1000Fikir

Yönetici
Yönetici
Mesajlar
1,941
Bastırma, psikanaliz ve diğer klinik psikoloji ekollerinde bilinçli yaşantıya ulaşırsa suçluluk, anksiyete veya stres yaratabilecek arzu, istek, düşünce ve duyguların bilinçten uzaklaştırılmasını veya bilince ulaşmasını engellemeye yönelik bir savunma mekanizmasıdır. Klasik psikanalizde bastırma mekanizması, egonun anksiyete ile başa çıkma yollarından biri olarak, bilinçdışı gerçekleşen bir süreçtir; bastırma mekanizması ile belli zihinsel süreçlerin bilince çıkması engellendiği gibi, aynı zamanda bastırma mekanizmasının kendisi de kişinin bilinçli olarak farkında olmadığı bir süreçtir.​
Bastırma mekanizması çoğu kere "seçici unutma" olarak nitelendirilirse de, gerçekte bastırmayı açıklamak için "seçici anımsama" deyimini kullanmak daha yerinde olur. Çünkü, bilinç düzeyine ulaşması engellenmiş olsa da bastırılmış olan ruhsal içerik gerçekte unutulmaz, hipnoz ya da uyuşturucu ilaçların etkisi altında tüm ayrıntıları ile canlandırılabilir. Bellekte tutulan ruhsal içerikli materyellerden bir kısmı ego için sorun olmazken, diğerleri onu fazlasıyla rahatsız edici nitelikte olabilir. Kişinin kendisine rahatsızlık vermeyen şeyleri hatırlaması hiçbir suçluluk, anksiyete veya kaygı uyandırmazken, rahatsız edici nitelikteki materyelleri hatırlamak kişide bu tür tepkiler oluşturabilir. Dolayısıyla bilinçli ruhsal içeriğin bellekte saklanması basit unutmadan, bilerek bilinçten uzaklaştırma (suppression), inkâr etme, bastırma, ve bunun da ötesinde bölünme (dissociation) ve benlik yitimine (depersonalization) kadar uzanan bir süreçte incelenebilir.​
Klasik Psikanaliz Kuramına Göre Bastırma Mekanizmasının İşleyişi Freud ve izleyicilerine göre, zihinsel etkinliklerin bilince olan uzaklıklarına göre zihin üç farklı bölgeye ayrılır. Buna göre, bilincin dışında oluşan ve dikkati zorlamakla bilinç düzeyine çıkarılmayan olaylar, zihnin "bilinçdışı" denilen en derin bölgelerinden kaynaklanmaktadır. Dikkat sarf ederek bilince çıkması sağlanabilen zihinsel olaylar ise "bilinç öncesi" denilen ve bilince daha yakın bir bölgede oluşurlar. Bilinç bölgesi ise dış dünyadan ya da bedenin içinden gelen algıları fark edebilen zihin bölgesidir. Freud bu topografik zihin kuramının yani sıra yapısal bir zihin kuramı da geliştirmiştir. Buna göre bilinç düzeyinde işlevini sürdüren ve kişiliğin yürütme organı olan ego, psişik hayatın çok ufak bir alanıdır ve en aydınlık noktasıdır. Egonun çevresi, onu çevreleyen loş bir bölge gibi düşünülebilir. İstendiği zaman kolayca zihne çağrılması mümkün ve gerekli olan bilgi, yaşantı, duygu ve düşünceler bilinç öncesi adı verilen zihin bölgesine karşılık gelen bu kısımda saklanmaktadır. Buna karşılık id (ilkel benlik) adı verilen içgüdüleri ve doğuştan varolan psikolojik gizil güçlerin tümünü içeren zihin yapısı ile onun ruhsal içeriğini oluşturan ve bilince çıkması kişide kaygı, anksiyete ve rahatsızlık yaratacak anılar, arzular, duygu ve düşünceler zihnin en geniş ve karanlık bölgesi olan bilinç altına kapatılmıştır. Bellekten silinip gitmesini isteyecek kadar kişiyi rahatsız eden yaşantılarla ilkel benliğin ortaya çıkarılıp doyurulması uygun olmayan dilek ve istekleri karşısında ego batırma mekanizmasını harekete geçirerek ya bunları bilinç altının karanlık derinliklerine sürgün etmeye ya da bütün gücü ile orada zincirlenmiş tutmaya çabalar.​
