1000Fikir

Yönetici
Yönetici
Mesajlar
1,941
Bağlam İlkesi, Frege'nin Aritmetiğin Temelleri adlı eserinde kendi çalışmasını yönlendirdiğini ifade ettiği üç temel ilkeden birisidir: "Sözcüklerin gönderimini (anlamını) [Bedeutung] tek başına değil, ancak bir tümce bağlamında ele almak" -Frege'nin "anlam" ve "gönderim" ayrımını Aritmetiğin Temellerinde henüz göz önünde bulundurmadığına bizzat kendisinin dikkat çektiğine de işaret edelim. Frege, hem Husserl'e yazdığı 24 Mayıs 1891 tarihli mektupta, [G. Frege Philosophical and Mathematical Correspondence, s. 64'de], hem de "Kavram ve Nesne Üzerine" (Collected Papers On Mathematics, Logic, And Philosophy), s. 187’de, bu ayırımı henüz yapmamış olduğunu belirtir. Bu ilke, dil düzeyinde, sözcüklerin tümce bağlamında anlam kazanmasını ifade etmesinin çok ötesinde, dayanağını felsefî bir temelden almaktadır ve bu açıdan ilkenin felsefi zemininin Kant'a kadar geri götürülmesi gerekir. Bu yazıda Frege'nin, sayının ve aritmetiğin doğasına yönelik araştırmalarında söz konusu ilkenin konumu ve felsefi zemini ele alınır.​
Bilimsel çalışmalarına bir matematikçi olarak başlayan ve matematiğin temellerine yönelen araştırmalarıyla felsefeye yeni bir anlayış getiren Frege, yöneliminin ardındaki saikı, yaşamının sonlarında kaleme aldığı bir yazısında şöyle ifade eder: “Matematik ile başladım. Bu bilimde daha sağlam temeller için çaba göstermek, bana en acil gereksinim olarak göründü. Kısa sürede anladım ki, sayı bir yığın, bir şey dizisi veya bir yığma ait bir özellik değildir; sayma işleminin sonucunda ulaştığımız sayı hakkında bir bildirimde bulunduğumuzda, bir kavram hakkında bildirimde bulunmuş oluruz. Dilin mantıksal yetersizliği böyle araştırmalar için ciddi bir engel oluşturuyordu. Buna Begriffischrift (Kavram Yazısı) ile bir çare buldum. Böylelikle matematikten mantığa geçmiş oldum."​
Matematiğe daha sağlam temeller bulmak çabasının ardındaki ana fikir ise, aritmetiğin kavramlarının saf mantıksal kavramlar aracılığıyla tanımlanabileceği ve aritmetiğin yasalarının sadece mantık yasalarından türetilebileceğiydi. Aritmetiğin mantığa indirgenebileceği görüşü, matematiğin felsefi temelleri hakkındaki üç ana görüşten "mantıkçılık" (logicism) olarak bilinen felsefî yaklaşıma karşılık gelir.​
Frege, sayı kavramının [sayal (kardinal) sayı], bilinen 2000 yıllık geçmişine karşın hâlâ açıklığa kavuşturulmamış olduğunu düşünürken, Aritmetiğin Temelleri'nde şunları yazar: "Bu durumda bilim için, kendi nesneleri arasında ilk ve en önde geleni ve görünüşte en basit olanı hakkında bu kadar karanlık içinde bulunmak utanç verici değil midir?" Frege'ye göre, şimdiye kadar bu konuda sağlam bir karara varılamamış olmasının nedeni, yanlış ilkelerle yola çıkılmış olmasıdır.​
Öncelikle Frege için aritmetiğin yasalarının ve sayının ne olmadığının altını çizelim. Frege, Aritmetiğin Temelleri'nde, (1) aritmetiğin yasalarının tümevarımsa! olduklarına; (2) sayıların fiziksel şeylerin özellikleri olduklarına; (3) sayıların öznel zihinsel şeyler olduklarına; (4) sayıların fiziksel nesnelerin topluluğu olduklarına; ve (5) sayıların sayı imleriyle özdeşleştirilmesine karşı çıkmaktadır. Böylelikle, sayının tanımlanmasında psikolojizm [1), 2), 3), ve 4)] ve formalizm (5)] yadsınıyor, empirik sayı anlayışı bir kenara bırakılıyordu. Sayının tanımlanmasında deneyimci ve formalist nesne anlayışının ve ilkelerinin işe yaramaz oldukları gösterildiğinden dolayı, artık bu amaç doğrultusunda empirisizmden farklı ilkelere gerek vardır.​
