1000Fikir

Yönetici
Yönetici
Mesajlar
1,941
Bir hükümlü, hakkında tayin olunan cezanın infazı esnasında farklı gerekçelerle bir ceza infaz kurumundan başka bir ceza infaz kurumuna nakledilebilir. Bu nakil işlemi temel olarak basit bir işlem gibi görünse de özellikle hükümlü açısından doğması muhtemel birtakım sakıncaların önceden tespit edilerek göz önünde bulundurulmasını gerektiren hassas bir süreçtir. Şüphesiz ki burada öncelikle naklin gerekçesi önem arz edecektir. Zira bir hükümlünün başka bir ceza infaz kurumuna nakli, disiplin gerekçeleriyle olabileceği gibi sağlık gerekçesiyle veya hükümlü sayısının çokluğu gerekçesiyle de gerçekleştirilebilir. Hükümlü, nakil esnasında kendisinin topluma karşı afişe edilmesini önleyecek birtakım tedbirlerin alınmasını talep edebilir. Burada sözü edilen nakil işlemi ilk bakışta ülke içi ceza infaz kurumlarını kapsıyor gibi görünse de aynı zamanda uluslararası iş birliklerinin neticesinde hükümlünün bir ülkeden başka bir ülkeye nakli de bu yine sıkı kurallar çerçevesinde belirlenmiş bir süreçtir.​
Bunun dışında bu ünitede üzerinde durulacak bir başka husus da cezanın infazının gevşetilmesidir. Önceki ünitelerde sıklıkla bahsedildiği üzere bir cezanın infazı sadece toplumsal bir öç alma duygusuyla değil, suç işleyen kişilerin hâlen toplumun bir parçası olduğu gerçeğinden hareketle toplumsal yaşam bakımından sakıncalı birtakım özellikleri gidererek ceza infaz kurumlarında kişilerin yeniden topluma kazandırılması amacına uygun olmalıdır. Bu anlamda hükümlünün infaz sürecindeki tutum ve davranışlarının uygunluğu da göz önünde bulundurularak toplumsal yaşamdan kopmaması adına infaz koşullarının gevşetilmesi mümkündür. Bunun yanında özellikle CGTİHK’da belirtilen bazı hâllerde cezanın infazına ara verileceği ve daha sonra infazın kaldığı yerden devam edeceği, erteleme ve koşullu salıverme kurumları da yine hükümlünün bir insan olarak toplumun bir parçası olduğu gerçeğinden hareketle getirilmiş bir imkân olarak değerlendirilmelidir.​
HÜKÜMLÜLERİN NAKLİ
Nakil, hükümlünün bir infaz kurumundan diğer bir infaz kurumuna götürülmesi olarak tanımlanabilir. Bu anlamda nakil ile sevk arasındaki farka da değinilmelidir. Sevk, tutuklu ve hükümlülerin duruşma, savcılık soruşturması, hastalık veya sınav gibi nedenlerle geçici olarak infaz kurumu dışına çıkarılması ve görev bitiminde infaz kurumuna teslim edilmesidir. Görüldüğü üzere nakil, sevke nazaran süreklilik özelliği taşımaktadır.​
Hükümlüler, kendi istekleri veya toplu sevk, disiplin, asayiş ve güvenlik, hastalık, eğitim, öğretim, suç ve yargılama yeri nedenleriyle başka bir kuruma nakledilebilir. (CGTİHK m.53/1).​
Hükümlü, nakilden önce aranır ve kurum hekimine, yoksa diğer bir resmî hekime muayene ettirilir; muayene sonucu yola çıkarılamayacağı anlaşılanlar, kurumun en üst amirince derhâl resmî bir sağlık kuruluşuna sevk edilir. Mazeretinin, biri hastalığın uzmanı olmak üzere en az iki uzman hekimin imzaladığı ve hastane başhekiminin onayladığı resmî rapor ile belgelenmesi hâlinde nakil, mazeret ortadan kalkıncaya kadar geri bırakılır ve durum Adalet Bakanlığına bildirilir (CGTİHK m.53/2).​
Burada üzerinde durulması gereken bir başka husus, bazı hükümlü veya tutukluların geçici süreyle infaz kurumundan alınabilmesine olanak sağlanmış olmasıdır. Gerçekten 25.5.2005 tarih ve 5351 sayılı Kanunla CGTİHK m.92’ye ikinci fıkra olarak şu düzenleme eklenmiştir: “5271 sayılı Kanunun 250 nci maddesinin birinci fıkrasında yer alan suçlarla ilgili olarak alınan bilgilerin doğruluğunun araştırılması bakımından zorunlu görülen hallerde, hükümlü veya tutuklular, rızaları alınmak koşuluyla, ilgili makamın ve Cumhuriyet Başsavcılığının talebi üzerine hâkim kararı ile geçici sürelerle ceza infaz kurumundan alınabilirler. Bu süreler, hükümlü veya tutuklu dinlendikten sonra işin niteliğine göre, her defasında dört günü ve hiçbir surette onbeş günü geçmemek üzere hâkim tarafından tayin olunur ve bu süre hükümlülük ve tutuklulukta geçmiş sayılır. Ceza infaz kurumundan ayrılış ve dönüşlerinde hükümlü veya tutuklunun sağlık durumu doktor raporu ile tespit edilir. Yer gösterme sırasında yapılan işlemlere ilişkin belgelerin bir örneği ilgilinin dosyasında muhafaza edilmek üzere Cumhuriyet Başsavcılığına gönderilir”.​
KİTAP: Hükümlülerin nakli konusunda ayrıntılı teorik ve uygulamalı bilgi için bkz. Ergin Ergül, Teori ve Uygulamada Suçluların İadesi ve Hükümlülerin Nakli, Yetkin Yayınevi, Ankara 2003.
Görüldüğü üzere burada sevk ya da nakil kavramına girmeyen tamamen kendine özgü bir durum söz konusudur.​
Çeşitleri

Kendi İstekleri ile Nakil (CGTİHK m.54)

Hükümlüler, kendi istekleri ile bulundukları kurumdan başka kurumlara nakledilebilir. Bunun için;​
a. Gitmek istedikleri kurumlardan durumlarına uygun en az üç yeri belirten bir dilekçe vermeleri,​
b. Nakil giderlerini peşin olarak ödemeyi kabul etmeleri,​
c. Koşullu salıverilmelerine beş aydan az süre kalmamış olması,​
d. İyi hâl göstermeleri, disiplin cezası almamış veya kaldırılmış olması,​
e. İstekte bulunulan kurumda yer, kapsama gücü ve sınıfının uygun bulunması ve tutukevi olmaması,​
f. Mahkûmiyet sürelerine uygun hükümlülerin barındırıldığı bir kurum olması,​
g. Daha önce disiplin nedeniyle ayrılmak zorunda kaldıkları kurum olmaması, gerekir.​
Çocuk hükümlüler bakımından (b) bendi uygulanmaz.​
Kendi istekleriyle nakledilen hükümlüler nakledildikleri kurumlarda, eğitim öğretim veya hastalık nedeniyle nakil hariç, bir yıl kalmak zorundadır. Çocuklar bakımından bu süre altı ay olarak uygulanır.​
Disiplin Nedeniyle Nakil (CGTİHK m.55)
Hükümlünün, hücreye koyma cezasını gerektiren eylemlerde bulunması hâlinde kurum yönetimince hakkında disiplin işlemi yapılır ve kurum en üst amirinin istemi üzerine Bakanlıkça başka kurumlara nakledilebilir. Disiplin cezaları yeni kurumlarda çektirilir. Bu hükümlüler nakledildikleri kurumlarda mahkeme kararı, kurum güvenliği, can güvenliği veya hastalık sebepleriyle nakil hariç, altı ay kalmak zorundadır.​
Zorunlu Nedenlerle Nakil (CGTİHK m.56)
Kurumların elverişsiz ve yetersiz kalması, kapsama gücünün aşılması, kullanılamaz hâle gelmesi, asayiş, güvenlik, doğal afet, yangın ve büyük onarım gibi zorunlu nedenlerle başka kurumlara nakledilmeleri gerekli görülen hükümlüler, yargı çevresi dışında Adalet Bakanlığınca belirlenen ve konumlarına uygun olan diğer kurumlara nakledilebilirler.​
Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesinin Üye Devletlere Ömür Boyu Hapis ve Diğer Uzun Süreli Cezalara Mahkûm Olanların Cezaevi İdaresine Yönetimi Hakkında R (200) 23 Sayılı Tavsiye Kararı
Ek 19.a. Cezaevi rejimi değişen güvenlik ihtiyaçlarına esnek tepkiler verebilmeyi sağlayacak şekilde düzenmelidir.​
Ek 19.b. Mahkûmların belirli cezaevlerine veya cezaevi bölümlerine yerleştirilmeleri kapsamlı bir risk ve ihtiyaç değerlendirmesi temelinde yapılmalı ve mahkûmların ihtihaçları da göz önünde bulundurularak, arz ettikleri riski muhtemelen azaltacak ortamlara yerleştirilmelerinin önemi hatırda tutulmalıdır.​
Burada önemli olan, söz konusu hâllerin kötüye kullanılarak keyfi nakle gerekçe oluşturmamasıdır.​
Hastalık Nedeniyle Nakil (CGTİHK m.57)
Hastaneye sevki zorunlu görülen hükümlü, bulunduğu yere en yakın tam teşekküllü Devlet veya üniversite hastanesinin hükümlü koğuşuna yatırılır.​
Bu hastanelere gönderilen hükümlülerin başka yerlerdeki hastanelere sevki, sağlık kurulu raporuyla acil ve yaşamsal tehlikesi bulunması hâlinde varsa biri hastalığın uzmanı olmak üzere iki uzman hekim tarafından verilip, başhekim tarafından onaylanan ve hastalığın sebebi, tedavinin hangi sebeple bulunduğu hastanede gerçekleştirilemediği, hastaya nerede ve ne tür bir tedavi gerektiğini açıkça belirten bir raporla mümkündür. Bu durumda da en yakın ve hükümlü koğuşu bulunan Devlet veya üniversite hastaneleri tercih edilir.​
Hükümlünün bu hastanelerde kontrol ve tedavisinin devam edip etmeyeceğinin sağlık kurulu raporuyla belgelendirilmesi gerekir aksi hâlde hükümlü ait olduğu kuruma iade edilir.​
Hükümlü, acil hâller dışında özel sağlık kuruluşlarında tedavi edilemez. Acil hâllerin varlığı hâlinde Adalet Bakanlığına bilgi verilir.​
Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesinin Üye Devletlere Avrupa Cezaevi Kuralları Hakkında REC (2006) 2 Sayılı Tavsiye Kararı
Sağlık Bakımının Temini​
46.1. Uzman tedavisine gerek duyan hasta mahpuslar, bu hastalığının tedavisinin cezaevinde yapılmasının mümkün olmaması halinde uzman kurumlara veya sivil hastanelere nakledilmelidir.​
46.2. Cezaevi servisinin kendisine ait hastane tesislerinin olması halinde bu hastane ilgili mahpusların uygun bakım ve tadavilerini sağlamak için yeterli personele sahip olmalı ve yeterince donatılmış olmalıdır.​
Hükümlü, sağlık nedenleriyle bulunduğu kurumda kalmasının uygun olmadığı, kurum hekiminin önerisi ve en üst amirinin isteği üzerine alınacak sağlık kurulu raporuyla belirlendiği takdirde, başka kurumlara nakledilebilir.​
Nakillerde Alınacak Tedbirler
Hükümlülerin kuruma veya başka bir yere götürülüp getirilmesi sırasında, halkla bir araya gelmelerine ve başkaları tarafından görülmelerine engel olacak tedbirler alınır (CGTİHK m.58/1).​
DİKKAT: Hükümlü, havalandırma ve ışık durumu yetersiz araçlarla eziyet verici veya onur kırıcı şekilde nakledilemez. Nakil sırasında alınacak tedbirler, hükümlünün firarını önleyici ve yukarıdaki fıkrada yazılı engelleri gerçekleştirici sınırları aşamaz, birbirleriyle ve görevlilerle herhangi bir tartışmaya girmelerini engelleyici boyutları geçemez.
Çocuk eğitimevlerine nakiller kurum görevlisinin nezaretinde yapılır. Açık ceza infaz kurumlarına nakiller ise kurum görevlisi olmaksızın yapılır. Bu hâlde hükümlünün, aynı il sınırları içinde bulunan ceza infaz kurumları arasındaki nakillerde aynı gün içinde; farklı illerde bulunan ceza infaz kurumları arasındaki nakillerde ise kurum amirinin kırksekiz saati geçmeyecek şekilde belirleyeceği süre içinde, nakledildiği açık ceza infaz kurumuna giriş yapması gerekir. Belirlenen sürelerde açık ceza infaz kurumuna giriş yapmayan hükümlüler hakkında 97 nci madde hükümleri uygulanır (CGTİHK m.58/3). Buna göre, izinden dönmeyen veya iki günden fazla bir süre geçtikten sonra dönen hükümlüler hakkında Türk Ceza Kanunu’nun 292’nci ve izleyen maddelerinde yazılı hükümler uygulanır. İzin süresini iki gün veya daha az bir süre geçiren hükümlüler hakkında disiplin işlemi yapılır. İzinliyken firar eden hükümlüye bir daha izin verilmez.​
CGTİHK’nın yürürlüğe girmesinden önce nakil masraflarının, kendi isteğiyle nakil durumunda, hükümlü tarafından karşılanacağı kabul edilmekteydi. CGTİHK, nakil sırasında hükümlünün iaşe ve bedensel ihtiyaçlarının giderileceğinden söz etmektedir (m.58/4). Düzenlemede, naklin çeşitleri arasında bir ayrım yapılmadığına göre, nakil hükümlünün kendi isteğiyle gerçekleşmiş olsa dahi nakil masraflarının devlet tarafından giderileceği kabul edilmelidir.​
Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesinin Üye Devletlere Avrupa Cezaevi Kuralları Hakkında REC (2006) 2 Sayılı Tavsiye Kararı
Mahpusların Nakli​
32.1. Mahpuslar bir cezaevine nakledildiğinde veya cezaevinden alındığında veya mahkeme veya hastane gibi kurumlara sevk edildiğinde, toplumun göz önünde mümkün olabildiğince az tutulmalı ve gerçek kimliklerinin açığa çıkmamasının temini için uygun güvenlik önlemleri alınmalıdır.​
32.2. Mahpusların nakillerinin havalandırma ve ışıklandırması yetersiz olan ya da onlara gereksiz fiziksel acı verecek ya da onurlarını kıracak tasıtlarda yapılması yasaklanmaktadır.​
32.3. Mahpusların nakli kamu otoritelerinin kontrolü altında yapılır ve nakil giderleri bu otoritelerce karşılanır.​
MİLLETLERARASI NAKİL
Milletlerarası ceza hukuku anlamında hükümlülerin nakli ya da transferi “suçlunun hakkında mahkûmiyet hükmünün verildiği devlette (hüküm devleti) çekmekte olduğu hürriyeti bağlayıcı cezasının tamamı ya da bakiye kısmını diğer bir devlette (yerine getiren devlet) infazı için naklidir” . Böyle bir nakli haklı kılan sebep ya da yabancı uyruklu hükümlülerin bakiye cezalarını kendi ülkelerinde çekmelerine esas olan görüş, hükümlünün aile bağları, dil, din ve kültürü, sosyal ilişkileri yönünden kendisine yakın olan toplumda infaz edilmesidir. Böyle bir naklin suçlunun iyileştirilmesi ve topluma kazandırılmasındaki etkisi büyük olacağından, bu görüş uluslararası alanda da kabul görmüştür. Kaldı ki kaçma riski sebebiyle yabancı hükümlüye çoğu kere izin, yarı özgürlük gibi infazın bireyselleştirilmesini sağlayan rejimlerin uygulanması da mümkün olmamaktadır.​
Milletlerarası naklin kaynaklarını iç hukuk ile milletlerarası hukuk normları oluşturmaktadır. Bu konuda iç hukuk bakımından 1984 tarih ve 3002 sayılı Türk Vatandaşları Hakkında Yabancı Ülke Mahkemelerinden ve Yabancılar Hakkında Türk Mahkemelerinden Verilen Ceza Mahkûmiyetlerinin İnfazına Dair Kanun, milletlerarası hukuk bakımından ise Türkiye ile diğer ülkeler arasındaki ikili sözleşmeler, Hükümlülerin Nakline Dair Sözleşme ve bu sözleşmeye Ek Protokol dikkat çekmektedir.​
Nakil Prosedürünün Başlaması
Bir Anlaşmanın Varlığı