Bastırma mekanizması bilinçten uzaklaştırma ile karıştırılmamalıdır. Kişinin o anda ilgilenmek istemediği veya kendisine acı veren herhangi bir fikir veya düşünceyi zihninden bilinçli bir şekilde atmaya çalışması bilinçten uzaklaştırmadır. Bu tamamen bilinçli bir süreçtir ve o an itilen psişik içerik istendiği zaman tekrar kolaylıkla bilince çağrılabilir. Buna karşılık bastırma mekanizması tamamen bilinçsiz işleyen bir kuvvettir. Kişi bu yoldan her hangi bir duygu veya düşünceyi bilinç altına ittiğinin ya da oradan çıkmamasına çalıştığının farkında bile değildir. Ayrıca her hangi bir şekilde bu bastırılmış duygu ve düşüncelerin bilince çıkmasını istese bile, bunu istemli bir çaba ile gerçekleştiremez.​
Bastırmanın en iyi örneği, bir ismin veya yapılacak bir işin basitçe unutulmasıdır. Analiz, bir ismin veya bir niyetin, genellikle kabul edilmeyen bir içgüdüsel istekle birleşmesinden dolayı bastırılmış bir güdü ona direnç göstermişse, unutulduğunu ortaya çıkarır. Maksatlı unutmalarda, yani bilinçten uzaklaştırma mekanizmasmda, bastırılan şeyin bilinç dışında varlığını sürdürdüğü, kişinin unutulmuş olanı bilmek zorunda olduğu veya "nasıl olsa" bileceği, şu anda gerçekten bilmese de "dilinin ucunda olduğu" gibi öznel duyumlarla unutulan şeyin varlığı doğrudan doğruya hissedilir. Bazen bazı olaylar oldukları gibi anımsanır, ancak ilişkileri, anlamlan, duygusal değerleri baskı altına alınmıştır.​
Bastırma, beklenmedik bir anda bir tehlike ile karşılaşıldığında oluşan korku duygusuna karşı geliştirilen akut savunma kellenmesi ile özdeştir. Kellenme sinir dizgesinin doğal etkinliklerinin sürekli bir yönüdür. Örneğin, yürüme gibi etkinliklerle belirli kas gruplarının eş zamanlı kellenmesi gereklidir. Savunma ketlenmesi de günlük yaşamda sürekli olarak görülen olağan ketlenmelerden ilke olarak farklı değildir, ancak daha yoğun ve genel bir tepki olarak ortaya çıkar. Savaş alanında bir ketlenme tepkisi göstererek donakalan asker, aynı zamanda ürkünç duygularını da baskı altına alır ve ancak uyuşturucu bir ilacın etkisi altında baskıyı kaldırıp duygularını dile getirebilir. Dolayısıyla bastırma, insanın temel korunma amacma hizmet eden savunucu ketlenmenin doğrudan bir belirtisidir.​
Bundan ötürü, bastırma mekanizmasmı insanın arzu ve emellerini gerçekleştirmediği, iç ya da dış nedenlerle ihtiyaç ve güdülerinin tatminsiz kaldığı zamanlar hayal kurarak doyum yoluna saptığı yadsıma mekanizması ile birlikte birincil savunma süreci olarak bölümlemek yerinde olur. Bastırma ayrıca içe alma ve yansıtma mekanizmaları ile de bağlantılıdır. Bastırılmış fikirler bazen bilinçdışı bir mekanizma ile egodan çıkarılmış objeler gibi hissedilirler; bu durum bastırmayı yansıtmaya yaklaştırır. Bazen de bastırılmış fikirler sanki yutulmuşlar gibi hissedilirler; bu durumun içe alma ile benzerliği, yutulmuş olan şeyin artık görünmediği halde içeriden etkili olmaya devam etmesine dayanır. Bastırma mekanizmasının gücü ile bilinçaltına itilenler orada rahat durmazlar ve daima bilince çıkmanın yollarını ararlar. Bu yüzden de bastırma mekanizması ile bilinçaltı arasında sürekli bir çatışma vardır. Anna Freud'a göre, tüm diğer savunma mekanizmaları bastırma mekanizması ile birlikte çalışırlar; bastırma diğer mekanizmalara nazaran daha temel, daha kesin ve daha ilkeldir.​