Frege, sayının tanımlanması girişiminde, Aritmetiğin Temelleri'nde, üç temel ilkeye bağlı kaldığını yazar: (1) Psikolojik olanı mantıksal olandan, öznel olanı nesnel olandan kesin bir biçimde ayırmak; (2) sözcüklerin gönderimini (anlamını) [Beden tun g] tek başına değil, ancak bir tümce bağlamında ele almak; (3) kavramla nesne arasındaki ayrımı asla gözden kaçırmamak.​
İşte bunlardan ikinci ilke, "Bağlam İlkesi"dir. Deneyimci, psikolojik ve formalist sayı anlayışlarının kökeninde, sayının tümce bağlamından (başka bir deyişle, nesnenin yargı bağlamından) koparılması yatmaktadır. Frege, sayıyı tanımlamaya çalışırken, bunu sayının kendi başına ne olduğunu araştırarak, yani sayının soyut ontolojik yerini araştırarak yapmamaktadır. Sayının bir nesne olduğunun gösterilmesi, Frege'nin ana amacıdır. Ama bunun ortaya çıkarılması, geleneksel metafizikte ya da deneyimcilikte olduğu gibi, sayının tek başına ne olduğunun incelenmesiyle yapılamaz. İşte bu açıdan "bağlam ilkesi"nin dayandığı felsefî zemin, Kantçı yargı kavramıdır.​
Kant'ın Saf Akim Eleştirisi'nde nesne, yargı, uzay ve zaman kavramları daha önceki felsefe anlayışlarından çok farklı anlamlar kazanır. Onda kendinde nesne yoktur, yani, hissetme ve kavramaya öncelikli nesneden söz edilemez. Kant'a göre, uzay ve zaman, şeylerin kendilerine ait özellikler olmayıp, duyusallığın (hissetme yetisinin) saf a priori formları olarak düşünülmesi, şeylerin, kendilerinde oldukları halleriyle, yani kendinde şey olarak değil, ancak zihnimizin kendi yapısına uygun olarak deneyimleri edinilebilen şeyler oldukları anlamına gelir.​
Kantçı felsefede, doğrudan deneyimine hiçbir zaman sahip olamayacağımız kendinde-şeyin [Ding an sich] ancak temsilleri [Vorstellung] edinilebilir; ve bu temsiller ancak zihnin kuruluşuna uygun olarak bilgi nesnesi [Object] haline gelebilirler. Farklı temsillerde ortak olanın bir bilinçte birleştirilmesi ise, yargı fiilidir. Bu birleştirme fiili ile nesne (Objekt) ve nesnenin görüdeki karşılığı (Gegenstand) kurulmuş olmaktadır. Yani, yargıya öncelikli olarak ne nesne, ne de kavram vardır. Bir düşünme fiili olan yargı yoluyla, nesne, kavram ile birlikte yargıda kurulmuş olur. Kant'a göre, nesnenin mekânı yargıdır ve kavram, nesnenin bir yanından kavranmasıdır. Kant'ta yargı, yargıya öncelikli öğelerin bir araya getirilmesiyle kurulmuş değildir; çünkü kendinde-nesneden söz edemeyeceğimize ve nesnenin ancak yargı fiiliyle kurulması olanaklı olduğuna, ve ayrıca kavramın da ancak nesne yönünden bir anlamı ve işlevi olduğuna göre, yargı fiili hem kavrama, hem de nesneye önceliklidir. Ama yargının öğelerinin (yani, özne ve yüklemin, başka bir deyişle, nesne ve kavramın) sentetik bir birlik olarak bir araya getirilmesi ancak onlara öncelikli bir birlikle mümkündür. Bu birliğin zemini ise algılayanın kendisini idrak etmesinin (yani, tamalgı ya da apersepsiyonun) transandental birliğidir. Yani, kendinin bilinci (Ben'in kuruluşu) yargıya önceliklidir ve yargının koşuludur.​
