Yaşarken sadece üç roman yayınlamasına rağmen İskoç yazar James Joyce (1882–1941), Batı edebiyatında bir devrim yaratmıştır. Romanlarında ve kısa öykülerinde 20. yy yazarları üzerinde büyük etkisi olan yeni edebi teknikler kullanmıştır. Bu tekniklerle yazarlara karakterlerinin düşünce ve duygularını yansıtmak için yeni olanaklar sunmuştur.

Dublin’de doğan Joyce bir Cizvit okulunda eğitim gördü. Gençliğinde Katolikliği reddetmesine rağmen kilise ve onun İrlanda toplumu üzerindeki etkisi romanlarının önemli temalarından birini teşkil etmiştir. A Portrait of the Artist as a Young Man (Sanatçının Genç Bir Adam Olarak Portresi / 1916) isimli ilk romanı, başkahraman Stephen Dedalus’un baskıcı Katolik kültür içinde yetişmesini anlatır. Anlatılanlar büyük ölçüde Joyce’un kendi yaşam öyküsü ile paraleldir.

Otel hizmetçisi Nora Barnacle (1884–1951) ile ilk randevusuna henüz yazarlık kariyerinin başındayken 16 Haziran 1904 tarihinde gitti. İlişkileri hayatları boyunca devam edecekti. Tek bir günde geçen ikinci romanı Ulysses için ilk buluşma günlerinin tarihini seçerek o günü ölümsüzleştirdi. Ana karaktere adını veren Bloomsday olarak adlandırılan bu gün, Joyce meraklıları tarafından halen 16 Haziran’da kutlanmaktadır.

Ertesi yıl Joyce ve Nora, ailelerinden gizlice Avrupa’ya kaçmış ve İtalya’daki liman şehri Trieste’ye yerleşmişti. Çiftin iki çocukları oldu, ancak 1931 yılına kadar evlenmediler. Joyce, ailesinin geçimini İngilizce öğretmenliği yaparak sağlıyordu. Kısa hikayelerinin derlemesi olan Dubliners’i (Dublinliler) basabilmek için borç para alması gerekmişti. Kitap 1914 yılında basılabildi.

I. Dünya Savaşı’nın başlamasının ardından Joyce ve Barnacle, tarafsızlığını koruyan Zürih’e gittiler. Joyce burada daha sonra başyapıtı olarak kabul görecek romanı Ulysses üzerinde çalışmaya başladı. Bu dönemde sağlık sorunları yaşamış, glokom ve katarakt nedeniyle birkaç göz ameliyatı geçirmiştir. Romanını bu şartlar altında ancak 1922 yılında tamamlayabilmişti.

Yayınlanmasından kısa bir süre sonra roman, modern Batı edebiyatının en etkili eserlerinden biri olarak görülmeye başlandı. Kahramanı Leopold Bloom’un Dublin’de geçirdiği bir günü izleyen bin sayfalık romanda bilinç akışı tekniği kullanılmaktadır. Karakterlerin iç konuşmaları filtrelenmeksizin, noktalama ya da geleneksel anlatım teknikleri göz önünde bulundurulmaksızın yansıtılmaktadır. Joyce daha sonra Finnegans Wake (Finnegans Uyanışı / 1939) isimli bir eser yayınlamış, anlaşılması daha da zor olan bu yapıt akademi dışında nadiren okunabilmiştir.

Joyce II. Dünya Savaşı başlayınca İsviçre’ye dönmüş ve elli sekiz yaşında Zürih’te ölmüştür.

Ek Bilgiler

1- Ulysses ilk olarak Paris’te yayınlanmıştır. 1933’e kadar ABD’de yasaklı olan kitap, ancak federal yargıç John Monro Woolsey (1877–1945) kitabın müstehcen olmadığına karar verince basılabilmiştir.

2- Joyce’un biyografi yazarı Peter Costello’ya göre Leopold Bloom’un gerçek yaşamdaki karşılığı, yazarı Dublin’deki bir bar kavgasından kurtaran arkadaşı Alfred H. Hunter’dır.

3- “Dubliners”taki kısa hikayelerden biri olan “The Dead” (Ölüler) 1987 yılında yönetmen John Huston (1906–1987) tarafından beyaz perdeye aktarılmış ve yönetmenin kızı Anjelica Huston (1951–) başrolde oynamıştır.
 
Konuyu Başlatan Benzer Konular Forum Cevaplar Tarih
1000Fikir Filozoflar 0
Piramit Filozoflar 0
Piramit Savaşçılar ve Zalimler 0

Çevrimiçi Üyeler

Şu anda çevrimiçi üye yok.

Forum İstatistikleri

Konular
1,554
Mesajlar
2,334
Üyeler
24
Son Üye
Tabu
Üst