1000Fikir

Yönetici
Yönetici
Mesajlar
1,941
Akademi, Yunan kökenli bir terim olarak, Platon tarafından kurulmuş olan ünlü Platonik eğitim ve araştırma merkezini tanımlar. Okul Milattan önce 387 yılında, Atina'nın kuzeybatısında, meşhur kahraman Akademos'un sığınağının yanındaki büyük bahçenin Platon tarafından satın alınmasıyla ortaya çıkmıştır. İtalya ziyaretlerinden birinde köleleştirilip esir pazarına çıkarılan Platon, fidye parasını ödeyerek kendisini kurtaran dostu Annikeris'e daha sonra borcunu geri ödemek istemiş, Annikeris de bu parayı almayınca, o bu parayı söz konusu büyük bahçeyi satın almak için kullanmış ve bahçe sonradan duvarlarla çevrilerek, içine çiçek ve zeytin ağaçlarının ekilmesi suretiyle süslenerek ve nihayet, büst ve heykellerle zenginleştirilerek, müstakil bir kurum haline getirilmiştir. Felsefeye meraklı gençlere hizmet vermekten ziyade, Platonik felsefenin savunucularını yetiştiren, onun belli başlı öğretilerinin tartışıldığı bu okula, Platon zamanının bütün seçkin Yunan matematikçilerini toplamıştır. Kapısında "Geometri bilmeyen buradan içeri giremez" yazısının yer aldığı kurum, Platonik geleneğe bağlı uzman felsefeci yetiştirme misyonu yanında, başta matematik olmak üzere, çeşitli alanlarda bilimsel araştırmaların yapıldığı bir yer olmuştur.​

Akademi'nin Yunan düşüncesi ve kültüründe uzun sayılabilecek bir tarihi olmuştur. Yaklaşık üç yüz yıllık bir süreç boyunca etkin olan Akademi'nin tarihsel açıdan dönemleştirilmesi ve tasnifi söz konusu olduğunda, Greko-Romen antik tarihçiler arasında bir ayrılık göze çarpar. Sözgelimi, Sextus Emprikus onun tarihinde beş ayrı Akademi'yi birbirinden ayırır. Platon'u ilk Akademi'nin kurucusu yapan filozof, Arkesilaos'u ikinci Akademi'nin, Karneades'i üçüncünün, Philon ve Kharmides'i dördüncünün ve nihayet Antiokhos'u da beşinci Akademi'nin başına geçirir. Cicero ise, beş değil, fakat sadece, Eski ve Yeni Akademi diye, iki ayrı Akademi'den söz eder. Cicero'nun sınıflamasının daha da büyük bir sıkıntısı, onun eski Akademi'yi Platon'la değil, Akademi'yle uzaktan yakından ilişkisi olmayan, Platon düşüncesine sadece yabancı değil, fakat düşman olan Demokritos'la başlatmasıdır. Eski Akademi'ye Sokrates, Platon ve Speussippos'un yanında Demokritos, Anaxagoras, Empedokles, Parmenides, Ksenophanes, Ksenokrates, Polemo, Krates ve Krantor'u dahil eden Cicero, Yeni Akademi'nin üyeleri arasında ise Arkesilaos'u, Lakydes'i, Karneades'i, Klitomakhos'u ve Philon'u sayar. Antik felsefe tarihçilerinin verdiği bu bilgilere rağmen, Akademi'nin tarihini Eski, Orta ve Yeni Akademi diye üçe ayırmak bugün antik felsefe tarihçiliğinde neredeyse Ortodoks bir tavır haline gelmiştir.​

Akademi'nin tarihi, başkaca şeyler yanında esas itibariyle Platonik öğretilerden, özellikle de onun öğretilerinin filozof tarafından kaleme alınmış olan diyaloglarda temsil edildiği görüşü kabul edildiği takdirde, ciddi anlamda kopuşun bir tarihi olmak durumundadır. Bununla birlikte, agraplıa dogmata tezini, yani Platon'un diyaloglarını salt ortalama okuyucuyu felsefeye teşvik etmek amacıyla kaleme aldığı, gerçek öğretilerini burada vermeyip, bütün bu görüşleri Akademi içinde yakın çevresinde yer alan öğrencilerine sakladığı ve dolayısıyla, Devlct'ten başlayarak İdeaları Sayılarla özdeşleştirmiş olduğu görüşünü benimsediğimiz takdirde, kopuş ya da ayrılış Eski Akademi'yle değil, fakat Orta ve Yeni Akademi'yle başlar, çünkü söz konusu dönemlerde, doğru ve kesin bilginin mümkün olduğuna inanmak anlamında, filozofların belki de en dogmatiği olan Platon tarafından kurulmuş olan Akademi'ye oldukça güçlü bir şüpheci yönelim sızar.​

