Gaston Bachelard, 1884-1962 Fransız tarih temelli bilim felsefesi geleneğinin kurucusu olduğu kadar, edebiyat teorisine de önemli katkılar yapmış olan çağdaş düşünürdür. Düşünce ve öğretisi, aklın ve rasyonalitenin doğasını, öncelikle ve büyük ölçüde bilim tarihi üzerinde düşünmek suretiyle anlama yönünde bir çaba olarak değerlendirilebilecek olan BachelardTn bakış açısından, akıl en iyi şekilde bilim, bilim de bilim tarihi anlaşıldığı zaman bilinebileceğinden, bilim tarihi böyle bir işe fazlasıyla uygun düşer.​
Hayatı ve Eserleri
Bachelard, Fransa'nın Champagne eyaletindeki Bar-sur-Aube kasabasında gazete ve tütün dükkanı işleten orta gelirli bir ailenin çocuğu olarak dünya gelmiştir. Liseyi bitirdikten sonra, postahanede mütevazı bir iş bulup, 1913'e kadar haftada altmış saati bulan bir iş temposuyla çalıştı. Bu iş yüküne rağmen, aynı yıllarda eğitimine devam edip, 1912'de matematikte lisansını tamamladı. 1913'te bulduğu bir burs ile derslere girip, telgraf mühendisliğine hazırlanma şansı elde ettiyse de, 1. Dünya Savaşı'nın başlaması bu kariyer planını engelledi. Üç yıl boyunca orduda muharebelere katıldı. Savaştan sonra Bar-sur-Aube'ye dönüp, 1930'a kadar kasaba lisesinde fizik ve kimya öğretmenliği yaptı. Bu yıllarda gelişen felsefeye olan ilgisi, 1920 yılında felsefede ikinci bir lisans derecesi almasından sonra, 1927 yılında Abel Rey ve Leon Brunschvicg'in yönettiği doktara tezlerini savunmasıyla hayatına yeni bir yön verdi. (Bachelard, Rey ile ana tezi Essai sur la connaissance approchee, Brunschvicg ile de Etude sur l'evolution d'un probleme de physique: la propagation thermique dans les solides başlıklı ikinci tezini yazdı). 1930'da Dijon Üniversitesi'nde bilim felsefesi profesörü, 1940'dan itibaren de Sorbonne'da bilimler tarihi ve felsefesi profesörü, aynı zamanda da Bilim ve Teknoloji Tarihi Enstitüsü müdürü olarak çalıştı. Emekli olduğu 1954 yılına kadar burada kaldı. Fransız Beşerî Bilimler Akademisi üyeliği ve daha sonra aldığı Legion d'Honneur ve Grand Prix National des Lettres gibi ödüller saygınlığını pekiştirdi. 1962'de Paris'te vefat eden Bachelard'ın mezarı kasabası Bar-sur-Aube'dedir.​
Temel eserleri şunlardır: Essai sur la connaissance approchee (1928); La valeur inductive de la relativite (1929); Le pluralisme coherent de la chimie moderne (1932); Le nouvel esprit scientifique (1934); La dialectique de la duree (1936); L'experience de I'espace dans la physique contemporaine (1937); La psychanalyse du feu (1938); La formation de I'esprit scientique: contribution â tine psljchanalljse de la connaissance objective (1938); La philosophic du non: essai d'une philosophic du nouvel esprit scientifique (1940); L'eau et les reves: essai sur I'imagination de la matiere (1942); L'air et les songes: essai sur I'imagination du mouvement (1943); La poetique de I'espace (1957); La poetique de la reverie (1960); La flamme d'une chandelle (1961).​
Görüşleri
