Felsefeci, mantıkçı, yazar, düşünür ve siyasetçi olan Hamdi Ragıp Atademir, 1909'da Konya'da doğdu. Esas doğum tarihinin 1907 (1324) olduğunu söylerdi. Ailesi Bozkırlı'dır. Babası Konya'nın tanınmış müderrislerinden. Mehmet Ragıp Efendi olup, amcası Abdülkadir Bey müfrit bir itilaf partiliydi. Hamdi Ragıp Atademir, bilimde ve mantıkçılıkta babasından, siyasette de amcasından etkilenmiştir.​
Hayatı
Hamdi Ragıp Atademir, ilk ve orta tahsilini Konya'da yapmış, sonradan 1928'de Milli Eğitim Bakanlığnıtn açtığı imtihanı kazanarak Mehmet Karasan ile birlikte Fransa'ya gönderilmiştir. Besanson ve Nancy üniversitelerinde yüksek öğrenimini tamamlayan Atademir, Fransa'da felsefe tarihi, genel felsefe, mantık, sosyoloji, ahlâk, psikoloji gibi alanlarda öğrenim görmüştür. O dönemde yeni-pozitivistlerin Fransa temsilcisi olan mantıkçı filozof Louis Rougier ve Cuvulier gibi felsefecilerin öğrencisi olan Atademir, 1932'de yurda dönünce Samsun ve Konya Liselerinde felsefe öğretmenliği yapmıştır. 1939'da Dil Tarih Coğrafya Fakültesine asistan olarak giren Atademir, 1942'de Aristo'nun Mantık ve İlim Anlayışı adlı teziyle doçent, 1949'da profesör olmuştur.​
Hamdi Ragıp Atademir, sosyal faaliyetleri seven bir kimseydi. Çünkü o, sosyal faaliyetleri, bir bilginin ve düşünürün toplumdaki uzantısı ve tesirleri olarak görürdü. Konya'da Halkevi ve Gençlerbirliği Spor Kulübü başkanlıkları yapmış, bunların yanında Konya'da TED Konya şubesini açmış, genel kurul üyeliği yapmış, ve Türkiye öğretmen dernekleri milli federasyonunun on üç sene genel başkanlığını yürütmüştü.​
Hamdi Ragıp Atademir, ders saatleri dışında isteyen öğrencilerle Fransızca komposizyon, Osmanlıca gibi konularda ders yapardı. Hocalığında dikkat çekici taraflar vardı: Derslerde amacı öğrenciye bilgi yığını vermek değil, fakat onları düşündürmek olduğundan, bir konuyla ilgili farklı sorular sorar, bunlara farklı cevaplar verir, sonra da fikirler arasındaki tutarlılık ve tutarsızlıkları belirtirdi. Sınavlarda bir cümle veya paragraf verir, onun analizini isterdi. Sınav kağıtlarında doğru bilgiden çok tutarlılığına bakardı. Sınavlarda kendisinin verdiği bilgilerin aksini savunabileceklerini söyler, tutarlı bulursa, bol not verirdi. Öğrencilerle yakından ilgilenir, onların özel problemlerini çözmeye çalışırdı. Kabiliyetli gördüğü öğrencilerle odasında saatlerce konuşur, tartışırdı. Bahar aylarında onlan pikniğe götürür; çay içirir, top oynatırdı.​
Hamdi Ragıp Atademir, 1954'te Demokrat Parti'den Konya milletvekili seçildi. 1960 darbesinden sonra Yassıada Mahkemesinde dört yıl hapse mahkum edilen Atademir af çıkınca Ankara Üniversitesi İlahiyat Fakültesine 1968'de Felsefe Tarihi profesörü olarak tayin edilir. 1969 70 yıllan arasında Fakülte Dekanlığı yapan Atademir, 2 Mart 1976'da görevdeyken vefat etmiştir. Telif, tercüme bir çok eseri vardır. Fransızca, İngilizce, Almanca, Arapça ve Farsça bilirdi.​
Eserleri
