1000Fikir

Yönetici
Yönetici
Mesajlar
1,941
Aşağı yukarı İÖ 200 ile İS 1000 yılları arasında uzanan Çin Ortaçağının, Çin felsefesinin karanlık bir çağı olduğu söylenmiştir.(53) Bu çağda Konfüçyüsçülük resmi görüş ve bir tören olarak dondurulmuştur. Taoculuk daha önce de değindiğimiz gibi geriledikçe gerilemiş ve simya ve boş inançlar batağına saplanmıştır. Eski «Değişimler Kitabı» (İ Çing) tamamlayıcı ve açıklayıcı yorumlar bolluğu içinde boğulmuş, ve gizemli üçlü birimlerden (Trigramm) geleceği önceden bilmeye çalışan ve devlet işlerinde bile sık sık başvurulan çok kapsamlı ve ayrıntılı bir yalancı bilim dalı türemiştir.​
Bu kadar uzun bir dönemi ana çizgileriyle bile olsa burada anlatmayı başarabilmek için pek çok konuyu atlamamız gerekir. Çin Ortaçağında Konfüçyüs ya da Lao Tse kadar önemli düşünürleri boşuna arıyoruz ve Çin Eski Çağında olduğu gibi gür ve coşkulu düşünce akımlarına pek rastlayamıyoruz, ama Çin düşüncesinin de yerinde saydığını söylemek yanlış olur. Bu çağda daha çoğu Konfüçyüsçü ve azı Taocu olan ve Çin felsefesinin klasik geleneğinden esinlenen ve getirdikleri kimi yeniliklerle düşüncelere yön veren düşünürler yetişmiştir.​
Konfüçyüsçülükle ilgili kitapların yakıldığı Büyük Yangında Mo Tse'nin ve izdeşlerinin yazıları da suçlanmış ve yanmıştı. Kısa bir süre sonra yeniden canlanarak parlayan Konfüçyüsçülüğe karşılık Mohizm toparlanıp bir daha kendine gelememiştir. Bunun için de Konfüçyüsçülük ve Taoculuk Ortaçağın ağırlığı duyulan akımları olmuş, ve bunların yanma Hindistan'dan gelerek Çin'de uygun bir ortam bulup yayılan Budacılık, üçüncü akım olarak yerleşmiştir. Bu üç akımın evrimini ayrı ayrı inceleyemeyeceğiz, ancak bu uzun sürecin bütününe tepeden bir göz atarak özellikle şu üç ilgi çekici gelişmeye değinmek istiyoruz: Ortaçağın karanlığıyla tam bir karşıtlık oluşturan ve Van Çung'la doruğa çıkan eleştirici akım; Yin Yang öğretisinin giderek artan önemi, karşıt akımların birbirlerine yaklaşmaları ve bir arada yaşayabilmeleri; ve son olarak Budacılığın Çin'de bir değişime uğramış olması.​
a) Van Çung
İS ilk yüzyılda yaşamış olan Van Çung (wa..n zhöng), etkisi yüzyıllarca sürmüş olan bir akımın başıdır. Van Çung, Ortaçağda artık iyice donmaya yüz tutmuş olan Konfüçyüsçülüğe keskin ve yerini bulan eleştiriler yöneltmiştir. Başarıyı ve aklı dayanak olarak almış ve her türlü boş inanca korkusuzca saldırmıştır.​
Şimşeği Tanrının öfkesi olarak gören, ve her felaketi Göğün gönderdiği bir ceza olarak değerlendiren saçma ve boş inançları, ve ruhlarla ilgili her türlü inancı alaya alır ve Konfüçyüsçülüğün, Çin'in eski ve söylencelerle abartılmış geçmişinin şu ana her bakımdan üstün olduğu kanısını eleştirir. Şöyle seslenir, "Göğün ekinleri yalnız insanlara yiyecek olsun diye yetiştirdiğini düşünmek, Göğü insanların hizmetçisi durumuna düşürüp aşağılamak olur." Ölümsüzlük inancını da yerer ve Tanrının dilediği olur diye düşünmenin de yanlışlığını belirtir, "çünkü", der, "Gök, her şeyi dilediği gibi yaratmış olsaydı, insanlara birbirlerini sevmeyi öğretirdi, soymayı ve öldürmeyi değil."​
Van Çung'un keskin, gerçekçi ve akılcı yaklaşımı ve eleştirisi geleneksel metinlerin daha yakından incelenmesine ve siyasette daha esnek ve gerçekçi bir tutumun yerleşmesine yol açtı. Ancak Konfüçyüsçülüğün katı ve tartışılmaz bir görüş olarak donmasının ve Taoculuğun günden güne gerilemesinin önüne geçilemedi.​
b) Yin Yang Öğretisi
Eski «Değişimler Kitabı»ndan (İ Çing), yaratılmış her şeyin, biri etkin ve erkek (yang), biri edilgen ve dişi (yin) olmak üzere birbirini tamamlayan iki karşıt ilkeye dayandığı düşüncesi çıkıyordu. Çin Ortaçağında, belki bu yukarıda adı geçen kitaba çok önem verildiği için, ancak daha çok, olasılıkla, Çinlilerin karşıtlıkları uzlaştırma, bağdaştırma ve yumuşatma eğilimine çok uygun düştüğü için «Yin Yang» öğretisi neredeyse tüm Çin felsefesinin çekirdeği oldu. Ayrı bir felsefe akımı olarak değil de (bir zamanlar böyle bir akım da varmış), yeni bir yorum olarak, egemen Konfüçyüsçü ve Taocu akımlarca benimsenen bu öğreti, pek çok düşüncenin odağı ve yaradılışı açıklama girişimlerinin dayanağı oldu.​
Çin Ortaçağının başlarında Konfüçyüsçü filozof Tung Çung Şu (do.. ng zhòng shū) bize şunu öğretiyor: "Her şeyin yin ve yang'la tamamlandığı görülür..... Efendi ve uşak, baba ve oğul, koca ve karı, bütün bunların ardında yin yang vardır. Efendi yang’tır uşak yin, baba yang’tır, oğul yin. Koca yang'tır karı yin "​
Benzer düşüncelere Taocu Huainan Tse de de rastlıyoruz. Hatta eleştirici Van Çung'tan da yaradılan her şeyin Yin'le Yang ın birbirine geçmesiyle oluştuğunu öğreniyoruz.​
Yin Yang öğretisi, birbirini hep itmiş, dışlamış olan akımları birbirine yaklaştıran ve barıştıran ortak bir öğreti durumuna gelmiştir.​
Kaynakça:
İlkçağ Felsefesi / H. J. Störig
Felsefe Ansiklopedisi / Etik Yayınları
 

Çevrimiçi Üyeler

Şu anda çevrimiçi üye yok.

Forum İstatistikleri

Konular
1,554
Mesajlar
2,334
Üyeler
24
Son Üye
Tabu
Üst