1000Fikir

Yönetici
Yönetici
Mesajlar
1,941
Beden İmgesi terimi, "beden kavramı" ve "beden şeması" terimleri ile eşanlamlı kabul edilebilir. En genel haliyle bu terim, kişinin kendi bedenini algılama biçimi demektir. Bu ifadeyle, bireyin kendi beden kavramının bilinçli bir imgesine sahip olduğu imâ edilmez; aksine kişinin farkındalık düzeyini dikkate almaksızın, onun bedeniyle ilgili genel tutum, duygu ve fantezileri anlatılır.​
Beden imgesi tanımlarının pek çoğunun temelinde, kişinin kendi bedeniyle ilgili deneyimlerini birleştirmeyi ve organize etmeyi öğrendiği görüşü yatmaktadır. Beden imgesi kavramı bedensel özürlere uyum gösterme, duruşun ve mekânsal intihanın korunması, kişilik gelişimi ve kültürel farklılıklar gibi çok çeşitli fenomenleri anlamak için önemlidir.​
Sağduyumuz bize, beden değişimi ile ilgili mitler ve masalların (insanın kurda dönüşmesi gibi) yaygınlığının beden imgesinin öneminin bir kanıtı olduğunu söyler. Dış görünüşte idealleştirilen standartları yakalayabilmek için giyim-kuşama ve bedeni şekillendirmeye (plastik cerrahi gibi) pek çok zaman ve enerji harcanması da, bunun bir başka kanıtıdır.​
Tarihsel Altyapı
Beden imgesine yönelik ilgi ilk defa, beyin hasarlarının kişilerin bedenlerini algılamalarında garip değişimlere yol açabildiğim gözlemleyen nörologların çalışmalarında ortaya çıkmıştır. Beyin hasarı görmüş birtakım hastalar bedenlerinin bazı bölümlerini tanıyamamak, ya da bedenlerinin sol ve sağ taraflarına farklı kimlikler atamak gibi uç noktada beden imgesi bozukluğu belirtileri gösterirler. Nörotik hastalarda ve şizofrenlerde de sıradışı beden hislerinin var olduğunun sıklıkla gözlenmesi, beden imgesi fenomeninin çalışılmasına olan ilgiyi arttırmıştır. Nörolog, psikiyatrist ve erken dönemin önemli bir kuramcısı olan Paul Schilder şizofrenlerde şu tür bozukluklar olduğunu kaydetmekteydi: Kendi bedenine yabancılaşma (kimliksizleşme), kendi bedeninin sınırlarını belirleyememe, cinsiyet değişimi yaşadığım hissetme. Cerrahlar, çeşitli uzuvları kesilen hastalarda sıradışı beden deneyimleri yaşandığım ve uzvu kesilen hastaların tipik bir özelliğinin kesik olan uzvun halen yerinde durduğu şeklinde bir sanrı yaşamaları olduğunu kaydetti. Nitekim, kesik olmasına rağmen kişinin halen var olduğunu hayal ettiği organ "hayalet organ" olarak adlandırrlmıştır.​
Erken dönemin bir başka etkili kuramcısı olan nörolog Henry Head, beden şemasının bireyin işlevleri açısından önemli olduğu görüşünü savunmaktaydı. Her kişinin kendi bedeninin bir şeması ya da modelini oluşturarak bu şemayı, bütün beden hareketlerini ve duruşlarını değerlendirecek bir standart olarak kullandığı fikrini geliştiren Head, "şema" terimini bu standarda uygulamaktaydı. O, beden şemasını tanımlarken beden şemasının beden uyumuna etkisini vurguladı, fakat daha farklı deneyimlerin de entegre edilmesine hizmet ettiğini ekledi.​
