Aralarında Aristo (MÖ 384-322) ve Platon’un (MÖ 429-347) bulunduğu Antik Yunan filozoflarınının yeniden keşfedilmesi ile birlikte, 12. ve 13. yy’larda Avrupa’da entelektüel bir uyanış dönemine girildi. Bu dönemde kurulan dünyanın pek çok önemli üniversitesi arasında Cambridge (1209) ve Sorbonne (1257) da bulunmaktadır.​
13. yüzyılın bir diğer önemli filozofu da Doctor Mirabilis . [Olağanüstü Bilgin] unvanıyla tanınan meşhur Roger Bacon’dur (1220-1292). Avrupa biliminin uyanışında çok az yazarın Roger Bacon kadar büyük bir rolü olmuştur. Bir İngiliz keşişi olan Bacon, Orta Çağ’da Avrupa entelektüel dünyasının nefes almasına katkıda bulunmuştur. Bacon önemli bir filozoftu. İbn-i Sina (980-1037) ve İbn-i Rüşd (1126-1198) gibi Arapça konuşan yazarlar başta olmak üzere Müslüman düşünürlerin ateşli bir savunucusuydu. Bacon da yüzyılın akıl ile iman, felsefe ile teoloji arasındaki büyük sentezine katkı yapmış, hatta bu sentezi Platon ve Aristoteles felsefesine yönelik değerlendirmeleriyle felsefe alanında da pekiştirmiş olmakla birlikte, esas bu sentezin mümkün hale getirdiği yeni bir yolda öncülük yapmış olmasıyla ün kazanmıştır. Başka bir deyişle, Bacon’ın esas büyük önemi, onun modern bilimin deneysel yaklaşımının tarihsel bakımdan erken olgunlaşmış bir temsilcisi olmasından kaynaklanmaktadır. Buna göre, o her şeyden önce hikmetin birliğinin savunuculuğunu ve deneysel bilginin öncülüğünü yapmıştır. Hikmetin birliğiyle ilgili görüşünü delillendirmeye çalışan ve bu arada modern bilim anlayışının felsefi öncüsü olan Francis Bacon’a birçok bakımdan benzeyen Roger Bacon, bilginin deneysel temelini vurgulamış, bilimsel bilginin teknolojik uygulamasına dikkat çekmiş ve hepsinden önemlisi, diğer bilimlerin sadece gerçek bilginin anahtarı olan matematik aracılığıyla kesinliğe erişebileceğini savunmuştur. Nitekim birçoklarına göre, Roger Bacon, Ortaçağın en önemli bilim abidesi olmak durumundadır.​
Bacon’un kesin doğum tarihi bilinmese de 1214-1220 yılları arasında doğduğu tahmin edilmektedir. İngiltere’deki Ilchester’da dünyaya geldi. Hayatının ilk dönemine ilişkin kayıtlar bulunmamakla birlikte varlıklı bir ailenin çocuğu olduğuna inanılmaktadır. Oxford ve Paris’te eğitim gördü. 1256 ya da 1257 yılında Paris’teki Fransiscan tarikatine katıldı.​
Sıkı bir Fransiscan olmasına rağmen Bacon, hayatının kalan kısmı boyunca dini düzenle ilgili sorunlar yaşadı. Fransiscanlar keşişlerin izinsiz yayın yapmalarını yasaklıyordu. Bacon bu yasağı birkaç kez çiğneyecek ve 1266 yılında keşişliğinin ilk on yılının hapislikten farksız olduğundan şikayet edecekti.​
Bacon yazılarında arkadaşlarına ağır eleştiriler yöneltti. Dönemin bilginlerinin geleneksel bilgeliğe ve eski kaynaklara fazla güvendiklerini ileri sürdü. Bilimsel ve felsefi görüşlerini asla sorgulamıyorlardı. Bacon ise tam aksine deneysel bilimin öncü savunucuları arasında yer aldı. Çağdaşlarını Arap yazarların metinleri gibi geleneksel olmayan kaynakları incelemeye yöneltti. Antik Yunan yazarlarının Avrupa’ya tanıtılması büyük ölçüde bu Arap yazarların başarısıydı (Gerçekten de Avrupa üniversitelerinde dolaşan pek çok temel metin Yunanca orijinalleri yerine Arapça’dan çevrilmişti.).​
