Babanzâde Ahmed Naim (1872-1934) Felsefe hocası, mütercim, fikir adamı ve yazardır.​
Hayatı ve Eserleri
1872 yılında Bağdat'ta doğmuştur. XVII. yüzyılın ikinci yarısından itibaren Irak'ın Süleymaniye kentinde etkin bir aile olan Babanzâdelerden Mustafa Zihni Paşa'nın oğludur. İlk öğrenimini Bağdat Rüştiyesi'nde görmüş, babasının memuriyeti dolayısıyla geldiği İstanbul'da Galatasaray Sultanisi'ni 1891'de, Mülkiye Mektebi'ni ise 1894'te bitirmiştir. Devletin çeşitli kademelerinde uzun süren bir memuriyet hayatı olan Ahmed Naim, ilk resmî görevine 1895'te Hariciye Nezareti Tercüme Dairesi'nde başlamıştır. Aynı tarihte ek görev olarak Galatasaray Sultanisi'nde Arapça derslerini veren Ahmet Naim, daha sonra Hariciye Nezareti Tercüme Kalemliği ikinci katipliğine getirilmiştir. 1908'de Meclis-i Maarif Daire-yi İlmiye Azalığı, Rüşdiye Mektepleri İdare Müdürlüğü görevlerinde bulunmuş, 1910 yılında Tedrisat-ı Aliye Umum Müdürlüğü yapmıştır. Te'lif ve Tercüme Dairesi Üyeliği, Meclis-i Maarif üyeliği ile beraber bu görevi 1914 yılına kadar devam etmiştir.​
Ahmed Naim, 1914 yılında Darülfünun Felsefe müderrisliğine tayin edilmiş, bu fakültede genel felsefe, metafizik, psikoloji, mantık ve ahlâk derslerini okutmuştur. 1919 yılında kısa bir süre için Darülfünun Umum Müdürlüğü (rektörlük) yapmıştır. Bu tarihte İnas Darülfünunun kaldırılarak karma eğitime geçilmesi uygulamasına karşı çıkan Ahmed Naim, durumun düzeltilmemesi üzerine görevinden ayrılmıştır.​
Bir süre sonra Hürriyet ve İtilaf Partisi'nden a'yan azası olan, buradaki üyeliği 4 Kasım 1922'de İstanbul Hükümetinin tasfiyesi ile son bulunca tekrar üniversitedeki görevine dönen Ahmet Naim'in görevine, 1933 tarihli üniversite reformuyla son verilmiştir.​
Ahmed Naim 14 Ağustos 1934 tarihinde Pazartesi günü vefat etmiştir. Cenazesi Edirnekapı dışındaki şehitliğin kuzey tarafındaki kabristana defnedilmiştir. Fatih türbedârı Âmiş Efendi'nin (1807-1920) kızı Avniye Hanım ile evlenmiş olan Ahmed Naim'in çocuğu olmamıştır.​
Önemli eserleri şunlardır: (1) '"Sarf-1 Arabiyeye Mahsus Temrinat, İstanbul 1316/1900" ve "Sarf-ı Arabi ve Temrinat, İstanbul 1323/1917" gibi isimlerle basılmıştır. Galatasaray Ders Nâzın Mustafa Cemil Bey'in Mekteb-i Sultaniye'ye Mahsus Sarf-ı Arabi adli kitabının uygulama ve alıştırma kitabı haline getirilmiş şekli olan Temrinat medrese öğretim yöntemini eleştiren, Arapça öğretiminde yeni metotların gerekliliği hakkında önemli bilgiler içeren dokuz sayfalık bir girişle başlayan 220 sayfalık bir kitaptır. (2) Ulûm-u Aliye-i Diniyye Şubesinde Tedris Olan Felsefe-i İslamiyye'den Hikmet Dersleri: Felsefe ders kitabı olarak hazırlanmış olan 368 sayfalık bu eserde felsefe ve filozofun tarifi, konusu, kısımları, ilimlerin sınıflandırılması gibi konular işlenmiştir. (3) İslamda Da'vây-ı Kavmiyyeh Bu eserin asli Sebilurreşad mecmuasının 10 Nisan 1330/1914 