Hükümlünün nakli, ilgili ülke ile aramızda çok ya da iki taraflı sözleşmenin varlığına eğer bulunmuyorsa karşılıklılık ilkesine göre mümkün olabilmektedir.​
Talep
Sözleşme hem hüküm hem de nakil devletine talepte bulunma yetkisi tanımaktadır. 3002 sayılı Kanun m.3/1 bent 1, Türk’ün yurda getirilmesi için yabancı ülke makamınca talepte bulunulmasını, yabancının ülkesine nakledilebilmesi için de Türkiye’nin talepte bulunmasını öngörmektedir.​
Sözleşmeye göre hükümlü de hüküm devletine ya da yerine getiren devlete nakil talebinde bulunabilir. Yine hükümlünün eşi, çocukları, kardeşi ya da babası ve temsilcisi de nakil talebinde bulunabilir.​
Naklin Koşulları
Hükümlülerin Nakline Dair Avrupa Sözleşmesine Göre

Hükümlülerin Nakline Dair Avrupa Sözleşmesi m.3 hüküm devleti ile yerine getiren devletin naklin yapılmasında anlaşmaları ön koşulunu getirmektedir. Buna göre hüküm devletinin nakil talep etmemesi ya da hükümlünün veya yerine getirene devletinin talebi üzerine nakil talebinde bulunmayacağını bildirmesi veyahutta yerine getiren devletin ilgilinin naklini talep etmemesi veya talep teklifini kabul etmediğini bildirmesi hâlinde naklin ön koşulu gerçekleşmez.​
İNTERNET: Hükümlülerin Nakline Dair Avrupa Sözleşmesi’ne erişim için Hükümlülerin Nakline Dair Avrupa Sözleşmesi’nin UygulanmasıKonusunda R (84)11 Sayılı Tavsiye Kararı Eki’nin resmî Türkçe tercümesi için bkz. http://www.coe.int/t/dghl/standardsetting/pc-oc/Standards_transfer/TURKEY.pdf
Hükümlülerin Nakline Dair Avrupa Sözleşmesi
Madde 3-Nakil Şartları​
1. Mahkûm edilen kişi bu sözleşme uyarınca yalnızca aşağıdaki şartlarla nakledilebilecektir.​
a. Hükümlü, yerine getiren devletin uyruğu ise,​
b. Yargı kesinleşmiş ise,​
c. Nakil; ilk talebin alındığı tarihte, hükümlünün yerine getirilecek en az altı aylık mahkûmiyetinin bulunması veya mahkûmiyet süresinin belirsiz olması,​
d. Hükümlü tarafından veya yaşı veya fiziki veya akli durumu nedeniyle iki devletten birinin gerekli görmesi halinde hükümlünün kanuni temsilci tarafından nakline rıza göstermiş ise,​
e. Mahkûmiyetin verilmesine esas olan fiiller ve ihmaller yerine getiren devlet hukukuna göre bir suç teşkil ediyor ise veya kendi ülkesinde işlenmesi halinde suç teşkil edecek ise ve​
f. Hüküm devleti ile yerine getiren devlet naklin yapılmasında anlaşmışlar ise.​
3002 Sayılı Türk Vatandaşları Hakkında Yabancı Ülke Mahkemelerinden ve Yabancılar Hakkında Türk Mahkemelerinden Verilen Ceza Mahkûmiyetlerinin İnfazına Dair Kanun’a Göre
Kanun, Türk vatandaşları hakkında yabancı devlet mahkemelerinden verilen ceza mahkûmiyetlerinin Türkiye’de; yabancılar hakkında Türk mahkemelerinden verilen ceza mahkûmiyetlerinin de hükümlünün uyruğu bulunduğu devlette yerine getirilmesine dair usul ve esaslar düzenlemektedir. Buna göre mütekabiliyet esasları ve andlaşmalarda öngörülen hükümler mahfuz kalmak kaydıyla 1.Türk vatandaşları hakkında yabancı ülkelerde verilen hürriyeti bağlayıcı ceza ve emniyet tedbirlerinin Türkiye’de yerine getirilmesine, 2.Yabancılar hakkında Türk mahkemelerince hükmolunan hürriyeti bağlayıcı ceza ve emniyet tedbirlerinin yerine getirilmesinin, yabancının uyruğu olduğu devlete bırakılmasına bu Kanundaki esaslar dairesinde karar verilebilir (m.2).​
Türk vatandaşları hakkında yabancı ülke mahkemelerinden verilip kesinleşen mahkûmiyetlerin Türkiye’de yerine getirilebilmesi için aşağıdaki şartların bulunması gereklidir (m.3):​
  1. Yabancı ülke yetkili makamınca talepte bulunulması ve talepnameye;
    a. Kesinleşen ve infazı gereken mahkûmiyet kararının tasdikli örneğinin ve uygulanan kanun maddeleri metinlerinin,
    b. Hükümlünün nakle rıza gösterdiğine dair hâkim huzurunda veya irade beyanını tespite yetkili Türk konsolosluk görevlisi tarafından alınmış yazılı beyanının,
    c. İnfazı gereken, bakiye cezayı gösteren belgenin,
    d. (a), (b) ve (c) bentlerinde sayılan belgelerin Türkçe tercümelerinin eklenmesi.​
  2. Yabancı mahkeme kararında kabul edilen subut sebeplerine bağlı kalınmak kaydıyla suç konusu fiilin, Türk mevzuatına göre hürriyeti bağlayıcı ceza ve emniyet tedbirini gerektiren bir suç teşkil etmesi,​
  3. İlgili taraflar arasında ayrıca kararlaştırılmadıkça talep tarihinde, hükümlünün yerine getirilmesi gereken bakiye en az bir yıl hürriyeti bağlayıcı cezasının bulunması,​
  4. Yabancı mahkeme hükmündeki subut sebeplerine göre Türkiye’de tayin olunacak ceza müeyyidesinin zamanaşımına uğramamış bulunması,​
  5. Hükümlü hakkında mahkûmiyetine esas olan fiil sebebiyle Türkiye’de ayrıca soruşturma veya kovuşturma yapılmamış olması,​
  6. Mahkûmiyete esas olan fiilin siyasi, askerî veya bunlara murtabit (bağlantılı) cürümlerden bulunmaması,​
  7. Yerine getirme talebinin Türk hukuk düzenine aykırı düşmemesi.​
Buna karşılık, yabancılar hakkında Türk mahkemelerince hükmolunan hürriyeti bağlayıcı ceza ve emniyet tedbirlerinin yabancı ülkede yerine getirilmesi için ise aşağıdaki şartların bulunması gereklidir:​
  1. Türk mahkemelerince verilen mahkûmiyet hükmünün, hükümlünün uyruğu olduğu devlet tarafından aynen veya karardaki subut sebepleri ile bağlı kalınmak kaydıyla o devlet kanunlarında aynı nev’iden fiil için öngörülen hürriyeti bağlayıcı ceza ve emniyet tedbiri şeklinde uygulanacağının taahhüt edilmesi,​
  2. Hükümlünün Türkiye’de belli ikametgâhı veya iş yerinin bulunmaması,​
  3. Yabancı hükümlü hakkındaki cezanın uyruğu olduğu devlette infazına hâkim veya o devletin irade beyanını tespite yetkili konsolosu önünde muvafakat etmiş olması,​
  4. Mahkûmiyet kararında ayrıca para cezasına ve şahsi hakka hükmedilmiş ise bunların ve mahkeme masraflarının ödenmiş olması,​
  5. Hükümlünün belirli bir siyasi, dinî ve ırki görüşe sahip olması sebebiyle kovuşturmaya tabi tutulacağına veya cezalandırılacağına dair ciddi sebeplerin bulunmaması.​
Talebin İncelenmesi, Muhakeme ve Yerine Getirme
Talebin İncelenmesi
3002 sayılı Kanun’a göre, yabancı ülkede verilen mahkûmiyet kararlarının Türkiye’de yerine getirilmesine Adalet Bakanı tarafından karar verilebilir (m.4).​
Aynı şekilde Türk mahkemelerince yabancı uyruklular hakkında verilen mahkûmiyet kararlarının, hükümlünün uyruğu olduğu devlette yerine getirilmesine de Adalet Bakanı tarafından karar verilebilir (m.12).​
Muhakeme
Karar

Yabancı mahkeme ceza ilamına Türkiye’de uygulanacak müeyyidenin tayin edilmesi konusunda karar vermeye, yabancı mahkûmiyet ilamına esas teşkil eden suçun niteliği veya cezanın miktar ve mahiyetine göre görev yönünden tekabül eden Ankara mahkemesi yetkilidir (m.5).​
Mahkemece yabancı ülkede verilen mahkûmiyet kararının aşağıda belirtilen şekilde yerine getirilmesine en geç 15 gün içinde karar verilir (m.6):​
  1. Yabancı mahkeme kararında subutu kabul edilen suça, Türk kanunlarına göre verilmesi gereken ceza müeyyidesi veya bu suça en yakın ceza müeyyidesi tayin olunur. Bu suretle tayin edilen ceza miktarı yabancı mahkeme kararında tayin edilmiş ceza süresini geçemez. Fiil Türk hukukuna göre daha hafif cezayı gerektirdiği takdirde müeyyide buna göre tayin olunur.​
  2. Yerine getirmeyi isteyen devlette tutuklulukta veya hükümlülükte geçen süreler cezadan mahsup edilir.​
Yerine getirme kararının verilmesi sırasında cezadan mahsup işlemi yapılmamış veya mahsup şartları daha sonra ortaya çıkmışsa bu hâllerde de mahkemece gerekli karar verilir.​
Buna karşılık Türk mahkemelerince yabancı uyruklular hakkında verilen mahkûmiyet kararlarının yabancı ülkede yerine getirildiğinin bildirilmesini müteakip keyfiyet Adalet Bakanlığınca hükmü veren mahkemeye intikal ettirilir. Yabancı ülkenin yerine getirme muamelelerini tamamlamaması hâlinde Türkiye’de infazla ilgili muamelere devam olunur (m.13).​
Koruma Tedbiri
3’üncü maddeye uygun olarak bir ceza mahkûmiyetinin yerine getirilmesi talebi alındığında, mahkûmiyetine karar verilen kimsenin Türkiye’de bulunup da kaçma şüphesini uyandıracak vakıaların mevcudiyeti hâlinde mahkemece tutuklanmasına karar verilebilir (m.10).​
Kanun Yolu
Mahkemece verilen karara karşı Cumhuriyet savcısı, hükümlü veya vekili tarafından acele itiraz yoluna başvurulabilir. İtiraz merciinin tayininde Ceza Mahkemeleri Usulü Kanunu’nun 299’uncu maddesi hükmü uygulanır (m.7).​
DİKKAT: Mahkûmiyetin esasına taallük eden itiraz ve taleplerin incelenmesi, hükmün esasına karar veren yabancı mahkemeye aittir (m.9).
Türk mahkemelerince yabancı uyruklular hakkında verilen mahkûmiyet kararları bakımından mahkûmiyetin esasına taallük eden talepler, hükmü veren mahkemece incelenir (m.14).​
Yerine Getirme
Kesinleşen yerine getirme kararları genel hükümler dairesinde infaz olunur ve adli sicile kaydedilir (m.8).​
Nakil İşlemleri
3002 sayılı Kanun m.15’e göre bu Kanun hükümleri dairesinde Türkiye’ye getirilecek veya yabancı ülkeye gönderilecek hükümlülerin nakilleri, ilgili taraflar arasında sağlanacak mutabakat çerçevesinde gerçekleştirilir. Nakil masrafları, taraflarca aksi kararlaştırılmadığı takdirde talep eden devlet tarafından karşılanır. Bu amaçla her yıl Adalet Bakanlığı bütçesine ödenek konur.​
Nakil masraflarını hükümlünün karşılamayı istemesi hâlinde hükümlünün bulunduğu ülkeden Türkiye’ye getirilebilmesi için gerekli masraflar, hükümlü veya onun adına herhangi bir kimse tarafından Adalet Bakanlığınca bir Devlet bankası nezdinde bu maksatla açılan hesaba yatırılır. Nakilden sonra bakiye para hükümlü veya kanuni temsilcisine iade olunur. Nakil masraflarından görevlilere ilişkin olanların hesabı, 6245 sayılı Harcırah Kanunu hükümlerine göre yapılır.​
KİTAP: Hükümlülerin nakline ilişkin uluslararası standartlar ve uygulamalar konusunda ayrıntılı değerlendirme için bkz. Ahmet Ulutaş/Ömer Serdar Atabey, Hükümlülerin Uluslararası Nakli Hukuku ve Uygulaması, Adalet Yayınevi, Ankara 2011.
İNFAZIN GEVŞETİLMESİ, TAHLİYE HAZIRLIĞI VE İNFAZ SONRASI