Bacon, 1272 yılında felsefi meseleleri göz ardı ettiğine şahit olduğu din dünyasını eleştiren Compendium Studii Philosophiae adlı çalışmasını yayınladı. Kitap sapkınlıkla suçlandı. Bacon’un bu nedenle zindana atıldığı tahmin edilmektedir. 1280 yılında İngiltere’ye döndü ve daha sonra orada öldü.​
Bütün bu katkılarına ve yeniliklerine rağmen, onun çağının ve koşullarının filozofu olduğunu unutulmamalıdır. Nitekim Roger Bacon’da iki farklı anlamda kullanılan deneyim sözcüğünün birinci anlamı normal duyu-deneyine işaret ederken, ikincisi insan zihninin Tanrı tarafından aydınlatılmasının sonucu olan içsel deneyimi tanımlar; yine Bacon, bilimin sık sık vurguladığı yararının, bir yandan da Kilise’nin ve insanın Tanrıya ilişkin bilgisinin gelişmesine yönelik bir hizmetle belirlendiği inancından hiçbir şekilde ödün vermez. Onda Tanrının nuruyla aydınlanma ile pozitivizm at başı gider.​
(a) Hikmetin Birliği
Roger Bacon öncelikle, kendisine esas ününü kazandıran “hikmetin birliği”ne dair fikirleriyle tanınır. Ona göre, felsefe, hukuk, bilim, sanatlar ve teoloji olmak üzere, bütün disiplinler ortak bir bilgelik bütününe çeşitli şekillerde katkıda bulunurlar. Dolayısıyla, Bacon’a göre Hıristiyan filozofların felsefeden sakınmak ve araştırmalarının kapsamını daraltmak yerine, eserlerinde filozofların yazılarını bir araya getirmeleri ve bunun mümkün olduğu her seferinde, daha da ileri gitmeleri gerekir.​
Bacon bu görüşünü hikmetin ilahi kökenine giderek kanıtlamaya çalışmıştır. Ona göre, patriklere ilham edilen felsefe, çok çeşitli aracılar yoluyla pagan filozoflara, onlar yoluyla da Hıristiyanlara geçmiştir. Bu bilgeliğin doruk noktası ise göklerin en yükseğinden yeryüzünün en derinlerine kadar bütün yaratıkların veya yaratıkların suretlerinin, gerek tümellikleri gerekse tekillikleri içinde kendisinde yer aldığı Kitab-ı Mukaddes’tir. Bacon şimdi artık zamanın, birçok konuda hüküm süren bilgisizliği ortadan kaldırarak, bu bilgeliği geliştirme zamanı olduğunu söyler. Bu ise bundan böyle deneysel felsefe yoluyla mümkün olacaktır.​
(b) Bilgisizliğin Nedenlerine Dair Görüşleri
Roger Bacon, deneysel bilimi öne çıkarmadan önce insanın bilgisizliğinin nedenlerini tartışmaya başlar. Başka bir deyişle, o yeni bilgi anlayışını, deneysel bilimin mahiyetini tanıtıp açıklamaya geçmezden önce, bilginin önündeki engelleri gözler önüne serer. Roger Bacon’a göre, insanın bilgisizliğinin ve onun hakikate erişememesinin dört temel nedeni vardır. Bunlardan ilk üçü yanlış otoriteye teslim olma, geleneğin etkisi, yaygın önyargılardır. Dördüncü neden ise bilgisizliği gizlemedir. Bacon’a göre, ilk üç hata nedeni, bilgisizliğin dördüncü nedeni bir kenara bırakılacak olursa bütün nedenleri, daha önce Aristoteles, Seneca ve İbn Rüşd tarafından da ele alınıp, onların zararlarına kendisinden önce de işaret edilmiştir. Bilgisizlik ve hatanın ondan önce hiç kimse tarafından ele alınmamış olan dördüncü nedeni, hepsinden daha tehlikeli olup, olumsuz bir etki yapmaya devam etmektedir.​