Nesnenin, sentetik bir birlik olarak yargı fiiliyle kurulması ve yargı fiilinin, ona öncelikli bir birlik olan "Saf Ben"in kuruluşuyla olanaklı olması fikri, Kant'tan sonraki dönemde nesnenin mekânı, öznel olan düşünme süreci ve nesnel olan düşünce içeriği ayırımı gibi sorunlar, Bolzano ve Husserl gibi filozoflarda olduğu gibi, Frege'nin düşüncesinde de temel bir rol oynamıştır.​
Frege, yargının kavrama öncelikli olduğu görüşüne de, nesnenin yargıdan bağımsız olmadığı görüşüne de bağlı kalır. Deneyimci bir nesne anlayışına tümüyle karşı çıkar. Zira, ona göre, nesnelerden ancak bir yargı bağlamında söz edebiliriz.​
Yargı, nesne ve kavrama öncelikli olduğu için, nesne olarak sayının yargı fiili içinde ele alınması gerekir. Dil düzeyinde ise, sayıların yerine duran sözcüklerin kullanım bağlamlarına bakmak gerekir; bu da sayı sözcüklerinin dilde nasıl kullanıldıklarının, başka bir deyişle sayının dilde kendisini nasıl gösterdiğinin çözümlenmesiyle yapılabilir. Bu husus, Aritmetiğin Temellerinde şöyle ifade edilmiştir: "Sözcüklerin ancak tümce bağlamında gönderimleri vardır. Şu halde, bizim sorunumuz sayı sözcüğünün geçtiği tümcenin anlamını açıklamaktır."​
Frege, nesnelerin yerine duran adları, dolayısıyla nesneleri tümce içindeki konumlarına ve işlevlerine göre çözümlemektedir; böylelikle, maddî ve ontolojik bir incelemeyi, formel semantik bir incelemeye dönüştürerek yürütür. Böyle bir yaklaşım, Kant'ın, metafiziğin sınırlarının saf aklın, yani deneyimden gelen malzemeden tümüyle bağımsız olarak ele alınan aklın doğasının ortaya konması üzerinden çizilmesine koşut bir biçimde, dilin mantıksal yapısının çözümlenmesi üzerinden kavramların ve nesnelerin doğalarının ortaya konmasına, dolayısıyla felsefenin sınırlarının yeniden çizilmesine gidecektir ki, aynı yaklaşım, Wittgenstein'da "söylenebilir olanın" sınırlarının belirlenmesine dönüşecektir.​
Yargıdan bağımsız nesne ve kavram olmadığına göre, ontolojik bir incelemenin temel birimi yargı ve yargının dilegetirilişi olan bildirim tümcesi olacaktır. Tümce içinde nesne ve kavram arasındaki ayırımın berrak bir şekilde ortaya konması ise, sayının tanımının yapılabilmesini sağlayacaktır.​
Frege, "bağlam ilkesinden" daha sınırlı bir kapsamda Begriffsschrift'te de söz etmişti. O, bu çalışmasında "20 sayısı dört sayının karelerinin toplamıdır" ve "Her pozitif tamsayı dört sayının karelerinin toplamıdır" örneklerini verir. Burada özne konumundaki "20 sayısı" ve "Her pozitif tamsayı" ifadelerinin aynı düzeyde olmadıklarını, "Her pozitif tamsayı" ifadesinin "20 sayısından" farklı olarak, sadece bir tümce bağlamında anlamı olacağını belirtir. Aritmetiğin Temellerinde "bağlam ilkesi" genelleşmiştir ve "20 sayısı" gibi ifadeler de ancak bir tümce bağlamında anlam kazanırlar veya "yakalanırlar". İki dönem arasındaki bu fark, aslında Frege'nin felsefî ilerlemesine de ışık tutar. Frege, Aritmetiğin Temellerinde, nesnenin yargı fiiliyle kurulduğu yönündeki Kantçı görüşü öne çıkarmış, nesnenin yargı fiilinden bağımsız idrak edilemeyeceğini ve tümcede de nesnenin yerine duran sözcük ya da sözcüklerin anlamlarını, tümce bağlamında kazandıklarını ifade etmiştir.​