İnfazın Gevşetilmesi

İnfazın gevşetilmesi kavramının anlamını, yeniden topluma kazandırma içinde aramak gerekir. Gerçekten infaz kurumunda belirli bir disiplin içinde yürütülen infaz faaliyeti, hükümlünün yeniden sosyalleştirilmesi amacını taşıdığından söz konusu amacı gerçekleştirmek yönünde yapılan faaliyetler ve dış dünya ile iletişimin kurulması gereği zaman içinde infazın gevşemesi sonucunu doğurur. Bu çerçevede yeniden sosyalleştiği hususunda kendisinde olumlu gelişmeler görülen hükümlüye hem kurum içinde hem de kurum dışında örneğin, koğuş kapılarının kapatılmaması, kurum içinde serbestçe dolaşabilme, kurum dışında çalışmaya gönderme, izin ya da nakil gibi önemli bazı imkânlar sunulur. Görüldüğü üzere infazın gevşetilmesi yeniden topluma kazandırmanın önemli esaslarından birini oluşturmaktadır.​
Belirtilmelidir ki kural olarak hükümlü; hastaneye, Cumhuriyet Başsavcılığına veya duruşmaya sevk, izin, eğitim, öğretim, işyurdu, cezanın ertelenmesi, salıverilme, nakil, deprem, sel gibi doğal afet ve yangın hâlleri dışında ve yetkili makamca verilmiş yazılı bir emir olmadıkça kapalı ceza infaz kurumu dışına çıkarılamaz (CGTİHK m.92).​
İzin
Koşullarının gerçekleşmiş olması durumunda hükümlüye kendisine yakın olanlarla kişisel ilişkiler sürdürmesini ve normal yaşam koşulları altında toplumla yeniden uyumlu hâle gelmesini mümkün kılmaya yönelik infazın gevşetilmesi durumuna izin denir.​
Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesinin Üye Devlete Cezaevlerinde İzin Konusuna İlişkin R (82) 16 Sayılı Tavsiye Kararı’nda üye devletlere şu tavsiyelerde bulunulmuştur:​
  1. Sağlık, eğitim, meşguliyet, aile ve diğer sosyal nedenlerele mümkün olan en fazla şekilde mahkûmlara izin verilmesi.​
  2. İzin verirken şu hususların dikkate alınması:
    Suçun niteliği ve ağırlığı, mahkûmiyetin süresi ve cezasının çekilen kısmı,
    Mahkûmun kişiliği ve davranışları, varsa toplum için taşıdığı tehlike riski,
    Hapsedilmesi sırasında değişmiş olması muhtemel ailevi ve sosyal durumu,
    İznin amacı, süresi ve gerekli koşulları.​
  3. Yukarıda belirtilen faktörler göz önünde bulundurularak mümkün olan sıklıkta ve yakın aralıklarda izin verilmesi.​
  4. İzninin sadece açık cezaevlerindeki mahkûmlara değil, aynı zamanda kamu güvenliğine aykırı olmaması şartıyla diğer cezaevilerindeki mahkûmlara da verilmesi.​
  5. Ailesi o ülkede ikamet etmeyen yabancı mahkûmlara da mümkünse iyi tanımlanmış, belli koşullar altında izin verilebilmesi için gerekli her türlü önlemin alınması.​
  6. Kimsesi olmayan veya problemli aile geçmişleri olan mahkûmlara mümkün olduğunda izin verilebilmesi için gerekli her türlü önlemin alınması.​
  7. Güvenlik tedbirlerine tabi tutulan ve cezaevi dışında başka bir yerde muhafaza edilen suçlulara izin verme imkânlarının araştırılması.​
  8. İzin talebinin reddedilmesini sadece bu hakkın daha önce suistimal edilmiş olması hâlinde bir disiplin cezası olarak kullanılması.​
  9. İzin talebi reddedilen mahkûmlara red gerekçelerinin mümkün olabilen en geniş ölçüde tebliğ edilmesi.​
  10. Red işlemini yeniden gözden geçirilebilcek vasıtaların sağlanması.​
  11. Uygun görüldüğünde cezaevi dışındaki makamlarla ve izin sisteminin daha iyi işlenmesine katkı sağlayabilcek kurum ve kişilerle istişarede ve iş birliğinde bulunulması.​
  12. Bütün cezeevi personeline bu sistemin benimsetilmesi.​
  13. Sistemin etkili bir şekilde işletilmesi için gereki kaynakların sağlanması.​
  14. Her çeşit cezaevi izin sisteminin yakından izlenmesi, foksiyonunun ve gelişiminin değerlendirilmesi.​
  15. Mahkûmlara verilen iznin amaçlarını, işleyişi ve sonuçları konusunda kamuoyuna geniş şekilde bilgi verilmesi.​
CGTİHK de hükümlünün iyileştirilmesi ve yeniden topluma kazandırılmasını sağlamak amacıyla hükümlünün belli esaslar çerçevesinde izin kullanmak suretiyle cezaevi dışına çıkabilmesine yönelik düzenlemeler getirmiştir. Gerçekten m.93’e göre yüksek güvenlikli ceza infaz kurumlarında bulunanlar dışındaki hükümlülere mazeret izni, özel izin veya iş arama izni verilebilir.​
İzinde geçen süreler hükümlülükte geçmiş sayılır.​
Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesinin Üye Devlete Cezaevlerinde İzin Konusuna İlişkin R (82) 16 Sayılı Tavsiye Kararı şu ifadelerle başlamaktadır:
“Bakanlar Komitesi, Avrupa Konseyi statüsünün 15.b maddesi gereğince, ceza politikasında ortak prensipler belirlenmesinin Avrupa Konseyi’ne üye devletlerin yararına olduğunu düşünerek; mahkûmlara izin verilmesinin, cezaevlerini insani hale getireceğini ve hapsedilme koşullarını iyileştireceğini göz önüne alarak; mahkûmlara izin verilmesinin, onların yeniden toplumla bütünleşmesini kolaylaştıran vasıtalardan biri olduğunu dikkate alarak ve bu alandaki deneyimleri göz önünde bulundurarak…”​
Mazeret İzni
Mazeret izninin iki şekli bulunur:​
  • Belli bir sürenin iyi hâlle geçirilmiş olması koşuluna bağlı olarak verilen mazeret izni.​
  • İnfaz kurumunda geçirilen süreye bakılmaksızın verilen mazeret izni.​
Belli Bir Sürenin İyi Hâlle Geçirilmiş Olması Koşuluna Bağlı Olarak Verilen Mazeret İzni
Hükümlülük süresinin beşte birini iyi hâlle geçirmiş olanlara hükümlünün isteği ile​
a. Ana, baba, eş, kardeş veya çocuğunun ölümü nedeniyle ceza infaz kurumu en üst amirinin önerisi ve Cumhuriyet Başsavcılığının onayı ile​
b. Yukarıda sayılan yakınlarından birisinin yaşamsal tehlike oluşturacak önemli ve ağır hastalık hâllerinin veya deprem, su baskını, yangın gibi felâketler nedeniyle zarara uğradıklarının belgelendirilmesi koşuluyla kurum en üst amirinin görüşü, Cumhuriyet Başsavcılığının önerisi ve Adalet Bakanlığının onayı ile yol dışında on güne kadar mazeret izni verilebilir (m.94/1). Gidilecek mesafe göz önünde bulundurularak gidiş geliş için toplam dört günü geçmemek üzere yol izni verilir (İnfaz Tüzüğü m.138/2). Görüldüğü üzere yukarıda sayılan sebeplerle mazeret izni verilmesi koşulları bulunsa dahi zorunlu değildir.​
İnfaz Kurumunda Geçirilen Süreye Bakılmaksızın Verilen Mazeret İzni
Öte yandan infaz kurumunda geçirilen süreye bakılmaksızın da hükümlüye mazeret izni verilmesi mümkündür. Buna göre ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasına mahkûm edilmiş olanlar (CGTİHK m.25) hariç, yüksek güvenlikli ceza infaz kurumunda bulunanlar da dâhil olmak üzere, güvenlik bakımından sakınca oluşturmaması koşuluyla tehlikeli olmayan hükümlünün, dış güvenlik görevlisinin refakatinde bulunmak şartıyla talebi ve Cumhuriyet Başsavcısının onayıyla​
a. İkinci derece dâhil kan veya kayın hısımlarından birinin ya da eşinin ölümü nedeniyle cenazesine katılması için yol süresi dışında iki güne kadar,​
b. Sağlık Kurulu raporu ile belgelendirilmesi şartıyla ana, baba, eş, kardeş, çocuk ile eşin anne veya babasından birinin yaşamsal tehlike oluşturacak önemli ve ağır hastalık hâllerinin bulunması nedeniyle bunlardan her biri için bir defaya mahsus olmak üzere hasta ziyareti amacıyla yol süresi dışında bir güne kadar, izin verilebilir.​
Hükümlünün, izin süresi içinde gece konaklaması gerektiği takdirde, kendi evi veya (a) bendinde belirtilen bir yakınının evinde, güvenli görülen başka bir yerde ya da gidilen yerde bulunan kapalı ceza infaz kurumunda kalmasına, güvenlik hususu değerlendirilmek ve gerekli güvenlik tedbirleri alınmak suretiyle gidilen yerin valisi tarafından karar verilir. Yurt dışına çıkmasını gerektirmesi durumunda hükümlüye, bu madde gereğince izin verilemez. (CGTİHK m.94/2).​
İzin verilmesi sırasında aşağıdaki hususlar göz önünde bulundurulur (Tüzük m.138/4):​
a. Gidilecek yerin yol ve hava şartlarının uygun olması,​
b. Hükümlünün iznini geçireceği yere gitmesinde sakınca olup olmadığına ilişkin, gideceği yerde bulunan kolluk görevlilerine tahkikat yaptırılması,​
c. Hükümlü ile hasta olduğu belirtilen kişi arasındaki yakınlık derecesinin nüfus idaresinden alınacak kayıt ile belgelendirilmesi,​
d. Hastalığı belgeleyen resmî raporun, biri hastalığın uzmanı olmak üzere en az iki uzman hekim tarafından imzalanmış olması,​
e. Ölüm ve ölen kişiyle yakınlığının resmî belge ile tespit edilmiş olması,​
f. Deprem, su baskını, yangın gibi felâketler nedeniyle verilecek mazeret izinlerinde söz konusu mazeretin, Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından, ilgili kuruluşlardan araştırması yaptırılarak tespit edilmiş olması.​
Mazeret izni verilen hükümlü kapalı kurumda ise mutlaka dış güvenlik görevlilerinin refakatinde, harcırah ve yol giderleri hükümlü tarafından karşılanmak kaydıyla açık kurum ya da çocuk eğitimevlerinde ise refakatsiz gönderilir (Tüzük m.138/6).​
Mazeret İzni Talebinin Reddi
Nihayet mazeret izni talebinin reddi de mümkündür. Buna göre hükümlünün mazeret izin talebi, Cumhuriyet Başsavcılığınca uygun görülmemesi hâlinde durum, gerekçesiyle birlikte hükümlüye bildirilir (Tüzük m.139). Cumhuriyet Başsavcılığının kararı gerekçeli olmalıdır. Bu kararlara karşı İnfaz Hâkimliklerine itiraz edilebilir. Gerçekten İnfaz Hâkimliği Kanunu m.4; İnfaz Hâkimliklerinin görevleri arasında “Hükümlülerin cezalarının infazı, müşahedeye tâbi tutulmaları, açık cezaevlerine ayrılmaları, izin, sevk, nakil ve tahliyeleri; tutukluların sevk ve tahliyeleri gibi işlem veya faaliyetlere ilişkin şikâyetleri incelemek ve karara” bağlamayı da saymaktadır.​
Özel İzin
Hükümlülerin aileleriyle bağlarını sürdürmelerini veya güçlendirmelerini ve dış dünyaya uyumlarını sağlamak amacıyla verilen izne özel izin denir. Buna göre açık kurumlarda bulunanlarla kapalı kurumda olup da açık kurumlara ayrılmaya hak kazandığı hâlde nakledileceği kurumun kapasitesi ve/veya hükümlünün yaşı ve sağlığı gibi nedenlerle açık kurumlara gidemeyenler ile çocuk eğitimevlerinde bulunanlara, aileleriyle bağlarını sürdürmelerini veya güçlendirmelerini ve dış dünyaya uyumlarını sağlamak amacıyla kurum en üst amirinin önerisi ve Cumhuriyet Başsavcılığının onayı ile üç ayda bir, yol hariç üç güne kadar izin verilebilir (CGTİHK m.95; Tüzük m.140/1).​
İzinler o güne kadar infaz edilen sürenin hükümlülük süresinden indirilerek bulunacak süreye göre hesaplanır. Haklarında özel izin kullanılmasına karar verilen hükümlülere kurumdan ayrılmadan önce kurum idaresince “izin belgesi” düzenlenerek verilir. Bu belge, hükümlünün iznini geçireceği yer Cumhuriyet Başsavcılığınca onaylanır. Hükümlülerin özel izin kullanmasında iç ve dış güvenlik görevlilerinin gözetimi aranmaz. Gidilecek mesafe göz önünde bulundurularak gidiş geliş için toplam dört günü geçmemek üzere yol izni verilir. Belirlenen sürelere uygun olarak izne gönderilen hükümlüler, aynı yıl içinde, infaz ettikleri ceza süreleri dikkate alındığında yeni izin hakları elde ederlerse bir kez daha izne gidebilme imkânından yararlanır (Tüzük m.140/3-7).​
İş Arama İzni
Hükümlülerin olağan yaşantılarına döndüklerinde uyum sorunu ile karşılaşmamaları ve iş bulma olanakları sağlanmak üzere verilen izne iş arama izni denir. Buna göre, ceza infaz kurumlarında hükümlülük sürelerinin en az altı ayını kesintisiz geçirmiş ve koşullu salıverilmelerine bir ay kalmış hükümlülere kurum en üst amirinin önerisi ve Cumhuriyet Başsavcılığının onayı ile çalışma günleri içinde sekiz saate kadar izin verilebilir (CGTİHK m.96; Tüzük m.141/1).​
İzin süreleri, hükümlünün kalmakta olduğu kurumun bulunduğu il sınırları içinde kalan iş yerleri ve yardım kuruluşları ile görüşme süresi göz önüne alınarak saptanır. Hükümlülerin iş arama izni kullanmasında dış güvenlik görevlilerinin gözetimi aranmaz (Tüzük m.141/2-3).​
İzinden Dönmeme, Geç Dönme
İzinden dönmeyen veya iki günden fazla bir süre geçtikten sonra dönen hükümlüler hakkında Türk Ceza Kanunu’nun 292 nci ve izleyen maddelerinde yazılı hükümler uygulanır. İzin süresini iki gün veya daha az bir süre geçiren hükümlüler hakkında disiplin işlemi yapılır. İzinli iken firar eden hükümlüye bir daha izin verilmez (CGTİHK m.97).​
Salıverilme Hazırlığı ve İnfaz Sonrası
Salıverilme hazırlığının önemi ve özelliği, hükümlünün salıverildiğinde topluma yeniden katılmaya hazırlıklı olmasını sağlamaya yardımcı olmaktır. Böylece hükümlünün yeniden suç işleme olasılığı azalacaktır. Bu hazırlık özellikle uzun süreli olarak cezaevine girmiş hükümlüler bakımından önem taşımaktadır. Kısa süreli hapis cezasına mahkûm olanların topluma yeniden uyum sağlamaları nispeten daha kolay olmaktadır. Ancak bu, konunun kısa süreli hapis cezasına mahkûm edilmiş bulunanlar bakımından olan önemini azaltmamaktadır.​
Nitekim CGTİHK m.89-91 “Salıverilme İçin Hazırlama” başlığı altında salıverilme öncesine ilişkin özel hükümler getirmektedir.​
Hükümlünün, Kanunun 107’nci maddesinde koşullu salıverilme için öngörülen süreleri, ceza infaz kurumlarının düzen ve güvenliği amacıyla konulmuş kurallara içtenlikle uyarak, haklarını iyi niyetle kullanarak, yükümlülüklerini eksiksiz yerine getirerek geçirmiş ve uygulanan iyileştirme programlarına göre de toplumla bütünleşmeye hazır olduğunun disiplin kurulunun görüşü alınarak idare kurulunca saptanmış bulunması gerekir (CGTİHK m.89).​
Hükümlünün salıverildikten sonraki geleceğini düzenlemeyi düşünmesini sağlayıcı tedbirler alınır ve toplumla uyumu ile ailesinin çıkarları için bu konularda hizmet veren resmî ve özel kuruluş veya kişilerle ilişki kurması doğrultusunda katkı ve yardımda bulunulur (CGTİHK m.90).​
Hükümlü, salıverildiğinde iş bulması veya kendi işini kurması yönünde özendirilir. Bu konuda gönüllü kişi ve kuruluşlar ile resmî kurumlarla iş birliği yapılır (CGTİHK m.91). Kurumlardan salıverilen hükümlülere iş sağlanması, iş bulmalarına yardımcı olunması 5275 sayılı Kanun’un 104’üncü maddesine göre denetimli serbestlik ve yardım merkezleri ile koruma kurullarınca yerine getirilir (Tüzük m.136/2). Eğer uygulanabilirse bu düzenleme ile şu an uygulamada karşılaşılan ve hükümlünün infaz sonrası tek başlarına işsiz ve kontrolsüz kalmasının önüne geçilebilir.​
Öte yandan yukarıda da belirtildiği üzere özellikle iş arama izni hükümlünün yeniden topluma dönmesi sırasında uyumu kolaylaştırmayı amaçlamaktadır.​
Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesinin Üye Devletlere Şartlı Tahliye Hakkında R (2003) 22 Sayılı Tavsiye Kararı
III. Şartlı Tahliyeye Hazırlık​
12. Şartlı tahliyeye hazırlık, cezaevinde çalışan personel ile tahliye sonrası gözetimden sorumlu personelin yakın işbirliği ile yürütülmeli ve asgari ya da sabit sürenin bitiminden önce sonuçlandırılmalıdır.​
13. Cezaevi hizmetleri, mahkûmların uygun tahliye öncesi programlar ve kendilerini toplum yaşamına hazırlayan eğitim ve mesleki eğitim kurslarına katılmalarını teşvik etmelidir. Mahkûmları topluma yeniden katılmaya hazırlamak amacıyla, cezaların infazında mümkün olduğunca yarı- özgürlük, açık rejimler ya da geçici yerleştirmeler gibi yöntemler kullanılmalıdır.​
14. Şartlı tahliyeye hazırlama, mahkûmların aileleri ve yakın akrabalarıyla olan ilişkilerini sürdürme veya yeniden kurma olasılığı ile tahliye olmuş mahkûmların topluma uyum sağlamalarında yardımcı olabilcek servisler, örgütlenmeler ve gönüllü kuruluşlarla olan ilişkilerin desteklenmesini de kapsamalıdır. Bu amaçla, farklı cezaevi izinleri verilmelidir.​
15. Tahliye sonrası uygun şartların ve gözetim tedbirlerinin erken bir zamanda göz önünde bulundurulması teşvik edilmelidir. Mahkûmlara olası şartlar, sağlanabilecek yardım, denetimin gerektirdikleri ve başarısızlığın olası sonuçları özenle anlatılmalı ve birlikte tartışılmalıdır.​
CEZANIN İNFAZINA ARA VERİLMESİ VE İNFAZI ENGELLEYEN NEDENLER

