bir güçle, geç dönem Skolastiğin kitabî karakterine karşı, "deneyler"in değerini ısrarla vurguladıkları ve bütün araştırmaların pratik değerinin altını çizdikleri doğrudur. Ancak onlar bilimsel faaliyeti tek bir emeğin ürünü olarak, istisnaî kişilerin ayrıcalığı olarak, özel ve gizli iletişim araçları ve mistik yetenekler gerektiren "gerçeklere vâkıf" bireylerin işbirliğinin ürünü olarak algılamayı sürdürmüşlerdir. Della Porto, Cardan, Agrippa ve Paracelsus bu alana kaymıştır. Bacon farklı bir bilim anlayışına dayanan farklı bir bilim adamı portresi çizer. Bilim kaydedilen bir dizi düşünce değil, aksine metotlu ve sistematik düşünmedir. Bilim sadece deneyler yapmak, sadece otoritelere karşı çıkmak değildir, o sadece gözlemlerden ibaret bir faaliyet değildir. Bilim özel bir dehânın sezgileri değil, aksine bir araştırma ve araştırmanın özel toplumsal ve dilsel formlar içinde kurumsallaşmasıdır.​
Tarihin yönü, Bacon'a göre, mekanik buluşlarla büyük ölçüde değişmiştir. Onun geleneksel kültürün kısırlığına itirazı, mekanik sanatlar ve spekülâtif felsefe karşıtlığıyla temellendirilir görünür. Bacon, Novum Organum'da (I, Giriş), bilimler yaklaşık iki bin yıldır değişmezken, mekanik sanatların, sanki canlı bir ruh tarafından istilâ edilmiş gibi, sürekli gelişme ve ilerleme gösterdiklerini yazar. Ortaçağ okullarının diyalektik tartışmalarında, hümanistlerin retorik egzersizlerinde, bütün iddialar olduğu gibi kalmış, asla değişmemiştir ve sanki değişmezlermiş gibi, hiçbir soru çözüme kavuşturulmamıştır. Entelektüel bilimler tapılan, ünlü heykeller gibi yerli yerinde durmaktayken, teknik zanaatların ilerlemesi insanların arzularını aşacak kadar hızlıdır. Bu ilerleme, mekanik sanatlarda bireyin diktatörce gücüne hiç yer olmamasına bağlıdır: Bu zanaatlarda birçok zihin işbirliği içindedir. Efendi figürünün yerini mucit figürü, bilge imgesinin yerini öncekilerin çalışmalarına bir şeyler katan araştırmacı imgesi almıştır (De Augmentis, Works, I, 457-458). Yeni kültür için temel önemde olan Baconcı teknoloji ve mekanik sanatlar değerlendirmesi, birçok kez çökse de yüzyıllar boyu canlı ve geçerli kalan bir bilim anlayışını reddetmeyi gerektirmiştir: Sadece hayatın zorunluluklarını karşılamak için ortaya çıkan ve bu yüzden tarafsız bir hakikat düşüncesi içinde gelişen bir bilim. Antik dönemde ve Ortaçağda Avrupa düşüncesinin büyük bir kesiminde, köleler ve özgür insanlar arasındaki ayırım, bedensel ve zihinsel emek, pratik ve rasyonel bilgi, teknoloji ve bilim karşıtlığıyla özdeşleştirilmiştir. Bu yüzden, Baconcı "antikler" ve "modernler" ayırımı, bu bakış açısından, daha kesin bir anlam kazanır; geleneğin büyüsüne kapılmak geçmişin karakteristik dogmalarından birini onaylamak demektir: Kendi yetersiz tekniğini bir varlık teorisine dönüştürmek. Antikler "kendileri veya efendilerinin her tür bilgi veya etki alanı dışındaki her şeyi ... ihtimal dışı" görürler (Novum organum, I, 75). Aristotelesçi doğa felsefesi uygunsuz ve yetersiz denetim ve yol gösterici araçlar temelinde inşâ edilmiştir. Bacon, antiklerin, "artık