tarihli 298. sayısında "Takip ve Tenkit Mecmuası Sahibi Nüzhet Sabit Beyefendi"ye" başlığı altında yayımlanan uzunca bir makaledir. Aynı yıl "Sebilurreşad Kütüphanesi Neşriyatı"nın 18. kitabı olarak 55 sayfalık bir risale halinde Darulhilâfe, Tevsi-i Tıbâat Matbaası'nda basılarak yayımlanmıştır. Eserde Türkçüler tarafından savunulan ırkçı ve milliyetçi görüşler ile bunların dinî ve siyasî açıdan tehlikeleri ve zararlı sonuçları üzerinde durulur, bu akımlar da Batıcılık gibi Batıdan gelen ve İslam birliğini bozan kanser kadar tehlikeli bir mikrop olarak değerlendirilir.​
(4) Tevfik Fikret'e Dair Filozof Doktor Rıza Tevfik Beyefendiye, İstanbul 1338. Ahmed Naim'in bu risalesi, Rıza Tevfik'in, dinî değerleri tahkir ettiği "Tarih-i Kadim" adli şiirinden dolayı Tevfik Fikret'i tenkit etmiş olan Mehmet Akif ve diğer İslamcıları eleştirmesi üzerine yazdığı bir makalesidir. Ahmed Naim bu makalesinde, Tarih-i Kadim şairinin dinî inançlarını gözden geçirerek onun bu davranışının İslamla bağdaşmayacağını ortaya koymuştur. (5) Ahlâk-ı İslamiyye Esasları: Eserin asli 1912'de Lahey'de toplanan ikinci Ahlâk Kongresi'ne sunulmak üzere hazırlanmış bir tebliğ olup, Sebilurreşad mecmuasının 224. sayısından itibaren "Ahlâk-ı İslamiyye Esasları" başlığı altında yayımlamıştır. Ahmed Naim, bu eserinde İslam ahlâkında hürriyet problemi ile kader inancını inceleyerek, İslamdaki kader inancının, eylemlerin ahlâkî değerini azaltmadığı sonucuna varmıştır. (6) Genel Çizgileriyle İslam: Dairetu'l Maarif için hazırladığı "İslam" maddesi daha sonra Sebilurreşad mecmuasının 284. sayısında "İslamiyetin Esasları, Mazisi ve Hali" başlığıyla yayınlanmış, son olarak Çığır yayınları tarafından sadeleştirilerek 1975 yılında Genel Çizgileriyle İslam adıyla yayımlanmıştır.​
(7) Mebâdi-i Felsefeden İlmu'n-Nefs: Georges L. Fonsgrive'nin Psychologie adli eserinin birinci kısmı olan "İlmu'n-Nefs" bölümünün tercümesidir. Türkçede felsefe alanında yapılan ilk tercümelerden olan bu eser, sonuna eklenen 1900 terimden oluşan 100 sayfalık lügatçe bölümü ile toplam 631 sayfadan oluşmaktadır. İstanbul Matabaay-i Amire 1331/1915 yılında basılan eser, başarılı çevirisi yanında Türkçe felsefe terimlerinin karşılığını göstermekteki isabeti açısından da önemli görülmüştür. (8) İlm-i Mantık: Elie Rabier'in Mantık kitabının ilk bölümünün tercümesidir. Birçok dipnot eklenerek yapılan bu tercüme, mantığın tarifi, konusu, taksimi, işlem ve kaplam gibi konulan içermekte olup 64 sayfa halinde İstanbul Darülfünun Edebiyat Medresesi Felsefe Şubesi tarafından 1919 yılında taş basması olarak yayımlanmıştır. (9) Kırk Hadis: Muhyiddin en-Nevevi'ye ait (ö. 676/1277) itikad, amel ve ahlâkla ilgili hadislerin yer aldığı el-Erbe'ûn adlı eserin tercümesi olup, 1925'te İstanbul'da basılmıştır. (10) Sahih-i Buharı Muhtasarı Tecrîd-i Sarih Tercemesi: Ahmed b. Ahmed b. Abdullatif ez-Zebidi'nin et-Tecrîdu's-Sanh Li Ahâdisi'l-Câmii's Sahîh adıyla yapılan Sahih-i Buharı muhtasarının tercümesi ve şerhidir.​
