İsmayıl Hakkı Baltacıoğlu, (28. 2. 1886-1.4.1978) Cumhuriyet dönemi Türk düşüncesinin önemli isimlerindendir.​
Hayatı
İstanbul Cihangir'de doğdu. 1908'de Darülfünun Tabiiye Bölümü'nden mezun oldu. Öğrenciliği sırasında çeşitli kurumlarda küçük memurluklarda bulundu. 1910 yılında Eğitim Bakanlığı tarafından pedagoji ve elişi konularında incelemeler yapmak üzere Avrupa'ya gönderildi. İngiltere, Fransa, Almanya, Belçika gibi ülkelerde eğitim konularını içeren araştırmalar yaptı. 1913 yılında Darülmuallimin'de hoca iken, Edebiyat Fakültesi Terbiye Dersi Müderrisliği'ne atandı. 1916 yılında Darülfünun'da Usulü Tedris ve Tatbikat Dersleri ile İnas Darülfünunun'da Fenni Terbiye Derslerini vermeye başladı. Edebiyat Fakültesi'ndeki müderrisliği sırasında, 1918'de, Orta Öğretim Genel Müdürlüğü ve 1919'da da Teftiş Kurulu Genel Başkanlığı yaptı. Talim ve Terbiye Genel Sekreterliği, Yüksek Öğretim Genel Müdürlüğü, Milli Eğitim Bakanlığı Müşteşarlığı, 19201923 Edebiyat Fakültesi Dekanlığı, 1923-1925 Darülfünun Rektörlüğü görevlerinde bulundu. Eğitim sosyolojisi müderrisliği yanında Necmeddin Sadak'ın yerine sosyoloji, Mehmet İzzet'in yerine ahlâk müderrisliklerini yürüttü. 1929 yılında Gazi Terbiye Enstitüsü'nde Müdür Vekilliğine getirildi. Ancak bu kurumda düşündüğü reformlar Talim ve Terbiye Heyeti tarafından kabul edilmeyince, Haziran 1930'da görevinden ayrıldı. 1933 yılında yapılan Üniversite Reformu ile kadro dışı bırakıldı. 1941 yılında tekrar üniversiteye çağrıldı. Ankara Üniversitesi Dil ve TarihCoğrafya Fakültesi'nin ilk pedagoji profesörü oldu. 1943-1950 tarihleri arasında, sırası ile, Afyon ve Kırşehir milletvekili olarak CHP'den Türkiye Büyük Millet Meclisi'ne girdi. 1942-1957 yılları arasında TDK Terim Kolu Başkanlığı yaptı. 1950'den sonra emekli olmasına karşın, bilimsel çalışmalarını yaşamının sonuna kadar sürdürdü. Baltacıoğlu 1. 4. 1978'de Ankara'da, 92 yaşında, yaşama veda etti.​
1933'te üniversite dışında kalan Baltacıoğlu, 1934-1960 yılları arasında düşün hayatının en verimli dönemini yaşadı. Sosyolog, ideolog ve düşünür kimliği ile öne çıktı. "Resmî ideoloji"nin Batıcı, milliyetçi ve laik yanını daha yumuşatılmış bir dille açıklamayı üstlenen bir "Cumhuriyet aydını" olarak ünlendi. Ilımlılığı ve muhafazakârlığı onu 1950'li yılların en etkin düşünürleri arasına soktu.​
Baltacıoğlu, üniversiteden çıkarıldıktan sonra gazete/dergiciliğe yöneldi ve 1934'ten ölümüne kadar Yeni Adanı adlı gazete/dergiyi yayınladı. "Yeni Adam"la Cumhuriyet rejiminin amaçlarını, hedeflerini yorumlamaya çalıştı. Kemalist ideolojinin "yeni adam" tipini belirleme denemesinde bulundu. Kemalist ideolojinin merkez sağ muhafazakâr yorumu üzerinde derinleşti.​