Beden imgesi çalışmalarının bir başka öncüsü ise psikoanalitik çalışmasıyla Sigmund Freud'dur. Freud, beden kavramını kimlik ve ego yapısı gelişiminin temeli saydı. Çocuktaki en erken kimlik duygusunun kendi bedeniyle dış dünyayı ayırt etmek şeklinde ortaya çıktığını düşünüyordu. Bu nedenle Freud, çocuğun kendi bedenini çevresindekilerden ayrı olarak algılamaya başladığı zaman, benlik ile benlik dışı arasında da ayırımı öğrenmeye başladığını varsaydı.​
Freud'un libido gelişimi kuramı beden tutumlarına göndermeler ile doludur. O, bireyin psikososyal gelişimini, enerjinin ve duyarlılığın bedenin farklı bölgelerinde (oral, anal ve genital) peş peşe ortaya çıkması olarak kavramsallaş tırmıştır. Bu bölgelerin her biri ard arda öncelik ve duyarlılık kazandıkça, bu her bir bölgenin uyarılmasını sağlayacak yeterlilikte uyarıcıların araştırılması ihtiyacının belirdiği düşünülmüştür. Varsayılan odur ki, eğer kişi olgun olmayı başaramayıp önceki evrelerden birinde (oral ya da anal) takılırsa, yaşadığı yetişkin deneyimleriyle, aslında bir yetişkininkinden çok bir çocuğun yaşama biçimine daha uygun olan bir beden bağlamında uğraşmak zorunda kalır.​
Freud'un kişilik gelişimi kavramlarının çoğu, bedenin algısal ve cinsel duyarlılıkla ilgili değişimlerine önem atfeder. Psikoanalitik kuram, davranışsal sapkınlıkların (örneğin şizofreni ve fetişizm) pek çoğunu anlamak için beden tutumlarına yoğunlaşmaya önem verir. Aslında psikoanalitik kavramlar, beden imgesi kuramı ve araştırmasında büyük öneme sahiplerdir.​
Schilder daha çok psikoanalitik terimler ile ifade edilmiş olan pek çok kuramsal kavramı açıkladığı İnsan Bedeninin İmgesi ve Görüntüsü adlı kitabında, diğer beden imgesi fenomenlerine dikkat çekmiştir. O beden imgesinin başkaları ile etkileşimin sonucunda şekillendiğini ve bu etkileşimlerin hatalı olması ölçüsünde beden imgesinin gelişiminin yetersiz olacağını öne sürmüştür. Schilder'in kitabı, bireyin kendi bedenini farklı durumlarda nasıl algıladığının zengin tanımlamalarını içermektedir. Söz konusu çalışmasında Schilder uyanma, uyuyakalma, sıradışı beden duruşları, çeşitli ilaçların enjekte edilmesi ve şizofrenik düşünce bozukluğu ile ilgili beden deneyimlerini analiz etmiştir. Özellikle vurguladığı bir düşünce, beden karışıklığı hissinin, öfkelerini mazoşistçe kendilerine yönelten kişilerin tipik bir özelliği olduğudur.​
Schilder'in bizzat kendisi, belirli beyin bölgelerinin beden imgesiyle bağlantılı olup olmadığı konusuyla ilgilenmiştir. O, beyin hasarı olan hastalarda görülen beden imgesi bozukluğunun, beyin hasarı görmüş bölgelerle ilişkisini göstermek için ısrarla çabalayan bir grup nörologdan biriydi. Bu doğrultuda olmak üzere Schilder çeper lobunun hasar görmesinin bireylerin kendi bedenlerini gerçekçi bir biçimde algılama yeteneklerini bozduğuna dair önemli miktarda kanıt birikmiştir.​