Söz konusu dördüncü neden biraz da ilk üç nedenin bir birleşimi yoluyla etki yaptığı, yani bir insanın kendi bilgisizliğini, güvenilmez otoriteye iman etmenin, alışkanlığın ve önyargıların eseri olan sözde bilgiyi hakiki bilgelik olarak görmesi suretiyle gizlemesini sağladığı için tehlikelidir. Buna göre, bir şey geçmişte Aristoteles tarafından söylenmiş olduğu için doğru kabul edilmiştir. Oysa İbn Sînâ pekâlâ Aristoteles’in yanlışını tashih edebilir, İbn Rüşd de onun söylediklerini biraz daha geliştirebilirdi. Yine, Kilise Babaları bilimsel araştırma yapmadıkları, hatta bu tür araştırmaları küçümsedikleri için bilimsel faaliyetin hiçbir değeri olmadığına inanılmıştır. Bacon’a göre, geçmiş zamanların koşulları hiç kuşku yok ki farklıydı, dolayısıyla o dönemlerde yaşamış olan insanlar için geçerli olan mazeretin onun kendi zamanındaki insanlar için geçerli olabilmesi mümkün değildir. Şimdi artık bu engelleri ortadan kaldırıp, yeni bilimin yardımıyla Tanrı yolunda ilerlemenin tam zamanı olduğunu öne süren Bacon, filozof-teolog kariyerinin neredeyse tamamı boyunca bir eğitim reformunun savunuculuğunu yapmıştı. Aslında kendisi de çağdaşları gibi Tanrının insanın nihai ve en yüksek amacı olduğuna inanıyordu fakat çağdaşlarından farklı olarak bilimin, bilimsel bilgi arayışının Tanrının, bilgisine, nihai hakikate ve ahlaki yetkinliğe ulaşmada çok temel, araçsal bir önem taşıdığı kanaatindeydi. Ona göre, insan ancak şeylerin doğasını anlamak suretiyle, onları yaratmış olan Tanrının doğasını anlama noktasına gelebilirdi. Bacon, eğitim reformu projesinde ve doğallıkla bilimler şemasında, geometrinin doğadaki fail nedenleri, matematiğin de Kutsal Kitap’ın yaratılışla ilgili iddialarını doğrulamak açısından büyük bir önem taşıdığına inandığı için matematiksel bilimlere imtiyazlı bir yer vermişti.​
(c) Scientia Experimentalis
Bunu sağlayacak, yani reformun gerçekleşmesini sağlayarak bilgi yolundaki engelleri ortadan kaldırıp, deneysel bilimin yolunu açacak olan da Bacon’a göre, felsefedir. Buradan da anlaşılacağı üzere, Bacon’da felsefe daha ziyade eleştirel ve pratik bir karakter taşır. Felsefe bir yandan putları kırar, deneysel bilimin önündeki engelleri yıkar ve dolayısıyla insan zihnini aydınlatırken, diğer yandan kendisini ahlak felsefesi olarak gösterir, etik boyutuyla en yüksek noktaya çıkar.​
Demek ki Bacon’ın, felsefenin önce hazırlayıcı ve sonra da olmazsa olmaz ürünleri toplayıcı bir görev üstlendiği sisteminin özünde, deneysel bilim bulunmaktadır. Scientia experimentalis, Bacon’da bütün bilimlerin en kesini olan bilim olmak durumundadır. Bu kesin bilimin kimi rolleri veya yerine getirmek durumunda olduğu birtakım işlevleri vardır. Deneysel bilim, bu bağlamda her şeyden önce kanıtlanmış sonuçları deneyim yoluyla tasdik ya da teyit eder. Yani, Aristotelesçi anlamda bilimsel ispat ya da kanıtlama insanı birtakım doğruların bilgisine götürürken, sadece deneyimdir ki akılyürütmenin ortadan kaldıramadığı kuşkuları giderebilir. Buna göre, insan akılyürütme yoluyla ateşin yaktığı bilgisine ulaşabilir fakat sadece elini ateşe değdirme kişiye ateşten sakınmayı öğretebilir. Şu halde, bir doğrulama teorisi geliştiren Bacon, doğabilimlerinin ilkelerini deneyim yoluyla tesis edebileceklerini, ulaştıkları sonuçları bilimsel kanıtlamalar yoluyla ilk ilkelere geri götürebileceklerini kabul etmenin yanı sıra, zihni birtakım sonuçları tasdik etmeye yalnızca deneyimin götürebileceğini öne sürer.​