Cezanın İnfazına Ara Verilmesi

Mahkûmiyet hükümleri kesinleşmedikçe infaz olunamaz (m.4). Mahkeme, kesinleşen ve yerine getirilmesini onayladığı cezaya ilişkin hükmü Cumhuriyet Başsavcılığına gönderir. Bu hükme göre cezanın infazı Cumhuriyet savcısı tarafından izlenir ve denetlenir.​
Bazı durumlarda cezanın infazına ara verilebilir. Bu durumlarda aslında cezanın infazı ertelenmektedir. Hukukumuzda infazın ertelenmesinin iki şekli vardır. Ancak her iki ertelemenin diğerinden farkını ortaya koymak için ilkini geri bırakma, diğerini ise erteleme terimleri ile ifade etmeyi uygun bulduk.​
Kaldı ki geri bırakma ve erteleme kurumları içerik olarak da birbirinden farklıdır. Bu farklar şu noktalarda toplanabilir:​
a. İnfazın geri bırakılması hükmü veren hâkim tarafından değil kesinleşmiş olan hükmün daha sonra ortaya çıkan sebeplerle bir başka hâkim tarafından ertelenmesidir.​
b. İnfazın geri bırakılması, kesinleşmiş olan hükümler bakımından geçerlidir. Hâlbuki erteleme henüz hüküm kesinleşmeden verilen mahkûmiyet hükmünün hükmü veren hâkim tarafından ertelenmesidir.​
c. İnfazın geri bırakılması hastalık nedeniyle ya da hükümlünün istemiyle söz konusu olurken verilmiş ancak henüz kesinleşmemiş olan ertelemenin söz konusu olabilmesi için;​
  • İşlenen suçtan dolayı verilecek cezanın belli ağırlıkta olması,​
  • Daha önce kasıtlı bir suçtan dolayı mahkûm edilmemiş olması,​
  • Suç işlemeyeceği konusunda mahkemede bir kanaatin oluşması gerekir.​
d. İnfazın geri bırakılması durumunda infazın geri bırakılmasına sebep olan hâlin ortadan kalkmasıyla geri bırakılan infaz yerine getirilirken erteleme durumunda deneme süresinin iyi hâlli geçirilmiş olması hâlinde ertelenen ceza artık infaz edilemez.​
Nihayet ayrıca infazın durmasından da söz edilmelidir. İnfazın durması, başlamış olan infazın bir süre devam etmemesi, işlememesi anlamına gelir. Durma süresi sona erince infaz kaldığı yerden devam eder. Durma süresi cezadan sayılmaz. CGTİHK’da infazın durmasından söz edilmemiştir. Ancak hükümlünün milletvekili seçilmesi, olağanüstü kanun yolarına başvurulmuş olması gibi hâller infazı durdurur. Durmanın ne şekilde gerçekleştirileceği konusunda da infazın geri bırakılmasına ilişkin hükümler uygulanmalıdır.​
Cezanın İnfazının Geri Bırakılması
Kanuna göre cezanın infazı iki şekilde geri bırakılabilir (ertelenebilir):​
Hastalık Nedeniyle Geri Bırakma (CGTİHK m.16)
a. Geri Bırakmaya (Ertelemeye) Konu Hastalık​
Akıl hastalığına tutulan hükümlünün cezasının infazı geriye bırakılır ve hükümlü, iyileşinceye kadar TCK’nın 57. maddesinde belirtilen yüksek güvenlikli sağlık kurumlarında koruma ve tedavi altına alınır. Sağlık kurumunda geçen süreler cezaevinde geçmiş sayılır.​
Diğer hastalıklarda cezanın infazına, resmî sağlık kuruluşlarının mahkûmlara ayrılan bölümlerinde devam olunur. Ancak bu durumda bile hapis cezasının infazı, mahkûmun hayatı için kesin bir tehlike teşkil ediyorsa mahkûmun cezasının infazı iyileşinceye kadar geri bırakılır.​
Hapis cezasının infazı, gebe olan veya doğurduğu tarihten itibaren altı ay geçmemiş bulunan kadınlar hakkında da geri bırakılır. Çocuk ölmüş veya anasından başka birine verilmiş olursa doğumdan itibaren iki ay geçince ceza infaz olunur.​
Kapalı ceza infaz kurumuna girdikten sonra gebe kalanlardan koşullu salıverilmesine altı yıldan fazla süre kalanlar ile eylem ve tutumları nedeniyle tehlikeli sayılanlar hakkında m.16/4 hükmü uygulanmaz. Bu kişilerin cezasının dördüncü fıkrada öngörülen kısmı, ceza infaz kurumlarında kendileri için düzenlenen uygun yerlerde infaz olunur.​
Maruz kaldığı ağır bir hastalık veya engellilik nedeniyle ceza infaz kurumu koşullarında hayatını yalnız idame ettiremeyen ve toplum güvenliği bakımından ağır ve somut tehlike oluşturmayacağı değerlendirilen mahkûmun cezasının infazı m.16/2’de belirlenen usule göre iyileşinceye kadar geri bırakılabilir.​
b. Geri Bırakma (Erteleme) Usulü​
Akıl hastalığına ya da diğer bir hastalığa tutulan hükümlü hakkında geri bırakma kararı, Adlî Tıp Kurumunca düzenlenen ya da Adalet Bakanlığınca belirlenen tam teşekküllü hastanelerin sağlık kurullarınca düzenlenip Adli Tıp Kurumunca onaylanan rapor üzerine, infazın yapıldığı yer Cumhuriyet Başsavcılığınca verilir.​
Geri bırakma kararı, mahkûmun tabi olacağı yükümlülükler belirtilmek suretiyle kendisine ve yasal temsilcisine tebliğ edilir.​
Mahkûmun geri bırakma süresi içinde bulunacağı yer, kendisi veya yasal temsilcisi tarafından ilgili Cumhuriyet Başsavcılığına bildirilir.​
Mahkûmun sağlık durumu, geri bırakma kararını veren Cumhuriyet Başsavcılığınca veya onun istemi üzerine, bulunduğu veya tedavisinin yapıldığı yer Cumhuriyet Başsavcılığınca, sağlık raporunda belirtilen sürelere, bir süre bulunmadığı takdirde birer yıllık dönemlere göre bu fıkrada yazılı usule uygun olarak incelettirilir. İnceleme sonuçlarına göre geri bırakma kararını veren Cumhuriyet Başsavcılığınca, geri bırakmanın devam edip etmeyeceğine karar verilir.​
DİKKAT: Geri bırakma kararını veren Cumhuriyet Başsavcılığının istemi üzerine, mahkûmun izlenmesine yönelik tedbirler, bildirimin yapıldığı yerde bulunan kolluk makam ve memurlarınca yerine getirilir.
Söz konusu yükümlülüklere aykırı hareket edilmesi hâlinde geri bırakma kararı, kararı veren Cumhuriyet Başsavcılığınca kaldırılır. Bu karara karşı infaz hâkimliğine başvurulabilir.​
Öte yandan akıl hastalığının belirlenmesi konusunda yetkinin Adli Tıp Kurumuna verilmesi eleştirilmektedir. Zira Adli Tıp Kurumu başkanı ve üyelerinin atama şekli göz önünde bulundurulduğunda siyasi otoriteye bağlı olarak faaliyet gösterdiği söylenebilir. Bu da raporların etki altında kalınarak verilebilmesi tehlikesini doğurmaktadır. Yine akıl hastalığı konusunda sadece Adlî Tıp Kurumuna yetki verilmiş olması tıp fakülteleri ile devlet hastanelerinin ilgili bölümlerinin atıl kalmasına sebep olabileceği düşüncesinin ileri sürülmesine sebep olmaktadır.​
Hükümlünün İstemiyle Geri Bırakma (CGTİHK m.17)
Kasten işlenen suçlarda üç yıl, taksirle işlenen suçlarda ise beş yıl veya daha az süreli hapis cezalarının infazı, çağrı üzerine gelen hükümlünün istemi üzerine, Cumhuriyet Başsavcılığınca ertelenebilir.​
a. Erteleme, her defasında bir yılı geçmemek üzere en fazla iki kez uygulanabilir.​
b. Erteleme süresi içinde, hükümlü hakkında kasten işlenen bir suçtan dolayı kamu davası açılması hâlinde, erteleme kararı kaldırılarak ceza derhâl infaz olunur.​
Yukarıda belirtilen hapis cezalarının infazına başlanmış olsa bile, hükümlünün yükseköğrenimini bitirebilmesi, ana, baba, eş veya çocuklarının ölümü veya bu kişilerin sürekli hastalık veya malullükleri nedeniyle ailenin ticari faaliyetlerinin yürütülebilmesinin veya tarım topraklarının işlenebilmesinin imkânsız hâle gelmesi veya hükümlünün hastalığının sürekli bir tedaviyi gerektirmesi gibi zorunlu ve çok ivedi hâllerde, Cumhuriyet Başsavcılığınca altı ayı geçmeyen sürelerle hapis cezasının infazına ara verilebilir. Ancak bu ara verme iki defadan fazla olamaz.​
Erteleme isteminin kabulü, güvence gösterilmesine veya diğer bir şarta bağlanabilir.​
Hükümlünün istemiyle geri bırakmaya ilişkin hükümler;​
a. Terör suçları, örgüt faaliyetleri çerçevesinde işlenen suçlar ve cinsel dokunulmazlığa karşı işlenen suçlardan mahkûm olanlar,​
b. Mükerrirlere özgü infaz rejimi uygulanmasına karar verilenler,​
c. Disiplin veya tazyik hapsine mahkûm olanlar​
hakkında uygulanmaz.​
KENDİNE ÖZGÜ BİR İNFAZ REJİMİ OLARAK HAPİS CEZASININ ERTELENMESİ (TCK M.51)
İşlediği suçtan dolayı hapis cezasına mahkûm edilmiş olan kimsenin bu cezasının yerine getirilmesinin belli bir süre geri bırakılmasına erteleme denir.​
Erteleme dendiğinde ilk akla gelen, cezaların ertelenmesidir. Nitekim TCK’da ertelemeyi cezanın, yani infazın ertelenmesi biçiminde düzenlemiştir. İnfazın ertelenmesi, failin yeniden topluma kazandırılmasında önemli bir araç olarak kabul edilir.​
Bu yönüyle erteleme cezalar sistemini tamamlayan kendine özgü bir kurumdur. Cezanın özel bir infaz şeklidir. Gerçekten belli ağırlıkta hapis cezasına mahkûm edilen kişi, mahkemede ileride suç işlemeyeceği kanısı uyandırırsa cezası infaz edilmeyerek ertelenecek denetim süresi iyi hâlli geçirildiğinde ceza infaz edilmiş sayılacaktır.​
Erteleme kurumu sayesinde, işlenmiş suç cezasız bırakılmamakta ve fakat az bir cezaya mahkûm olan kişi cezaevinin beklenen kötülüklerinden de uzak tutulmuş olmaktadır. Aynı zamanda kişi işini de sürdürebilmekte ve sosyal çevresinden kopması da önlenmiş olmaktadır. Böylece ertelemenin iyi bir suç politikası aracı olduğu söylenebilir. Nihayet erteleme cezaların bireyselleştirilmesi için de uygun bir araçtır.​
TCK’da düzenlenen erteleme kurumunun önceki düzenlemelerden bazı yönleriyle farklılaştığı görülmektedir:​
1. Önceki düzenlemelerden farklı olarak yeni TCK sadece hapis cezasının ertelenmesini kabul etmiştir. O hâlde artık para cezaları ertelenemez. Söz konusu para cezasının hapis cezasından çevrilmiş olup olmamasının herhangi bir önemi bulunmaz. Çünkü uygulamada asıl mahkûmiyet, çevrilen adli para cezasıdır (TCK m. 50/5).​
Yargıtay CGK da bir kararında “… Yeni Ceza Yasamızın sisteminde ertelemenin sadece hapis cezaları bakımından öngörüldüğü ve adlî para cezalarının erteleme dışında tutulduğu gözetildiğinde; Yasa’da bir suçun yaptırımı olarak hapis cezası ile birlikte adlî para cezasının da öngörüldüğü durumlarda, önceki ceza sistemimizde geçerli bulunan “ertelemenin bölünmezliği” prensibinden artık bahsedilemeyeceği açıkça ortadadır. 5237 sayılı Yasa’nın 51. maddesindeki düzenleme karşısında ne şekilde hükmedilmiş olursa olsun, para cezalarının ertelenmesi mümkün değildir.” demektedir.
2. Bunun dışında, önceden ertelemede deneme süresinin olaysız geçirilmiş olması hâlinde kişi hiç mahkûm olmamış sayılırken, TCK’ya göre ceza çekilmiş sayılır. O hâlde TCK ertelemeye bağladığı sonuç bakımından eski düzenlemelerden tamamen ayrılmış bulunmaktadır. Böylece ertelemenin bir tür koşullu af olmaktan çıktığı, bir infaz kurumu hâline getirildiği söylenmelidir. Bununla birlikte, getirilen yeni düzenlemenin ertelemenin amacı ile bağdaşmadığı söylenebilir. Gerçekten bu durumda örneğin, hüküm adli sicile kaydedilecektir. Yine fail deneme süresini olaysız geçirdikten sonra yeni bir suç işlerse artık cezası bir daha ertelenemeyecektir ve tekerrür hükümleri uygulanabilecektir.​
Koşulları
İşlenen Suçtan Dolayı Verilecek Cezanın Belli Ağırlıkta Olması