"Eski düzene", Osmanlı'ya duyulan ideolojik tepki, "yeni düzen"e duyulan sempati ve savunma, "Yeni Adam"da da yansımasını buldu. "Yeni Adam"da milliyetçi, gelenekçi, laik, Batıcı, cumhuriyetçi, devrimci ve devletçi insan tipi çizildi. "Yeni Adam", toplum, birey, eğitim, edebiyat, sanat, mimari gibi gündelik hayatı içine alan tüm yaşam alanlarını şekillendirmek istedi. "Yeni Adam"; ulusal değerlere ve milli kimliğe sahip, toplumu, ulusu, devletinin kuralları ile bütünleşmiş, devrimleri benimsemiş, ülke ve dünya sorunları karşısında duyarlı, yeni gelişmeler ve oluşumların bilincinde olan yepyeni kimlikli biri olarak tanımlandı.​
Görüşleri
Baltacıoğlu, ömrünü, Cumhuriyet rejiminin temel ilkelerine uygun yeniliklerin Türk toplumu tarafından kabul edilmesine, ulusal değerlerin yaratılmasına adadı. Cumhuriyet'le birlikte ortaya konulan yeni ulus-devlet anlayışının gereksinim duyduğu yeni kimliğin içerisini doldurmaya çalıştı.​
Baltacıoğlu çok yönlü bir bilim, düşün ve eylem insanıdır. Türkiye'nin temel sorunları karşısında fikir üretebilen bir eğitimci, sosyolog, düşünür, edebiyatçı, sanatçı, bahçıvan, duvar ustası, marangoz, hikaye-roman-piyes yazarı ve yönetmendir. Yeni Adanı'ıD. 363. sayısında yer alan ve kendisini anlatan ifadeleri ile, "bu adam -kendine görehattattı, ressamdı, mimardı, dekoratördü, aktördü, hatipti, psikologtu, pedagogtu, sosyologtu, filozoftu, müellifti."​
Baltacıoğlu her şeyden önce bir eğitimcidir ve eğitimciliği ile tanınır. Ancak eğitimciliğinin ilk yıllarında Osmanlı eğitim politikasını belirleyen Osmanlıcı, bireyci ve kozmopolit anlayışın karşısmdadır. Toplumcu ve yerinden öğretimden yana olan Baltacıoğlu, ezbere dayalı eğitim sistemi karşısında, uygulamaya ve uygulamalı öğrenmeye dönük bir eğitim anlayışından yanadır. Eğitimde böyle bir anlayışa sahip olan Baltacıoğlu, psikoloji ile sosyolojiyi uzlaştırma çabasında olmuştur.​
Baltacıoğlu, Türk eğitimine katkıları açısından hiçbir Türk eğitimcisi ile kıyaslanamayacak kadar ileride, önemli olan bir isimdir. Hilmi Ziya Ülken'e göre, Baltacıoğlu 1910'dan sonra dersleri, konferansları, yazıları ve pedagoji sergileriyle aralıksız çalışmış, yeni eğitim ve öğretimin temellerini atma bakımından Türkiye'de Sah Bey'den sonra en büyük görevi yerine getirmiştir. Türk okullarında 1910'dan itibaren elişi, resim, hatiplik, tiyatro, açık hava kültürü adına ne yapılmışsa ilk adımları Baltacıoğlu atmıştır.​
Baltacıoğlu'na göre toplum önce sosyolojik yöntemlerle ele alınmalı, sonra da o toplumun bireyi, psikoloji, biyoloji, psikanaliz ve benzeri bilimlerin yöntemleriyle incelenmelidir. Bu inceleme ile milli eğitimin temel özellikleri belirlenecek, bu anlayış üzerine kurulan eğitim sistemi ile milli insan, milli kültür idealine göre yetiştirilecektir. Eğitim, bireyle toplum, psikoloji ile sosyoloji arasında denge kurmalıdır. İnsan nasıl anlamlandırılır ve ele alınırsa, eğitim de ona göre kurulur. Yeni rejimin, yeni eğitim anlayışının amacı, cumhuriyetçi, milliyetçi, halkçı, devletçi, laik ve devrimci Türk şahsiyetleri yetiştirmektir. Sosyoloji ile psikolojinin birlikte oluşturdukları sosyal insan tipi, bir yani ile toplumsal konulara duyarlı ve topluma dönük, diğer yani ile milliyetçi, laik, Atatürkçü ve Batıcıdır. Bu eğitim anlayışı ile Batı tekniğini kavrayan, rasyonelliği sonuna kadar benimseyen, mistizme yönelmeyen, teori ile pratiği birleştiren bireylere sahip olmak mümkün olacaktır.​