Sorbonne'da 1954 yılında boşalan kürsüsüne, Georges Canghuilhem'in atanması, Gaston Bachelard'ın entelektüel mirası konusunda iyi bir fikir verebilir. Çalışmaları, Canghuilhem'den Michel Foucault'ya uzanan Fransız düşün akımlarına ilham kaynağı olmuş, aynı zamanda üniversite felsefe derslerinde zorunlu okuma olarak en azından Fransa'da yıllarca önemli bir yer tutmuştur. Her ne kadar Ortodoks felsefî söyleme aykırı stili Canghuilhem tarafından taşralı bulunmuş olsa da, yapıtlarını büyük ölçüde kendi kendini yetiştirmiş orijinal bir düşünürün ifadesi olarak okumak doğru olur. Gündelik hayatında da bu tip eksantrik özellikler görünür: Seçkin entelektüel çevresinin yani sıra, Bachelard sokakta yaşayan alkolikler de dahil onu görmek isteyen hemen herkese evinin kapısını açmış, yatağında bağdaş kurup otururken sohbetlere dalmış, kendi ifadesiyle bu şekilde pratik mutluluk öğretileri geliştirmeye çalışmış bir düşünürdür.​
Bachelard, bilimsel düşüncenin dinamiklerini ve özellikle de şiirsel tahayyülle kıyasladığı metinsel yönlerini irdeleyen yaklaşımıyla kendine has bir stil geliştirmiştir. Sadece bilim felsefesi değil, aynı zamanda edebiyat teorisi alanına katkısı da önemli bulunur. Roland Barthes'a göre, fikirleri yeni Fransız edebiyat eleştirisinin temelinde yatar. Öte yandan, 1970'lerin ikinci yarısında, yapısalcı bakış açılarıyla çeliştiği iddialarıyla ve bireyi mutlak yaratıcı gören insancılık (humanism) görüşlerine yakınlığı gerekçesiyle eleştiriler almış ve yeni Fransız felsefeleri açısından konumu tartışma konusu olmuştur. Eserlerinde bilimsel ve edebî yapıtlardan yola çıkarak zihnin temel özelliklerini anlama çabası ön plâna çıkar. Zihnin sabit veya değişken, yerel veya evrensel özelliklerinin olup olmadığı sorularını, sadece felsefî açıdan değil aynı zamanda tarihsel, psikolojik ve antropolojik yaklaşımları da harmanladığı geniş bir perspektiften incelemiştir. Kaba bir tasnifle, 23 kitabından on ikisi bilim felsefesi, dokuzu şiirsel tahayyül, ikisi de zaman ve bilinç üzerinedir. Öte yandan, çalışmalarını bu şekilde sınıflandırmak, düşüncesindeki sürekliliğe ve metinler arasındaki bütünlüğe haksızlık olarak görülebilir.​
Bachelard'ı felsefeye cezbeden sorun, bilimsel gelişmelerin geleneksel epistemik ve metafizik konumları darmadağın ettiği saptamasıdır. Çağdaşı pek çok Fransız düşünürü gibi Bachelard da, bilim tarihine epistemolojik bir çalışma alanı olarak bakar. Bachelard'ın bilim tarihinden çıkarımı bir yandan deneyimsel saf empirik temellerin eksikliği, öte yandan da kalıcı kuramsal yapıların yokluğu yönündedir. Bachelard'a göre, ne Aydınlanma Çağı duyumculuğunu, ne de Descartes veya Kant'ın formüle ettiği akılcılığı savunmak mümkündür. Kuramlar arttıkça birbiriyle uyuşmayan farklı deneyimler de artmaktadır. Her ne kadar görelilik kuramları ve kuantum mekaniğinin radikal tezlerinden özellikle etkilendiyse de, bilim tarihindeki diğer gelişmeleri, örneğin 19. yüzyıldaki ışık ve ısı kuramları ile Euclidesci olmayan geometrileri kapsayan geniş bakış açısı, bilimsel değişimin yapısı konusunda öne sürdüğü tezlere kaynak oluşturur. Bu açıdan çağdaşı mantıksal empirisistlerden farklı olarak onun sadece en gelişmiş matematiksel bilim kuramlarına değil, aynı zamanda deneysel faaliyetlere ağırlık vererek bilimsel pratiğe daha duyarlı bir felsefe geliştirdiği söylenebilir. Hem matematiksel hem de deneysel bilimleri tarihleriyle