John Austin, hukuksal pozitivizmin Anglo-Sakson ayağını oluşturan en önemli isimdir. Austin'in temsil ettiği hukuk anlayışı, Analitik Pozitivizm ismiyle bilinmektedir.​
Austin'in ortaya koyduğu analitik pozitivizm, mevcut bir hukuk sistemini belirli bir zamanda var olduğu şekliyle ele almakta ve bu sistemin sahip olduğu temel kavramları çözümlemektedir. Bu çözümlemede ahlâk ve din kurallarına değil, bir egemen tarafından yaratılmış hukuk kurallarına gönderme yapılmaktadır. Amaç, dönemin düşünsel eğiliminin bir parçası olarak, tüm insan eylemlerinin ve olguların bilimsel bir çerçevede incelenmesidir. Bilimsel yöntem ve anlayışın karşılığı, gelişmekte olan pozitif bilimlerin sahip olduğu niteliklerdir. Bu anlayış İngiliz hukuk düşüncesinde 20. yüzyılın ortalarına, H. L. A. Hart’ın 1961'de The Concept of Law'u yayımlamasına kadar hakim olmuş, aynı zamanda, Amerikan hukuk düşüncesinin oluşumuna da katkıda bulunmuştur. Bununla birlikte analitik hukuk teorisi, Kıta Avrupası'nda önemli bir taraftar kitlesi bulmamıştır.​
Hayatı ve Eserleri
1790 yılında Suffolk'ta tüccar bir babanın en büyük çocuğu olarak dünyaya gelen Austin, on altı yaşında orduya katılmış, kısa bir süre burada kaldıktan sonra, hukuk eğitimi almıştır. Austin, 1818'te avukatlık (barrister) yapma hakkı alır, ancak başarılı olamayarak 1825'te barodan ayrılır. 1826'da, Bentham'ın tavsiyesiyle, yeni kurulmuş olan University College London'a, Uluslararası Hukuk ve Hukuk Felsefesi öğretim üyesi olarak atanır. Vereceği derslere hazırlanmak için iki yıllığına karısı ile birlikte Bonn'a gider. Buradaki çalışmaları sırasında Roma Hukuku'ndan etkilenmiştir. Austin, üniversitede ancak dört yıl ders verebilmiştir. Öğretim üyeliği karşılığında üniversiteden belirli bir maaş almayan ve ücreti derslerine kayıt yaptıran öğrencilerin ödediği paraya göre belirlenen Austin, sıkıcı ders anlatışı nedeniyle her geçen gün öğrencilerinin azalması sonucu son dersini 1833'te vermiş ve 1835'te üniversiteden ayrılmak zorunda kalmıştır. Kısa süreli memuriyetlerde bulunduktan sonra uzun bir süre Fransa'da kalan Austin, ders notlarından oluşan kitabını 1832'de The Province of Jurisprudence Determined başlığıyla yayımlamış, ikinci baskı ise, 1859'daki ölümünden sonra karısı Sarah Austin tarafından, Austin'in yeni notları da eklenerek, 1863'te The Lectures on Jurisprudence or The Philosophy of Positive Law [Hukuk Teorisi Dersleri ya da Pozitif Hukukun Felsefesi] ismiyle yapılmıştır.​
Hukuk Görüşü
Austin, analitik pozitivizme ilişkin görüşlerini, Jeremy Bentham'dan almıştır. Ancak Bentham'ın bu konudaki düşüncelerinin yakın bir zamana kadar toplu bir şekilde yayımlanamamış olması, Austin'in analitik pozitivizmin kurucusu olarak tanınmasına neden olmuştur. Küçük birkaç nokta dışında Bentham'ın düşüncelerini tamamen kabullenmiş olan Austin, doğal olarak, faydacı görüşü de kendi hukuk anlayışının temeli olarak sunmuştur. Bentham tarafından 'en büyük sayıdaki insanın en büyük mutluluğu' şeklinde formülleştirilen fayda ilkesi, Austin'e göre de, yasamanın amacını oluşturmaktadır.​