Hayalet organ: Tarihsel açıdan, hayalet organ fenomeni beden algısını düzenleme problemine dikkati çekmede önemli bir rol oynamıştır. Head ve arkadaşları, Lhermitte ve Schilder gibi gözlemciler, normal kişilerin yaralanma ya da kesilme sonucu kaybettikleri organlarının halen vücutlarının bir parçası olmaya devam ettikleri sanrısını yaşamaları karşısında şaşırmışlardır. Bu sanrılar, bireylerin kendi bedenlerinin bir "resmine" sahip olduklarını ve bu resim artık gerçeği yansıtmasa bile, kişilerin resmi aynı şekliyle koruduklarını göstermekteydi. Bu hayalet deneyiminin merkezî sinir sistemindeki tamamlayıcı süreçlerin bir sonucu mu olduğu, yoksa uzvun bedende kalan bölümündeki yaralı dokunun yol açtığı periferal duyumun sürmesinden mi kaynaklandığı, halen tartışılan bir konudur. Kanıtlar, uzvun bedende kalan bölümündeki yaralı dokunun hayalet deneyiminde kısmî rol oynadığını göstermekle birlikte, merkezî etkenlerin daha büyük önem taşıdığını göstermektedir. Hayalet organ ile ilgili gözlemler ilginç soruların ortaya atılmasına yol açmıştır: Örneğin, niçin hayalet organ deneyiminin süresi kişiden kişiye büyük ölçüde değişim göstermektedir? Ve niçin eğer organ aniden kaybedilmek yerine yavaş yavaş yok olursa (cüzzamda olduğu gibi) hayalet deneyimi görülmemektedir?​
Araştırma
Beden imgesi alanında kontrollü deneyler yapılması oldukça yenidir.​
İnsan Figürü Çizimi: Beden imgesi çalışmalarında en sık ve en eski yöntemlerden biridir. Bir kişiden bir insan figürü çizmesi istendiğinde çizdiği figürün kendi beden deneyimini yansıtacağı varsayımına dayanır. Bazı araştırmacılar, çizilen figürün boyutları ve bazı beden bölümlerini çizmede güçlük gibi işaretlerin bireyin beden kavramı ile ilgili bilgi sağlayacağını iddia etmişlerdir. İnsan figürü çiziminin bedensel aşağılık hissi ve cinsel yetersizlik endişesi gibi değişkenleri ölçmede kullanılabileceği iddia edilmiştir. Fakat alandaki yaygın kullanımına rağmen, insan figürü çiziminin beden imgesi tutumlarını ortaya çıkaran etkili bir yöntem olduğuna dair kanıtlar yoktur. Bazı durumlarda bu yöntemin gerçek beden bozukluklarının varlığına duyarlılığının kanıtlandığı doğrudur. Örneğin bedensel özürlülerin kendileriyle aynı bedensel özrü taşıyan figürler çizdikleri gösterilmiştir. Ek olarak, şizofrenlerde normallere kıyasla bedensel bozuklukları işaret eden figür çizimlerine daha sık rastlanmaktadır. Fakat, beden tutumlarının tutarlılıkla başarı gösteren bir dizini oluşturulmuş değildir. Aslında beden imgesini değerlendirmede figür çizimini kullanma sorunu, artistik becerinin çizimlerin niteliğini diğer bütün etkenlerin önemini asgarîye indirecek kadar etkilediğinin kanıtlanması ile iyice karmaşık bir hal almıştır.​
Bedene Yönelik Tutumlar: Beden imgesini değerlendirmede bir başka yaklaşım, kişinin çeşitli bedensel bölgelerinden memnuniyetsizliğini ölçmektir. Kişilerin bedenlerinin çeşitli kısımlarını ne kadar olumlu ya da olumsuz gördüklerini belirtmelerine dayanan prosedürler geliştirilmiştir. Bu prosedürler, kişilerin bedenleri ile ilgili memnuniyetsizliklerini doğrudan değerlendirmesini istemekten, kişinin kendi bedenini çeşitli beden resimleri ile kıyaslamasını istemeye kadar çeşitlilik gösterir. Erkeklerin genelde bedenlerinin "çok küçük" olan bölgelerinden; kadınların ise "çok büyük" olan bölgelerinden şikayetçi oldukları bulunmuştur. Ayrıca kişinin bedeninden memnuniyetsizliğine genelleşmiş güvensizlik duygusu ve azalan kendine güven duygusunun eşlik ettiği görülmüştür.​