Deneysel bilim, ikinci olarak, diğer bilimlerin konularıyla ilgili, onların doğruluklarını asla kanıtlayamayacakları veya doğru olduklarını iddia edemeyecekleri hakikatlere ulaşır. Deneysel bilim, örneğin insan yaşamını uzatacak ilâçların nasıl kullanılacağının bilgisini sağlar. O nihayet, bilimsel söylemin diğer alanlarında hayal bile edilemeyecek bilgilere ulaşır. Doğanın gizlerine nüfuz ederek, doğayla ilgili doğru ve sağlam kestirimlerde bulunur. Sadece modern deneysel bilimin değil fakat Francis Bacon’la başlayıp 20. yüzyıla kadar düz bir çizgi boyunca ilerleyecek olan İngiliz ampirisizminin de öncüsü olan Roger Bacon’a göre, deneyim bütün bilimlerin temeli olmak durumundadır.​
Bacon’da deneyimin iki türü vardır. Bunlardan birincisi, dış dünyaya dayanan bedensel duyuları kullanan ve insan yaşamını uzatmak, patlayıcı madde yapmak, niteliksiz madenleri altına dönüştürmek, doğanın gizlerine nüfuz edebilmek, insan yaşamını baştan aşağı yenilemek, dünyayı dönüşüme uğratmak için kullanılır; onun öyleyse, öncelikle pratik bir değeri vardır. Oysa deneyimin, teoloji ve etik için gerekli bilgisel malzemeyi sağlayacak olan diğer türünün sadece manevi bir anlamı olup, o insanı en yüce hakikate götürür.​
Birinci deneyim türünün bedensel duyular aracılığıyla dış dünyadaki şeylere yöneldiği yerde, iç deneyim manevi şeylerle ilgilidir ve Tanrının lütfuna bağlıdır. Yine o, diğer deneyim türünün insani ve felsefi olduğu yerde, Tanrının lütfuna bağlı bulunduğu için ilahi ve teolojiktir. Ve nihayet, dışsal deneyim veya duyu algısı bilgi için ne kadar kaçınılmaz olursa olsun, kesinliğe esas Tanrının aydınlatması yoluyla erişilir. Bacon’a göre, söz konusu içsel deneyim, matematik ve doğabilimleri için gereken en temel kesinlikten başlayıp, doruk noktasına Kitab-ı Mukaddes’te belirtilen en yüksek tinsel birleşme halinde, mistik vecd türünde ulaşan yedi evre ya da dereceden geçer.​
(d) Etik Anlayışı
Roger Bacon, deneysel bilime ilişkin tartışmasından sonra, en fazla değer verdiği disiplin olan, kendisine göre matematik ve doğabiliminin dahi üstünde bir düzeyde bulunan ahlak felsefesi ya da etiğe geçer. Bu bilimlerin çeşitli türden eylemlerle ilişkili olup, dünyayı bilgi yoluyla dönüştürme amacı güttüğü yerde, etik yalnızca insanı daha iyi veya kötü kılan eylemler üzerinde durur; insanı Tanrıyla, başka insanlarla ve kendisiyle olan ilişkileri bağlamında eğitir. Bu konuda zaman zaman Yunanlı ve Romalı filozoflarla İslam filozoflarının düşüncelerinden de yararlanan Roger Bacon’a göre, ahlak teolojiyle çok yakından ilişkili olup, onun yüceliğinden pay alır.​