Ahmed Naim'e ait, dönemin dergilerinde yayımlanmış çok sayıda telif ve tercüme makale de bulunmaktadır. Makaleleri daha çok kendisinin de yazarı olduğu Sırat-ı Müstakim ve Sebilurreşad mecmualarında yayımlamıştır. Servet-i Fünun mecmuası, İttifak gazetesi, Tanin gazetesi, Kelime-i Tayyibe ve Mahfel gibi mecmualarda da yazıları çıkmıştır.​
Görüşleri
Mehmet Akif'in yakın bir dostu olan Naim, geçmişe bağlı ve görüşlerinde tutarlı bir Müslüman Osmanlı aydını idi. Doğunun dinî feyzini Batının fikirleriyle kaynaştırmıştı. Arap ve Fransız dillerini iyi bilen bir felsefeci olup, edebiyat ve musikî ile de ilgilenmiştir. Araştırmalarında çok dikkatli, sağlam bir ilim adamı, dürüst bir Müslüman olan Ahmet Naim, İslam kültürüne hayrandı. Değişen toplum koşulları içinde düşüncelerini değiştirmemiş ve kişiliğinden hiç ödün vermemiştir. Cumhuriyetin en coşkulu, en parlak günlerinde bile geçmişe bağlılığını bir bütün olarak korumuştur. Kişiliğindeki bu tutarlılığı ile muhaliflerinin bile saygısını kazanmıştır.​
Ahmed Naim, hem Doğu hem de Bati felsefesini bilen nadir düşünürlerdendir. On beş yıldan fazla süren felsefe dersleri hocalığı sırasında yazdığı telif ve tercüme eserleriyle, Türkiye'de felsefeye yol açmış bir şahsiyet olarak kabul edilmiştir. Felsefe yapabilmenin öncelikli şartı olarak felsefî kavramların belirlenmesini görür. Felsefî kavramları layıkıyla belirleyebilmek için sadece Bati felsefesini bilmeyi yeterli görmez. Çünkü millet olarak İbn Sinâ'lara kadar uzanan bir felsefe geleneğimizin olduğunu düşünür. Felsefî kavramların belirlenip yeşerebilmesi için, kavramların sözü edilen gelenekle irtibatlandırılması gerektiğini savunur. Bu sebepten dolayı, felsefî kavramlar konusunda yeni kavram icadı yerine, eski kavramların keşfedilmesine öncelik verir. Böylece ona göre, eski kavramların keşfi bizi hem geçmişimize bağlayacak, hem de bugünümüzü sağlıklı değerlendirmemize zemin hazırlayacaktır.​
Ahmed Naim Arapça ve Fransızcadan yaptığı tercümelerle de ilim âleminde tanınmıştır. Özellikle taklitçi ve kuru bir mütercim olmayıp, tenkit ve tercihler yapabilen bir düşünür olması, bu ününü daha da artırmıştır. Hariciye Nezareti Tercüme Odası'nda Arapça mütercimi olarak ilk görevine başlarken, Aynı zamanda, Arap Edebiyatından seçtiği parçaların tercüme ve şerhlerini Servet-i Fünun dergisinde "Bedayiu'l-Arab" başlığıyla yayınlayarak (1901) yazı hayatına başlamıştır. Mebardi-i Felsefeden İlmu'n-Nefs adıyla yaptığı tercüme, Paul Janet'den tercüme ettiği "Felsefe Bir İlim midir?" adli makalesi, onun felsefe sahasında değerli bir mütercim olarak tanınmasını sağlamıştır.​