bundan ötesi yok" düşüncesinin karşısına, yeni bilimin "daha da ötesi var" düşüncesini koyar; "taklit edilemeyen dehâlar" (inimitable fulmen) artık taklit edilebilir. Mekanik sanatları bir kültür modeli olarak almak suretiyle, antik dönemdekinden farklı, ilerleme yeteneğine sahip yeni bir öğrenme biçimi geliştirmek mümkündür. Ancak Bacon bilimi teknolojiye indirgemeyi asla düşünmez. Yeni kültür içinde, mekanikler ve empiriklerin yaptıkları şey, "mekaniklerin çoğu kez salt empirik ve işlemsel çalışmalarını aşacak biçimde" (De augmentis..., Works, I, 572) teorisyenlerin çalışmalarını birleştirmekti. Her halükârda, tesadüfler ve kaba gözlemlerin yerini bilim ve teknik sanatlar arasındaki işbirliği alacaktı. Yirmi yıldan fazla bir süre, Lord Chancellor ikili bir eleştiri sürdürdü: O, deyim yerindeyse, "iki cephede" mücadele veriyor, hem empiriklerin çalışmalarının yetersizlikleriyle hem de rasyonalistlerin öğretilerinin keyfîliğiyle savaşıyordu: Gerçekliğin dönüştürülmesi ve regnum hominis'in (insanın egemenliğinin) yerleşmesi gözü kapalı bir biçimde sadece laboratuvarların ateşine ve atölyelerin çalışmasına bırakılamaz, aksine bu girişimler araçlar yardımıyla işleyen akıl yetisine bağlı olmalıdır. Onun Cogitata et visa'da yazdığı gibi: "Gerek sanatta gerekse bilimlerde Empirik ile Rasyonel veya Felsefî arasında genelde kabul edilen bir uçurum vardır." Ancak Bacon'un görüşünde bu ikili tutum uygun karışımlarla bir araya getirilir. Empirisistler karıncalara benzer: Toplar ve tüketirler. Rasyonalistler örümcek gibi ağlar örerler. Ancak an iki işlevi birleştirir. O bahçe ve tarlalardan malzeme toplar ve onları kendi yetileriyle sindirir ve dönüştürür.​
Gerçek felsefe, doğa tarihi ve mekanik deneylerin sağladığı malzemeyi alır ve onu hafızasında saklar, ancak bu işlemleri söz konusu malzemeyi belirli bir anlayışla dönüştürmeden ve işlemeden önce yapar. Elbette Bacon, bazı Empirisistlerin saf ve basit Empirik nitelemesini reddettiklerinin ve bazı Dogmatiklerin kararlı ve zeki deneyciler olarak düşünülme tutkusunda olduklarının farkındadır. Ancak, hangi gruba ait olurlarsa olsunlar, bu iddialar sadece onların kendi dostları üzerinde ün kazanma isteklerinin kanıtıdır. Gerçekte, iki etkinlik, yani spekülâsyon ve deney ayırımı her zaman olmuştur. Ancak bu ikisi yakın ve saf bir biçimde birleştirilebilse de, aslında bu konuda çok sayıda ve umut vaat eden parlak girişimler vardır.​
Bilimlerin yeni mantığı (novum organum scientiarum), Bacon'un tasarladığı haliyle, sadece bir araştırma yöntemi değildir. Tümevarıma ve onun eleme yöntemine dayanan ve formları belirlemeyi amaçlayan doğanın yorumu (inter-pretatio naturae), görevi, insan zekâsını akıl, dil ve geleneksel felsefelerin kendiliğinden ve kontrolsüz işleyişlerinden kaynaklanan önyargılardan (idola) kurtarmak olan expurgation intellectus (zihnin temizlenmesi) ile yakından ilişkilidir. Hegel'le ve onun Tarih Felsefesiyle başlayan çoğu yorumcu, Bacon'ın tüm çalışmasını Novum Organumun ünlü Levhalar (tabulae) ve Örnekler (instantie) öğretisini