Eğitimin görevi, çocuğu içinde yaşayacağı toplumun dinsel, ahlâksal, sanatsal ve felsefî değerlerini vermektir: Geleneğe dayanmayan eğitim milli olamaz. Gelenekten kopan kültür soysuzlaşır. Çağdaş özelliklere sahip, yaratıcı, atom devrine yakışan insanı, yaratıcı Türk'ü yetiştiren yaratıcı insan yetiştirmek zorundayız.​
Kara Avrupası eğitim anlayışı yerine İngiliz eğitim sistemine daha yakın duran, "benim aradığım pedagoji, atom devrine yakışan yaratıcı insanı, yaratıcı Türk'ü yetiştiren yaratıcı pedagojidir", diyen Baltacıoğlu, bu bağlamda, teorik eğitimden çok uygulamalı eğitimi savunur. Eğitimin amacı sosyal kişilikler yetiştirmektir.​
Baltacıoğlu, sosyoloji alanında Emile? Durkheim ve Ziya Gökalp, eğitim alanında J. J. Rousseau, felsefe alanında Henri Bergson, psikoloji alanında G. Le Bon'dan ağırlıklı olarak etkilenmiştir. Ancak bu isimleri aynen tekrarlamamış, Türkiye koşulları içinde, farklı düşüncelerini de ortaya koymuştur. Baltacıoğlu, Durkheim okulunun Türkiye'de Gökalp'ten sonra gelen önemli temsilcilerden biridir. Görüşlerini şekillendiren bu isimlerden sonra hayran olduğu ve Türk gençlerinin de yetişmeleri sırasında ömek almalarını istediği kişiliklerse Atatürk ve İnönü'dür.​
Baltacıoğlu, sosyolojide Durkheim-Gökalp ekolüne mensuptur. Sosyoloji çalışmalarında yapısal-fonksiyonalizmi de yakından etkileyen Durkheim'in pozitivist sosyoloji anlayışını benimsemiştir. Baltacıoğlu, ComteDurkheim okulu üyesi olarak, bir anlamda, düzen içerisinde ilerlemeden yanadır. AntiMarksist bir sosyolog olan Baltacıoğlu, Durkheim pozitivizmi ile Bergson metafiziğini uzlaştırmayı deneyen bir düşün adamıdır. Sosyal olguları din, ahlâk, sanat, bilim, ekonomi şeklinde sıralayan Baltacıoğlu, bu sıralamada ekonomiye en altta, dine en üstte yer verir. Hem Gökalp'te ve hem de Baltacıoğlu'nda din, dil, sanat milliyetin yaratıcı unsurları, sosyoloji anlayışlarının temelidir.​
Durkheim'in sosyolojik görüşlerinden hareket eden Baltacıoğlu'na göre, din, dil ve sanat toplumların oluşmasında ayrı bir yere sahiptir. Toplumsal kurum ve olayları şekillendiren bu üç kuvvet, bilinen en ilkel toplumlarda bile vardır. Yeryüzündeki toplumlar dinsiz, dilsiz, sanalsız olmadığı gibi, bunlarsız bilim, ekonomi, teknik, kültürel kalkınma, uygarlık alanında ilerleme olmaz.​
Zaman zaman Durkheim ekolünden ayrılarak, birey ve topluma aynı ölçüde yer veren Baltacıoğlu, çoğunlukla Durkheim'in görüşlerini tekrarlar. Örneğin, toplumların kabile, aşiret, derebeylik, site ve millet şeklinde ilerlediklerini; toplumsal işbölümünün nüfus yoğunluğuna bağlı olduğu, toplumsal işbölümünün gelişmesinin uygarlığı ileri götüreceği görüşündedir: Bir toplumda iş bölümü ne kadar ileri giderse medeniyet de o kadar ileri gitmiş demektir. Ulusların kalkınması, şehirlerin oluşması, endüstrinin doğması, sosyal işbölümünün artması, hatta demokrasi rejiminin yerleşmesi, hep nüfusun çoğalmasından, sıklaşmasından ileri gelen oluşlardır.​
