1000Fikir

Yönetici
Yönetici
Mesajlar
1,941
Bağıntı Kuramı, Dan Sperber ve Deirdre Wilson tarafından 1986'da ortaya atılan bir bildirişim, bilişim ve edimbilim kuramıdır. Kuram, bir bildirişim eyleminde dinleyenin anlamsal yoruma nasıl ulaştığını açıklamayı amaçlar. Sperber ve Wilson, insan beyninin, bir sözce içinde aktarılan önermeleri önceden edinmiş olduğu diğer bilgilerle bağlanhlamaya çalıştığını ve bu bağlantılardan yola çıkarak anlamsal çıkarımlara ulaştığını belirtirler. Diğer bir deyişle, insan beyni, dilsel uyarıları anlamlandırırken bu uyarıları tek tek, bağımsız birimler olarak değerlendirmemektedir. Edinilmiş bilgilerin oluşturduğu genel düşünce dizgeleri içine yerleştirilen sözel uyarılar, bir "zihinsel bağlam" oluştururlar. Bu bağlamın biçimlendirdiği anlamsal çıkarım bildirişim açısından tutarlı, diğer bir deyişle, gelen dilsel uyarı ile bağıntılı olmalıdır. Konuşanın zihnindeki düşünce dizgeleri ile dinleyenin zihnindeki düşünce dizgeleri birbirlerine ne ölçüde yakınsa, dinleyenin yaptığı çıkarımlar o ölçüde bağıntılı olacaktır. Diğer yandan, uyarıların niteliği de dinleyenin doğru anlamsal çıkarımlar yapabilmesi açısından önem taşımaktadır. Wilson ve Sperber, dinleyende anlamsal çıkarımları doğru yönlendiren uyarıların, "olumlu bilişsel etki" yaratan uyarılar olduğunu belirtmektedirler. Bu tür uyarılar, beynin olası en az zihinsel çabayı harcayarak en doğru anlamsal yoruma ulaşmasını sağlarlar. Böylece, konuşanın niyetine ve beklentisine uygun bağıntılı bir sözcenin biçimlenmesi sağlanır.​
"Bağıntı Kuramı", aynı zamanda, Sperber ve Wilson'un dil felsefecisi Paul Grice'ın Bildirişim Sezdirimleri Kuramı'nda sınırlı buldukları açıklamaları daha kapsamlı bir biçimde ele almalarına gönderme yapar. Grice'ın açıkladığı gibi, bildirişimin gerçekleşmesi, konuşanın sağladığı bilginin mutlaka açık, anlaşılır, doğru ve yeterli olmasına bağlı olmak zorunda değildir. Diğer bir deyişle, bildirişimin başarısında tek anahtar konuşan olamaz. Anlamlandırmada dinleyenin zihinsel işlevleri, en az konuşanın verdiği bilgi kadar önem taşır. Sperber ve Wilson, Fodor'un The Modularity of Mind [Zihnin Bölümlü Yapısı, 1983] adlı kitabında söz ettiği savı benimsemektedirler. Buna göre, beyinde farklı görevler yüklenmiş bölümlerden biri de, dilbilgisel yapılar biçiminde gelen biçimsel uyarıları, düşünce dizgeleri içine yerleştirerek bağlam oluşturulmasına ve anlamsal çıkarım yapılmasına olanak sağlayan bölümdür. Alınan dilsel uyarı bu bölümdeki kavramsal haritalar içinde doğru bir alana yerleştirdiğinde bağlam kurulmakta, bu da anlamsal çıkarımı sağlamaktadır.​