içeren ikinci kitabıyla özdeşleştirmiştir. Bu öğretiyi açıklamaktan ziyade, Baconcı yöntemin doğasıyla ilgili bazı genel açıklamalar yapmak daha uygun olacaktır. Bacon'a göre, bilimsel araştırmanın temel görevlerinden biri, asıl görevi olmasa da, olgusal bilgi fakirliğine çözüm bulmaktır. Bacon'ın 1603'de üzerinde çalışmaya başladığı ve Novum Organumun ikinci kitabında ortaya konulan bilimsel araştırma mantığı taslağı, o, mükemmel tablolar geliştirmenin bilimsel gelişmenin kesin belirleyici unsuru olduğuna inandığı için kesintiye uğrar. Doğa tarihlerinin farklı içeriklerini düzenleme çalışması olan Instauratio Magna'nın dördüncü kısmı, Bacon'a kendi yeni mantığından daha önemli görünmeye başlar; araştırma materyalleri toplamak teorik bilimler aygıtını mükemmelleştirme çabasından daha acil görünür. Ancak Bacon, bu sonuçlara özel bir tarihsel ortamda ulaşmıştır. Bacon, geleneksel retorik konulan derlemek, bellek sanatını gelenekselden farklı hedeflere uygulamak, tabloları (tabulae) entelektüel çalışmalar yapması için belleğe düzenli bir ortam sağlayan bir araç olarak görmek ve formları belirlerken Ramus kurallarından yararlanmak yerine, kendi yeni bilim mantığına, Rönesans'ın diyalektik-retorik geleneğinden alınan birçok unsur katar. Bacon, kendi yönteminden hareketle, diyalektiği kaotik bir gerçekliğe düzen kazandıran düzenli bir düşünme aracı olarak gören Ramus ve Melancthon'un diyalektik anlayışlarına düşündüğünden daha yakın düşer. Baconcı bilimsel yöntem anlayışı, bilimle ilgili özel bir yaklaşım olsa bile, hâlâ apta inventarum rerum collocatio olarak Ramist düzen tanımına bağlı kalır. Yöntem, Bacon için, doğal gerçekliği düzenleme ve sınıflandırma aracıdır. Bacon'ın, bilimi, Doğa olarak adlandırılan ormanda (silva) ve karışık bir labirentte insana yol gösteren bir ip (filum) olarak betimlemesi tesadüf değildir. Baconcı yöntemin temel sınırlılıkları, elbette, Bacon'ın bilimsel araştırmada hipotezler, soyutlamalar ve matematiğin işlevlerinin yeterince farkında olmamasından kaynaklanır. Hâttâ onun, George Acricola gibi "mekanikler"e Kopernik ve Galileo gibi "teorisyenler"den daha fazla değer vermesine yol açan bu anlama isteği, doğal "orman"ı düzene koyma aracı olarak mantık düşüncesiyle yakından ilişkilidir. Miktar, ağırlık ve ölçüyü (numero, pondere et mensura) yaratan "Geometrici Tanrı" tarafından yaratılan, mantıksal ve matematiksel bir yapıya sahip -Platoncu ve Galileocu bir dünya tasavvuru, modern fiziğin gelişiminde, Bacon'un, insanın içinde bir ölçüde zorlukla yol aldığı, kendi zihninin yapılarının gerçekliğin yapılarına tekabül edip etmediğinin net olmadığı bir labirent olarak doğa anlayışından elbette daha verimli olabilirdi. Platoncu doğa tasarımı ve doğanın tasarruf ve basitliği öğretisi, retorik gelenekten alınan modeller temelinde işleyen Baconcılıktan çok daha verimli bir sorgulama biçimine yol açmıştır.​