Frege, bağlam ilkesini daha farklı bir düzlemde "Eylemsizlik Yasası Üzerine" başlıklı makalesinde de ele almıştır. Bu makale Ludwig Lange'nin Newtonun "mutlak uzay" kavramını metafiziksel bir saçmalık olarak değerlendirdiği yazısını eleştirirken, böyle bir kavramın anlamlı olup olmadığının tek başına sorulamayacağını ifade eder ve deneyimde ona karşılık gelen bir şey olmaması nedeniyle, bu kavramın metafiziksel bir saçmalık olarak değerlendirilmesine karşı çıkar; böylelikle de, "mutlak uzay" gibi bir kavramın anlamının sadece kuramın bütünlüğü ve diğer kavramlarla olan bağlantısı açısından değerlendirilmesi gerektiğini belirtir. Bu ise kuramın, onu oluşturan kavramlara önceliği olduğuna, başka bir düzeyde de düşüncelerin ve düşüncelerin doğruluğunun kavranışı olan yargıların, kavramlara öncelikli olduğuna işaret etmektedir.​
Frege'nin Aritmetiğin temelleri'nde sayının ve aritmetiğin temel yasalarının ne olduğunu incelemek girişiminde merkeze aldığı bu ilke, daha sonra analitik felsefe geleneği içinde dilin çözümlenmesinde kalıcılığını sürdürmüş, Wittgenstein'in hem birinci (Tractatus'ta "Ancak tümcenin anlamı vardır; ancak tümce bağlamında bir adın gönderimi vardır"(3. 3) olarak yinelenmiştir), hem de ikinci döneminde merkezi önemini korumuştur. Bu ilkenin kökeninde ise Kant'ın, nesnenin ve kavramın mekânının yargı olduğuna ilişkin düşüncesi vardır.​
M. DUMMETT, Frege: Philosophy of Mathematics, Harvard University Pres, 1995; G. FREGE, Philosophical and Mathematical Correspondence(\rans. H. Kaal), Chicago University Press, 1980; G. FREGE, Die Grundlagen der Arithmetik, Felix Meiner Verlag, Hamburg, Meiner, 1988; G. FREGE, The Foundations of Arithmetics. A logicomathematical Inquiry into the Concept of Numberftrans. J. L. Austin), Harper Torchbooks, New York, 1950; G. FREGE, Posthumous Writings(trans. P. Long R White), London, Blackwell 1979; G. FREGE, “Ueber den Zweck der Begriffsschrift", (Begriffsschrift] und andere Aufsatze(ed. I. Angelelli), Olms, Hildesheim, 1964; G. FREGE, ‘'Begriffsschrift, eine der aritmetischen nachgebildete Formelsprache des reinen Denkens", From Frege to Gödel, Van Heijenoort, Harvard University Press, 1967; G. FREGE, Collected Papers On Mathematics, Logic, And Philosophy , Basil Blackwell, Oxford, 1984; G. FREGE, Grundgesetze der Arithmetik, cilt II, Hildeheim, G. Olms,1962; P. T. GEACH, "Frege’s Grundlagen", The Philosophical Review, LX (1951), pp. 535-544; I. KANT, Critique of Pure Reason(trans. N. K. Smith), The Macmillan Press, New York 1976; I. KANT, Lectures on Log/c(trans. M. Young), Cambridge University Pres, 1992; H. SLUGA, Gottlob Frege, London, Routledge and Kegan Paul, 1980; L. WITTGENSTEIN, Tractatus Logico-Philosophicus’(çev. O. Aruoba), BFS, 1st., 1985.​
Felsefe Ansiklopedisi / Etik Yayınları​
Ayrıca bkz, ANLAM, ANLAM KURAMLARI, ANALİTİK FELSEFE, FREGE, WITTGENSTEIN.​
 

Çevrimiçi Üyeler

Şu anda çevrimiçi üye yok.

Forum İstatistikleri

Konular
1,554
Mesajlar
2,334
Üyeler
24
Son Üye
Tabu
Üst