Kimi durumlarda konuşanın niyeti ve aktarmak istediği bilgi sözcelerin yalnızca üst yapıdaki biçimlerine bağlı kalarak izlenemeyebilir. Diğer bir deyişle, dinleyen, söylenen biçimden söylenilmeyen, ancak dolaylı olarak aktarılan anlamı yorumlamak durumundadır. Bu gibi durumlarda dilin dilbilgisel olarak çözümlenmesi yetersiz kalır. Örneğin, yatma zamanının çoktan geçtiğini belirtmek için "Saatin kaç olduğunu biliyor musun?" sorusunu soran bir kişiye dinleyenin verdiği, "Biraz sonra yatacağım" biçiminde bir yanıt, bu kişinin niyetinin doğru yorumlandığını gösteren bağıntılı bir yanıttır. Soru, "Evet, biliyorum, saat 24.00" biçiminde yanıtlanmış olsaydı, yanıtın konuşmacının niyeti ile bağıntılı olma niteliği düşük olacaktı. Şu halde anlamsal bağıntı, salt dilbilgisel üst-yapılar düzleminde sağlanan bir olgu değil, bilişsel-çıkarımsal bir olgudur. Edimbilimin inceleme alanını oluşturan bu tür örnekler, bilişsel kuramlara değinilmeden yeterince açıklanamaz. Bu nedenle "bağıntı kuramı", temelde bir bilişsel kuram olduğu kadar, aynı zamanda bir edimbilimsel kuram olarak da değerlendirilebilir.​
Bildirişim eyleminde konuşanın zihni, bilgiyi dil denilen aracın sağladığı olanaklarla yorumlanabilir biçimde aktarmaya çalışırken, dinleyenin zihni de, bu uyarıyı olası hangi düşünce dizgeleri içinde bağlamlaştırması gerektiğini belirler. Karşılıklı konuşmalarda, konuşan ve dinleyen rolleri sürekli olarak değiştiğinden, hem dürümleme (coding) hem de çözümleme süreçleri bireylerin beyinlerinde ard arda yer alacaktır. Bu nedenle, karşılıklı konuşmalarda bilişsel süreçler devingenlik sergilerler.​
Sperber ve Wilson, Grice'ın Bildirişim Sezdirimleri Kuramı'nda belirttiğinin aksine, bağlam oluşturan bilginin konuşan tarafından dinleyene sağlanmadığını, bu bilginin dinleyicinin zihinsel süreçleri ile oluşturulduğunu savunmaktadırlar. Dinleyici bağlamsal bilgiyi, (a) işlemlediği sözceden daha önce söylenmiş sözcelere zihinsel gönderimler yaparak; (b) bildirişime katkıda bulunan ve o anda gerçekleşmekte olan çevresel bilgiden yararlanarak; (c) yaşam içinde o ana kadar edinilmiş, genellenmiş ya da paylaşılan bilgilere, bu bilgileri oluşturan temel önermelere dayanarak oluşturur.​
Sözü edilen süreçleri örneklerle açıklayalım :​
A- Kaç yaşındasınız ?​
B(l)- 40​
B(2)- Eğer yirmi yıl sonra dünyaya gelseydim bugünün gençleri kadar şanslı olurdum.​
Yukarıdaki konuşmada soruya verilen B(l) yanıtı, soruyu soran kişinin zihnine çok daha az bir anlamlandırma çabası yüklediği ve bu nedenle daha çok tutarlılık taşıdığı için daha bağıntılı bir yanıttır. Oysa B(2)'deki sözce, soruya yanıt bekleyen kişinin zihninde bağıntıları kolaylıkla kurabileceği olanakları sağlamadığı için, daha çok zihinsel çaba gerektirecek, büyük olasılıkla da doğru çıkarımı yapmamasına neden olacaktır.​
A- Bu sabah kontağı çevirince yine kısa devre yaptı.​
B- Yine patronu kızdırdın desene...​