Ahmed Naim'in de üyesi bulunduğu (1914) Istılahât-ı İlmiye Encümeni (İlmi Terimler Komisyonu), felsefe kitaplarını da tercüme etmiştir. Komisyon bir sene içerisinde yedisi felsefe ve eğitime ait olmak üzere toplam 37 kitap tercüme etmiştir. Özellikle terimler konusunda çok titiz davranan Ahmet Naim'e göre, herhangi bir konuda bilimsel bir eserin tercüme edilmesi önemli olmakla birlikte, daha da önemlisi, bilimsel terimlerin belirlenmesi meselesidir. Türkiye'deki felsefî çalışmaların güdük kalmasının sebebini de felsefî terimlerin belirsizliğine bağlamıştır. Bu nedenle, adı geçen komisyonda kabul ettiremediği ve doğru olduğuna inandığı terimleri tercüme ettiği İlmu'n-Nefi adli kitabında kullanmıştır.​
Ahmed Naim Türkçe'nin arınması ve üslûbun sadeleştirilmesi gerektiğini belirtmiş, ancak İlmî terimlerde en ufak bir değişikliğe razı olmamıştır. Avrupa ıstılahlarını Türkçeye Arapça kelimeler vasıtası ile geçirmeyi tercih etmiş ve zaruret görmedikçe bu ıstılahların bozulmaması gerektiğini savunmuştur.​
Modern bilimlerin öğretildiği Galatasaray ve Mülkiye gibi okullardan mezun olan Ahmed Naim, medrese öğrenimi görmemişti. Arapçayı ve İslam kültürünü şahsî gayret ve çalışmalarıyla öğrenmiştir. İslâmî ilimler arasında Hadis'e özel bir ilgi duymuştur. Nitekim yazarlık hayatının ilk dönemlerinde, Sırat-ı Müstakim mecmuasına gönderdiği bir mektupta, İslâmî gerçeklerin bozuk zihinlere ve ölü kalplere yerleştirilmesi için hadisin önemine dikkat çekmiş ve bu konularla ilgili yazılar yazmak istediğini belirtmiştir. Özellikle Diyanet İşleri Başkanlığı adına tercüme ettiği Tecrid-i Sarih Tercemesi ve Şerhi (mukaddime ile beraber üç cilt) adli eseri bu alanda tanınmış eserlerindendir. Ayrıca Sırat-ı Müstakim ve Sebilurreşad mecmualarında dinî konular hakkında yazdığı makaleler birer İlmî referans niteliğindedir.​
Sünnet-i seniyyenin toplumun geniş bir kesimine ulaşması için hadisleri Türkçeye tercüme etmesinin yani sıra, makalelerinde de çoğunlukla hadis merkezli yorumlarda bulunmuştur. Buhârî Muhtasarı Tecrîd-i Sarîh'i tercümesinde takip ettiği metotla hadis tercümelerinde yeni bir çığır açmıştır. Hadis metodolojisi hakkında yazdığı mukaddimede, eski usûl kitaplarındaki bilgileri farklı bir üslûpla ele almış, rivayet metotlarını modern tarih metodolojisiyle mukayese etmiştir. Böylece Türkiye'de son yüzyılda hadis çalışmalarına yeni bir canlılık getirmiştir.​
Öte yandan, Ahmed Naim, tasavvufla da ilgilenmiş, Bati felsefesine hayran olanları eleştirerek İslam düşüncesinin zengin bir tasavvuf felsefesine sahip olduğuna dikkat çekmeye çalışmıştır. Zaten kendisi de Halveti tarikatına mensup olup, Fatih türbedarı Ahmed Amiş Efendi'ye intisap etmiştir.​
Ahmed Naim fikir ve aksiyon yönü de olan bir ilim adamıdır. Meşrutiyetten önce İttihatçılarla beraber olmuş, Meşrutiyetin ilanından kısa bir süre sonra ayrılmıştır. Bundan sonraki hayatında İslamcılık akımı içinde yer almış, Batıcılık ve ırkçılığa karşı İslam akidesini ve birliğini savunmuştur.​