(5) Doğa tarihi, Bacon için, hem özgür hem de insan eliyle değiştirilmiş ve dönüştürülmüş doğanın tarihidir. Tekniklerin tarihini doğa tarihinin bir parçası kılan Bacon, geleneksel doğa/sanat ayırımına karşı çıkar. Sanat doğayı "taklit etmek" değildir ve sanatın ürünleri doğanınkilerden öz itibariyle farklıdır. Bacon'a göre, bilimsel ilerleme ve İnsanî koşulların iyileşmesi, bundan dolayı, eski bilim ve doğa felsefesi geleneğinden dışlanan teknisyenlerin bilgisinin yeniden bu alana sokulmasını gerektirir. Bütün bu yöntemler, prosedürler, işlemler, mekanik sanatların dili, resmî kültür dünyasının dışında, mühendisler ve mimarlar, vasıflı sanatkârlar ve makine ve araç yapımcıları arasında sürdürülmüş ve mükemmelleştirilmiştir. Bu yöntemler, prosedürler, işlemler, diller düşünce ve araştırma konusu olmalıdır. Sadece bu sayede, ve akademiler ve bilim topluluklarının yardımıyla, mekaniklerin deneysel hatalarını (experientia erratica) gidermek, sanatkârları ve doğayı elleriyle dönüştüren vasıfsız emekçileri sınırlı gözlemler, tesadüfler ve saf empirisizmden kurtarmak mümkün olabilir ve böylece birleşik, sistematik bir bilgi külliyatı oluşturulabilir.​
(III) Bacon'un De Sapientia Veterum (1609) ve De Alignments'deki (1623) antiklerin bilgeliği, halk masalları, dil ve şairlik üzerine düşünceleri, çalışmasında Baconcı yöntemi İnsanî etkinliklere uygulamayı amaçlayan Giambattisso Vico'nun Yeni Bilim'i (17251744) üzerinde kesin etkiye sahiptir. Semboller ve gerçek karakterlerle ilgili Baconcı tezler, John Wilkis'ten George Dalgarno'ya ve daha sonra Condillac'ın lingüistik öğretilerine kadar, İngiliz "evrensel dil" teorisinde hissedilir bir yankı yapmıştır. Bilimsel çalışma tarzının "aktarılma" yöntemleriyle ilgili öğretiler İngiliz nesrini önemli ölçüde etkilemiştir. Ancak hepsinden öte, Baconcı felsefenin genel temaları -gelenek eleştirisi, ilerleme düşüncesi, teknolojinin yeniden değerlendirilmesi, bir sanatlar tarihi projesiAvrupa düşüncesinin bazı temel sözcülerine ilham kaynağı olmuştur. Dinden bağımsız bir şey, özleri belirleme çabasının reddi, dünyanın "tarihsel", betimsel ve olgusal bilgisi, teorinin zanaatların pratiğiyle birleşmesinin bir sonucu, ve nihayet insanlığın dünyaya egemenlik aracı olarak bilim: Bu konulardaki tipik Baconcı temalar, Mersenne ve Gassendi, Boyle ve onyedinci yüzyılın "dehâ"sını bir araya getirmiştir. Bacon'un öğretilerinin yaptığı güçlü etkiyi tamamen anlamak için, Gassendi'nin doğa tarihiyle ilgili yazılarını veya Robert Boyle'un anatomi tiyatrosu ve sanat atölyesini, hümanistlerin kütüphaneleriyle karşılaştırdığı Deneysel Doğa Felsefesinin Kullanışlılığına Dair Düşünceler'ini okumak yeterlidir. 1653'te Pieresc'le yazışan Mersenne, yöntem konusunda işbirliği ideali üzerine kurulmuş bir akademinin, Avrupa'nın bütün bilgilerini bir araya getirmesi gerektiğini öne sürer. İşbirliği içinde bilimlerin gelişmesi ve ilerlemesi, Accademia del Çimento (1657), Kraliyet Akademisi (Royal Society) (1662), Academie des Sciences (Bilimler Akademisi) (1666) gibi, ilk modem bilim akademilerinin ortak hedefiydi. Fontenelle ve Pascal, bu geniş katılımlı işbirliği anlayışının ve bir dizi bilimsel kurum içinde sürdürülen çalışmanın ürünü olan bu