Konuşmada (A)'nın sözcesi (B)'nin zihninde değişik bağıntılar kurma süreci sonucu anlamlandırılmıştır. Buna göre (B), (A)'nın sözcesinde yer alan bilgiyi zihnindeki genel düşünce dizgelerine yerleştirerek anlamlandırmıştır: (A)'nın arabası var/ Kontak arabanın çalıştırılmasını sağlar / Kısa devre yapan bir araç çalışmaz / (A) işe araba ile gider / Araba çalışmayınca (A) uğraşmış, başaramamış ve işe başka bir araçla -otobüslegitmiştir / (A)'ıun evinden iş yerinin bulunduğu yere otobüsle gitmek araba ile gitmeye göre daha uzun bir zaman almaktadır / (A) daha önce de geç kalmıştır / (A) daha önce geç kaldığı zaman patronu kızmıştır / Durum bir kez daha tekrarlanmıştır. Bu anlamlandırma (B)'nin zihnindeki düşünce dizgeleri içinde oluşan bir bağlam sonucu gerçekleşmiştir.​
Zihninde farklı düşünce dizgeleri nedeniyle aynı bağlamı kuramayan (C) gibi bir başka kişi bu konuşmayı dinliyor olsa, "araba patronun muydu?" biçiminde bir soru sorabilirdi. Bu örnekten de anlaşılabileceği gibi, anlamsal yorumu sağlayan bağlam konuşmacı tarafından değil, dinleyicinin zihinsel çabası ile oluşmaktadır.​
Zihinsel bağlam oluşturma süreci, gündelik dil kullanımını olduğu kadar, yazınsal dil kullanımını da anlamlandırmayı sağlar. Örneğin, gülmeceyi gülmece yapan özelliklerden biri de, dinleyenin beyninde yer alan bilgisel düşünce dizgelerine uymayan beklentidışı bağıntıların gelmesi, dinleyenin bu çıkarımı yapamamış olmasıdır. Belki de bu nedenle bir kez dinlenen bir fıkranın içindeki bağıntı-dürümü çözülmüş/öğrenilmiş olduğu için tekrar dinlendiğinde ilk etkiyi uyandırmadığı gözlenecektir.​
Sperber ve Wilson un sundukları bağıntı kuramı, dilsel bildirişimin, zihinsel süreçleri dikkate almadan yeterince açıklanamayacağı gerçeğini ortaya koymaktadır. Yukarıdaki (2) numaralı örnekte belirtildiği gibi, aynı sözceyi anlamlandırma sürecinde bireyler birbirlerinden farklı bağıntılar da oluşturabilirler. Bu durumda dilsel uyarının dinleyen kişilerden biri için olumsuz bilişsel etki yarattığı söylenebilir. Farklı bağıntılandırma ya da gereğinden fazla zihinsel çaba gerektiren süreçler, konuşanın yanlış yorumlanmasına ya da hiç yorumlanamamasına neden olacaktır.​
Dilsel sezdirimleri de içeren çok çeşitli dilsel örneklerin dilbilim, edimbilim ve bilişsel psikoloji gibi alanlarda incelenmesi konu üzerinde çok daha ayrıntılı bulgulara götürecektir.​
G. DOĞAN, “Söylemin Yorumlanması”, Söylem Üzerine (haz. A. Kocaman), içinde, Ankara, Hitit Yayınevi, 1996; J. FODOR, The Modularity of Mind, Cambridge, MİT Press, 1983; P. GRICE, “Logic and Conversation", Studies in Syntax(eds., P.Cole J. L. Morgan), Vol. III. Speech Acts, NewYork, Academic Press. 1975; D. SPERBER D. WILSON, Relevance: Communication and Cognition, London, Blackwell, 1986.​
Ayrıca bkz., BAĞLAM, BİLDİRİŞİM SEZDİRİMLERİ KURAMI, BİLİŞSEL PSİKOLOJİ, DİLBİLİM, DİL FELSEFESİ, EDİMBİLİM.​
Felsefe Ansiklopedisi / Etik Yayınları​
 
Konuyu Başlatan Benzer Konular Forum Cevaplar Tarih
1000Fikir Psikoloji 0

Çevrimiçi Üyeler

Şu anda çevrimiçi üye yok.

Forum İstatistikleri

Konular
1,554
Mesajlar
2,334
Üyeler
24
Son Üye
Tabu
Üst