Austin'in hukuk İncelemesi tarzında bilimsellik fayda ilkesine eşlik etmektedir. Dönemin pozitif bilimlerinde elde edilen başarılara gönderme yapan Austin, toplumun aydınlanması için yurttaşların eğitilmesi gerektiğini, hukuk araştırması da dahil olmak üzere, her türlü araştırmanın bilimsel yöntemlerle yapılması gerektiğini söylemektedir. Bilimsel araştırmalara büyük bir güven duyan Austin, bu inancını pratiğe de uygulamış, Malthus'un nüfus artışı yasasına ilişkin değerlendirmelerini kabul ederek, yoksulların korunmasına ilişkin hukuksal düzenlemelerin yapılmasına karşı çıkmıştır.​
Ancak, analitik pozitivizmi ve Austin'i önemli kılan, faydacı tutumu değil, hukuk biliminin inceleme konusu yapması gerektiğini savunduğu hukuk kavramına getirdiği tanımdır. Bu şekliyle hukuk, bir egemen tarafından çıkarılmış, yaptırımla desteklenmiş buyrukların toplamıdır. Austin, yasayı, akil sahibi bir varlığın, üzerinde güç sahibi olduğu başka bir akil sahibi varlığın davranışlarını düzenlemek için koyduğu kurallar olarak tanımlamakta, ancak bu türdeki tüm kuralları hukuk biliminin konusu olarak kabul etmemektedir. Zira bu tür kuralların içerisine, Tann'nın kuralları da bulunmaktadır. Buna ek olarak, insanlar arasında adına yasa denilen ancak gerçekte yasa olmayan diğer kurallar da, hukuk biliminin konusu olarak kabul edilmemektedir. Sonuç olarak Austin, her türlü-dini, ahlâkî ve geleneksel kuralı hukuk biliminin konusu dışına çıkarmış ve hukuk bilimin tek konusunun pozitif hukuk kuralları, yani egemen tarafından çıkarılmış ve yaptırımla desteklenmiş kurallar olduğunu söylemiştir. Bu durumda, Austin'in hukuk anlayışının temel bileşenlerini egemen, buyruk ve yaptırım olarak belirlemek mümkündür.​
Egemen, Austin'e göre, bir toplumdaki siyaseten üstün olan kişi veya grubu göstermektedir. Egemen, toplumun diğer kısmının bu egemene alışkanlıkla itaat ediyor olması ve bu egemenin bir başkasına itaat etmemesi ile belirlenmektedir. Böylece Austin egemenin meşruiyetini tartışma konusu yapmamakta ve toplumsal bir olguya bağlamaktadır. Egemen, bir toplumdaki tüm hukukun temel kaynağıdır ve egemenin olmadığı yerde hukuk da olamaz. Egemen bağımlı değildir, yani (a) egemene yasama yetkisi bir kanunla verilemez; ve (b) bu yasama yetkisi kanunla kaldırılamaz; sınırsızdır, yani (a) egemenin yasama yetkisi hukuken sınırlamaz, bu her hangi bir konuda kanun yapma yetkisidir; ve (b) egemen yasama yetkisini kullanırken herhangi bir hukukî yükümlülüğün muhatabı olamaz; tektir, yani her hukuk sistemi için (a) bir tane ve (b) ancak tek bir tane bağımsız ve sınırlanamaz yasama yetkisine sahip egemen bulunabilir; bölünemezdir, yasama yetkisi bir tek kişinin ya da bir grubun elindedir.​
Hukuk biliminin konusunu oluşturan her yasa ya da kural bir buyruktur. Buyruk bir isteğin anlamlanması, ifade edilmesidir. Ancak onu isteğin diğer belirimlerinden ayıran şey, buyruğun yöneldiği kişinin isteğe uymaması durumunda kötülüğe ya da zarara uğrama ihtimalidir. Bir buyruğun kendisine yöneltilmesi ile kişi, bu buyrukla bağlı hale gelir. Diğer bir deyişle itaat etme ödevini yüklenmiş olur. Buyruğa uymayan kimse, itaat etmemiş ya da yüklendiği ödevi yerine getirmemiş olur.​
Austin'e göre yaptırım, buyruğa itaat edilmemesi ya da ödevin yerine getirilmemesi durumunda ortaya çıkması muhtemel kötülüktür. Yaptırımın büyüklüğü ya da gerçekleşme ihtimalinin oranı önemli değildir. Yaptırım ne kadar büyük olursa ve gerçekleşme ihtimali ne kadar yüksek olursa, buyruğa itaat ihtimalinin de o kadar büyük olacağı doğru olabilir. Ancak yaptırımın şiddeti ve gerçekleşme olasılığının yüksekliği, yaptırımı belirleyen unsurlar değildir. En küçük miktardaki, en küçük gerçekleşme olasılığına sahip zarar, yaptırımın varlığı için gerekli ve yeterlidir.​