Yazılarında dinî, siyasî ve felsefî içerikli konulan işlemiş veya tercüme etmiştir. Dinî içerikli yazılarında İslam inanç esaslarını sahih bir şekilde ortaya koymaya çalışırken, İslam dininin akla ve mantığa uygun olduğunu, ilerlemeye engel olmadığı tezini işlemiştir. Bu arada dinde yapılmak istenen modernist yorumlara da şiddetle karşı çıkmıştır. İslam toplumunda ortaya çıkan problemlerin çözümünün Kur'an ve Sünnet'te aranması gerektiğini savunmuştur.​
Batı düşüncesine teslimiyetçi bir tavırla değil, tenkitçi bir tavırla yaklaşan Ahmet Naim, İslam düşüncesinin de Bati düşüncesiyle boy ölçüşebilecek parlak bir geçmişe sahip olduğuna dikkat çekmiştir. Batının ilim ve fennini almayı önerirken, kendi dinimize ve kültürel değerlerimize de sahip çıkma gereği üzerinde durmuştur. Ona göre esasında ilim ve fende ortaya çıkan gerçekler "Hikmet mü'minin yitiğidir, onu nerede bulursa alır" hadisi gereğince mü'minin yitik malıdır, onu almakla yükümlüdür.​
Siyasî alandaki yazılarının temelini İslam birliği ve kardeşliği oluşturur. Buna bağlı olarak ırkçılık ve milliyetçilik aleyhinde mücadele etmiş, yazılar yazmıştır. Bu çerçevede Meşrutiyetin ilanından hemen sonra Arap İttihad Kulübü'nü kuran Müslüman Arapları, ırkçılığın dinî ve siyasî açıdan tehlikeleri ve zararlı sonuçları hakkında yazdığı yazılarla uyarmış, daha sonraları aynı yolu takip eden Türkçülerle mücadele etmiştir. Ahmed Naim, kavmiyet ve milliyet konusuna açıklık getirmekle beraber özellikle bunun neticeleri üzerinde ısrarla durmuştur. Bu sonuçların en önemlisi milliyetçilik hareketlerinin İslamdaki kardeşlik ve birlik duygularını öldürmesi Müslümanların kardeşlik ve birlik ilkelerini zedelemesidir. Bu davanın İslamda reddedilmiş bir cahiliye âdeti olduğunu, Müslümanların bu davaya kapılırsa küfür ülkelerine dönüşeceğini Arnavutluk örneğini vererek açıklamıştır.​
M. C. İNANÇALP, Müderris Ahmet Naim, İstanbul, 1935; O. N. ERGİN, “Ahmet Naim Zati ve Eserleri', (İslam Ahlâkının Esasi an’na Yazdığı Giriş), İstanbul, 1945; K HANSU, Babanzade Ahmet Naim: Hayatı, Fikirleri, Eserleri, Hadisçiliği, YYÜ. Sosyal Bilimler Enst., Van, 1996; I. L. ÇAKAN, “Babanzâde Ahmed Naim", DİA, IV, (1991), ss. 375-376;​
R. KILIÇ, "Babanzade Ahmet Naim’in Felsefî Görüşleri", AÜİFD XXXVI (1997), ss. 297335; M. C. KUNTAY. Ölümün 50. yılında Mehmet Akif, Ankara, 1986; M. ERİŞİRGİL, İslamcı Bir Şairin Romanı, Güzel İstanbul Matbaası, Ankara, 1956; I. KARA, "Felsefe ve Tefelsüf", Cogito, XIX (1999); I. Kara. Türkiye'de İslamcılık Düşüncesi, İstanbul, 2001.​
Ayrıca bkz., CUMHURİYET DÖNEMİ TÜRK DÜŞÜNCESİ, TANZİMAT DÖNEMİ TÜRK DÜŞÜNCESİ. Hüseyin HANSU​
Felsefe Ansiklopedisi / Etik Yayınları​
 
Konuyu Başlatan Benzer Konular Forum Cevaplar Tarih
1000Fikir Filozoflar 0

Çevrimiçi Üyeler

Şu anda çevrimiçi üye yok.

Forum İstatistikleri

Konular
1,554
Mesajlar
2,334
Üyeler
24
Son Üye
Tabu
Üst