Onun telif ve tercümelerden oluşan belli başlı eserleri, şöyle sıralanabilir: Filozoflara Göre Felsefe, Konya, 1947; İlim ve Muhit, Konya, 1958; Demokrasi Üzerine, Konya, 1959; Aristo'nun Manitk ve İlim Anlayışı, Ankara, 1974; Metod Üzerine (Yayımlanmadı); Lojistik Prensipleri ve Muasır Tenkit (Makale DTCF Dergisi I, s. 2); Antik Felsefe, Metinler ve Açıklamalar (Makale, DTCF Dergisi VI, s. 2); İnsan ve Tenkit, Gerçek Yol Dergisi, s.l, Ankara, 1943.​
Eflatun, Phaidon, İstanbul, 1943 (Suut Kemal Yetkin ile); V. Bruckard, Yanlış Üzerinde Deneme, Ankara, 1943; B. Groethuysen, Nietzsche ve Alman Felsefi Düşüncesine Giriş, İstanbul, 1944; Aristoteles, Organon (I, II, III, IV, V), İstanbul, 1947; J. L. Destouches, Lojistik, 1947; H. Poincare, Son Düşünceler, Ankara, 1948 (Süleyman Ölçen ile); Porphyrios, İsogoji, Konya, 1948; J. Lachelier, Tümevarımın Temeli Hakkında, İstanbul, 1949; H. Poincare, Bilim ve Metot, İstanbul, 1951; A. Joussain, İhtilallerin Kanunu, Konya, 1965: T. Andre, Hz. Muhammed (yayımlanmadı); Aristoteles, Organon VI (yayımlanmadı).​
Fikirleri
Hamdi Ragıp Atademir, mantığa ve metotla ilgili sorunlara öncelik vermiş, çalışmalarını, telif ve tercüme eserlerini bu konuda yoğunlaştırmıştır. Çünkü o, önce, insan zihnini, yanlış düşünmeden korumayı, doğru düşünmenin, tutarlı olmanın yaygınlaşmasını, dolayısıyla aklın ve aklî düşüncenin hakimiyetini sağlamayı hedeflemişti.​
Aristoteles, mantığına bilim sınıflamasında yer vermeyerek onu bir alet (organon) olarak görüyordu. Mantığın bir metot olarak görülmesinin yanında bir varlık bilimi olduğu fikri Batı'da 19. yüzyıldan sonra ortaya çıkmıştır, Hamdi Ragıp Atademir, mantığın iki bin yıllık gelişme seyri içinde onu bir metodoloji olarak görüyordu. Ona göre mantık, "hakikate ve doğru bilgiye erişmek için kullandığımız yöntem, kaide ve usullerin incelenmesidir." Mantığın formel mantık ve uygulamalı mantık olarak ayrılmasına da karşı çıkan Atademir, bu anlayışı kendi yöntem anlayışıyla temellendirir. O, metodu şöyle tarif eder: "Metot bilgi edinmek, doğru bilgi elde etmek, bilgileri bir sistem içerisinde düzenlemek maksadıyla zihnin esas faaliyetlerinin bilgi konusuna tatbik olunuşu ve bunlara ait türlü pratiklerin heyet-i mecmuasıdır." Dolayısıyla metot, düşünmenin içinde ve onun bir anahtarı olmaktadır.​
Yöntemin safhaları vardır: (1) Duyulara ait tecrübî bilgi safhası (tasvir ve gözlem); (2) Tebyin (açıklama) safhası (tümevarım safhası; (3) Tahkik (kesinleştirme) safhası; bu kanun safhasıdır. (Tümdengelim safhası).​
Hamdi Ragıp Atademir, zihnin bizzat kendisinin bir metot olduğu kanaatindedir: "Metot, zihnin mahiyetinde içkindir." Zihin mutlaka şöyle çalışır denemez. Tümdengelim, tümevarım, analoji yahut ispat gibi bilgi yollarının temelinde yöntem vardır. Ona göre her bilim ispat safhasına ulaşmak zorundadır. Bilimler tecrübî yöntemle başlar, bu gözlem sahası olup yetersizdir. Sonra tümdengelim safhası gelir. Deneyim bir ispat ölçütü ve bilgi edinme yolu olarak kullanılır. Benzerlik safhasının, psikolojik olarak önde olması gerekir. Bir benzerde bir bütüne nasıl geçiliyor? Tümevarım ile geçiliyor. Bütünden bütüne veya benzere (ferde) geçilebilir. Bu da tümdengelimdir. Bu bakımdan Hamdi Ragıp Atademir'e göre, tümevarım bir nevi tümdengelimdir, o da bir çeşit analojidir. (Hamdi Ragıp Atademir bu görüşün kendi orijinal görüşü olduğunu söylerdi.)​