bilim anlayışını, ortak bir emeğin ve birçok kuşağın çabalarının bir ürünü olarak, deneyimlerin zamanla birikmesi anlamında yeni bir tarih anlayışıyla birleştirir; John Wallis'in Londra'da doğa felsefesini ilk geliştirenlerin toplantılarını tasvir ettiği ünlü bir yaprakta (1641), Bacon'un adı İtalya, Fransa, Almanya ve İngiltere'de geliştirilmeye başlayan "yeni ve deneysel felsefe"nin iki kurucusundan biri olarak, Galileo'nun adıyla birlikte anılır. Kraliyet Akademisinin temel görevleri arasında, bütün doğa araştırmaları ve sanatların aslına uygun olarak derlenmesi ve deneylerin el sanatları üzerindeki etkisinin araştırılması vardır. Eski felsefelerin kısırlığı eleştirisi basit, açık ve anlaşılır bir dil talebiyle örtüşür. John Beale'in Şubat 1666'da Robert Boyle'a yazdığı "Verulamiıtm Tasarımı", bütün Avrupa'da birçok taraftar bulmuştur. Sadece İngiltere'de değil, Fransa, Almanya ve İtalya'da yeni bir bilim üzerine çalışan herkes Bacon'ın adına atıfta bulunuyordu. Leibniz'in çalışması Initia et specimina novae generalis pro instauratione et augmentis scientiarum'un başlığı sarsılmaz Baconcı bir ilham sergiler; Leibniz bu çalışmada teknisyenler ve sanatkârların birbirinden bağımsız "beceri"lerini, organik bir yapı içinde bir araya getirme zorunluluğundan söz eder. Ve Leibniz, Di scours touchant la certitude et l'art d’inventer [Kesinlik ve İcat Sanatı Üzerine Söylem) adlı yazısında Descartes'ın bilinçli "inziva" düşüncesine karşı çıkan ve Bacon'dan destek arayan bir bilim ve ilerleme düşüncesi üzerine kurulu büyük bir sanatlar ansiklopedisi projesini canlandırır. Ancak Bacon'a müracaat, yöntem bakımından anlamlı ve önemlidir, zira Novmu Organum'a yöneltilebilecek bütün eleştirilere rağmen, unutulmaması gereken tek açık şey, onyedinci ve onsekizinci yüzyıl bilimlerinin aynı zamanda Galileocu, Baconcı ve Kartezyen olmasıdır. Gazların sabit bir ısıdaki derece ve basınçlarını araştıran Boyle yasası ve Galileo'nun cisimlerin düşüşü yasası, onları belirlemekte kullanılan farklı yöntemlerden bağımsız "hakikatler" olarak görülmekteydi. "Kartezyen fizik efsanesi, Hıristiyan Huygens'in tasvir ettiği haliyle, Avrupa kültürü üzerindeki etkisini yüzyıldan fazla sürdürdü. Boyle, Kraliyet Akademisinin kurucuları, Kıtada Gassendi ve bizzat Newton, kendilerini Bacon'ın izleyicileri olarak hisseden bütün bu insanlar onun mirasını sürdürdüler. Descartes ve Galileo'nun aksine, Newton, matematiği "bilimlerin kraliçesi" olarak değil, deneyin açıklığını sağlayan bir yöntem ve araç olarak görür ve o, özünde, "matematiksel Doğa" düşüncesine itiraz ettiğinde, çok farklı bir düzeyde de olsa, Baconcı görüşlerin bazı temel karakteristiklerini canlandırır. Her halükârda, onyedinci ve onsekizinci yüzyılda iki (sözde) bilimsel araştırma yöntemi (matematiksel-tümdengelim ve deneysel-tümevarım) arasındaki ayırımın gerçek olduğu düşünülüyordu. Bacon efsanesi, iyi anımsanacaktır ki, ondokuzuncu yüzyıl tarihçilerinin bir icadı değil, İngiliz bilginlerin ve Fransız Akıl Çağı felsefelerinin somut bir gerçekliğiydi, hâttâ bu