anlama çabası, Bachelard'a bu gelişmelerde ne rasyonalizme ne de empirisizme, ne idealizme ne de materyalizme paye çıkarıiabileciği kanaatini vermiştir. Tersine, Bachelard'a göre, Euclidesci olmayan geometrilerin çıkışı ve Newtoncu olmayan zaman-mekân kavramlarının yerleşmesi, yani Kant'ın kategorilerinin ve kalıplarının 19. yüzyıl sonunda ve 20. yüzyıl başındaki devasa gelişmelerle toz duman olması, hem rasyonalist apriorist konumların hem de kuramsal yapıların işlevini reddeden empirisist bakışların yetersizliğini ispatlamıştır. Bachelard'ın eserlerine damgasını vuran, bazen akılcı empirisizm bazen de empirisist akılcılık olarak adlandırdığı, yeni bilimsel tarzlarla bağdaşacak bir felsefe arayışıdır. Tam da bu noktada onun kendine özgü gerçekçiliği önem kazanır. Kendini gerçekçi olarak tanımlarken, bu gerçekçiliğin maddî temellerini "fenomen-teknolojisi" olarak adlandırdığı deneysel pratiklerden - gerçekleştirmelerden çıkardığını belirtir. Bachelard'ın bir diğer özelliği, onun bilim felsefesine bir eğitimci olarak yaklaşmasıdır. Eğitim sürecinde bilimin öğretiye dönüşmesini, hem öğrenci hem de öğretmen gözünden inceleyen Bachelard, bilimsel dinamikler konusundaki tezlerinde bu perspektiften bakarak nasıl daha rasyonel olunabileceğini incelemiştir.​
Le nouvel esprit scientifique [Yeni Bilim Ruhu] eserinde Bachelard, bilim tarihini, "zilinin laboratuvarı" olarak gördüğünü ilan edip, projesini ise, bilimsel düşüncenin psikanalizi olarak ortaya koyar. Her ne kadar Freud'un psikolojik kuramlarını tümüyle benimsememiş olsa da, projesi mecazî anlamda bir psikoanaliz, yani yenideki eskiyi, bilimlerin şu anki pratiğinde yortulaşan geçmiş tabakaları inceleyerek, bilimsel değişimin bir değerlendirmesi olarak görülebilir. Bilimlerin baş döndürücü değişimi karşısında, ki Bachelard bu değişimde bir ilerleme olduğunu düşünür, sadece malumat ve kuram dağarcığında bir revizyon ve yenilik değil, aynı zamanda epistemik standartlar ve bilme kapasitemizde de önemli bir tadilat olabileceği fikri, Bachelard'ın tarihsel epistemoloji bakış açısını ortaya koyduğu önemli bir tezidir. Epistemik standartların bilimsel pratiklerden çıkarılması gerektiği fikri ve bu yüzden epistemolojiye bilginin öncülü olma konumunu reddeden düşüncesi dolayısıyla, onu, aynı zamanda natüralist felsefî akımların bir temsilcisi olarak görebiliriz. Öte yandan tarihin doğası gereği her türlü kaideye karşı olduğunu belirtirken, Bachelard normatif yaklaşımları reddetmez. Özellikle bir eğitimci olarak Bachelard zihnin tarih içindeki çabalarından hatalarını anlayıp, en yeni bilimsel öğretilerin ışığında kaideler bularak, düzgüsel bir tavır takınmayı savunur.​
Yenideki eskiyi saptama arzusu, Bachelard'ı Kartezyen veya benzeri zamandışı temelcilik anlayışlarını tasviye edip, yerine tarihte sıralanan ve içiçe geçen düşünce katmanlarının şimdiye olan katkısını anlamaya itmiştir. Eserlerinde, bilimsel kuramlar ve pratikler bir bina gibi tek bir temel üzerinde doğrulmuş bir yapıya değil, bir şehir gibi birçok binanın toplandığı bir mekâna benzetilir. Bu benzetmede Bachelard bugündeki dünü, "tarihî şehir mahalleleri" gibi bir övünç kaynağı olarak görür. Tarihsel