Bu çerçevede Austin, anayasa hukukunun ve uluslararası hukukun da varlığını tartışmaya açmıştır. Kurguladığı hukuk sistemi içerisinde yaptığı egemen tanımı, anayasa hukukunun kabul edeceği egemen üzerindeki anayasal sınırlamaları olanaksız kılmaktadır. Anayasal sınırlar, Austin'i göre, en iyi ihtimalle bir tavsiye niteliğinde olabilir, çünkü egemenin bu sözde kurallara uymaması durumunda yapılacak hiçbir şey yoktur. Aynı şekilde uluslararası hukukta da, ne bir egemen ne de yaptırımla desteklenmiş kurallar bulunmaktadır. Bir devlet uluslararası hukuk kuralları denilen kurallardan birini ihlal ettiğinde, bunun bedelini ödemek durumunda kalabilir ve diğer devletlerin tepkisini çekebilir. Uluslararası hukukun gereklerinden birini yerine getirmeyen bir devlete karşı herhangi bir devletin herhangi bir araçla zarar vermesi, bu devleti, uluslararası düzlemde belirli olmayan bir organdan çıkmış olan bir buyruğun uygulayıcısı durumuna getirmez; çünkü bu devlet, sözde yasanın uygulanması için yetkilendirilmiş bir organ değildir. Uluslararası bir gücün yokluğunda bu kurallara hukuk demek, gerçekçi bir yaklaşım olmayacaktır​
Austin'in hukuku, egemenin meşruiyetini ve koyduğu kuralların niteliğini tartışma konusu yapmaksızın tanımlaması pek çok düşünür tarafından eleştirilmiştir. Hukukun bazı ahlâkî ölçütleri yerine getirmesi gerektiğini savunan doğal hukukçular, hukukun sosyolojik ve psikolojik yönlerinin de hukuk araştırmasına dahil edilmesi gerektiğini savunan hukukî realizm taraftarları ve nihayet analitik pozitivizmin bu şeklinin eksikliklerini gidermeye çalışan Hart ve ardılları bu çerçevede düşünülebilir. Özellikle Hart, kendi hukuk düşüncesini analitik pozitivizm yönünde şekillendirirken, Austin'e en sert eleştirileri yönelten isim olmuştur.​
J. Austin, Lectures on Jurisprudence or the Philosophy of Positive Law, c. I, Robert Campbell tarafından gözden geçirilmiş ve düzenlenmiş beşinci baskının (1885) yeniden basımı, John Murray, Londra, 1940.​
J. Austin, Lectures on Jurisprudence or the Philo' sophy of Positive Law, c. U, Robert Campbell tarafından gözden geçirilmiş ve düzenlenmiş dördüncü baskı, John Murray, Londra, 1873.​
B. Bix, "John Austin", Stanford Encyclopedia of P/H7osop/ry,2001,http://plato.stanford.edu/entries/austin-john/#2 (19.02.02).​
M. D. Freeman, Lloyd's Introduction to Jurisprudence, Sweet & Maxwell, Londra, 2001.​
A. Güriz, Hukuk Felsefesi, Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi Yayınları, Ankara, 1996.​
W. Morrison, Jurisprudence: from the Greeks to post-modernism, Cavendish Pub., Londra, 1997.​
Felsefe Ansiklopedisi / Etik Yayınları​
Ayrıca, bkz., ANALİTİK HUKUK, HUKUK FELSEFESİ, HUKUKÎ POZİTİVİZM, POLİTİKA FELSEFESİ.​
 
Konuyu Başlatan Benzer Konular Forum Cevaplar Tarih
1000Fikir Filozoflar 0
1000Fikir Filozoflar 0
1000Fikir Filozoflar 0
1000Fikir Filozoflar 0
Piramit Filozoflar 0

Çevrimiçi Üyeler

Şu anda çevrimiçi üye yok.

Forum İstatistikleri

Konular
1,554
Mesajlar
2,334
Üyeler
24
Son Üye
Tabu
Üst