Bastırılmış olan duygular, düşünceler ve geçirilmiş yaşantılar çoğu kez sembolik bir şekilde düşlerde ya da bazen günlük yaşamdaki dil sürçmelerinde anlatım bulurlar. Ne var ki kişi çoğu kez rüyalarının içeriği ya da kendisini şaşırtan dil sürçmeleri ile bilinçdışı dünyası arasındaki ilişkinin farkında değildir. Örneğin konuğunu "hoş geldiniz!" yerine "güle güle!" sözcüğü ile karşılayan bir kişi çoğu kez bunu anlamı olmayan bir dil sürçmesi olarak değerlendirir ve gerçekte bu ziyaretin kendisine yüklediği sıkıntının bir anlatımı olduğunun farkına varamaz. Bastırma mekanizması kişiye, tehlikeli isteklerini denetim altında tutmada ve sarsıcı ve beklenmedik olayların ilk etkilerini hafifletmede yardımcı olur. Ancak bu mekanizma bazen yüzleşilerek gerçekçi yollardan çözüm bulunması gereken zorlanmalı yaşantıları da bilinçten uzaklaştırarak sağlıksız bir nitelik kazanabilir.​
Bastırma çeşitli düzeylerde gerçekleşebilir. Orijinal (primal) bastırmada bazı duygu ve düşünceler hiç bir zaman bilince çıkamazlar; buna karşın, birincil (primary) bastırmada ise daha önce bilinçli olarak yaşanmış, ama anksiyeteye sebep olan duygu ve düşünceler zorla bilinçten uzaklaştırılır ve bir daha bilince çıkması engellenir. Evvelce bastırılmış olanlarla ilişkili yeni yaşantılar ortaya çıktığında çatışmalar doğar. Bu durumda daha önce bastırılmış olan duygu ve düşünceler yeni olayı bir çıkış yolu olarak kullanma eğilimi gösterirler; enerjilerini bu yeni yaşantıya transfer etme ve onu "türev" haline dönüştürme eğilimi gösterirler. Böyle bir aktarmayı bir boşalım aracı olarak kullanma eğilimi bazen başarıya ulaşır. Oldukça zararsız bir şeyin duygusal olarak aşırı değerlendirilmesi şeklindeki nevrotik abartmalar incelenirse, bunların bastırılmış bazı şeylerin türevleri olduğu görülür; anlamsız gibi görünen duygusal değer bir yer.değiştirmenin ürünü olarak dikkate alınırsa anlaşılabilir. Diğer bazı durumlarda ise bastırılmış dürtülerin türevler görünümü altında bir çıkış yolu bulma çabaları başarısız kalır: Başlangıçta bastırılmış olan duygu ve düşüncelerle çağrışım yoluyla bağıntı kuran her olayı bastırma eğilimi, kısacası tıpkı başlangıçtaki isteklerin bastırılmış şekildeki türevlerini de bastırma eğilimi gelişir. Buna ikincil (secondary) bastırma adı verilir. İkincil bastırmada, bastırılmış öğeler, kendisiyle bağıntısı olan her şeyi, onların da bastırılacağı biçiminde çeken manyetik bir güç haline gelirler. Gerçekte bastırılmış bir duygu veya düşünce kendisine çağrışım yoluyla bağlanan bir duygu veya düşünceyi çekmez, fakat onu bir türev haline dönüştürmeye çalışır; başlangıçta kendisini bastırmış olan aynı güçler, bu yeni türev üzerine de yeni materyellerle etki ederler. Bastırılmış olan bir şeyin türevleri bazen gündüz düşlerinde olduğu gibi bastırılmış duygu ve düşüncelerin birbiri ardınca boşalmasına olanak sağlayabilir. Bunlar bir dereceye kadar aşırı duygusal bir doyuma ulaşmaya olanak verse de bu derece aşılır aşılmaz derhal unutulurlar. aynı şey rüyalar için de doğrudur. Burada da benzer şekilde, bilince çıkmak için zorlayan aşın duygusal rüyalarla tamamen unutulan rüyalar arasında sadece bir derece farkı vardır.​