olan, korunabildiği ölçüde -ki bu yeninin eskiyi akılcı bir çerçeveye oturtmasıyla gerçekleştirdiği bir tadilattırgeçmemiş bir geçmiştir ve varlığıyla yeniye anlam katar. Burada Bachelard'ı geçmişe öykünen muhafazakâr bir romantik yerine, yenilenme süreciyle sarhoş olmuş bir bilim eleştirmeni olarak görmek gerekir. Eski nüvelerden çoğalan ve çeşitlenen kavram dokularını ve düşünce ağlarını anlama dürtüsü, Bachelard'ı yeni bilim ruhunun çoğulcu karmaşasına çeker. Bu karmaşada gördüğü bir tarihsel kalıp ilerleme fikrinin temelinde yatar: Yeni eskiyi reddederek, dönüştürerek ve düşünme imkânlarını çeşitlendirerek ileriye gider. Bilim tarihi bize kopuşlarla ayrışmış ve nice devrimlere gebe entelektüel süreçler içinde düşündüğümüzü gösterir.​
Bachelard'a göre, bilim ve felsefelerin mihenk taşları sayılabilecek kavramlar ve görüşler, örneğin mutlak zaman ve mekân, determinizm ve benzeri fikirler, dogmatik olarak benimsendikleri takdirde epistemik engeller oluşturur. La Formation de l'esprit scientifique [Bilimsel ruhun oluşumu] eserinde, Bachelard, epistemik engel kavramını, belli bir düşünme alışkanlığının yarattığı zihinsel ivme olarak tanımlar. Zihnin böyle kendinden kaynaklanan ivmelere karşı koyması zordur. Bachelard, böyle bir engelin aşılmasını, ki bunu da epistemik kopuş olarak adlandırmıştır, aklın zaferi olarak görür. Bu yüzden Bachelard'a göre, epistemik engelleri aşmak, bir dogmayı başka bir dogmayla değiştirmek anlamına gelmez. Bachelard'ın yenilik anlayışı, eskinin entelektüel mirasını yeni bir çerçeveye oturtmayı öngörür ve sürekli tekrar edilmesi gereken bir çabayı gerektirir. Bilgilenme, doğanın boş bir zihindeki izdüşümüyle veya böyle saf bir zilinin tasarımıyla değil, yeninin eskiye karşı verdiği kavramsal mücadelede, doğayı da safına katarak başarılı olmasıyla oluşur. Burada Bachelard'ın örnek olarak gösterdiği, G. F. Bernhard Riemann'ın genel geometri anlayışıyla Euclidesci geometriyi sisteminin özel bir durumu olarak kapsayabilmesidir. Benzer bir şekilde, görelilik kuramının Newton mekaniğini özel veya sınır durumu olarak yakalayabilmesi, Bachelard'a göre, epistemik kopuşların en iyi örneklerindendir. İlerleme, düşüncenin eskiyi reddetmesine rağmen, onu gerçekleşmemiş imkânlar dahiline alabilen genel kuramları bulmasıyla mümkündür. Böylelikle, kopuş yaşanırken eski kuramların hem başarıları hem de yetersizlikleri açıklanabilir. Bachelard'a göre bir bilimsel kuramın en önemli meziyetlerinden biri, böyle bir imkân sistemini tasvir edebilmesidir. Zihnin laboratuvarı Bachelard'a bu meziyetlerin varlığını ve bundan dolayı, aklın ümit vaadedici yaratıcı kapasitesini göstermiştir.​
İleri görüşlü bir yaklaşımla Bachelard, bu zihin laboratuvarından yarım kalmış bir epistemoloji anlayışı ile çıkar: Epistemoloji hep eksiktir, çünkü bilgilenme sürecinde yeniliğin sonu yoktur. Epistemoloji veya bilim felsefesi, tarihçi ve natüralist rayından çıkmadığı sürece, hep yeniden yazılmaya mahkûmdur. Bu bağlamda Bachelard Kartezyenci olmayan bir epistemoloji savunur. Yani bilginin mutlak, değiştirilemez ve yanlışlanamaz temelleri yoktur. aynı şekilde, o Henri Poincare'nin başını çektiği uzlaşımcı