1000Fikir

Yönetici
Yönetici
Mesajlar
1,941
Aletheia Yunan düşüncesinde yalanın ve yanlışın zıddı olarak doğru ve doğruluk, salt görünüşün tersine gerçeklik, içtensizlik ve sahtekârlığın tam karşıtı olarak samimiyet ve sahicilik için kullanmış Grekçe terimdir.​
Başlangıçla, salt kişilerle ve eylemlerle ilişkili olarak kullanılan Aletheianın varlık ve bilgi bağlamında kullanımı, ancak Yunanlıların sanı ve bilgi ve söz konusu iki biliş tarzının nesneleri arasında bir ayırım yapmalarıyla mümkün olmuştur. Buna göre, gerçek varlıkla yokluk ya da görünüşü birbirinden ayıran Parmenides ikincisini duyusal dünya veya duyu-algısının gösterdiği dünya ile özdeşleştirir ve söz konusu fenomenal diinvada Aletheiaın (hakikat, gerçeklik) bulunmadığını söyler. Ve bu dünyayı "Hakikat Yolu" diye tanımladığı gerçek varlıkla karşı karşıya getirir. Bu açıdan bakıldığında, Milattan önce beşinci yüzyılda deneyimci Prolagoras'ın öne sürdüğü "hakikatın/dogruluğun göreliliği" anlayışının, bir yönüyle onun gezgin bir düşünür olarak yasaların ve geleneklerin keyfî ve uzlaşımsallığıvla ilgili keşfinin bir sonucu olduysa, bir yönüyle de Parmenides'in duyusal dünyaya dair söylediklerinin bir sonucu olduğu söylenebilir.​
Parmenides'in önemli katkısına rağmen, Aletheia teriminin tarihinde en önemli uğrağı Platon ve düşünceleri oluşturur. Çünkü o Aletheianın Homeros, Hesiodos ve diğer ilk dönem yazarlarından kendisine kadar ulaşmış üç farklı anlamını, sırasıyla ontolojik, epistemolojik ve ahlâkî ya da varoluşsal anlamlarını ayni sözcükte birleştirmiştir. Buna göre, Aletheia onda inancın, konuşmanın, yargının, bilginin doğruluğu (correctness), varlığın gerçekliği ve bireyin ya da karakterin içtenliği, sahiciliği anlamına gelir. Nitekim, tıpkı onun meşhur Bölünmüş Çizgi Analojisi'nde aşağıdan yukarıya doğru hareketin (gerçeklik ve doğruluk bağlamında) Aletheia bakımından bir yükselişi temsil etmesi gibi, Mağara Misalimde mağaradan gün ışığına çıkış da, varlık, bilgi ve varoluş bakımından bir ilerlemeyi temsil eder. Bu yönden ele alındığında Bölünmüş Çizgi Analojisi'nin iki ana kesitinden alttaki kesitle gösterilen duyusal dünyadaki şeylerin, tıpkı varolan şeylere ayna tutmak suretiyle aynada meydana getirdiğimiz şeylerin veya ressam tarafından resmedilen şeylerin bir gerçeklikleri bulunmaması gibi, bir gerçekliği yoktur. Onlar, Platon'un nokta-i nazarından ra nAıjdeiaı varlıklar değildirler. Dahası onlarla ilgili olarak duyu-algısı temeli üzerinde söylenenler hiçbir zaman hakikati meydana getirmezler, olsa olsa olasılı kanaatleri oluştururlar. Aletheianın, sadece çizginin üst kesitinin temsil ettiği İdealar dünyasında vardır.​
Aynı şekilde, Mağara Benzetmesi'nde de yeraltı mağarasının dip duvarına vuran gölgeler gerçek olmadıkları gibi, onların gerçek olduklarına inanan zincire vurulmuş adamın inançları da doğru değildir. Dolayısıyla, onun kendisi de hakikatten, doğruluktan yoksun, başkalarının gerçek ve doğru dediğine inanan bir köledir. Ovsa, mağaradan dışarı​
gün ışığına çıkmış adam, gerçek varlık dünyasını ve doğruluğu, şeylerin aslını tanımış bilge bir karakterdir. Başkasının ağzıyla değil, hakikatin gür sesiyle dobra dobra konuşan kişidir.​
Platon'dan sonra Aristoteles Aletheia kavramının içeriği bakımından bir yandan yoksullaşmayı, bir yandan da kesinleşmeyi ifade eder. Aletheia artık kesin olarak salt doğrulukla sınırlanmıştır. Buna göre, lUıjÖnn şeylerde bulunmaz, fakat yargıda, bilgide ya da düşüncede bulunur. Aristoteles nAr/öctanm şeylerde değil de, düşüncede olduğunu söyler, çünkü bağlantı kurma veya bir araya getirme ve ayırma, şeylerde değil, fakat düşüncede olup biter. Başka bir deyişle, ona göre, doğru veya yanlış olmaları söz konusu olanlar, varolan şeyler değil, fakat varolanlar Çizerine söylenenlerdir. Bununla birlikte, şeyler üzerine söylenenlerin doğrulukları da esas itibariyle şeylerin durumuna, onların durumlarının gerçekte olduğu gibi saptanmasına bağlıdır. O nitekim, ayrı olanı ayrı olan olarak, birleşik olanı da birleşik olan olarak dile getiren veya düşünen kişinin Aletheiaya sahip olduğunu söyler. Ve bunu bir örnekle şöyle açıklar: "Sen bizim senin solgun olduğunu düşündüğümüzden dolayı solgun değilsin, tam aksine sen solgun olduğundan, bunu dile getiren doğru söylemiş olur."​
Aristoteles, Metafizik(çev. A. Arslan), İstanbul, Sosyal Yayınları, 2001.​
F. M. Comford, The Republic of Plato, translated with introduction and notes by F. M. Cornford, Oxford, 1966.​
F. M. Comford, Platonun Bilgi Kuramı, Metne Eşlik Eden bir Yorumla Birlikte Platon'un Theaetctos ve Sofist adli Diyalogları(çev. A. Cevizci), Ankara, 1989.​
W. Kranz, Antik Felsefe(çev. S. Baydur), Istanbul, Edebiyat Fakültesi Yayınları, 1974.​
E. E. Peters, Greek Philosophical Terms, New York: New York University Press, 1967.​
H. Tepe, Platon'dan Habermas a Felsefede Doğruluk ya da Hakikat, Ankara, Ark Yayınları, 1967.​
Ayrıca bkz., AKİL, ANTİK FELSEFE, ARİSTOTELES, BİLGİ, BÖLÜNMÜŞ ÇİZGİ ANALOJİSİ, DOĞRULUK, MAĞARA BENZETMESİ, PLATON, SAHİCİLİK, YARGI.​
Felsefe Ansiklopedisi / Etik Yayınları​
 

Çevrimiçi Üyeler

Şu anda çevrimiçi üye yok.

Forum İstatistikleri

Konular
1,554
Mesajlar
2,334
Üyeler
24
Son Üye
Tabu
Üst