TCK, işlediği suçtan dolayı iki yıl veya daha az süreyle hapis cezasına mahkûm edilen kişinin cezasının ertelenebileceğini kabul etmiştir. Sadece hapis cezası ertelenebilir. Ancak ertelemeye konu sürenin üst sınırı, fiili işlediği sırada on sekiz yaşını doldurmamış veya altmış beş yaşını bitirmiş olan kişiler bakımından üç yıldır.​
• Daha önce üç aydan fazla hapis cezasına mahkûm edilmemiş olan ve 01.07.1921 doğumlu olup suç tarihinde 65 yaşını tamamlayan sanık hakkında hükmolunan 2 yıl 1 ay hapis cezasının TCK’ nın 51/1. maddesi gereğince ertelenmesinin mümkün olduğu gözetilerek, suçu işledikten sonra yargılama sürecinde pişmanlık gösterip göstermediği dikkate alınıp tekrar suç işleyip işlemeyeceği konusunda oluşan kanaat değerlendirilerek cezasının ertelenip ertelenmeyeceğine karar verilmesi gerekirken, cezanın miktarı dikkate alınarak ertelenmemesine karar verilmesi, kanuna aykırıdır (Y. 2. CD., 17.11.2009, E: 2008/37130-K: 2009/42908).
• “Suçu işlediği sırada 18 yaşından küçük olan kişiler bakımından erteleme kapsamındaki cezaların üst sınırının 3 yıl olduğu gözetilmeksizin yasal olmayan gerekçeyle ceza miktarına nazaran kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçundan verilen cezanın ertelenmesine yer olmadığına karar verilmesi, Kanuna aykırıdır” (Y. 5.CD., 9.7.2010, E: 2009/ 3061-K: 2010/ 6107).​
DİKKAT: Cezanın erteleme kapsamında olup olmadığı soyut cezaya göre değil hâkimin yargılama sonunda belirlediği somut cezaya göre belirlenir. O hâlde varsa tüm ağırlatıcı ve hafifletici sebepler yani nitelikli haller uygulanır ve erteleme hakkında sonuç cezaya göre karar verilir.
Burada ortaya çıkabilecek sorun, verilmiş olan birden fazla mahkûmiyet hükmü bakımından ertelemenin toplam ceza miktarı üzerinden mi yapılacağı, yoksa her bir suç bakımından mı yapılacağıdır. Yargıtayın yerleşik içtihatları ertelemenin toplam ceza miktarı üzerinden yapılması gerektiği şeklinde olup, tek tek erteleme kapsamında olmakla birlikte toplandığında erteleme sınırının aşılması hâlinde artık cezanın ertelenemeyeceği şeklindedir. Bu yöndeki içtihatı 5237 sayılı Kanun bakımından da devam etmektedir.​
Benzer sorun çevirme hâlinde de ortaya çıkmakta ve çevirmede her bir cezanın ayrı ayrı ele alınacağı kabul edilmişken hemen hemen aynı gerekçelerle kabul edilmiş olan erteleme bakımından toplam ceza üzerinden uygulama yapılması kanımızca çelişki oluşturmaktadır. Kaldı ki iki ayrı mahkemede görülen ve erteleme sınırları içinde kalan cezaların ertelenebileceği fakat aynı mahkemede görülmesi hâlinde ise ertelemenin kabul edilmemesinin adaletsiz olacağı gözden uzak tutulmamalıdır.​
Daha Önce Kasıtlı Bir Suçtan Dolayı Mahkûm Edilmemiş Olmak
Cezanın ertelenebilmesi için failin ya daha önce hiç suç işlememiş olması ya da bir suç işlemiş ise bu suçun kasıtlı bir suç olmaması, kasıtlı bir suç işlemişse de bu suçtan hükmedilen hapis cezasının 3 aydan fazla olmaması gerekir (TCK m. 51/1 a). Hükümde sadece hapis cezasının ertelemeye engel olduğu belirtildiğine göre, bunun karşıt anlamından adlî para cezası ve tedbirin ertelemeye engel olmadığı sonucu çıkmaktadır. Daha önce hükmedilmiş olan kısa süreli hapis cezasının adli para cezasına ya da tedbirlerden birine çevrilmiş olması durumunda da çevrilen adli para cezası ya da tedbir sonradan hükmedilen hapis cezasının ertelenmesine engel değildir. Çünkü “Uygulamada asıl mahkûmiyet, bu madde hükümlerine göre çevrilen adlî para cezası veya tedbirdir.” (TCK m. 50/5).​
Daha önce işlenen suç taksirli bir suç ise bu suçtan dolayı verilmiş olan ceza ne olursa olsun daha sonra işlenen suçtan dolayı verilen hapis cezası şartları varsa ertelenebilecektir.​
Koşullu salıverilme ertelemeye engeldir.​
Dava zaman zamanaşımı söz konusu ise ortada mahkûmiyet bulunmadığından erteleme mümkün olmakla birlikte, artık kesinleşmiş bir mahkûmiyet bulunduğundan ceza zamanaşımı ertelemeye engeldir.​
Ön ödeme ve uzlaşmanın varlığı hâlinde de bir mahkûmiyet söz konusu olmadığından erteleme mümkün olmalıdır.​
Önceki cezasının ertelenmiş olması ve denetim süresinin iyi hâlli veya yükümlülüklere uygun olarak geçirilmesi durumunda ceza infaz edilmiş sayılacağından artık erteleme mümkün değildir.​
Genel af hâlinde kamu davası düştüğünden ve hüküm olunan cezalar bütün neticeleri ile birlikte ortadan kalktığından erteleme mümkündür. Ancak özel af durumunda mahkûmiyet var olmaya devam edeceğinden erteleme söz konusu olamaz.​
Ülke içinde herhangi bir mahkeme tarafından verilen hapis cezasının ertelemeye engel olduğu ve fakat yabancı mahkemelerden verilen hükümlerin ertelemeye engel olmayacağı kabul edilir.​
Suç İşlemeyeceği Konusunda Mahkemede Bir Kanaatin Oluşması
Ertelemenin son şartı, kişinin, suçu işledikten sonra yargılama sürecinde gösterdiği pişmanlık dolayısıyla tekrar suç işlemeyeceği konusunda mahkemede bir kanaatin oluşmasıdır. Mahkeme kararında söz konusu kriteri açıkça ve gerekçeli olarak tartışmalıdır.​
“Dosyada mevcut adli sicil kaydı içeriğinden ertelemeye engel geçmiş mahkûmiyeti olmadığı anlaşılan sanığın, yargılama sürecinde gösterdiği pişmanlık dolayısıyla tekrar suç işlemeyeceği konusunda mahkemede oluşan kanaate göre cezasının ertelenip ertelenmeyeceğinin değerlendirilmesi gerektiği gözetilmeden, yasal ve yeterli olmayan gerekçeye dayanılarak ertelemeye yer olmadığına karar verilmesi…”(Y.8.CD., 27.4.2010, 2008/8581, 2010/6239).
Yasa koyucu bu konudaki kararın yargılama sürecine katılan ilk derece mahkemesince verilebilmesini çünkü yargılama sürecinde gösterilen pişmanlığın ancak onun tarafından saptanabileceğini de vurgulamış olmaktadır. O hâlde Yargıtayın erteleme kararı vermesi mümkün değildir.​
Hâkimin failin tekrar suç işlemeyeceği konusunda bir kanaate sahip olması gerekir. Bu kanaate ise hâkim, sanığın yargılama sürecinde gösterdiği pişmanlıkla ulaşacaktır.​
Öte yandan hâkimin sanığın pişmanlık gösterdiğine hangi söz ya da davranışlarıyla ulaşacağı da tartışmalıdır. Bu anlamda sanığın suçunu ikrar edip, pişmanlığını dile getirerek olayı ayrıntıları ile anlatmış olması, yargılama sırasında çaldığı malın yerini göstermesi pişmanlığın ifadesi olarak kabul edilebilir. Ancak sadece pişmanlığın gösterilmesi yeterli değildir; bu pişmanlık hâkimde sanığın tekrar suç işlemeyeceği konusunda kanaat uyandırmalıdır.​
“Sanığın sabıkasına konu ilamın para cezasına ilişkin olması ve kasıtlı bir suçtan 3 aydan fazla hapis cezasına mahkûm edilmemiş bulunması karşısında, suç işledikten sonraki yargılama sürecinde pişmanlık gösterip göstermediği gözetilerek, tekrar suç işleyip işlemeyeceği konusunda oluşan kanaate göre cezasının ertelenip ertelenmeyeceğine karar verilmesi gerekir.” (Y. 4.CD., 9.6.2010, 2008/13428, 2010/11339).
Her ilgili suç için ayrı ayrı düzenlenmiş olan etkin pişmanlık kurumunun hem bir indirim sebebi hem de erteleme sebebi olarak kabul edilebilmesi olanaklı değildir. Nitekim etkin pişmanlık kovuşturma başlamadan gösterilmelidir.​
Erteleme Kararı
Erteleme kararının verilebilmesi için bu yönde bir talepte bulunulmasına gerek yoktur. Hâkim re’sen ertelemeye karar verebilir. Her ne şekilde verilirse verilsin erteleme sebebinin gerekçesi gösterilmelidir. Aynı husus erteleme kararı verilmemesi için de geçerlidir. Kararı verecek makam ilk derece mahkemesidir.​
Ertelemenin Koşula Bağlanması
Cezanın ertelenmesi, mağdurun veya kamunun uğradığı zararın aynen iade, suçtan önceki hâle getirme veya tazmin suretiyle tamamen giderilmesi koşuluna bağlı tutulabilir. Bu durumda, koşul gerçekleşinceye kadar cezanın infaz kurumunda çektirilmesine devam edilir. Koşulun yerine getirilmesi hâlinde hâkim kararıyla hükümlü infaz kurumundan derhâl salıverilir (TCK m. 51/2).​
Cezanın ertelenmesinin mağduriyetin giderilmesi bakımından iki işlevinin bulunduğu söylenmelidir: Birincisi, mağduriyetin giderilmesi ertelemeye liyakatta aranan bir koşuldur. Bu halde, fail suçu işledikten sonra bu fiilden doğmuş olan mağduriyetin giderilmiş olması liyakat şartının tespiti bakımından zorunlu görülür. O halde, burada mağduriyetin giderilmesi suçun işlenmesinden sonra ve fakat hükmün verilmesinden önce söz konusudur. Böylece fail, ertelemeye layık olduğunu ispatlamış olur. İkincisi ise, erteleme kararı verildikten sonra, ertelemede deneme süresi içinde mağduriyetin giderilmesi koşulunun yerine getirilmesidir. TCK m.51/2’nin her iki işlevi de karşılayabilecek nitelikte olduğu söylenmelidir.
Görüldüğü üzere TCK, mahkûmun rızasını aramamaktadır. Ertelemenin koşula bağlanması bakımından hükümlünün rızasına gerek yoktur. Zira bu koşulun anlamı ve amacı esas itibarıyla mağdurun ya da kamunun suçtan doğan zararının giderilmesidir. Erteleme bunu sağlamak bakımından bir araç olarak kullanılmaktadır. Nitekim koşulun gerçekleşmesine kadar cezanın infaz kurumunda çektirilmesine devam edilmesinin anlamı budur.​
KİTAP: Erteleme ile ilgili Yargıtay uygulamalarının değerlendirilmesi için bkz. Ali Rıza Töngür, Yeni Boyutlarıyla Ceza Hukukunda Erteleme, Adalet Yayınları, Ankara 2009.
Ertelemenin Denetime Tabi Tutulması: Denetimli Serbestlik
TCK, ertelemede deneme süresini başına buyruk geçirilen bir süre olmaktan çıkarmış ve bir denetime tabi tutmuştur. Bu kuruma denetimli serbestlik de denmektedir. Buna göre cezası ertelenen hükümlüye bir denetim süresi belirlenerek, bu süre içinde bazı yükümlülükleri yerine getirmesi istenebilir ve denetim süresi içinde hükümlüye rehberlik edecek bir uzman kişi görevlendirilebilir. Böylece cezanın ertelenmesi bir af olmaktan çıkmakta, suçlunun yeniden sosyalleşmesini sağlaması amacının gerçekleşmesi de sağlanmış olmaktadır. Ancak hüküm sadece bir denetim süresi belirlenmesi bakımından zorunluluk getirmiş fakat yükümlülük tayini ve özellikle uzman kişi görevlendirilmesi hususunu hâkimin takdirine bırakmıştır.​
Her ne kadar düzenleme hükümlünün kişiliği ve sosyal durumu göz önünde bulundurularak yükümlülük belirlenmesinden ve uzman görevlendirilmesinden sarfınazar edilebileceğini ifade ediyorsa da elbette bu sistemin işlemesi iyi bir alt yapı ve insan gücünün varlığına bağlıdır. Görevlendirilecek kişi yoksa zorunluluk getirmenin de anlamı bulunmaz. Ancak bu defa da kurum işlevsel olmaktan çıkar ve failin yeniden topluma kazandırılması amacı tamamen tesadüfe bırakılmış olur.​
İNTERNET: Denetimli serbestlik ile ilgili Avrupa Konseyi ve Birleşmiş Milletler tavsiye kararları, standartlar ve sözleşmeler için bkz. http://www.cte-ds.adalet.gov.tr/
Denetim Süresi
Cezası ertelenen hükümlü hakkında, bir yıldan az, üç yıldan fazla olmamak üzere, bir denetim süresi belirlenir. Bu sürenin alt sınırı, mahkûm olunan ceza süresinden az olamaz. Örneğin, 2 yıl hapis cezasına mahkûm olan hükümlünün cezası ertelenirse en az 2, en fazla 3 yıllık bir denetim süresi belirlenecektir. Bu durumda denetim süresinin üç yılı aşmamak koşuluyla hüküm olunan hapis cezasının süresinden fazla olabilmesi mümkündür.​
“5237 sayılı Yasa’nın 51. maddesiyle, ceza infaz kurumu haline getirilip, sadece hapis cezasıyla sınırlı olarak kabul edilen ertelemede, maddenin 3. fıkrası uyarınca mahkemece bir deneme süresinin belirlenmesi zorunlu olup, bu sürenin belirlenmemesi veya eksik belirlenmesi, denetim süresi, ertelemenin yasal sonucu olduğundan, aleyhe bozma yasağı kapsamında değerlendirilemeyecek, yine fıkrada mahkûm olunan hapis cezası süresinden az olmamak hususu da, hükmedilen bir yıldan fazla mahkûmiyetler için söz konusu olup, hapis cezası bir yıldan az olsa da denetim süresi hiçbir ahvalde bir yıldan az olamayacaktır. Somut olayda, yerel mahkemece hükmedilen 3 ay sonuç hapis cezasının ertelenmesi nedeniyle, takdir ve tayin olunan 1 yıllık denetim süresi 5237 sayılı TCY’nin 51/3. maddesine uygun bulunduğundan, denetim süresinin 3 ay olması gerektiğine ilişkin bozma nedeni yerinde değildir.”(YCGK., 6.4.2010, 4-71/76)
Denetim Süresince Öngörülebilecek Yükümlülükler
Mahkeme, hükümlünün kişiliğini ve sosyal durumunu göz önünde bulundurarak, denetim süresinin herhangi bir yükümlülük belirlemeden veya uzman kişi görevlendirmeden geçirilmesine karar verebileceği gibi denetim süresi içinde bazı yükümlülüklerin yerine getirilmesine de karar verebilir.​
Buna göre hapis cezası ertelenen hükümlünün denetim süresi içinde;​
a. Bir meslek veya sanat sahibi olmayan hükümlünün, bu amaçla bir eğitim programına devam etmesine,​
b. Bir meslek veya sanat sahibi hükümlünün, bir kamu kurumunda veya özel olarak aynı meslek veya sanatı icra eden bir başkasının gözetimi altında ücret karşılığında çalıştırılmasına,​
c. On sekiz yaşından küçük olan hükümlülerin, bir meslek veya sanat edinmelerini sağlamak amacıyla gerektiğinde barınma imkânı da bulunan bir eğitim kurumuna devam etmesine karar verilebilir.​
Bu yükümlülüklere mahkemece karar verilmesi zorunlu değildir.​
Söz konusu yükümlülüklere karar verilmesi hâlinde hakkında yükümlülük kararı verilenlerin denetim sürelerini, kanunda belirtilen usul ve esaslara uygun olarak geçirmelerini, yerine getirilmesini gerektiğinde kolluk ve ilgili diğer makamlarla iş birliği içinde sağlamak görevi Denetimli Serbestlik ve Yardım Merkezleri ile Koruma Kurulları Kanunu gereğince oluşturulan denetimli serbestlik şube müdürlüklerine verilmiştir (m.14/1 b).​
Uzman Kişinin Görevlendirilmesi ve Görevleri
Mahkeme, denetim süresi içinde hükümlüye rehberlik edecek bir uzman kişiyi görevlendirebilir (TCK m.51/5).​
Kanun bu kişiye bazı görevler yüklemiştir. Buna göre uzman;​
  • Kötü alışkanlıklardan kurtulmasını ve sorumluluk bilinciyle iyi bir hayat sürmesini temin hususunda hükümlüye öğütte bulunur.​
  • Eğitim gördüğü kurum yetkilileri veya nezdinde çalıştığı kişilerle görüşerek, istişarelerde bulunur.​
  • Hükümlünün davranışları, sosyal uyumu ve sorumluluk bilincindeki gelişme hakkında üçer aylık sürelerle rapor düzenleyerek hâkime verir.​
Yükümlülüklerin İnfazı
Yukarıda yer alan yükümlülüklerin ne şekilde infaz edileceği Denetimli Serbestlik Hizmetleri Yönetmeliği m.67-71 arasında düzenlenmiştir.​
Ertelemenin Sonucu
Denetim süresi yükümlülüklere uygun veya iyi hâlli olarak geçirildiği takdirde, ceza infaz edilmiş sayılır (TCK m.51/8). Bu sonuç için mahkemenin ayrıca bir karar vermesine gerek bulunmaz. Erteleme kararı adli sicile kaydolunur (5352 sayılı Kanun m.4 b).​
Ertelemenin Düşmesi
Erteleme iki şekilde düşer (TCK m.51/7):​
  1. Hükümlünün denetim süresi içinde kasıtlı bir suç işlemesi veya​
  2. Kendisine yüklenen yükümlülüklere, hâkimin uyarısına rağmen uymamakta ısrar etmesi.​
Bu hâllerde erteleme düşer ve ertelenen cezanın kısmen veya tamamen infaz kurumunda çektirilmesine karar verilir. Aynı zamanda yeni suçun cezası da ayrıca infaz edilir. Ertelenmiş olan cezanın infazına ilk hükmü veren mahkeme karar verir.​
Denetim süresi ne şekilde geçerse geçsin mahkûmiyet hükmü varlığını koruyacağına göre yeni işlenen suç bakımından tekerrür hükümleri uygulanacaktır.​
KİTAP: Denetimli serbestlik ile ilgili ulusal ve karşılaştırmalı hukuka ilişkin değerlendirmeler için bkz. Necati Nursal/Sercan Ataç, Denetimli Serbestlik ve Yardım Sistemi, Yetkin Yayınları, İstanbul 2006.
Cezanın Koşullu Salıverme Tarihine Kadar Denetimli Serbestlik Tedbiri Uygulanmak Suretiyle İnfazı (CGTİHK m.105/A)
5.4.2012 tarih ve 6291 sayılı Kanun ile koşullu salıverilme öncesi yeni bir kurumun yaratıldığı söylenmelidir. Söz konusu kurumun amacı hükümlülerin dış dünyaya uyumlarını sağlamak, aileleriyle bağlarını sürdürmelerini ve güçlendirmelerini temin etmektir (CGİTHK m. 105/A -1). Bu yönüyle cezanın denetimli serbestlik tedbiri uygulamak suretiyle infazı, bir bakıma koşullu salıvermenin yeniden topluma kazandırma fonksiyonunda destekleyici bir rolü üstlenmektedir. Bu bakımdan bütünlüğü sağlamak adına inceleme konusu kurumun koşullu salıvermeden önce değerlendirilmesi gerektiği kanaatindeyiz.​
Koşulları
Cezanın koşullu salıvermeye kadar denetimli serbestlik tedbiri uygulamak suretiyle infazı kurumunun koşulları CGTİHK m. 105/A-1’de şu şekilde belirtilmiştir.​
a. Hükümlünün açık ceza infaz kurumunda cezasının son altı ayını kesintisiz olarak veya çocuk eğitimevinde toplam cezasının beşte birini tamamlamakla birlikte koşullu salıvermeden yararlanabilmesi için bir yıl veya daha az hapis cezası kalmış olmalıdır. Burada dikkati çeken husus, kanun koyucunun bu kurumdan yararlanabilecek hükümlüler için özellikle kalınan ceza infaz kurumu ve o ana kadar infaz edilen süre bakımından bir sınırlandırma getirmiş olmasıdır.​
Bu noktada belirtmek gerekir ki, CGTİHK geçici m.4’e göre; Bu Kanunun 105/A maddesinin birinci fıkrasının (a) bendinde ve ikinci fıkrasında belirtilen altı aylık süre şartı ile birinci fıkrasının (b) bendinde belirtilen cezanın belirli bir süre infaz edilmesine ilişkin şart 31/12/2020 tarihine kadar uygulanmaz. Dolayısıyla yukarıda bahsi geçen 6 aylık süre ve 1/5 oranında cezayı çekme koşulları 31 Aralık 2020 tarihine kadar denetimli serbestlik suretiyle cezanın infazı kurumundan faydalanılabilmesi için gerekli koşullar arasından çıkartılmıştır.​
Ayrıca 671 sayılı KHK ile yapılan değişiklik uyarınca, 1 Temmuz 2016’dan önce işlenen bazı suçlar bakımından koşullu salıverme süresinin dolmasına iki yıl kala denetimli serbestlik suretiyle cezanın infazına başlanmasına da imkan tanınmıştır. Söz konusu değişiklikle düzenlenen CGTİHK geçici m.4’e göre; 1/7/2016 tarihine kadar işlenen suçlar bakımından; 26/9/2004 tarihli ve 5237 sayılı Türk Ceza Kanununun kasten öldürme suçları (madde 81, 82), üstsoya, altsoya, eşe veya kardeşe ya da beden veya ruh bakımından kendisini savunamayacak durumda bulunan kişiye karşı işlenen kasten yaralama ve neticesi sebebiyle ağırlaşmış yaralama suçları, cinsel dokunulmazlığa karşı işlenen suçlar (madde 102, 103, 104, 105), özel hayata ve hayatın gizli alanına karşı suçlar (madde 132, 133, 134, 135, 136, 137, 138), uyuşturucu veya uyarıcı madde imal ve ticareti suçu (madde 188) ve İkinci Kitap Dördüncü Kısım Dördüncü, Beşinci, Altıncı ve Yedinci Bölümünde tanımlanan suçlar ile 12/4/1991 tarihli ve 3713 sayılı Terörle Mücadele Kanunu kapsamına giren suçlar hariç olmak üzere, bu Kanunun 105/A maddesinin birinci fıkrasında yer alan “bir yıl”lık süre “iki yıl” olarak uygulanır.​
b. Hükümlünün iyi hâlli olması ve bu kurumdan yararlanmak için talepte bulunması gerekmektedir.​
c. Kurumun hükümlüye uygulanabilirliği hususunda hükümlünün kaldığı ceza infaz kurumu idaresince olumlu kanaat bildirilmesi gerekmektedir.​
Tüm bunların, kurumun uygulanabilmesi için temel koşullar olduğu ve kural teşkil ettiği söylenebilir. Zira aynı maddenin 2. ve 3. fıkralarında iki ayrı hükümlü grubu için de istisnaen bu kurumunun uygulanabileceği ifade edilmiştir. Şöyle ki​
Açık ceza infaz kurumuna ayrılma şartları oluşmasına karşın, iradesi dışındaki bir nedenle açık ceza infaz kurumuna ayrılamayan veya bu nedenle kapalı ceza infaz kurumuna geri gönderilen iyi hâlli hükümlüler, açık ceza infaz kurumuna ayrılma şartlarının oluşmasından itibaren en az altı aylık sürenin geçmiş olması durumunda ya da sıfır-altı yaş grubunda çocuğu bulunan ve koşullu salıverilmesine iki yıl veya daha az süre kalan kadın hükümlüler ile maruz kaldıkları ağır bir hastalık, engellilik veya kocama nedeniyle hayatlarını yalnız idame ettiremeyen ve koşullu salıverilmesine üç yıl veya daha az süre kalan hükümlüler, diğer şartları da taşımaları hâlinde cezalarının koşullu salıvermeye kadar denetimli serbestlik tedbiriyle infaz edilmesi kurumunan yararlanabilirler.​
• Ağır hastalık, sakatlık veya kocama hâli, Adlî Tıp Kurumundan alınan veya Adalet Bakanlığınca belirlenen tam teşekküllü hastanelerin sağlık kurullarınca düzenlenip Adli Tıp Kurumunca onaylanan bir raporla belgelendirilmelidir.
• Adli para cezasının ödenmemesi nedeniyle cezası hapse çevrilen hükümlülerin bu infaz usulünden yararlanmalarında, hak ederek tahliye tarihi esas alınır.​
Karar Verecek Makam
Cezanın koşullu salıvermeye kadar denetimli serbestlik tedbiriyle infaz edilmesine infaz hâkimliği karar verir. Ancak burada kanun koyucu infaz hakimine tüm şartlar oluşmuş olsa bile bu infaz usulüne karar vermede takdir yetkisi tanımıştır.​
Uygulanacak Yükümlülükler
Denetimli serbestlik tedbiri uygulanmak suretiyle cezasının infazına karar verilen hükümlünün, koşullu salıverilme tarihine kadar;​
a. Kamuya yararlı bir işte ücretsiz olarak çalıştırılması,​
• 05.04.2012 tarih ve 6291 s. Kanun’un 3. maddesiyle, kamuya yararlı bir işte çalıştırmaya ilişkin CGTİHK m. 105’in aşağıda verilen 4. ve 5. fıkraları kaldırılmıştır.
“(4) İki yıl veya daha az süre ile hapis cezasına mahkûm olanlardan, hükümlülük süresinin yarısını iyi hâlle geçirenlerin, istekleri bulunmak koşuluyla kendilerinin veya yasal temsilcilerinin veya Cumhuriyet Başsavcılığının istemi üzerine, mahkûmiyet sürelerinin geriye kalan yarısını kamuya yararlı bir işte çalıştırılmasına mahkemece karar verilebilir.​
(5) Mahkeme kararında belirtilen çalışma esasları ile rejimlere uymama hâlinde, geri kalan ceza aynen çektirilir.”​
b. Bir konut veya bölgede denetim ve gözetim altında bulundurulması,​
c. Belirlenen yer veya bölgelere gitmemesi,​
d. Belirlenen programlara katılması,​
yükümlülüklerinden bir veya birden fazlasına tabi tutulmasına, denetimli serbestlik müdürlüğünce karar verilir. Dikkat edilecek olursa denetimli serbestlik tedbiri uygulanmak suretiyle cezasının infazı usulünün uygulanıp uygulanamayacağına infaz hakimliği karar verirken hakkında bu infaz usulünün uygulanabilceğine kanaat getirilen ve bu yönde karar verilen hükümlüye hangi yükümlülüğün uygulanacağına denetimli serbestlik müdürlüğü karar vermektedir. Bu yükümlülüklerden birine karar verildikten sonra hükümlünün risk ve ihtiyaçları dikkate alınarak yükümlülükler değiştirilebilir (CGTİHK m. 105/A-5). Yükümlülüklerin gereklerine ve denetim planına uygun davranan hükümlünün koşullu salıverilmesi hakkında denetimli serbestlik müdürlüğü tarafından hazırlanan gerekçeli rapor, CGTİHK m. 107 (koşullu salıverme) ve 108 (mükerrirlere özgü infaz rejimi ve denetimli serbetlik) maddeler uyarınca işlem yapılmak üzere ilgili mahkemeye gönderilir.​
Denetimli Serbestlik Tedbiri Uygulanmak Suretiyle Cezanın İnfazı Usulünün İptali
CGTİHK m. 105/A–6’ya göre hükümlünün;​
a. Ceza infaz kurumundan ayrıldıktan sonra, talebinde belirttiği denetimli serbestlik müdürlüğüne üç gün içinde müracaat etmemesi,​
b. Hakkında belirlenen yükümlülüklere, denetimli serbestlik müdürlüğünün hazırladığı denetim ve iyileştirme programına, denetimli serbestlik görevlilerinin bu kapsamdaki uyarı ve önerileriyle hakkında hazırlanan denetim planına uymamakta ısrar etmesi,​
c. Ceza infaz kurumuna geri dönmek istemesi​
hâlinde denetimli serbestlik müdürlüğünün talebi üzerine, koşullu salıverilme tarihine kadar olan cezasının infazı için kapalı ceza infaz kurumuna gönderilmesine, infaz hâkimi tarafından karar verilir. Dikkat edilirse kanun koyucu burada söz konusu infaz usulüne karar vermede infaz hâkimine tanıdığı takdir yetkisini tanımamış ve şartların oluşması hâlinde cezanın kapalı cezaevinde infaz edilmesine karar vermesini bir zorunluluk olarak belirtmiştir.​
Yükümlülüğe Aykırılığın Yaptırımı
Hakkında infaz hâkimliği tarafından cezanın koşullu salıverilmeye kadar denetimli serbestlik tedbiri uygulanmak suretiyle infaz edilmesi karar verimesine rağmen denetimli serbestlik müdürlüğüne müracaat etmesi gereken sürenin bitiminden itibaren iki gün geçmiş olmasına karşın müracaat etmeyen hükümlüler ile kapalı ceza infaz kurumuna iade kararı verilmesine rağmen iki gün içinde en yakın Cumhuriyet Başsavcılığına teslim olmayan hükümlüler hakkında, TCK m. 292 (Hükümlü ve Tutuklunun Kaçması) ve 293 (Etkin Pişmanlık) hükümleri uygulanır.​
KOŞULLU SALIVERİLME
Koşullu salıverilme bir tür erteleme niteliği taşıdığından konuyla ilgisi olması sebebiyle kısaca incelenmesi uygun görülmüştür.​
Koşullu salıverilme, cezasını çekmekte olan hükümlünün ceza süresi dolmadan serbest bırakılmasını ifade etmektedir. Salıvermenin koşullu olmasının sebebi hükümlünün kalan ceza süresi içinde suç işlememesi, bazı yükümlülüklere uyması şartıdır.​
Bu yönüyle koşullu salıverme kararı ile cezanın infazı tamamlanmış sayılamaz. Koşullu salıverme ancak kesin salıverme gününe kadar geçecek süre içinde bazı kayıt ve şartlarla hükümlünün serbest bırakılmasını sağlar.​
Koşullu salıverilme bir lütuf, ödül ya da tümüyle ilgili makamların takdirine bağlı bir kurum değildir. Koşullu salıverilme de erteleme gibi ceza sistemini tamamlayan ve cezanın infazı sırasında bireyselleştirilmesini sağlayan bir ceza infaz kurumudur. Bu yönüyle aynı zamanda, ıslah olduğu düşünülen mahkûmun yeniden topluma kazandırılması aracıdır. Ancak ertelemeden farklı olarak koşullu salıverilmede hükümlü belli bir süreyi cezaevinde geçirmelidir. Yine erteleme sadece kısa süreli hapis cezaları için mümkünken koşullu salıverilme kural olarak her tür hapis cezası bakımından mümkündür.​
Koşulları
Hükmedilmiş Cezanın Bir Süre Çekilmiş Olması

