1000Fikir

Yönetici
Yönetici
Mesajlar
1,941
Autarkia antik felsefede "kendi kendine yetme" "bizatihi kendi içinde yeterli olma" anlamında kullanılmış olan Grekçe terimdir. Buna göre Autarkia Sokrates'ten başlayarak İnsanî iyinin veya mutluluğun bir göstergesi veya emaresi olarak kabul edilmiştir. Buna göre bir hayat, insan için gerçekten seçilmeye veya peşinden koşulmaya değer olup, hiçbir yoksunluktan muzdarip olmadığı zaman, kendine yeten bir hayattır. Bununla birlikte bir hayatı kendine yeten ve dolayısıyla iyi ve mutlu bir hayat hâline getiren şeyin ne olduğu, her ne kadar öne çıkan cevap çok bariz bir biçimde erdem olsa da, zaman zaman tartışma konusu olmuştur. Nitekim Sokrates'le başlayıp Kiniklere ve Stoalılara kadar uzanan çizgi, iyi bir ahlâkî karakter veya erdemli karakter özelliklerinin istikrarlı ve kalıcı öğeler olmaları, talihin ürünleri değil de, öğrenme ya da eğitimin eseri olmaları nedeniyle, kendine yeten ve dolayısıyla mutlu bir hayatın sadece erdemin hayata geçirilmesine bağlı olduğunu savunur. Oysa Aristoteles ve Peripatetikler, söz konusu olanın hiçbir şeyin yoksunluğunu duymayan Tanrı'nın hayatı değil de, sonlu insan varlığının hayatı olduğunu bildikleri için, kendine yeten bir hayatın belirleyicisi olarak erdemi görmekle birlikte, erdemli hayatın maddî birtakım iyilerle tamamlanabileceğini düşünmüşlerdir.​
Yunan filozofları arasında Autarkia bağlamında daha büyük bir tartışmaya yol açmış olan konu, kendine yeten bir hayata hiçbir şeye ihtiyaç duymayan filozofun yalnızlık içinde geçen yaşayışıyla mi, yoksa sadece cemaat içinde başkalarıyla bir arada olmak suretiyle mi ulaşılacağı konusudur. Yine Sokrates'le başlayıp Kiniklere ve Stoklara kadar uzanan gelenek başkalarına hiçbir şekilde muhtaç olmayan bir hayatı kendine yeten bir hayat olarak görürler. Hatta Kinikler bu konuda her türlü sosyal hayatı, toplumsal uzlaşımı kendine yeten bir hayatın önündeki engeller olarak görecek kadar aşırıya gitmişlerdir. Buna karşın, insanın sosyal, hatta başkalarına muhtaç bir varlık olduğunu öne süren Platon ve Aristoteles kendine yeten bir hayatın ancak uygun bir toplumsal düzende mümkün olabileceğini söyler. Hatta kendine yeten bir hayatın gerçekte erdemli kişinin hayatı olduğunu, erdemli kişinin veya ahlâkî karakterin bütünüyle gerçekleşmiş rasyonel etkinliğe duyulan aşk adını verdiği bir tür özsaygı veya kendini sevme ile seçkinleştiğini öne süren Aristoteles, bunun asla bireysel olarak gerçekleştirilecek, yalruz yaşamakla elde edilecek bir şey olmadığını söyler. Onun gelişimi ve korunması, her şeyden önce bireylerin başkalarının iyiliğini bizatihi başkaları için istemelerini mümkün kılacak dostlukları ve özsaygıyı ortaya çıkaracak koşulları sağlamakla yükümlü politik kurumlan gerektirir.​
Aristoteles, Nikomakhos'a Etik (çev. S. Babür), Ankara, Ayraç Yayınevi, 2. baskı, 1998,​
Diogenes Laertius, Lives and Opinions of Eminent Philosophers (trans. by R. D. Hicks), Cambridge, 1982.​
Platon, The Collected Dialogues of Plato(trans. by, B, Jowett),New York, 1964.​
L. Versenyi, Sokrates ve İnsan Sevgisi (çev. A. Cevizci), Ankara, Gündoğan Yayınları, 1989.​
Felsefe Ansiklopedisi / Etik Yayınları​
Ayrıca bkz., ANTİK FELSEFE, ANTİSTHENES, ARİSTOTELES, AŞK, KİNİKLER, PHRONESİS, PLATON, SOKRATES, STOALILAR.​
 

Çevrimiçi Üyeler

Şu anda çevrimiçi üye yok.

Forum İstatistikleri

Konular
1,554
Mesajlar
2,334
Üyeler
24
Son Üye
Tabu
Üst