Baltacıoğlu'nu Gökalp'le birleştiren en önemli düşünsel yakınlık, kültür-uygarlık tanımı ve ayırımında görülür. Baltacıoğlu da Ziya Gökalp gibi Batıdan kültür değil, medeniyet almamız gerektiğini belirtir. Batı kültürü ile medeniyeti aynı şey değildir. Birini alınca diğerini de almak gerekmez. Kültürle ilgili yargıların dış âlemle hiçbir ilgisi yoktur. Bunlar iç âlemle, duyunçla, bilinçaltı ile ilintili olan değer yargılarıdır. Kültür bir millete özgüdür, millidir; medeniyet milletlerarasıdır. Kültür doğar; fakat medeniyet öğrenilebilir, kurulabilir, alınabilir.​
Kültürün değişmeyen yanını gelenek kavramı ile tanımlayan Baltacıoğlu, ulusu ulus yapan değişmez karakterin gelenek olduğunu belirtir. Gelenek, toplumun tarih boyunca değişmeyen değer yargılarıdır. Kültür zamanla değişse de gelenek, binlerce yıl değişmeden bir milletin temel özelliklerini saklar. Gelenek, kültürün sabit parçası, belkemiğidir. Milleti millet yapan şey, öz, esas, gelenektir. Dini, dili, sanatı, hukuku, ahlâkı bir olanların ulus olma nedeni din, dil, sanat, hukuk, ahlâk geleneklerinin de bir olmasıdır.​
İsmayıl Hakkı Baltacıoğlu, II. Meşrutiyet aydının çoğu ortak özelliklerine sahiptir. II. Meşrutiyet aydınlarının genel özelliklerinden biri milliyetçiliktir. Baltacıoğlu da, dönem koşulları içerisinde milliyetçi, toplumcu, halkçıdır. İttihat ve Terakki iktidarının eğitim alanındaki uygulayıcısıdır. O, milliyetçilik anlayışını yaşamı boyunca sürdürmüştür. 1910'lu yıllarda İttihatçı çizgiye yakın duran Baltacıoğlu, özellikle 1940'11 yıllardan itibaren kaleme aldığı eserlerinde Cumhuriyetin milliyetçi, Batıcı, laik birey oluşturma programına bağlı kalmış ve bu kapsamda Türke Doğru, Batıya Doğru, Halkın Evi adlı eserlerini kaleme almıştır.​
Baltacıoğlu'nu Kemalist milliyetçilikten ayıran tek ve en önemli özellik, milliyetçiği dinden ayrı olarak ele almamasıdır. Ona göre, din kişiliği ile milliyet kişiliği birleşmiştir. Din kişiliği ile milliyet kişiliğini ayrı ayrı düşünmek anlamsızdır. Çünkü din kişiliği dışında milliyet, milliyet kişiliği dışında din kişiliği olamaz. Avrupalıların kiliseye gösterdiği saygı, milliyet şuurundan gelmektedir. Batıdaki en azılı milliyetçiler kilise adamlarıdır. O nedenle dinsiz milliyetçi olmaz. Milli kişiliğin birinci özü milliyetçilik-Türklük, ikinci özü dindir. İslâmiyette milliyet yoktur düşüncesi yanlıştır. Milli kişiliğin üçüncü özü ise sanattır. Her milletin kendine göre bir sanat anlayışı, bir güzellik kavrayışı vardır.​