Bilgi edinme yollarının temelinde sezgi bulunmaktadır. Zihnin çıkarımsal ve sezgisel denilen iki yolu da birbirinden kopuk değildir. Çıkanmsal (akılyürütme) yolun üç şekli olan tümdengelim, tümevarım ve analoji de birbirine bağlıdır, birbirinden bağımsız değildir. Hamdi Ragıp Atademir, sezgiden Descartes'ın belirttiği aklî sezgiyi anlar (duyusal ve metafizik sezgi değil). Ona göre, zihin bu güçle açık ve seçik bilgi elde eder. Bilgi edinmenin her anında sezgi mutlaka bulunur. Çünkü öncüllerden öncüllere, onlardan sonuca ulaşmak, sezgi sayesinde olur. Hamdi Ragıp Atademir hadiseyi anlatanın, dillendirenin, zihin olduğu kanaatindedir; zihin doğası gereği bilme durumundadır. O, hadiseye önem verdiği için kendisinin bilim bakımından pozitivist olduğunu söylerdi. Metafiziği felsefeden ayırırdı; ama onu inkâr etmemek gerektiğine ve yok saymanın lüzumsuzluğuna kaniydi. Bilgi dünyasının çoğulcu bir yapıya sahip olduğunu düşünürdü: "Muteber bir tek düşünce, muteber bir yöntem, muteber bir sistem, muteber bir tek bilgi olduğunu ileri sürmek değersiz ve boş bir gayrettir" sözü ona aittir. Onun nazarında bilgi çeşitleri dini, mistik, metafizik, felsefi, bilimsel ve sanata ait olmak üzere sıralanabilir.​
Felsefe anlayışı pozitivistlere yaklaşır. Filozoflara Göre Felsefe adlı eserinin önsözünde bu konuda şöyle der: "Felsefe, hususi bilimlerin elde ettikleri, sonuçların ve kullandıkları yöntemlerin değeri üzerinde tenkidi, terkipçi bir bilgi olması yüzünden bütüncül bir karakter taşır." Bundan dolayı ilk nedenlerin ve son sonuçların bilgisi olan metafizikten ayrılır. Ona göre, felsefenin iki ana konusu bilgi ve eylem sorunudur. Metafizik de diğer bilgiler gibi ayrı bir bilgi türüdür. Felsefe bizi, hepimizin müşterek kabul edeceği ortak görüşlere götürmek ister. Hamdi Ragıp Atademir, bilim, felsefe ve din arasındaki ilişkilere dair de fikir beyan etmiştir.​
Onun nazarında felsefe bir bilimler teorisidir; bilimsel bilgiyi herkes anlayamayacağını söyleyen Atademir'e göre, bilim mevcut ile ilgilenir; olguların nicelikli izahı bilimdir. Olgular arası ilişkileri açıklayan bilim bu bakımdan şu an ile meşgul olur. Din ise mebde (başlangıç, yaratılış, oluşum ve mead ölümden sonraki hayat) meseleleriyle ilgili bilgi verir ve onlarla uğraşır. Dine cephe alan filozofun bu alanı inkâr etme hakki olmadığı gibi, aklın da nassı inkâr hakkı yoktur. Dindar, yaşanmış tecrübeye dayanır, bilim adamı ise deneye. Filozofun özelliği ise tavır alışındadır. Mebde ile mead arasındaki alan bilimin sahasıdır. Aklın hareket noktası aldığı bir çok ilkenin daha tam ve doğru olduğu söylenemez; ama biz onları tamamen doğru kabul ederiz. Bundan dolayı, evrendeki gerçek yasalarla bizim koyduğumuz aklî kanunlar arasında bir uyumsuzluk olur. Tabiat kanunları bizim hislerimize arz olunmuş kanunlardır. Fiziksel, kimyasal, sosyolojik, ruhsal, hayatî ve ahlâkî olgular bilginin konusu olup, bu olguları empirik olmaktan çok tecrübî olarak, yani yaşayarak bilmeliyiz. Bilimin amacı eylem değil, bilmektir. Hamdi Ragıp Atademir'in ölçüsüne göre matematikle ifade edilenler pozitif bilimlerdir. Matematikle ifade edilmeyene bilim denmez. Yani bilim olgusal olana bakar.​