Koşullu salıverilmeden yararlanabilmenin ilk koşulu hükmedilen cezanın belli bir miktarının infaz kurumunda geçirilmiş olmasıdır. Bu süre ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasına mahkûm edilmiş olanlarda otuz yıl, müebbet hapis cezasına mahkûm edilmiş olanda yirmi dört yıl, diğer süreli hapis cezalarına mahkûm edilmiş olanlarda ise cezalarının üçte ikisidir.​
Bu noktada belirtmek gerekir ki; 671 sayılı KHK ile yapılan değişiklik uyarınca, 1 Temmuz 2016’dan önce işlenen bazı suçlar bakımından koşullu salıvermeden faydalanabilmek için mahkum olunan cezadan çekilmesi gereken 2/3 oranındaki ceza miktarı, yarı oranında olarak kabul edilmiştir. Dolayısıyla söz konusu kapsamda yer alan hükümlüler cezalarının yarısını çektikten sonra koşullu salıvermeden faydalanabileceklerdir. Bu bağlamda söz konusu değişiklikle düzenlenen CGTİHK geçici m.4’e göre; 1/7/2016 tarihine kadar işlenen suçlar bakımından; 26/9/2004 tarihli ve 5237 sayılı Türk Ceza Kanununun kasten öldürme suçları (madde 81, 82), üstsoya, altsoya, eşe veya kardeşe ya da beden veya ruh bakımından kendisini savunamayacak durumda bulunan kişiye karşı işlenen kasten yaralama ve neticesi sebebiyle ağırlaşmış yaralama suçları, cinsel dokunulmazlığa karşı işlenen suçlar (madde 102, 103, 104, 105), özel hayata ve hayatın gizli alanına karşı suçlar (madde 132, 133, 134, 135, 136, 137, 138), uyuşturucu veya uyarıcı madde imal ve ticareti suçu (madde 188) ve İkinci Kitap Dördüncü Kısım Dördüncü, Beşinci, Altıncı ve Yedinci Bölümünde tanımlanan suçlar ile 12/4/1991 tarihli ve 3713 sayılı Terörle Mücadele Kanunu kapsamına giren suçlar hariç olmak üzere, bu Kanunun 107 nci maddesinin ikinci fıkrasında yer alan “üçte iki”lik oran “yarısı” olarak uygulanır.​
Birden fazla mahkûmiyetin bulunması hâlinde koşullu salıverilme için infaz kurumunda geçirilmesi gereken süre;
a. Birden fazla ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasına veya ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası ile müebbet hapis cezasına mahkûmiyet hâlinde otuz altı,​
b. Birden fazla müebbet hapis cezasına mahkûmiyet hâlinde otuz,​
c. Bir ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası ile süreli hapis cezasına mahkûmiyet hâlinde en fazla otuz altı,​
d. Bir müebbet hapis cezası ile süreli hapis cezasına mahkûmiyet hâlinde en fazla otuz,​
e. Birden fazla süreli hapis cezasına mahkûmiyet hâlinde en fazla yirmi sekiz yıldır.​
Bununla birlikte, şartla salıverilmede cezaevinde geçirilecek süre belli suçlar bakımından daha uzun tutulmuştur. Buna göre suç işlemek için örgüt kurmak veya yönetmek ya da örgütün faaliyeti çerçevesinde işlenen suçtan dolayı mahkûmiyet hâlinde ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasına mahkûm edilmiş olanlar otuz altı yılını, müebbet hapis cezasına mahkûm edilmiş olanlar otuz yılını, süreli hapis cezasına mahkûm edilmiş olanlar cezalarının dörtte üçünü infaz kurumunda çektikleri takdirde, koşullu salıverilmeden yararlanabilirler. Ancak bu süreler;​
a. Birden fazla ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasına veya ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası ile müebbet hapis cezasına mahkûmiyet hâlinde kırk,​
b. Birden fazla müebbet hapis cezasına mahkûmiyet hâlinde otuz dört,​
c. Bir ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası ile süreli hapis cezasına mahkûmiyet hâlinde en fazla kırk,​
d. Bir müebbet hapis cezası ile süreli hapis cezasına mahkûmiyet hâlinde en fazla otuz dört,​
e. Birden fazla süreli hapis cezasına mahkûmiyet hâlinde en fazla otuz iki yıldır.​
• 22.07.2010 tarih ve 6008 s. Kanun m. 9 ile getirilen değişikliğe göre yukarıda bahsedilen süreler çocuklar için uygulanmayacaktır.
Koşullu salıverilme süresinin hesaplanmasında, hükümlünün on beş yaşını dolduruncaya kadar infaz kurumunda geçirdiği bir gün, iki gün olarak dikkate alınır.​
İyi Hâl
Koşullu salıverilmeden yararlanabilmek için mahkûmun kurumdaki infaz süresini iyi hâlli olarak geçirmesi gerekir.​
İyi hâlin neye göre belirleneceği tüzükte düzenlenmiştir. İnfaz Tüzüğü m.172/7’ye göre, “Bir hükümlünün koşullu salıverilmesi hakkında kurum idaresi tarafından hazırlanan gerekçeli rapor, hükmü veren mahkemeye; hükümlü başka bir yerde bulunuyorsa o yerde bulunan aynı derecedeki mahkemeye verilir. Mahkeme, bu raporu uygun bulursa hükümlünün koşullu salıverilmesine dosya üzerinden karar verir. Mahkeme, raporu uygun bulmadığı takdirde gerekçesini kararında gösterir. Bu kararlara karşı itiraz yoluna gidilebilir.”​
Son olarak belirtmek gerekir ki; disiplin cezası alan bir hükümlünün cezası infaz edildikten sonra CGTİHK m.48’de öngörülmüş olan sürelerin geçmesi gerekir ki iyi haline karar verilebilsin. Bu karar verilmezse hükümlü iyi halli sayılamayacak ve koşullu salıvermeden faydalanamayacaktır. Bununla birlikte 694 sayılı KHK ile getirilen düzenlemeye göre, 5237 sayılı Kanunun İkinci Kitap Dördüncü Kısım Dördüncü, Beşinci, Altıncı ve Yedinci Bölümünde ve 220 nci maddesinde düzenlenen suçlar ve cinsel dokunulmazlığa karşı işlenen suçlar ile bunların mülga 765 sayılı Türk Ceza Kanunundaki karşılığı olan suçlardan ve 3713 sayılı Kanun kapsamına giren suçlardan hükümlü ve tutuklu olanlar ile bu Kanunun 9 uncu maddesinin üçüncü fıkrası kapsamında kalan hükümlü ve tutuklular hakkında verilenler hariç olmak üzere; 1/8/2017 tarihinden önceki eylemler nedeniyle bu Kanunun 39 ila 46 ncı maddeleri uyarınca verilen disiplin cezası ve tedbirleri, infaz edilmeleri kaydıyla 48 inci maddedeki süre ve karar şartı aranmaksızın idare ve gözlem kurulunca verilecek iyi hal kararı üzerine kaldırılır (CGTİHK geçici m.8). Dolayısıyla belirtilenler dışındaki suçlardan mahkum olan hükümlülerin 1 Ağustos 2017’den önce işledikleri bazı disiplin suçları bakımından, iyi hal kararı verilebilmesi için disiplin cezasının infazından itibaren belirli sürelerin geçmiş olması gerekliliği kaldırılmıştır.​
Koşullu Salıverilmeye Karar Verecek Mahkeme
Koşullu salıverilmeye hükmü veren mahkeme karar verir. Bu konuda hükümlünün talebine veya rızasına gerek yoktur (Tüzük m.245). Buna göre bir hükümlünün koşullu salıverilmesi hakkında ceza infaz kurumu idaresi tarafından hazırlanan gerekçeli rapor, hükmü veren mahkemeye; hükümlü başka bir yerde bulunuyorsa o yerde bulunan aynı derecedeki mahkemeye verilir. Mahkeme, bu raporu uygun bulursa hükümlünün koşullu salıverilmesine dosya üzerinden karar verir. Mahkeme, raporu uygun bulmadığı takdirde gerekçesini kararında gösterir. Bu kararlara karşı itiraz yoluna gidilebilir (CGTİHK m.107/11).​
Denetim Süresi-Denetimli Serbestlik
Koşullu salıverilen hükümlünün tabi tutulacağı denetim süresi, yukarıdaki fıkralara göre infaz kurumunda geçirilmesi gereken sürenin yarısı kadardır. Örneğin, 9 yıl hapis cezasına mahkûm edilen bir kişinin cezaevinde geçirmesi gereken süre 6 yıldır. O hâlde denetim süresi bu hükümlü bakımından 3 yıl olacaktır. Diğer bir deyişle süreli hapis cezalarında geri kalan ceza miktarı denetim süresini oluşturur.​
CGTİHK m.107/10’un “hâkim, koşullu salıverilen hükümlünün kişiliğini ve topluma uyumdaki başarısını göz önünde bulundurarak; denetim süresinin, denetimli serbestlik tedbiri uygulanmadan veya herhangi bir yükümlülük belirlemeden geçirilmesine karar verebileceği gibi denetimli serbestlik tedbiri uygulanmasını veya belirlenen yükümlülükleri denetim süresi içinde kaldırabilir.” şeklindeki düzenlemesinden hükümlünün denetim süresini değişik şekillerde geçirebileceği sonucuna ulaşılmaktadır. Buna göre koşullu salıverilen kişi;​
a. Denetimli serbestlik tedbirine tabi tutulabilir.​
b. Belli yükümlülükleri yerine getirmeye tabi tutulabilir.​
c. Hem denetimli serbestliğe ve hem de belli yükümlülükleri yerine getirmeye tabi tutulabilir.​
d. Ne denetimli serbestliğe ne de belli yükümlülükleri yerine getirmeye tabi tutulabilir.​
e. Nihayet uygulanan denetimli serbestlik ya da getirilen yükümlülükler denetim süresi içinde kaldırılabilir.​
Son iki hâlde artık bir denetim olanağı kalmayacağından cezaevindeki infazdan sonraki sürenin tüm hâlleri de kapsayacak şekilde denetim süresi olarak ifade edilmesinin bir anlamı bulunmaz.​
Koşullu salıverilen kişinin denetim süresi içinde denetime ya da belli yükümlülükleri yerine getirmeye tabi tutulabilmesi olanağının getirilmesiyle denetim süresinin başına buyruk geçirilen bir süre olmaktan çıkarılması amaçlanmıştır. Buna göre şartla salıverilen hükümlüden bir denetim süresi içinde bazı yükümlülükleri yerine getirmesi istenebilir ve denetim süresi içinde hükümlüye rehberlik edecek bir uzman kişi görevlendirilebilir. Böylece suçlunun yeniden sosyalleşmesi amacının gerçekleşmesi de sağlanmış olmaktadır. Ancak gerek yükümlülükler getirilmesi ve gerekse uzman kişi görevlendirilmesi hususu hâkimin takdirine bırakılmıştır.​
Uzman Kişi Görevlendirme
Hâkim, denetim süresinde hükümlüye rehberlik edecek bir uzman kişiyi görevlendirebilir. Bu kişi, kötü alışkanlıklar edinebileceği çevrelerden uzak kalması ve sorumluluk bilinciyle iyi bir hayat sürmesini temin hususunda hükümlüye öğütte bulunur; eğitim gördüğü kurum yetkilileri veya yanında çalıştığı kişilerle görüşerek, istişarelerde bulunur; hükümlünün davranışları, sosyal uyumu ve sorumluluk bilincindeki gelişme hakkında üçer aylık sürelerle rapor düzenleyerek hâkime verir (CGTİHK m.107/9).​
Denetim Süresince Öngörülebilecek Yükümlülükler ve İnfazı
Hükümlü, denetim süresinde, infaz kurumunda öğrendiği meslek veya sanatı icra etmek üzere, bir kamu kurumunda veya özel olarak aynı meslek veya sanatı icra eden bir başkasının gözetimi altında, ücret karşılığında çalıştırılabilir (CGTİHK m.107/7).​
Koşullu Salıverilmenin Geri Alınması
Geri Alınmayı Gerektiren Haller