Her toplumun dili ve sanatı olduğu gibi bir de dini bulunur. Dine karşı yan çizme, savsaklama hareketi olamaz. Böyle bir hareket olması halinde büyük tepkilere yol açar ve tabiatta oluşan boşluklar başka güçler tarafından doldurulur. Laiklik dine karşı yan çizmek, laik devlet din işlerini başıboş bırakmak demek değildir. Laik devletin bu alanda yapacağı iki şey vardır; birincisi, gerçek din adamlarını, din bilginlerini yetiştirmek, ikincisi, Kur'an'ı ana dilimize doğru olarak çevirtmektir.​
1930-1940'lar Türkiye'sinin en belirgin özelliği, milliyetçiliğe ve Batıcılığa yapılan vurgudur. Bu bağlamda, Batıcılığın dönülemez ve dönülmemesi gereken bir yol olduğu vurgulanmaktadır. Resmî ideoloji bağlamında ortaya çıkan bu açılımda, Baltacıoğlu'nun yeri, biraz daha muhafazakâr bir çizgidir. Bu çizginin içerisinde, milliyetçilik ve Batıcılık, din ile birlikte yer almaktadır. Kültürel milliyetçiliğe ve toplumsal anlamda dine önem veren bir düşünür olarak Baltacıoğlu, Batı tipi toplum ve birey yaratmanın yolunun milliyetçiliğe yönelmekten geçtiğini belirtir. Buna göre, yaşamın her alanındaki toplumsal dönüşümü "Türke doğru" yönlendirmek gerekmektedir. Gökalp gibi, Baltacıoğlu da, Türkiye Cumhuriyeti'nde yaşayan insanları "Türkleşmiş", "millileşmiş", "teba"dan "vatandaşlık bilincine varmış kitleler olarak görmek istemektedir.​
Bir toplumun birliği din, dil ve sanattan oluşur. Milli kişiliğin birinci özü dil, ikinci özü din, üçüncü özü sanattır. Türk milli kimliği ve kişiliğinin gerçekleşmesi için mutlaka ve mutlaka din, dil, sanat alanlarında reform yapmak gerekmektedir. Baltacıoğlu'nun düşün anlayışı, Türk milli kimliğini oluşturmada köy enstitülerine ve halkevlerine de önemli görevler yüklemektedir.​
Baltacıoğlu Batıcı, laik, milliyetçi, Türkçü kısaca ulusçudur. Baltacıoğlu'nun milliyetçilik anlayışı faşizme, ırkçılığa uzaktır. O, Gökalp gibi, ırkçılığı şiddetle eleştirir. Irk, biyolojik bir gerçek, hayvanı bir olgudur. Millet ise sosyal ve kültürel bir gerçekliktir. Milletin taşıyıcısı ırk değil, toplumsal gelenektir.​
Baltacıoğlu Cumhuriyet ilkelerinin savunucusudur. Bu anlamda milliyetçi, cumhuriyetçi, laik, devrimci, halkçı ve devletçidir. Baltacıoğlu, bu ilkelerin bir tanesini alarak onun üzerinde derinleşmemiş ya da Atatürk'ün bu ilkelere yüklediği anlamların çok ötesinde bir niyet ve eylem içerisinde olmamıştır. Aksine altı ilkenin birbirinden ayrılamayacak bir bütünü teşkil ettiklerini, dolayısı ile bazılarını reddetmek ve bazılarını kabul etmek gibi bir seçeneğin bulunmadığını belirtmiştir.​
Baltacıoğlu'nun milliyetçilik ve ulusal devletle ilgili görüşlerini, Batılılaşma ile ilgili düşünceleri tamamlamaktadır. Batı, medeniyeti temsil etmektedir. Medeniyet işi her şeyden önce akıl ve yöntem işidir. Batıya gitmek başka, bunu doğru olarak yapabilmek başkadır. Avrupalılaşmanın ne olduğunu Batılı kafayla, Batılı yöntemlerle anlamaya çalışmalıyız. Avrupalılaşmayı kültür değiştirme, gelenek değiştirme süreci olarak düşünmek doğru değildir. Medeniyet ulusal olmayıp uluslararasıdır. Avrupa medeniyeti deyince, Avrupa'da bu medeniyet öbeğine giren uluslarda ortaklaşa olan teknikleri anlamamız gerekir. Medeniyet teknikten ibarettir. Avrupalılaşmak Batı medeniyetine gitmek demektir. Batı medeniyetine gitmek ise Batı tekniğine gitmek demektir. Öyle ise, "Batıya Doğru" parolasının doğru anlamı, "Batı tekniğine doğrudur.​