Hamdi Ragıp Atademir pozitif bilim anlayışına yakın durmasına rağmen, pozitivistlerin bilgiyi daraltıcı, zihne sansür koyan anlayışlarına da karşı çıkmıştır. "Pozitivizmin, siyantizmin yasakları, bilinmeyenleri araştırma zihniyetlerini olduğu kadar, bilimsel metodu sınırlandırır ve verimsizleştirir" diyen Hamdi Ragıp Atademir'in pozitif bilim sınıflamasında fizik, kimya, biyoloji, psikoloji, sosyoloji ve ahlâk yer alır. Burada o, pozitif felsefenin kurucusu Auguste Comte'tan ayrılmaktadır. Çünkü Comte, psikolojiyi sınıflamaya almamıştı. Ayrıca H. R. Atademir ahlâka bağımsız bir bilim olarak müspet bilimler arasında yer vermiştir.​
Hamdi Ragıp Atademir tenkit (eleştiri) üzerinde de önemle durmuştur. Ona göre, insanın kendi öz düşünüş ve davranışları engelle karşılaştığı zaman eleştirel bir tavır alır ve kendine bir gaye çizer. O tenkidin köklerini araştırır ve onun kökeninin "başımızdan geçenleri bilmede, kamuluk denemede ve şüphede bulunduğunu" söyler Onim nazarında, bizim kesin bilgi elde etmek için fikirlerimizi ve fiilerimizi sağlam birer temele oturtmak maksadıyla yaptığımız ayıklamalar, ölçüp biçmeler tenkidin ta kendisidir. Duyular, sezişler ve düşünüşler alemini düzene koymak ihtiyacı, nesnel ve pozitif ilimin temelini teşkil eder. Bu eleştiri ihtiyacı hayretten başlar ve bir arama, bulma, ölçü ve bir ispat yetisi olarak gelişir.​
Hamdi Ragıp Atademir "İlim ve Muhit" adlı 32 sayfalık risalesinde bilimin oluşum ortamının tahlilini yapar. Bilimsel zihniyetin yerleşmesini, bilim adamının ve ortamın oluşması için şart koşar. Bilimi müstesna insanların özelliği olarak gören Atademir, bilim ortamını alimin yaratması gerektiğini söyler. Bilimin bir ülkede revaç bulmasının, bilginlerin bilgili olması kadar ahlâkî durumlarına da tâbi olduğunu belirtir. Alimin el üstünde tutulmasını ilmi ile amil olmasına ve ahlâklı davranmasına bağlar. Bilgili adam ile alimi ayırır, alimin yaptığı işiyle, bilinmeyenleri bilinene eklemesiyle ve kullandığı metodun mahiyeti ile ölçülmesi gerektiğini ortaya koyar. Bunlar bilimsel eleştiri ile olur. Bu olmazsa taassup ve partizanlığın ortaya çıkacağını söyleyen Atademir'e göre ilmi tenkit, bilimin savunucusudur.​
Hamdi Ragıp Atademir "Demokrasi Üzerine" adlı otuz sayfalık bir diğer risalesinde demokrasi üzerine bazı görüşlerini açıklamıştır. O, demokrasiyi ahlâkî bir temele oturtmaktadır. "Bu bakımdan ancak ahlâkî temeli üzerinde ittifak olunan demokrasi nizamında en basit vatandaştan en yüksek vazife alan vatandaşa kadar mesuliyetler müşterektir." Ona göre, siyasî ve toplumsal hayatta görülen zaaflar, yoksulluklar vs. "demokrasilerin henüz geriliği ve ahlâkîlikten mahrum tezahürleridir." O, demokrasilerin iki partili rejime dayandırılmasına, iyi kötü parti sınıflamasıyla başka seçenek bırakılmamasına karşı çıkar ve bu iki partinin de kötü İması durumunda ne olacağını sorar.​