ayırım gerçekte net ve açık değildi; Descartes ve Galileo'nun bu iki yöntemle ilgili yazıları daha ziyade Bacon'ı anımsatır ve Bacon, pek çok "hipotez" örneği veya "doğa tahminleri" sunar. Son olarak, "modern anatomi, embriyoloji, botanik, zooloji ve mineralojideki ilerlemeler, Bacon'ın deneyler ve gözlemler konusundaki ısrarıyla ve oldukça farklı doğa formlarını düzenleme, sınıflandırma ve betimlemenin mümkün olduğu inancıyla yakından ilişkilidir" şeklinde Baconcılığa yöneltilen keskin eleştiriler anımsanmalıdır. Elbette burada da hipotezler geliştirme ihtiyacı ortaya çıkmıştır. Baconcı anlamda bilimi deneylerle özdeşleştirme, tek yanlı bir yaklaşım olarak görülmüştür. Yine de, deney talebine ve cüretkâr hipotezlere güvensizlik temel tarihsel bir rol oynamıştır.​
Gözlemler ve deneylerin verdiği haz, deneysel fiziğin teorik fizik üzerindeki zaferi, geometriye ilginin azalması ve Kartezyenciliğin yetersizliği, bütün bunlar -D'Alembert'in yargıları, Diderot'nun sıkı Baconcılığı, Alexandre Deleyre'nin titiz analizleri, Voltaire'in yargıları arasında keskin farklılıklara rağmenBaconcılığın Aydınlanma insanları arasındaki olağandışı itibarını açıklar. Voltaire Felsefi Yazışmillar'ın 12.sinde çok keskin bir yargıda bulunur: Bacon büyük modem bilim anıtını günümüzde artık kullanılmayan bir iskele, The Novum Organımı yardımıyla kurmuştur. Aslında, Ansiklopedistlerin Bacon'ı, bir yöntem teorisyeni değildir. O, teknolojinin kültürel değerini gösteren, (Diderot'nun Ansiklopedi'de Sanat başlığı altında yazdığı gibi) kentleri dolduran tembel düşünürlerin ve kırları dolduran cahil küçük tiranların mekanik sanatlara karşı önyargılarını yıkan ilk filozoftur. Bacon, bilimler ve teknik sanatların zorunlu karşılıklı bağımlılığını vurgulayan bir teorisyen, modern zamanların ilk büyük ansiklopedi yazarı, teori ve pratiğin zorunlu birlikteliğini, bilimsel bilginin toplumsal işlevini, bilimin dünyayı dönüştürme, insanları aydınlatma ve daha mutlu kılma gücünü açıklıkla kavrayan ilk filozoftur.​
Bacon'un Aydınlanmayı coşkuyla karşılamasına, Romantik ve spiritüalist çevrelerin tepkisi kararlı ve sert bir tonda gelmiştir. Örneğin, Joseph de Maistre, Bacon'ı bütün insanlık düşmanlarının manevî babası olarak görür. Ancak Baconcılıkla ilişkili sonraki değerlendirmeleri belirleyen, özellikle spiritüalist kimyacı Justus von Leibig'in (1863) yorumudur. Onun acele ve yüzeysel yargılarının çoğu (örneğin, Kopernik'e karşı tutumu) epey taraftar bulmuştur. Ancak Bacon'ın itibarı belki de en düşük düzeyine, düşünce tarihini bilgi probleminin tarihiyle özdeşleştirdiği ve ilgisini büyük ölçüde Novum Organı! m'un II. Kitabına yoğunlaştırdığı dönemde ulaşmıştı. Bacon böylece, sadece artık kullanılmayan devasa bir mantık makinesinin kurucusu olarak veya sadece John Stuart Mill'in tüme var ımsal mantığının habercisi olarak görülmeye başlanır. Kendini-aşmalarla ilerleyen ve İngiliz empirisizmini sadece Kant'ın Eleştiri'sine hazırlık olarak gören eski Hegelci tarih-yazımmda, Bacon'ın iflâsını ilân etmek o kadar da zor değildi.​