görüşlere de sıcak bakmaz. Bachelard akılcı yoldan temellendirilemeyen bir sistemin konsensüs ile ayakta tutulmasına karşıdır. Empirik bilginin oluşması için geometriden başlayarak değişik düzeylerde konvansiyonel seçimler yapılabileceği tezi, sanıldığı gibi düşünce için rahat bir dayanma zemini oluşturmaz; tersine, yeni bir endişe doğurur, çünkü bu seçimleri mümkün kılan daha genel veya soyut sistemlerin araştırılması gerekir. Alternatifleri olduğu halde sadece uzlaşma sayesinde itibar gören bir kuram eksik bir bilgilenme sürecinin belirtisidir. Daha da vahimi, böyle bir uzlaşma durumunun epistemik kopmayı engellemesidir.​
Epistemolojonin yarım kalmışlığı Bachelard'ın ontoloji anlayışına da yansır: Bilimsel nesneler hep bir oluşum olarak, tesbit edilmiş ile edilmemiş arasında epistemik potansiyel olarak vardırlar. İndirgemeci ontolojiler, örneğin Kartezyen mekanik felsefe kabul edilemez. Bachelard'a göre, maddeyi basit parçacıkların özelliklerine indirgeme projesi, onu başka açılardan da anlama kapasitemize indirilmiş bir darbedir. Bachelard'ın bu gibi durumlara da uygulanabilecek sloganı "basit olan basitleştirilmiştir" fikridir. Descartes'ın saf akıl yoluyla basit bileşkelerine ayrıştırılabileceğini iddia ettiği balmumu parçası Bachelard'a göre, ancak deney teknikleriyle, insanın doğaya müdahalesi ve doğayı kontrolüyle ve kısmen anlaşılabilir. Empirik ve müdahaleci tavrın teorik sentezi, balmumunun doğası hakkında belirlemeler yapmamızı sağlar, fakat bu belirlemelerde hep bir kısmilik ve geçicilik söz konusudur. Teoriler ve deneyler değiştikçe bu belirleme de değişecektir. Maddenin temel özellikleri bilimlerden bağımsız metafizik bir yaklaşımla tesbit edilemez.​
Nesnenin bu temel farklılığı veya belirlenemezliği, Bachelard'ın hayal gücünü irdelediği çalışmalarında da ön plana çıkar. Freud'dan farklı olarak Bachelard psikoanaliz vasıtasıyla, sadece temel cinsel içgüdüleri ve aile ilişkilerini incelemek yerine, eğitim sürecinde sosyalleşmeyle oluşan ikincil tabiatın -kendi deyimiyle 'kültürel komplekslerin'derin izlerini de anlamaya çabalar. Bu bağlamda Bachelard rüya tahlilleri yerine, tahayyül ve tasavvur tahlillerini ön plana çıkarır. Gustav Jung'un ilkörnek (archetype) psikoloji kuramından esinlenerek, Bachelard muhayyileyi, insanın ilkel benliğinde yatan, tarihî süreçlerden en az etkilenen ve bu açıdan da akıl ile zıtlık içinde olan bir yeti olarak incelemiştir. Bachelard muhayyilenin temelinde, antik çağdan beri çeşitli betimlemeleri yapılmış dört cevheri görür. Ateş, toprak, su ve hava, zihnin hayal ve imgelem gücüne temel oluşturduğu gibi, aynı zamanda arzuların ve duyguların şekillenmesinde ve ifadesinde de bir dörtlem oluştururlar. Bachelard psikoanalitik yaklaşımı akılcılığa hizmet edecek pedagojik bir terapi olarak benimsemiştir. Bilimin nesnel ve akılcı yaklaşımı, şiirde psikolojik dürtülerle ve duygusal renklerle gözleyenin doğasından uzanan yaratıcı tasarımlardan uzaklaştığı ölçüde oluşur. Hayaletler dünyasının edebî yaratıcısı, her ne kadar laboratuvarın akılcı ve gözlemci bilim insanıyla ortak bir yaratıcı yaratık olsa da, hayalperestlik bilimsel imgelemle uyuşmaz. Bachelard