Eski Akademi

Buradan hareketle ilk ya da eski Akademi'nin başına Platon'un kendisini yerleştirdiğimizde, onun ölümünden sonra kurumun başına kızkardeşinin oğlu Speusipos'un geçtiğini söylemek doğru olur. Platon'un ruhun ölümsüzlüğü dahil bütün görüşlerini benimseyen, fakat sadece, gözlemlerin bilimsel bir tarzda yapılması koşuluyla, duyu-algısına ondan daha fazla değer veren Speusippos'un on bir yıl süren (M.Ö. 347-336) başkanlık döneminde Platonik metafiziğin Pythagorasçılıkla birleşmesi süreci nihayete erer. Gerçekten de, Speusippos Platon'un İdealarını duyusal şeylerden ayrı ve müstakil varlıklar olarak telakki ettiği matematiksel sayılarla özdeşleştirmiş, ve Pythagorasçıların 10 sayısını kutsal bilmelerine adeta nazire yaparcasına, varlığın on ayrı düzeyini temsil eden on ayrı tözü birbirinden ayırmıştı: 1 mutlak bir olan , 2 mutlak çok. Varlığın bu ilk iki düzeyi, Pythagorasçıların form ve madde, Sınır ve Sınırsız karşıtlığına tekabül etmektedir. 3 Sayı, 4 nokta, doğru, düzlem ve cisim benzeri geometrik boyutlar, 5 duyu yoluyla algılanan kozmik cisimler, 6 bitkiler, hayvanlar, insanlar, 5aipov\ar olmak üzere canlı varlıklar, 7 düşünce, 8 arzu, 9 hareket, 10 iyi ya da mutlak bir sükûnet haliyle belirlenen yetkinlik.​

Sayıları bu şekilde varlığın ezelî-ebedî ilkeleri ve onların gelişme aşamaları haline getiren Speusippos, yine en yüksek iyinin başlangıçta veya ilk ve soyut olanda değil, fakat bu başlangıçtan açığa çıkanda olduğunu söylemek bakımından ayrılıyordu. Dünyanın zaman içinde bir başlangıcı ve sonu olmadığını söylüyordu, Timaeos'ta yer alan yaratma öyküsünün sadece didaktik amaçlara hizmet eden bir efsane olduğu düşüncesindeydi. Entelektüalist etik anlayışına, erdemlerin varlığıyla belirlenen bir yaşayış idealine hep bağlı kalmıştır.​

Eski Akademi'nin ondan sonra başına bir çeyrek yüzyıl süreyle Khalkedonlu Ksenokrates geçmiştir. Hayli üretken bir yazar olan Ksenokrates döneminde (339-314), Akademi'de gerçekleşen en önemli yenilik, Pythagorasçı düşüncelerle birleşen ana Platonik metafiziğe yavaş yavaş birtakım Aristotelesçi veya Peripatetik öğretilerin dahil olmaya başlamasıdır. Gerçekten de, felsefeyi ilk kez ve çok belirgin olarak diyalektik, fizik ve etik diye üç ana dala ayıran Ksenokrates, var olan her şeyin temel öğeleri veya aslî unsurlarıyla ilgili teoriyi Pythagorasçılardan almıştır. Bu öğelerin ilki, Monad (/<owıç), diğeri ise belirsiz Dyad olup, Ksenokrates, Bir olanı voüç; ile özdeşleştirmişti. Söz konusu iki ilkeden ilk hasıl olanlar, ona göre aynı zamanda matematiksel sayılar olan İdealardı. Sayılardan boyutları çıkarmak için bölünmez doğrular hipotezini kullanan, evren ruhunun sayıya ben ve ötekinin eklenmesi suretiyle meydana geldiğini söyleyen Ksenokrates, evreni tıpkı Aristoteles gibi, ayaltı dünyaya, göklere ve göklerin üstündeki dünyaya bölmüştür, O pratik ve teorik bilgelik arasında bir ayırım yapmış olmakla birlikte, sadece ikincisinin gerçek bilgeliği oluşturduğunu söylemiş, pratik bilgelik söz konusu olduğunda Platon'un öğretilerinin ruhuna sadık kalmıştır.​