Bedenin Algılanan Boyutları: Beden imgesi araştırma yöntemleri içinde en çok gelecek vaad edenlerinden biri, bedenin algılanan boyutlarını incelemektir. Bu çalışma, kişinin kendi bedeninin çeşitli bölümlerinin boyutlarına atfettiği önem ile ilgilidir. Bireyin kendi beden boyutları kavramı, çoğunlukla gerçeklikten uzak ve abartılıdır; içinde bulunulan durumun ve de belirli beden özelliklerinin etkisiyle kişi, bedenini olduğundan daha büyük ya da daha küçük görür. Kişinin içinde bulunduğu toplam uzamsal bağlama, cildine ulaşan duyusal verilerin miktarına, süregelen etkinliklerinin doğasına ve daha pek çok etkene bağlı olarak beden boyutlarıyla ilgili tahminlerinin değiştiği gösterilmiştir. Örneğin, ısı ya da dokunuş ile cildin sınırları belirlendiğinde kişiler, böyle uyarılmaların olmadığı duruma kıyasla kafalarını daha küçük algılarlar. Buna ek olarak, deneklerin kollarını açık, engellenmemiş bir görüntüye doğru uzattıklarında kollarının uzunluğunu, kollarını engelleyici bir duvara doğru uzattıkları duruma kıyasla daha uzun algıladıkları gösterilmiştir. Deneğin ruh halinin, kendine yönelik tutumlarının, psikiyatrik bozukluk düzeyinin ve birtakım diğer psikolojik etkenlerin, kendi beden boyutlarını değerlendirişini etkilediği bulunmuştur. Örneğin, kişiler bir başarısızlık deneyimi yaşadıklarında, böyle bir başarısızlık hissi yaşamadıkları durumlara kıyasla kendilerini daha kısa hissederler. Bir başka düzeyde, kişilerin bedenlerinin değişik bölümlerine atfettikleri göreceli büyüklükler (örneğin, bedenin sağ ve sol yarısı, önü ve arkası) kendi kişilik düzenlemesinin çeşitli yönlerini yansıtır.​
Algılanan beden boyutunun bir beden imgesi değişkeni olarak önemini vurgulayan formel araştırmalar dışında, aynı görüşü destekleyen pek çok klinik gözlem ve anekdotun oluşturduğu uzun bir geçmiş vardır. Şizofrenlerde, beyin hasarlı hastalarda, migren krizleri yaşayan hastalarda ve aşırı strese maruz kalan kişilerde beden büyüklüğünde değişme deneyimi yaşandığı kaydedilmiştir. Açıkça görülmektedir ki, yaşanan farklı deneyimlerin algılanan beden boyutlarında değişime çevrilme eğilimleri vardır.​
Yansıtma Teknikleri: Değişik anlamlar yüklenebilecek uyarıcılara (mürekkep lekeleri, kısa süre için gösterilen resimler, tamamlanmamış insan bedeni çizimleri gibi) verilen tepkiler beden tutumlarını ölçmede sıklıkla kullanılmıştır. Bir kişiden mürekkep lekeleri gibi, anlamı açık olmayan bir şeyi açıklaması ya da yorumlanması istendiğinde yorumlatabiliriz. Kendisi ile ilgili duygularını ve kendisinin zihinsel temsillerini verdiği yanıta yansıtacağı varsayılmıştır. Bu varsayımla uyumlu olarak, bedenlerinin çeşitli bölgelerinde sakatlık ya da deformasyon olan insanların, çok net olmayan insan figürleri içeren resimlerle çalışırken dikkatlerini ilgili beden bölgesine yoğunlaştırdıkları bulunmuştur. D. J. van Lennep kişilerin resimleri açıklamak üzere kurdukları öykülerde, beden duyumlarına (acı, açlık, yorgunluk gibi) atıfta bulunma sıklığının, gelişim düzeyine ve de cinsiyete göre değiştiğini bulmuştur. Kadınların kullandığı beden atıflarında 15 yaşından sonra orta düzeyde bir artış, erkeklerde ise, tam tersine azalma kaydedilmiştir. Van Lennep'in bu bulguyu, Batı kültüründe erkeklerin bedenlerini aşmak ve enerjilerini dış dünyaya çevirmek zorunda oldukları şeklinde yorumlamıştır. Öte yandan kadınların kendi bedenlerine yatırım yapmayı sürdürmeleri ve hatta arttırmaları olumlu karşılanmaktadır.​