Hamdi Ragıp Atademir din ve laiklik konularında da önemli fikirler ileri sürmüştür. Ona göre Avrupa'daki laiklik, cenneti satanlara, günahları para karşılığı bağışlayanlara, Kilise'yi her türlü otoritenin üstünde görenlere karşı ortaya konulmuştur. Dolayısıyla laikliği ilim anlayışı ile birlikte ortaya koymak gerekir. H. R. Atademir İslam'ın yukarıda geçen istismarlara karşı "ilk laik anlayışlı din, din rejimi" olduğu kanaatini taşır. Çünkü o hayatın bütün meseleleri ile, hukukla ve iktisatla ilgili hükümleri de getirmiştir.​
Hamdi Ragıp Atademir milliyetçilik üzerine de fikirler ortaya koymuştur. O, "Milliyetçilik ve Milliyetçiler" başlıklı, yayımlanmamış yazısında, milliyetçilik hareketlerinin azınlıklarda başladığını düşünür, merkezî otoriteye hakim oldukları dönemlerde bile bunun böyle olduğunu söyler. Ama bunun karşısında hakim milletin milliyetçiliği benimsemesini şöyle temellendirir: "Efendi milletin bu ideoloji ve harekete ihtiyacı yoktur; fakat kendi birliğini kemiren azınlıkların bu duygusu neticede zaruret icabı kendisine intikal edecektir. Varlığını devam ettirme arzusu, onu aynı silahı kullanmaya yöneltecektir. Milliyetçilik hareketi bilhassa böyle bir zaruretin ifadesidir." H. R. Atademir'in nazarında milletin "karışık ve bozuk" olduğunu ileri sürerek, onun hüviyetini karıştırmak isteyenlerin hepsi sayıları milyonlarca olan ana kitleyi, yıpratmayı hedefler. Kendilerini büyük ailenin ferdi olarak göremezler. "Köprü başlarını tutup," "ve esas kitleyi şovenlikle suçlayarak milliyetçilik istismarı yaparlar. Neticede ciddi İçtimaî ve siyasî buhranlara sebep olurlar."​
Hamdi Ragıp Atademir önemli bir felsefeci, mantıkçı, fikir ve siyaset adamıdır. Felsef ve ilmi zihniyetin yerleşmesi ve doğru düşünmenin yaygınlaştırılması için çağdaş Türk düşüncesine önemli katkılarda bulunmuştur. Onun "Filozoflara Göre Felsefe", "Aristo'da Mantık ve İlim Anlayışı" gibi eserleri telif etmesi, "Organonlar", "Yanlış Üzerine Deneme" ve "Tümevarımın Temeli Üzerine" gibi tamamen mantıkla ilgili eserleri tercüme etmesi bu amacının ifadesidir. Onun felsefede ve mantıktaki değerini en iyi belirten ifadeler DTCF Felsefe bölümünü kuran Olivier Lacombe'un H. R. Atademir'in doçentlik tezine yazdığı raporunda bulunur. O raporunu şöyle bitiriyordu: "Mösyö Atademir, Aristo Mantığında Prantl gibi büyük mantıkçıların içinden çıkamadığı birtakım problemleri çözmüştür. Mösyö Atademir bu bakımdan sadece teorik değil pratikan bir filozoftur da."​
M. Arıkan, Hınndi Rngıp Atademir, Ankara, 1998​
S. H. Bolav, "Prof. Hamdi Ragıp Atademir", Ankara Üniversitesi İhılüı/ni Fakültesi Dergisi, 21(1976), Ankara.​
N. Öner, "Prof. Hamdi Ragıp Atademir", Felsefe Dünyası, 35(2002), ss. 37.
Felsefe Ansiklopedisi / Etik Yayınları
Ayrıca bkz., ÇAĞDAŞ TÜRK DÜŞÜNCESİ.​
 

Çevrimiçi Üyeler

Şu anda çevrimiçi üye yok.

Forum İstatistikleri

Konular
1,554
Mesajlar
2,334
Üyeler
24
Son Üye
Tabu
Üst