Baconcılık, yani bilimin romantik yüceltilişi pozitivizm içinde de özel bir yer işgal eder. Comte, Bacon'ın felsefesindeki genel temaları geliştirmek yerine, onun pozitivist felsefenin zeki ancak kafası karışık bir öncüsü olduğunu vurgular. Baconcılık empirisizm ve faydacılıkla özdeşleştirilir. Öte yandan, Whewell ve Mill, sadece Novum Organum'un mantığını sorgulamakla yetinirler. Çok daha uzun süren kışkırtıcı bir tartışma pragmatistler tarafından yapılır. John Dewey'nin (her zaman yeterince kabul etmese de) Baconcılığını ve bilimin toplumsal doğasına ısrarlı vurgusunu, üretken emeğin prosedürleri ve amaçlarını araştırmayı hedefleyen modem düşünce anlayışını, ayrıca onun modem çağda aslında Bacon'ın özlemlerinin gerçeklik kazanmış bir ifadesi olarak "felsefeyi yeniden kurma" fikrini açmaya gerek yoktur. Pragmatistlerin daha az zekisi Dewey, Baconcı her yorumun yetersizliklerini açıkça faydacılık olarak görür. "Çalışmalar"m Baconcı yüceltilişinde faydacı bir anlayışın ifadesini görmek, gerçekte çoğu kez, Bacon'ın "hakikat ve çalışma arasında tam bir örtüşme vardır" tezini tamamen atlamak demektir; fakat bu, Bacon'ın, tek hakikat verimli olabilmek ve çalışmalar üretmektir, düşüncesini doğrulama çabasını ciddiye almak değildir. Bilimsel hakikatlerin onları belirlemekte kullanılan işlemlere mi, yoksa üretkenliklerine mi bağlı olduklarını sormak Bacon için anlamsız bir ikilemdir: Bilimsel bir hakikat her zaman üretkendir ve onun üretkenliği özellikle hakikiliğine bağlıdır. Hakikatten yoksun uygulama, Bacon'a göre, keyfî ve tesadüfidir, ilerleme ve gelişme yeteneğinden yoksundur. Bacon'u ilgilendiren şey, teorik ilerlemenin ve insanlık durumunun genel "gelişim"inin, Platon'dan beri yapılanın aksine, birbirlerinden bağımsız ve hâttâ tamamen karşı şeylermiş gibi alınmamaları gereğidir.​
Ondokuzuncu yüzyıl muhafazakâr düşüncesinin "kaba faydacı Bacon" tezi, yirminci yüzyılda, en ince biçimiyle, "eleştirel teori" yandaşları tarafından yeniden ifade edilir. Husserl'in Avrupa Bilimlerinin Krizindeki Galileo eleştirisinde yer alan ana temaları yeniden değerlendiren Adomo ve Horkheimer (Dialektik der Aufklarung, 1942), Baconcılıkta modern bilimin tipik hedefini (animus), teknolojiyle iç içe geçmiş, doğayı sömürme ve tam araçsallaşma niyetini görür. Bu yazarlara göre, materyalizm ve kültürün ticarileşmesinin arkasında yatan, modem sanayi toplumuna yabancılaşma, konformizm, standartlaşma ve bütün İnsanî değerlerin yıkılmasınayol açan şey, Lord Chancellor'un, bilimsellik ve teknoloji tutkusudur. Bacon bir kez daha bir sembol düzeyine indirgenir ve bu indirgeme aşırı basitleştirme gibi bir bedel karşılığında sürdürülür: Zira Bacon için, regnum hominis'in temeli insanın doğaya egemenliği sadece belirli dinsel, siyasal, ahlâkî ve kültürel bir bağlamda anlamlıdır. Bugün bile Baconcılığın temel düşüncelerini anımsamak etkileyici bir ders olabilir: Bu yüzden doğaya egemenlik olarak bilim anlayışı, çağdaş dünyanın -çalışma ve uygarlıktan yoz ve kötümser bir tiksinti içinde ve "haz ilkesi"nin en sonunda "gerçeklik ilkesi"ne üstün geleceği masalsı mistik bir gelecek beklentisi içinde ortaya çıkanyabancılaştırıcı ve insan-dışı yanlarını analiz etmeyi engeller.​