Koşullu salıverilen hükümlünün, denetim süresinde hapis cezasını gerektiren kasıtlı bir suç işlemesi veya kendisine yüklenen yükümlülüklere, hâkimin uyarısına rağmen uymamakta ısrar etmesi hâlinde koşullu salıverilme kararı geri alınır (CGTİHK m.107/12).​
Geri Alınmanın Sonucu
Koşullu salıverilme kararının geri alınması hâlinde hükümlünün;​
a. Sonraki suçu işlediği tarihten itibaren kalan cezasının aynen,​
b. Yükümlülüklerine aykırı davranması hâlinde, koşullu salıverilme kararının geri alınması kararının kesinleştiği tarih ile hak ederek salıverilme tarihi arasındaki süreyi geçmemek koşuluyla takdir edilecek bir sürenin,​
Ceza infaz kurumunda çektirilmesine karar verilir. Koşullu salıverilme kararının geri alınmasından sonra aynı hükmün infazı ile ilgili bir daha koşullu salıverilme kararı verilmez (CGTİHK m.107/13).​
Geri Almaya Karar Verecek Makam
Hükümlü, geri kalan süre içinde işlediği kasıtlı bir suçtan dolayı hapis cezasına mahkûm edilirse ya da bağlı tutulduğu yükümlülükleri yerine getirmezse hükmü veren ilk derece mahkemesi, cezaların toplandığı hâller ile hükmün bölge adliye mahkemesi veya Yargıtay tarafından verilmiş olması hâlinde ise CGTİHK’nın 101 inci maddesinin ikinci fıkrasına göre belirlenen ilk derece mahkemesi tarafından koşullu salıverilme kararının geri alınmasına dosya üzerinden karar verilir. Bu kararlara karşı itiraz yolu açıktır (CGTİHK m.107/15).​
Koşullu Salıverilmenin Sonucu
Denetim süresi yükümlülüklere uygun ve iyi hâlli olarak geçirildiği takdirde, ceza infaz edilmiş sayılır (CGTİHK m.107/14).​
KİTAP: Koşullu salıverme ile ilgili ulusal ve karşılaştırmalı hukuk düzenlemeleri hakkında bkz. A. Caner Yenidünya, Mukayeseli Hukukta ve Türk Hukukunda Şartlı Salıverme, Legal Yayınları, Ankara 2002.
• 05.04.2012 tarih ve 6291 s. Kanun m. 2 ile CGTİHK’ya bir geçici madde kapsamında özel bir düzenleme getirilmiştir (Geçici Madde 3). Madde hükmü şöyledir:
1. “Bu maddenin yürürlüğe girdiği tarih itibarıyla koşullu salıverilmelerine bir yıldan az süre kalan;​
a. Açık ceza infaz kurumunda bulunan,​
b. Kapalı ceza infaz kurumunda bulunup da açık ceza infaz kurumuna ayrılma şartlarını taşıyan, iyi hâlli hükümlülerin talepleri hâlinde, cezalarının koşullu salıverilme tarihine kadar olan kısmının denetimli serbestlik tedbiri uygulanmak suretiyle infazına karar verilebilir.​
2. Koşullu salıverilmelerine bir yıl kala açık ceza infaz kurumuna ayrılma hakkını kazanan hükümlüler, bu infaz usulünden en fazla altı ay süreyle yararlanırlar.​
3. Bu maddenin yürürlüğe girdiği tarih itibarıyla 105 inci maddenin dördüncü fıkrası hükmüne göre mahkûmiyet sürelerinin geriye kalan yarısı kamuya yararlı bir işte çalışmak suretiyle infaz edilmekte olan hükümlüler hakkında aşağıdaki şekilde işlem yapılır:​
a. Koşullu salıverilme süresini tamamlamayanların cezalarının infazına 105/A maddesi hükümleri uyarınca devam olunur.​
b. Koşullu salıverilme süresini tamamlayanların infaz dosyası 107 nci ve 108 inci maddeler uyarınca işlem yapılmak üzere ilgili mahkemeye gönderilir.”​
İNFAZI ENGELLEYEN NEDENLER
Ceza Zamanaşımı