burada bilim insanının sosyal yapılanmasını göz ardı etmez, tam tersine bilimin sosyal ve müşterek yanını vurgulayarak onu şiirin bireysel öznelliğinden ayırır. Yaratıklar, insan olsun, laboratuvar numuneleri olsun, bilim ve edebiyatla yeniden ve yeniden yaratılırlar. Bu yaratı, kopuşlarla şiirsel veya ilkel muhayyileden uzaklaştığı ölçüde bilim ortaya çıkmıştır. Bachelard'a göre, bilimsel nesnelliğin özünde bilimsel çabanın sosyal olanı, yani Descartes'ın 'cogito'su yerine ‘cogitamus'u barındırması yatar.​
Kopuş ve yaratıcılık temaları Bachelard'ın pek çok eserinde ön plana çıkar. Bilimsel düşüncelerin devrimlerle gündelik düşünceden ve geleneklerden kopması gibi, felsefe ve edebiyat da, genel veya yerel kopmalar ve devinimler içerir. Şiirsel tahayyül, şiirle dilin karşı konulması güç alışkanlıklarını gevşetip, okuyucuya gündelik dilden kopma imkânı verir. İyi bir edebiyat eseriyle, bilimsel devrimlerde olduğu gibi, insanlığın yaşlı zihninden ona karşı genç ve taze zihinler doğar. Felsefe bir yerde zamandan kopma çabasıdır. Descartes'ın cogito argümanını, fenomenal ve bu yüzden yatay zamana bağlılığından dolayı eksik bulan Bachelard, "düşünüyorum" eylemi yerine, "düşündüğümü düşünüyorum", yani (cogito)2 ve hatta (cogito)3 eylemleriyle varlığın belirlenmesini önerir. Katsayılar arttıkça yatay zamana karşı dikey eksenlerde zamanı ve tarihi aşan benlik bilinci ortaya çıkar. Matematiksel mecazlarla ifade edilmiş bu tezde, Bachelard, düşüncenin kopma ve karşı çıkma yetisini yüceltir ve insanın özüne bu kendine dönüşlü düşünmeyi düşünme, bilmeyi bilme, denetlemeyi denetleme gibi özbilinç arayışlarını yerleştirir. Kendini tanıma zamandan uzaklaşsa da tarihe bağlıdır; Bachelard'a göre, kendini tanımayı tanıma tarihi aşar, noumenon olan bene yaklaşır.​
G. BACHELARD, Essai sur la connaissance approchee, Paris, PUF, 1928; G. BACHELARD, La valeur inductive de la relativite, Paris, PUF, 1929; G. Bachelard, Le nouvel esprit scientifique, Paris, PUF, 1934; G. BACHELARD, La formation de l'esprit scientique: contribution â une psychanalyse de la connaissance objective, Paris, PUF, 1938;​
G. BACHELARD, La psychanalyse du feu, Paris, PUF, 1938; G. BACHELARD, Le rationalisme applique, Paris, PUF, 1949; G. BACHELARD, Le Materialisme rationnel, Paris, PUF, 1953; G. BACHELARD, La poetique de I'espace, Paris, PUF, 1957; G. BACHELARD, La flamme d'une chandelle, Paris, PUF, 1961; C. CHIMISSO, Gaston Bachelard: Critic of Science and the Imagination, 2001; D. LECOURT, Marxism and Epistemology: Bachelard, Canguilhem and Foucault, 1975; J. LIBIS P. NOUVEL(eds), Gaston Bachelard. Un rational iste romantique, 2002; M. MCALLESTER(ed), The Philosophy and Poetics of Gaston Bachelard, 1989; A PARINAUD, Bachelard, 1999; M. TILES, Bachelard: Science and Objectivity, 1985; J.-J. WUNENBURGER(ed), Bachelard et I'epistemologie française, 2003.​
Felsefe Ansiklopedisi / Etik Yayınları​
Ayrıca, bkz., BİLİM, BİLİM FELSEFESİ, CANGULHEIM, ÇAĞDAŞ FRANSIZ FELSEFESİ, EPİSTEMOLOJİK ENGEL, EPİSTEMOLOJİK KOPMA. Berna KILINÇ​
 

Çevrimiçi Üyeler

Şu anda çevrimiçi üye yok.

Forum İstatistikleri

Konular
1,554
Mesajlar
2,334
Üyeler
24
Son Üye
Tabu
Üst