Çoğu sanayi toplumu, bilim ve teknoloji eleştirisi, "insanlar doğaya egemen olmadan da kendilerini gerçekleştirebilirler" inancına dayanır görünmektedir. Bu eleştirilerden çoğu öznelliğin yüceltmesi, ilkel veya masalsı bir hüzün duygusu, metafizik, teoloji veya şamanların pratiklerine dayanan bir "bilge" veya "tam bilgi" özlemi içinde kaybolur. Gerçekte düşüncelerinin kaynağı büyük ölçüde Heidegger olan bu eleştirmenlerin çoğu, Kari Marx'm metinlerine gönderme yapmayı çok severler. Onlar Marx'in, sadece Rousseau'nun ilk Söy/ey'indeki radikal uygarlık eleştirisini alkışlamakla kalmayıp, Francis Bacon'ın New Atlantis'teki çalışması ve teknik becerisini övdüğünü de kolayca unuturlar. Bacon bilim ve teknolojinin aslında insanın kurtuluşunu temsil ettiğine asla inanmaz. İnsanın özgürleşmesi -o burada da moderndirsadece emekle, çalışmalarla ve bütün insanlığın refaha ulaşması için büyük acılar çekilerek (ancak Bacon'ın tasavvur edebileceğinden çok daha karmaşık yollarla) başarılabilir.​
F. ANDERSON, The Philosophy of Francis Bacon, Chicago, 1948; M. BOAS, “Bacon and Gilbert, "Journal of the History of Ideas, 12, 3 (1950), pp. 466-67; F. BACON, The Works of Francis Bacon(eds. R. L. Ellis, J. Spedding, D. D. Heath), 7 vols., London, 1857-59; F. BACON, The Letters and Life of Francis Bacon, Including Alt His Occasional Works(ed. J. Spedding), 7 vols., London, 1861-74; H. DIECKMANN, ‘The Influence of Francis Bacon on Diderot's Interpretation de la Nature," Romanic Review, 24, 4 (1943), pp. 303-30; B. FARRINGTON, Francis Bacon, Philosopher of Industrial Science, New York, 1949; B. FARRINGTON, The Philosophy of Francis Bacon: An Essay of its Development from 1603 to 1609, Liverpool, 1964; R. W. GIBSON, Francis Bacon, A Bibliography of his Works and of Baconiana to the Year 1750, Oxford, 1950; W. S. HOWELL, Logic and Rhetoric in England: 15001700, Princeton, 1956; R. MCRAE, The Problem of the Unity of Sciences, Bacon to Kant, Toronto, 1961; E. M. PRIOR, "Bacon”s Man of Science," Journal of the History of Ideas, 15, 3 (1954), pp. 348-70; P. ROSSI, Francis Bacon: From Magic to Science, London and Chicago, 1967; P. ROSSI, Philosophy, Technology and the Arts: in the Early Modem Era, New York, 1970; G. SORT AIS, La Philosophie moderne depuis Bacon jusqu'a Leibniz, Paris, 1922; M. STURT, Francis Bacon: A Biography, London, 1932; B. VICKERS, Francis Bacon and Renaissance Prose, Cambridge, 1968; K. R. WALLACE, Francis Bacon on Communication and Rhetoric, Chapel Hill, 1943; K. R. WALLACE, Francis Bacon on the Nature of Man, Urbana, III., 1967; P.Ml SCHUHL, La Pensee de Bacon, Paris, 1949.​
Felsefe Ansiklopedisi / Etik Yayınları​
Ayrıca bkz., BACON, BİLİMCİLİK, BİLİM FELSEFESİ, BİLİMSEL YÖNTEM, TEKNOLOJİ, TEKNOLOJİ FELSEFESİ. Paolo ROSSI​
 

Çevrimiçi Üyeler

Şu anda çevrimiçi üye yok.

Forum İstatistikleri

Konular
1,554
Mesajlar
2,334
Üyeler
24
Son Üye
Tabu
Üst