Bacon’ın etiği, nispeten bağımsız bir felsefi etik olarak gelişen ve son çözümlemede filozofun kendine ait müstakil bir etik öğreti değildir. Roger Bacon, çok büyük ölçüde klasik Hıristiyan ahlakına dayanır. Onun etiği bundan dolayı, deontolojik bir etiktir; yani insana Tanrısal vahiyle belirtilen birtakım ödevleri olduğunu bildiren, bu ödevlere uygun eylemlerin “iyi” ve “erdemli eylemler iken, söz konusu ödevleri hayata geçiremeyenlerin “kötü” eylemler olduklarını savunan bir ahlaki yükümlülük ya da ödev etiğidir. Başka bir deyişle, ahlak olgusuna dini bir bakış açısından yaklaşan, örneğin ahlaki “iyi”yi Tanrının iradesine uygun yaşamak, Tanrıyı aramak olarak tanımlayan, “iyi”nin Tanrının kutsal iradesi ile uyum içinde olmak, buna mukabil, “kötü”nün de Tanrının istemine aykırı düşmek, onu unutup maddeye tapmaktan başka bir şey olmadığını öne süren Bacon’a göre, Tanrının istemi O’nun ilahi emirlerinde ifadesini bulur. Ona göre, ahlak yasasının ve ahlaki yükümlülüğün kaynağı, ahlaki düzenin yaratıcısı olan Tanrı, kendi iradesini ya birtakım emirlerde ya da kutsanmış bir yetkin kişilikte, Peygamberde açımlamıştır. İnsanın Tanrıya ve komşularına karşı olan görevlerini bildiren bu emirler, Kitab-ı Mukaddes’te ifade edildiği kadarıyla on tanedir. Bu emirlere sadece insanın kendi kendisiyle olan ilişkilerinde yerine getirmek durumunda olduğu şeyleri bildiren ödevleri ekleyen Bacon için ahlaki hayat, şu halde Tanrının emirlerine göre düzenlenmiş olan bir hayat olmak durumundadır.​
Nitekim Bacon biri moral hakikatlerden, diğeri de ahlaki ikna sürecine ilişkin açıklamalardan, yani biri içerik, diğeri form olmak üzere iki bölümden oluşmak durumunda olduğunu söylediği etik öğretisinde, önce temel moral doğruları ortaya koyar; sonra Platon’a, Aristoteles’e ve Augustinus’a dayanan bir felsefi antropoloji temelinde, Kutsal Kitap’ta bildirilen bu doğruların insanlara nasıl aktarılabileceğini tartışır. Bununla birlikte, pek çok Bacon yorumcusu, onun kâmil ve ahlaken yetkin insan modelinin, Hıristiyan azizinden ziyade, Stoacı erdemli, tevekkül sahibi, bilge kişi olduğunu bildirir.​
Ek Bilgiler
1- Arap yazarlardan etkilenen Bacon, astrolojiye inanıyordu. Kilise astrolojiye inanmayı yasaklayınca (1277) Bacon tutuklandı.​
2- Her ne kadar kitapta adı geçmese de Bacon, İtalyan yazar Umberto Eco’nun (1932-) “The Name of the Rose” (1980) (Gülün Adı) romanındaki temel karakterlerden birisidir.​
3- Bacon’ın barutu keşfettiğini iddia eden yaygın bir kanaat bulunmaktadır. Bu hikaye doğru değildir. Gerçekte, Bacon yüzlerce yıl önce Çinli bilim adamlarının keşfettiği barutu Avrupa’ya tanıtan kişidir.​
Kaynakça:
Felsefe Tarihi / Ahmet Cevizci​
Ortaçağ Felsefesi Tarihi / Ahmet Cevizci​
Felsefe Tarihi / Alfred Weber​
Entelektüelin Kutsal Kitabı - Biyografiler / Noah D. Oppenheim, David S. Kidder
 
Konuyu Başlatan Benzer Konular Forum Cevaplar Tarih
1000Fikir Felsefe 0
1000Fikir Filozoflar 0
Piramit Asiler ve Reformcular 0
Piramit Asiler ve Reformcular 0

Çevrimiçi Üyeler

Şu anda çevrimiçi üye yok.

Forum İstatistikleri

Konular
1,554
Mesajlar
2,334
Üyeler
24
Son Üye
Tabu
Üst