Fisher ve Cleveland, deneklerin mürekkep lekelerine verdiği yanıtları puanlayarak, kendi bedenlerini çevrelerinden ayıran sınırların varlığını algılama yetilerini ölçecek bir yöntem geliştirdiler. Bu sınırların ölçümü, davranışın pek çok önemli özelliğini -yüksek başarı arzusu, küçük gruplarda davranış, psikosomatik semptomlarının kaynağı ve beden özürlerine uyumun yeterliliği gibi- öngörebilmektedir.​
Yaklaşımlar ve Sorunlar
Beden imgesi fenomeninin araştırılması önemli bir girişim haline gelmiştir. Bunun doğurduğu başlıca gerçek, bireyin bedeninin algısal bir nesne olduğudur. Birey, kendi bedenine başka hiçbir nesnenin kolay kolay uyandıramayacağı kadar yoğun bir ego katılımıyla tepki verir. Beden, nihayetinde, hem sürekli olarak algılanan, hem de algılayıcının bir parçası olan eşsiz bir konuma sahiptir. Bir bireyin kendi bedenini deneyimleme ve kavramlaştırma tavrını çalışarak, o birey hakkında başka kaynaklardan kolay kolay elde edilemeyecek zengin veriler elde edilir.​
Beden imgesi ile ilgili halen açıklığa kavuşturulamamış konuların nasıl bir öncelik sırası ile ele alınması gerektiğini bilmek zordur. Beden imgesi düzeninin altyapısını oluşturan ana unsurlarını incelemeye empatik bir ihtiyaç olduğu söylenebilir. Beden imgesi, bedenin uzamsal boyutları etrafında mı, farklı beden bölgelerinin uzmanlaşmış işlevleri etrafında mı, yoksa beden bölgelerine kültür tarafından yüklenmiş özel ve sembolik anlamlar etrafında mı inşâ edilmiştir sorusu, halen yanıt beklemektedir. Farklı kültürlerin sosyalizasyon modları ile beden tutumları arasındaki ilişkinin de araştırılmasına gerek vardır. Beden tutumlarının kültürel bağlama göre radikal farklılıklar gösterdiği yönünde antropolojik kanıtlar vardır. Bir başka önemli araştırma problemi ise, bireyin kimlik duygusunun gelişimi ve tanımlamasında beden imgesinin rolünün değerlendirilmesidir.​
M. CRITCHLEY, The Parietal Lobes. London, 1953; S. FISHER S. E. CLEVLAND, Body Image and Personality, Princeton, N. J., 1958; S FREUD, Collected Papers, 5 vols., New York, Basic Books, 1959; H. HEAD et al, Studies in Neurology. 2 vols, London, 1920; J. J. LHERMITTE, L'lmage de notre corps, Paris, 1939; P. SCHILDER, The Image and Appearance of the Human Body, New York, 1935; S. WAPNER H. WERNER(eds), The Body Percept, New York, Random House, 1965..​
Felsefe Ansiklopedisi / Ahmet Cevizci​
Ayrıca bkz., BENLİK, FANTAZÎ, KİMLİK, ŞİZOFRENİ.​
 
Konuyu Başlatan Benzer Konular Forum Cevaplar Tarih
1000Fikir Felsefe 0
Benzer Konular
Beden

Çevrimiçi Üyeler

Şu anda çevrimiçi üye yok.

Forum İstatistikleri

Konular
1,554
Mesajlar
2,334
Üyeler
24
Son Üye
Tabu
Üst