İnfaz hukukunun temel ilkelerinden biri de infaz edilebilir hâle gelmiş olan hükümlerin derhâl infaz edilmesidir. Bununla birlikte, kesin ya da kesinleşmiş bir hükmün uzun süre infaz edilememesi ile infazdan beklenen yarar gerçekleşmeyeceğinden ceza zamanaşımı sürelerinin belirlenmesi infaz hukuku bakımından da önem taşır hâle gelmektedir.​
Ceza hukukunda iki tür zamanaşımı bulunur: Dava ve ceza zamanaşımı. İnfazı engelleyen zamanaşımı, ceza zamanaşımıdır. Ceza zamanaşımı; bir suç hakkında kesinleşmiş bir mahkûmiyet kararının bulunmasından itibaren, hükmedilmiş olan ceza mahkûmiyetinin kanunda belirlenen süreler içinde infaz edilememesi durumunda devletin cezayı infaz etme yetkisinin ortadan kalkmasıdır.​
Zamanaşımı süresinin belirlenmesinde somut ceza esas alınır.​
Ceza Zamanaşımına Tabi Olmayan Suçlar
Bununla birlikte, TCK bazı suçların ceza zamanaşımına uğramayacağını öngörmektedir. Buna göre, ceza zamanaşımının söz konusu olamayacağı iki durum vardır:​
  1. TCK’nın İkinci Kitabının Dördüncü Kısmında yazılı ağırlaştırılmış müebbet veya müebbet veya on yıldan fazla hapis cezalarını gerektiren suçların yurt dışında işlenmesi hâlinde ceza zamanaşımı uygulanmaz (TCK m.68/3).​
  2. Soykırım suçları (TCK m.76/4) ve insanlığa karşı suçlar (TCK m.77/4) ile soykırım ve insanlığa karşı suçların örgütlü bir şekilde işlenmiş olması (TCK m.78/3) hâlinde bu suçlardan dolayı zamanaşımı işlemez.​
Ceza Zamanaşımı Süreleri
Cezalar, aşağıdaki sürelerin geçmesiyle infaz edilmez; yani, zamanaşımına uğrar (TCK m.68/1):​
a. Ağırlaştırılmış müebbet hapis cezalarında kırk yıl,​
b. Müebbet hapis cezalarında otuz yıl,​
c. Yirmi yıl ve daha fazla süreli hapis cezalarında yirmi dört yıl,​
d. Beş yıldan fazla hapis cezalarında yirmi yıl,​
e. Beş yıla kadar hapis ve adlî para cezalarında on yıl.​
Öte yandan, fiili işlediği sırada on iki yaşını doldurmuş olup da on beş yaşını doldurmamış olanlar hakkında, bu sürelerin yarısının; on beş yaşını doldurmuş olup da on sekiz yaşını doldurmamış olan kişiler hakkında ise üçte ikisinin geçmesiyle ceza infaz edilmez (TCK m.68/2).​
Ceza Zamanaşımının Başlaması
Ceza zamanaşımı süresi ceza hükmünün kesinleştiği veya infazın herhangi bir suretle kesintiye uğradığı günden itibaren işlemeye başlar (TCK m. 68/5). Buna göre;​
Hükmün Kesinleşmesi
Mahkûmiyet hükümlerinin infaz edilebilmesi ve bu anlamda ceza zamanaşımının başlayabilmesi için yasa gereği kesin veya kesinleşmiş olmaları gerekir.​
İnfazın Herhangi Bir Sebeple Kesilmesi
Burada sanığa verilen ceza infaz edilmeye başlamıştır. Ancak cezanın infazı herhangi bir sebeple kesilirse bu kesilme gününden itibaren ceza zamanaşımı başlayacaktır.​
Kanun infazın kesilmesi bakımından herhangi bir neden ayrımı yapmamıştır. Buna göre cezanın infazı gerek hukuka uygun (akıl hastalığı gibi) ve gerekse hukuka aykırı (cezaevinden firar gibi) bir nedenle kesilmiş olsun her iki halde de ceza zamanaşımı süresi başlayacaktır. Nitekim TCK infazın kesilmesine ilişkin nedenlerde hukuku uygunluk ya da aykırılık gibi bir ayrım ya da kısıtlama yapmamıştır.​
Ceza Zamanaşımının Kesilmesi
Kanunda ceza zamanaşımına ilişkin sürelerin işlemesi sırasında yine kanunda belirtilen sebeplerin ortaya çıkması durumunda geçen sürelerin hiç geçmemiş gibi kabul edilerek ceza zamanaşımı süreleri bakımından en başa dönülmesine ceza zamanaşımı süresinin kesilmesi denir. Hemen belirtelim ki ceza zamanaşımı bakımından sadece kesme söz konusu olup, durma söz konusu değildir.​
Ceza zamanaşımı süresinin kesilme nedenleri:​
Mahkûmiyet hükmünün infazı için yetkili merci tarafından hükümlüye kanuna göre yapılan tebligat veya bu maksatla hükümlünün yakalanması ceza zamanaşımını keser. Bir suçtan dolayı mahkûm olan kimse üst sınırı iki yıldan fazla hapis cezasını gerektiren kasıtlı bir suç işlediği takdirde, ceza zamanaşımı kesilir (TCK m. 71).​
Hükmün İnfazı İçin Tebligat Yapılması
TCK m.71/1’e göre “mahkûmiyet hükmünün infazı için yetkili mercii tarafından hükümlüye kanuna göre yapılan tebligat...ceza zamanaşımını keser.”​
Bu düzenlemeden de anlaşıldığı gibi ceza zamanaşımının bu nedenle kesilmesi için bazı şartlar gereklidir:​
  • Tebligat, mahkûmiyet hükmünün infazı için yapılmalıdır.​
  • Tebligat, Kanuna uygun bir şekilde ve yetkili makam tarafından yapılmalıdır.​
  • Tebligatın hükümlüye belli bir suçun cezasına ilişkin olarak yapılması gerekir.​
Hükümlü hakkında birden fazla mahkûmiyetten dolayı kesinleşmiş cezanın varolması durumunda, tebligat hangi ceza ile ilgili olarak yapılmışsa o cezanın zamanaşımı süresi kesilir.​
Hükmün İnfazı Amacıyla Yakalama Yapılması
Mahkûm edilen kişinin, söz konusu mahkûmiyet hükmünün infaz edilebilmesi için yakalanması gerekir. O hâlde, bu amaç dışında herhangi bir şekilde yakalanan kişi bakımından ceza zamanaşımı süresi kesilmez.​
Burada bir başka dikkat edilmesi gereken nokta ise kişi birden fazla suçtan dolayı mahkûm edilmişse, yakalamanın hangi cezanın zamanaşımı süresini keseceğinin doğru tespit edilmesidir. Eğer mahkûm hakkında birden fazla suça ilişkin birden fazla ceza hükmü varsa, yakalama hangi suçun infazını sağlamak amacıyla yapıldıysa sadece o ceza bakımından zamanaşımı süresini keser.​
Hükümlünün Yeni Bir Suç İşlemesi
Bir suçtan dolayı mahkûm olan kimse üst sınırı iki yıldan fazla hapis cezasını gerektiren kasıtlı bir suç işlediği takdirde, ceza zamanaşımı kesilir (TCK m. 71/2).​
Ceza zamanaşımının kesilmesiyle zamanaşımı süreleri yeniden işlemeye başlar. Zamanaşımının kesilmesi sadece ilgili kişi bakımından sonuç doğurur. Başka bir deyişle diğer suç ortakları bu durumdan etkilenmez.​
Hükümlünün Ölümü
Hükümlünün ölümü hâlinde hapis ve henüz infaz edilmemiş adli para cezaları ortadan kalkar (m.64/2). Hapis cezasının infazı zaten hükümlünün ölümü hâlinde fiilen mümkün değildir. Ölüm hâlinde ayrıca infaz edilmemiş olan adli para cezaları da ortadan kalkar; yani, hükümlünün mirasçılarından talep edilemez. Bu durum cezaların şahsiliği ilkesinin de doğal sonucudur.​
Hükümlünün ölümü hâlinde hakkında verilmiş tedbir kararları da ortadan kalkar. Ancak müsadereye ve yargılama giderlerine ilişkin olup ölümden önce kesinleşmiş bulunan hüküm, infaz olunur.​
Af
Ceza hukukunun en eski kurumlarından biri olan af, insanlık tarihi boyunca dini, felsefi ve hukuki anlamda daima güncelliğini korumuş, gerek düşünce alanında gerekse uygulamada tartışmalara konu olmuştur. Af yetkisine yöneltilen eleştiriler daha ziyade bu yetkinin kötüye kullanılmasından kaynaklanmaktadır. İyi şekilde kullanıldığında, aşırıya kaçılmadığında, affın çeşitli hukuki ve sosyal yararları olduğu söylenebilir.​
Af, ceza kanunlarının somut olaylara uygulanması sırasında ortaya çıkabilecek haksızlıkları gidermek suretiyle adaletsizlikleri önlemek, aşırı yığılma neticesinde dolma noktasına gelen cezaevlerinin boşaltılması gerekçelerine dayanabilir. Ancak af, Türkiye’de genellikle siyasi gerekçelerle çıkarılmaktadır. Bir gereksinim ya da zorlayıcı neden olmadan af kanunu çıkarılmamalıdır. Aksi hâlde cezanın ve cezalandırmanın amaçları anlamını yitirir.​
DİKKAT: Af istisnai bir yasama faaliyetidir. Af işlemi yargısal birtakım sonuçlar doğurmakla birlikte bir yargı işlemi değildir. Zira af yetkisinin tesisinde ve kullanılmasında yargısal usullere başvurulmamakta ve aftan faydalanacaklar yargı usulleriyle belirlenmemektedir.
Birey aftan yararlanmaya mecburdur, aftan yararlanmayacağını ileri süremez. Ancak af kanunu, aftan yararlanmamak hakkını kişilere verebilir.​
Anayasa m.163/3 gereği münhasıran orman suçları (orman yakmak, ormanı yok etmek, daraltmak amacıyla işlenen suçlar) için genel veya özel af çıkarılamaz. Çıkarılan genel ve özel af kapsamına bu suçlar dahil edilemez.​
Affın Çeşitleri
Affın doğurduğu sonuçlar bakımından af; genel ve özel af olmak üzere ikiye ayrılır. Genel ve özel af arasındaki farklar şunlardır:​
  • Genel af, ceza ilişkisini bütün sonuçları ile tamamen ortadan kaldırdığı hâlde özel af sadece cezanın tamamen veya kısmen ortadan kaldırılmasına ya da hafif cezaya dönüştürülmesine yol açar.​
  • Genel af yetkisi sadece TBMM ne aitken özel af yetkisi TBMM yanında Cumhurbaşkanına da tanınmıştır.​
Genel Af
Kamu davasını ve hüküm olunan cezaları ve mahkûmiyetin bütün neticelerini ortadan kaldıran af, genel aftır. Yani, affı genel yapan tüm suçluları etkileyecek şekilde çıkarılmış olması değil, hukuki sonuçlarının cezaların ve mahkûmiyetin bütün neticelerini ortadan kaldırır nitelikte olmasıdır. Ancak genel affın güvenlik tedbirlerine etkisi olmaz. Çünkü affa rağmen failin tehlikeliliği devam eder.​
DİKKAT: Genel affa uğramış mahkûmiyet, erteleme hükümlerinin uygulanmasına engel olmayıp tekerrür hükümlerinin uygulanmasına engeldir.
Genel af, müsadere olunan şeylerin veya ödenen adli para cezasının geri alınmasını gerektirmez (TCK m.74/1).​
Öte yandan cezanın düşmesi şahsi haklar, tazminat ve yargılama giderlerine ilişkin hükümleri etkilemez. Ancak genel af hâlinde yargılama giderleri de istenemez (TCK m.74/3).​
Özel Af
Özel affın sonuçları şunlardır (TCK m.65/2):​
  • Özel af ile hapis cezasının infaz kurumunda çektirilmesine son verilebilir.​
  • İnfaz kurumunda çektirilecek süresi kısaltılabilir.​
  • Hapis cezası adli para cezasına çevrilebilir.​
Burada dikkat çeken husus şudur; özel affın hangi hâllerde söz konusu olabileceği sınırlı bir şekilde sayılmıştır. Öncelikle özel af önceki yasadan farklı olarak sadece hapis cezaları bakımından geçerli olabilmekte, para cezalarını etkilememektedir. Buna göre, özel af ile hapis cezası bütünüyle ortadan kalkmamakta, varlığını korumakla birlikte sadece infaza son verilmektedir. Bu yönü ile özel af bir infaz kurumu şekline bürünmüştür. Hâlbuki 765 s. TCK m. 98 gereği özel af, bir ceza mahkûmiyetini, ortadan kaldıran veya azaltan ya da daha hafif cezaya çeviren bir kurumdu. Bunun bir sonucu olarak ceza, özel affa uğramış olsa dahi TCK sistemine göre ceza mahkûmiyetinin bir sonucu olan fakat güvenlik tedbiri başlığı altında belli haklardan yoksun bırakılma sonucunu doğuran tedbirler, varlığını korumaya devam edecektir.​
DİKKAT: Özel af erteleme hükümlerinin uygulanmasına engel olup tekerrür hükümlerinin uygulanmasına engel değildir. Çünkü özel af hâlinde ceza ortadan kalkmamakta sadece infazına son verilmektedir.
Cumhurbaşkanınca Af
Cumhurbaşkanı’nın görev ve yetkilerini düzenleyen Anayasa m. 104/b.13’te “Sürekli hastalık, sakatlık ve kocama sebebi ile belirli kişilerin cezalarını hafifletme veya kaldırma” Cumhurbaşkanı’nın yetkileri arasında sayılmıştır. Söz konusu hallerin varlığı Adli Tıp raporu ile belirlenir. Cumhurbaşkanınca af bir tür özel af olarak da nitelendirilebilir.​
Kendimizi Sınayalım
1. Aşağıdakilerden hangisi hükümlülerin, kendi istekleri ile bulundukları kurumdan başka kurumlara nakledilebilmeleri için gerekli şartlardan biri değildir?
a. Gitmek istedikleri kurumlardan durumlarına uygun en az üç yeri belirten bir dilekçe vermeleri​
b. Nakil giderlerini peşin olarak ödemeyi kabul etmeleri​
c. Koşullu salıverilmelerine bir yıldan az süre kalmış olması​
d. İyi hal göstermeleri, disiplin cezası almamış veya kaldırılmış olması​
e. Daha önce disiplin nedeniyle ayrılmak zorunda kaldıkları kurum olmaması​
2. Hastalık durumunda, infazın geri bırakılmasına aşağıdakilerden hangisi karar verir?
a. İnfazın yapıldığı yer Cumhuriyet Başsavcılığı​
b. Mahkûmiyet kararını veren mahkeme​
c. Mahkûmiyet kararının verildiği yer Cumhuriyet Başsavcılığı​
d. İnfazın yapıldığı yer Ağır Ceza Mahkemesi​
e. Yargıtay​
3. Yabancı ülkede verilen mahkûmiyet kararlarının Türkiye’de yerine getirilmesine aşağıdakilerden hangisi karar verir?
a. Adalet bakanı​
b. İçişleri bakanı​
c. Dışişleri bakanı​
d. Başbakan​
e. MİT Başkanlığı​
4. Erteleme kurumuyla ilgili aşağıdaki ifadelerden hangisi yanlıştır?
a. Erteleme koşula bağlanabilir.​
b. Ertelemeye yargılamanın yapıldığı ilk derece mahkemesi karar verir.​
c. Hükümlünün denetim süresi içinde kasıtlı bir suç işlemesi halinde erteleme düşer.​
d. Cezanın erteleme kapsamında olup olmadığı soyut cezaya göre belirlenir.​
e. Suç işlemeyeceği konusunda mahkemede bir kanaatın oluşması gerekir.​
5. Mazeret izin talebine red kararına aşağıdaki hangisine kanun yollarından başvurulabilir?
a. Temyiz​
b. İstinaf​
c. İtiraz​
d. Kanun yararına bozma​
e. Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısının itirazı​
6. Hükümlünün, belli bir sürenin iyi halle geçirilmiş olması koşuluna bağlı olarak verilen mazeret izninden faydalanabilmesi için mahkûmiyetinin en az ne kadarını iyi halli olarak geçirmiş olması gerekir?
a. On ikide birini​
b. Onda birini​
c. Sekizde birini​
d. Altıda birini​
e. Beşte birini​
7. Aşağıdakilerden hangisi af çeşitlerinden biridir?
a. Yargıtay affı​
b. Cumhurbaşkanınca af​
c. İl genel meclisi affı​
d. İçişleri bakanınca af​
e. Anayasa Mahkemesi affı​
8. Aşağıdakilerden hangisi infazı engelleyen nedenlerden biridir?
a. Erteleme​
b. Koşullu salıverilme​
c. İnfazın geri bırakılması​
d. İnfazın durması​
e. Ceza zamanaşımı​
9. Kamu davasını ve hüküm olunan cezaları ve mahkûmiyetin bütün neticelerini ortadan kaldıran affa ne ad verilir?
a. Kesin af​
b. Genel af​
c. Özel af​
d. Cumhurbaşkanın affı​
e. Meclis affı​
10. Hapis cezası bütünüyle ortadan kalkmadığı, varlığını korumakla birlikte sadece infazına son verildiği af türüne ne ad verilir?
a. Genel af​
b. Özel af​
c. Ceza affı​
d. Mahkûmiyet affı​
e. Lütuf affı​
Kendimizi Sınayalım Yanıt Anahtarı
1. c Yanıtınız yanlış ise “Kendi İstekleri ile Nakil” konusunu yeniden gözden geçiriniz.​
2. a Yanıtınız yanlış ise “Talebin İncelenmesi” konusunu yeniden gözden geçiriniz.​
3. a Yanıtınız yanlış ise “Milletlerarası Nakil” konusunu yeniden gözden geçiriniz.​
4. d Yanıtınız yanlış ise “Erteleme” konusunu yeniden gözden geçiriniz.​
5. c Yanıtınız yanlış ise “Mazeret İzni Talebinin Reddi” konusunu yeniden gözden geçiriniz.​
6. e Yanıtınız yanlış ise “İnfazı Engelleyen Nedenler” konusunu yeniden gözden geçiriniz.​
7. b Yanıtınız yanlış ise “Af” konusunu yeniden gözden geçiriniz.​
8. e Yanıtınız yanlış ise “İnfazı Engelleyen Nedenler” konusunu yeniden gözden geçiriniz.​
9. b Yanıtınız yanlış ise “Af” konusunu yeniden gözden geçiriniz.​
10. b Yanıtınız yanlış ise “Af” konusunu yeniden gözden geçiriniz.​
Yararlanılan Kaynaklar
Demirbaş, T(2008). İnfaz Hukuku, Ankara.​
Kurt, M (2006),Türkiye’de Ceza İnfaz Kurumlarının Sorunları, Ankara.​
Özbek, V.Ö. (2007), İnfaz Hukuku, Ankara.​
Özbek V.Ö., Kanbur M.N., Doğan K., Bacaksız P., Tepe İ. (2011), Türk Ceza Hukuku Genel Hükümler, Ankara.​
Özbek V.Ö., Kanbur M.N., Doğan K., Bacaksız P., Tepe İ. (2011), Ceza Muhakemesi Hukuku, Ankara.​
Tezcan, D. Erdem, M.R. Sancakdar, O. Önok, R.M. (2011) İnsan Hakları El Kitabı, Ankara.​
Toroslu, H. (2010), Ceza Müeyyidesi, Ankara.​
Yenidünya, A (2002), Mukayeseli Hukukta ve Türk Hukukunda Şartlı Salıverme, Ankara.​
 

Çevrimiçi Üyeler

Şu anda çevrimiçi üye yok.

Forum İstatistikleri

Konular
1,554
Mesajlar
2,334
Üyeler
24
Son Üye
Tabu
Üst