Bastırılan duygu ve düşünceler bilinçdışında varlığını sürdürdüğünden ve türevler meydana getirdiğinden, bastırma tek bir kez yapılan bir şey değildir; bastırılan ruhsal içerik sürekli olarak çıkış yolu bulmaya çalıştığından, baskının sürdürülmesi için sürekli bir enerji harcanması gereklidir. Bu enerji harcaması, örneğin enerjisini baskılarını gerçekleştirmede tüketen ve bu nedenle diğer amaçları için enerji bulamayan nevrotik kimselerin genel güçsüzlüğünde olduğu gibi, bazı klinik fenomenlerde gözlenebilir. Bu olgu bazı nevrotik yorgunluk tiplerini açıkladığı gibi, bazı tipik nevrotik aşağılık duyguları da bu güçsüzlüğün biçimlenmesine bağlıdır. Bazı durumlarda bastırılan şeyi yeniden harekete geçirebilecek durumlardan kaçınma tutumları geliştirilir (fobiler) ve bastırılan şeyin bastırılmış olarak kalması için başlangıç dürtülerinin zıddı olan tutumlar ortaya çıkarılabilir (yüceltme).​
Freud, bastırma mekanizmasını tanımlarken önce bastırılan fikrin amacı ile bastırılan duygusal enerji yükünün amacı arasında bir ayırım yapmıştır. Fikrin kendisi, yani içeriği unutulmuştur; buna karşın duygusal enerji yükü başka bir fikre dönüşerek ortaya çıkabilir. Bazı durumlarda enerji yükünün bilinç tarafından daha kolay kabul edilebilir bir türeve aktarılması ve dolayısıyla rahatlıkla boşalabileceği bir ortam bulması, başlangıçtaki fikrin bastırılmasını kolaylaştırır. Bununla birlikte, "fikir" ve "fikre bağlı duygusal enerji yükü"nü birbirinden tamamen ayırmak imkânsızdır. Eğer enerji yükünün tümü akTarihrsa, başlangıçtaki fikir artık harekete geçmek için bir zorlama yapmayacak, savunma uğraşları gereksiz olacak ve o zaman bu sürece bastırma yerine yüceltme demek daha doğru olacaktır. Gerçekte ise tipik türevler bastırılan enerji yükünün sadece bir kısmını içerir. Bastırılan sadece fikirler değildir, dürtüler de, yani enerji yüklü gelecekteki eylem fikirleri ve dilekleri de (doğal olarak yalnız id'in primer-birincil istekleri değil, bunların daha sonraki gelişimleri ve ego tutumları da) bastırılırlar. Duygusal enerji yükünün bir türeve aktarılması, bastırılmış dürtünün her türlü yayılmasına engel olma amacına erişememiş olan bastırıcı güçlerin başarısızlığının bir göstergesidir. Bununla birlikte bu başarısızlık, orijinal fikrin bilinçdışında tutulması görevini kolaylaştırabilir.​
K. S. BOWERS, “On being unconsciously influenced and informed”, The Unconscious Reconsidered(eĞ. by K S. Bowers D, Meichenbaum), New York, John Wiley & Sons, 1984; E. GEÇTAN, Psikanaliz ve Sonrası, Ankara, Hür Yayınları, 1980; S. A. REBER, Dictionary of Psychology, England, Penguin Books, 1985; I. YALOM, Varoluşçu Psikoterapi, İstanbul, Kabalcı Yayınevi, 1999.​
Felsefe Ansiklopedisi / Etik Yayınları​
Aynca, bkz., BİLİNÇ, BİLİNÇDIŞI, KLİNİK PSİKOLOJİ, PSİKANALİZ, SAVUNMA MEKANİZMALARI, YANSITMA.​
 

Çevrimiçi Üyeler

Şu anda çevrimiçi üye yok.

Forum İstatistikleri

Konular
1,554
Mesajlar
2,334
Üyeler
24
Son Üye
Tabu
Üst