Toplumsal yapının temeline dini yerleştiren Baltacıoğlu, milliyetçilikte olduğu gibi kalkınmada da dine büyük bir yer verir. Ona göre dinsiz milliyetçilik olamayacağı gibi, dinsiz kalkınma da olamaz. Bu, Avrupa'da böyle olmuş, Türkiye'de de böyle olacaktır. Batı toplumları dinsel alanda gerçekleştirdikleri reformlarla demokrasi aşamasına ulaşmışlardır. Kalkınmak için, dinde reform yapmak ve dini "yeni rejim"in ilkeleriyle uyumlu hale getirmek gerekmektedir. Ulusal devletin, ulusal kalkınmanın kaynağı politika değil reformdur.​
Baltacıoğlu'na göre, kalkınmanın yasalarını sosyoloji bulup ortaya çıkaracaktır. Kalkınmanın birinci ilkesi gelenekler, ikinci ilkesi nüfus yoğunluğu, üçüncü ilkesi eğitimdir. Eğitimin görevi toplumun istediği adamı yetiştirmektir. Kalkınmanın ön koşulu ise mekanik dayanışmanın geçerli olduğu toplum yapısından organik dayanışmanın geçerli olduğu toplum yapısına geçmek, Batılı toplumlara benzemektir. Din, dil ve sanat alanlarında reform yapılmadan kalkınma değil, kımıldamak bile mümkün değildir.​
Baltacıoğlu, diğer özellikleri yanında, sanatın hemen hemen her dalı ile uğraşmış ve birçok roman, piyes, sahne eserleri kaleme almıştır. Ayrıca, Baltacıoğlu yaşamı boyunca uğraş verdiği her alanda hem teori yapmış, hem de bu teorik konuların pratik uygulamalarını yürütmüştür. Bu bağlamda, Baltacıoğlu, düşüncelerini gerçek hayatta uygulamak isteyen bir eylem adamı olmuştur.​
Sanata "sanat sanat içindir" tezi ile değil, "sanat toplum içindir" tezi ile yaklaşan Baltacıoğlu'na göre, sanat eserinin kökenini toplumla açıklamak keyfî ve temelsiz bir şey değildir. Sanat eserinin din, ahlâk, iktisat gibi bütün toplumsal olaylarla temel bir ilişki içerisinde olması, onun toplumsal olmasının kanıtıdır. Sanat ve edebiyatın hemen hemen her dalı ile uğraşan Baltacıoğlu, sanatta, edebiyatta, tiyatroda da Türke doğru ve Batıya doğru tezini savunmuştur. Sanatta Batı tekniğini alarak Türk'ün kültür özü ile yoğurmak gerekir. Ancak bu şekilde özgün ve çağdaş sanat eserleri üretilebilir. O zaman sanat dalları hem modern hem de milli olacaktır. Her alanda teknik alınarak Türk tarzı ile kaynaştırmak gerekir. Vicdan kaynaklı olan her şey Türk, akıl kaynaklı olan her şey de Avrupa'ya doğru olmalıdır.​
Baltacıoğlu, genelde muhafazakâr bir tutum içerisinde olmasına karşın, dil konusunda ilericidir. Örneğin, 1950'ler ortamında, düşünsel olarak yaklaştığı ve bazı görüşlerini paylaştığı kimi arkadaşları Türk Dil Kurumu'nun Türk Dil Kurultay'ları karşısında Türk Dil Kongreleri toplarken, o Türk Dil Kurumu'nun aktif bir üyesi olarak çalışmış, kol başkanlığı yapmış ve yazılarında bugün bile kullanılmayan öz Türkçe kelimelere yer vermiştir. Bu yani ile Baltacıoğlu, Türk dil devriminin de ödünsüz savunucusu ve Türke doğru tezinin takipçisidir.​