Ondan sonra, Akademi'nin bir gerileme dönemine girdiği söylenir, Ksenokrates'in ardılı Atinalı Polemon'un uzun bir süre boyunca sürdürdüğü önderlik görevi boyunca (314269), okulda özgün denebilecek hemen hiçbir görüşe rastlanmaz. O da daha çok etiği öne çıkarmış ve en yüksek iyinin doğal bir yaşama tarzıyla özdeşleştirdiği ahlâklılık olduğunu söylemiştir. Ayni durumun Akademi'nin başkanlığım bir yıl süreyle devralan Krates döneminde de devam ettiği söylenebilir. Bununla birlikte, Akademide Philippos döneminde, felsefede olmasa bile, matematik ve astronomi alanında önemli çalışmalar yapılmıştır. Bu sadece onun döneminde değil, Knidoslu meşhur Eudoxos'un Akademiye katıldığı sıralarda ve Pontuslu Heraklides döneminde de sürmüştür.​

Eski Akademi'nin son önderi Ksenokrates'in öğrencisi Krantor olmuştur. Platon'un Timaeos'u üzerine yazılan ilk yorumun sahibi olan Krantor, esas acı ve keder üzerine (TJzpi riEvflovç) olan kitabıyla ün kazanmıştır. Boethius'a kadar devam edecek olan meşhur felsefe yoluyla teselli geleneğir nin başlatıcısı olan bu Platoncu düşünür, eserinde bir yandan Stoahlarm (vmfteitı öğretisine saldırırken, bir yandan da hem fizikî ve hem de tinsel acının insan hayatının Tanrı tarafından düzenlenmiş vazgeçilmezleri olduğunu öne sürmüştür. O bütün bir OrpheusçuPythagorasçı-Platoncu gelenek boyunca telaffuz edilen hayatın bir ceza olduğu görüşünü sıkça yinelerken, ölümün hayatın zahmet ve meşakketlerinden kurtardığı için iyi olduğunu, "en iyisinin hiç doğmamış olmak, ikinci iyininse olabildiğince çabuk ölmek olduğunu" söylemiştir.​

Orta Akademi

Eski Akademi'nin son erişi ve Yeni Akademi'nin milattan önce üçüncü yüzyılın ortalarında Arkesilaos tarafından kuruluşuyla birlikte, Akademi, kurucusunun ona vermiş olduğu ruhtan, Platon'un mezarda kemikle​

rini sızlatacak şekilde tamamen uzaklaşır. Sokrates'in yönteminin ve yaşayış bilgeliğinin bir parçası olarak sıklıkla dışa vurduğu "hiçbir şey bilmeme" tavrından, Platoncu idealizmin aşkın İdeaların gerçekliğini vurgularken, maddî dünyanın gerçekliğini yadsıma tercihinden ve nihayet, Megara Okulu'nun epistemolojisinden etkilenen Arkesilaos Akademi'nin kapılarını Pyrrhon'un şüpheciliğinin bu dönemde büyük bir güçle yayılan rüzgarına açmak zorunda kalmıştır. Bilginin, ister rasyonel ya da ister duyusal yollardan edinilsin, her koşul altında imkânına karşı çıkan, hakikatin ayırt edici vasfını veya damgasını taşıyan fikirlerin olmadığını savunan Arkesilaos, esas itibariyle Stoacıların kavrayıcı tasarım görüşüne​