Eğitim alanında modem, Batıcı, laik ve milliyetçi Türk kimliği yaratma çabası içerisinde olan Baltacıoğlu, Cumhuriyet ideolojisinin üç önemli dayanağı; milliyetçilik, Batıcılık ve laikliğin tipik temsilcilerindendir. Pozitivist olmasına karşın, Baltacıoğlu'nun bu ideolojiden belirli sapmalar göstermesi, sadece toplumsal değişmeyi dinle açıklamaya çalışan görüşlerinde ortaya çıkmaktadır ki, bu görüşlerin uzantısı da, Durkheim sosyolojisinde bulunmaktadır. Bu bağlamda Baltacıoğlu, "ilerici" ve "muhafazakâr" düşünceleri birbirine bağlayan, rejimin sağında ve solunda bulunan, aynı açılımın iki cephenin birleştiği noktadadır.​
Eserleri: Eğitimci ve sosyolog İsmayıl Hakkı Baltacıoğlu, eğitim, sosyoloji, felsefe, din, edebiyat, sanat, tiyatro, biyografi, çocuk yazm alanları başta olmak üzere, 100'ün üzerinde kitap, 1400'ün üzerinde makale kaleme aldı. Daha çok Yeni Adam, Din Yolu, Türk Düşüncesi, Ulus gibi süreli yayın organları yazıları ile düşüncelerini kamuoyu ile paylaşan Baltacıoğlu, 70'in üzerinde dergi ve gazeteye yazı yazdı.​
1910'larda eğitim konularına ağırlık veren Baltacıoğlu, çeşitli derslerin öğretimi üzerine çalışmalar yürütmüş, Talim ve Terbiyede İnkılap, Mekntib-i İptidaiyyede Hendesenin Usul-i Tedrisi, Terbiye ve İman, Coğrafyanın Usul-i Tedrisi, Terbiye-i Avam, Eşya Derslerinin Usul-i Tedrisi, El İşlerinin Usul-i Tedrisi, Resmin Usul-i Tedrisi, Yazının Usul-i Tedrisi gibi eserler kaleme almıştır. Eğilim alanındaki bu ve benzeri çalışmalarını yaşamı boyunca farklı eserlerle sürdüren ve bağlamda Rüyamdaki Okullar, Toplu Tedris, İçtimai Mektep adlı eğitim içerikli kitaplara da imza atan Baltacıoğlu'nun başlıca eserlerden birkaçı şunlardır: Umumi Pedagoji (1930), Demokrasi ve Sanat (1931), Resim ve Terbiye (1932), Tarih ve Terbiye (1932), Sanat (1934), Felsefe (1938), Sosyoloji (1939), Türke Doğru (1943), Batıya Doğru (1945), Halkın Evi (1950), Türk Sanat Gelenekleri (1957), Adam Hasıl Yetişir Hasıl Yetiştirilir (1964), Pedagojide İhtilal (1965), Türk Milliyeti (1965), Ziya Gökalp (1966), Kültürce Kalkınmanın Sosyal Şartları (1967), Türk Plastik Sanatları (1971), Atatürk: Yetişmesi, Kişiliği, Devrimler (1973).​
İ. H. BALTACIOĞLU, Hayatım (Yayına Hazırlayan: Ali Y. Baltacıoğlu), Dünya Yayıncılık, İstanbul, 1998; T. BALTACIOĞLU, Yeni Adam Günleri, YKY Yayınları, İstanbul, 1998; Η. B. KAÇMAZOĞLU, Türk Sosyoloji Tarihi Üzerine Araştırmalar, Birey Yayınları, İstanbul, 1999; N. TOZLU, Ismayıl Hakkı Baltacıoğlu’nun Eğitim Sistemi Üzerine Bir Araştırma, Milli Eğitim Bakanlığı Yayınları, İstanbul, 1989; Η. Z. ÜLKEN, Türkiye'de Çağdaş Düşünce Tarihi, 2. Baskı, Ülken Yayınları, İstanbul, 1979.​
Felsefe Ansiklopedisi / Etik Yayınları​
Ayrıca bkz., BATICILIK, BATILILAŞMA, CUMHURİYET DÖNEMİ TÜRK DÜŞÜNCESİ, MİLLİYETÇİLİK, POZİTİVİZM.​
 

Çevrimiçi Üyeler

Şu anda çevrimiçi üye yok.

Forum İstatistikleri

Konular
1,554
Mesajlar
2,334
Üyeler
24
Son Üye
Tabu
Üst