savaş açmıştır. O, Stoacıların fizik ve teolojilerine de karşı çıkarken, insan için yargıyı askıya almaktan (&TOpj) başka çıkar bir yol bulunmadığını savunmuştur. Antik kaynaklar, Arkesilaos'un söz konusu ilkesinin bile bir bilgi parçası olarak sayılmasına karşı çıktığını bildirirken, onun şüpheciliğinin gerekçesi olarak ya onun bu şüpheciliğin Platonik dogmatizm için zorunlu bir önhazırlık olarak alınmasını istediğini belirtir, ya da zaman zaman şüpheciliğin Sokratik diyalektiğin ruhuna sadık kalma adına savunulduğu düşüncesini ifade ederler. Yine de, o kesinlikten ve bilgiden vazgeçerken, olasılı ya da makûl olana (rö eûAoyoı/) sığınmış, bunun bir bilgi ölçütü olmasa bile, eylemin temeli yapılabileceğini savunmuştur.​

Yeni Akademi

Platonculuğun giderek azalan gücünü ve itibarını kendisine iade etmek amacıyla kurulan Yeni Akademi çok paradoksal olarak kurumun tarihinde şüpheciliğin en üst düzeye çıktığı dönemi gösterir, Bu dönemde okulun önderliğini Karneades yapar. Belagatinin ikna ediciliğiyle ün kazanmış olan bu zekî ve bilgili adam da, şüpheci öğretinin savunuculuğunu yaparken, tıpkı Arkesilaos gibi kendisine Stoacıları hasım yapmıştır. Karneades onların özellikle hakikatin ölçütüyle ilgili görüşlerine saldırırken, mutlak doğruluğa da hakikatin belirli bir ölçütüne de ulaşmanın imkânsız olduğunu savunmuştur. Ona göre, böyle bir ölçüt olsaydı eğer, onun ya akılda ya duyumda ya da kavrayışla olması gerekirdi; fakat akil kavrayışa, kavrayış da. duyuma dayandığına, ve duyumlarımızın onları üreten nesnelere gerçekten tekabül edip etmediklerini bilmenin bir yolu bulunmadığına göre, buradan çıkartılması gereken sonuç, bilginin imkânsız olduğu, ve herhangi bir konuda hüküm vermekten kayıtsız şartsız vazgeçilmesi gerektiği sonucudur. O yine bir yandan her türlü kanıtlama yöntemine karşı çıkarken, diğer yandan Stoacıların teolojisini de alaya almıştır. Tanrı'nın varlığını evrendeki amaçlılık olgusundan çıkarsayan Stoacılara karşı, dünyadaki kötülüklerin mevcudiyetine işaret ederek, hem çıkarımın geçerliliğini, hem de dünyadaki amaçlılıkla ilgili varsayımın doğruluğunu reddetmiştir. Kameades, bununla birlikte, tıpkı Arkesilaos ve diğer ilk kuşkucular gibi, eylemin temeli olarak olasılığı kabul etmiştir. Muhtemel, çelişkisiz ve her yönden sınanmış izlenim başlığı altında, üç olasılık derecesini birbirinden ayıran Karneades'in, pratik felsefede okulun doğaya uygun yaşama ilkesine bağlı kaldığı ve erdemi doğal iyiler peşinde koşmada bulduğu anlatılır.​

A. Cevizci, İlkçağ Felsefesi Tarihi, Asa Yayınlan, 3. baskı, Bursa, 2001.​

Laeortios, Ünlü Filozoflarla Yaşamları ve Öğrefilei'i(çev. C. Şcntuna), Yapı Kredi Yayınları, İstanbul, 2002.​

A. Long, Hellenistic Philosophy, Londra, 1986​

Zeller, Grek Felsefesi Tnrihi(çev. A. Aydoğan), İstanbul, 2001.​

Avrıea bkz., ANTİK FELSEFE, ARKESİLAOS, EPOKHE, EUUDOXOS, İDEALAR KURAMI, KARNEADES, KATALEPSİS, KSENOKRATES, KUŞKUCULUK, PLATON, PLATONCULUK, SOKRATES, SPEUSİPPOS, STOACILAR.​

Felsefe Ansiklopedisi / Etik Yayınları​
 

Çevrimiçi Üyeler

Şu anda çevrimiçi üye yok.

Forum İstatistikleri

Konular
1,554
Mesajlar
2,334
Üyeler
24
Son Üye
Tabu
Üst