1000Fikir

Yönetici
Yönetici
Mesajlar
1,941
Asya Tipi Üretim Tarzı (atüt) kavramı Karl Marx tarafından toplumsal bilimlere kazandırılmış bir yaklaşım biçimidir. Marx tüm insanlığın tarihsel geçmişinde meydana getirdiği toplum modellerini tanımlamayı ve bir toplumsal evrim süreci belirlemeyi amaçlamıştır. Bu çaba beraberinde Marx'in yaşadığı dönemdeki en gelişmiş model olan kapitalist sistemi, onun işleyişini, ortaya çıkışını ve gelişmesini açıklamayı amaçlayan dev eseri Kapital [Das Kapital, 1867]'i ortaya koymasını getirmiştir. Marx gerek Kapital'de gerek Kapital'! önceleyen ilk eserlerinde [Ekonomi-Politiğin Eleştirisi (Grundrisse der Kritik der Politischen Ökonomîe 1857-58) ve Ekonomi Politiğin Eleştirisine Katkı (Zur Kritik der Politischen Ökonomie 1859)] ortaya çıkmış olan kapitalist-burjuva toplum yapısının/modelinin ekonomik temellerini ve gelişme çizgisini ortaya koymaya çalışmıştır. Bu gelişim çizgisinin dışında kalan doğu toplumlarıyla ilgili açıklamalar ise New York Daily Tribune gazetesindeki köşe yazılarında kullandığı bilgilerin yeniden derlenmesiyle hazırladığı bir çalışma olarak Ekonomi Politiğin Eleştirisi içerisinde bir bölüm olarak yer alır [Formen, die der Kapitalische Produktion vor Her Gelin (Kapitalizm Öncesi Ekonomi Biçimleri)]. Marx Batı toplumlarının kapitalistburjuva toplum modeline ulaşıncaya kadar ilkel kominal antik köleci ve feodal üretim biçimlerinden ve toplum modellerinden geçmiş olduklarını öne sürmektedir. Oysa kapitalist gelişim çizgisine ulaşamayan toplumlar için durum daha farklıdır; bu toplumlar, özellikle doğu despotizminden kendisini kurtaramayanlar için yapılan temel açıklama bunların farklı bir üretim biçimine sahip olmaları ve bu üretim biçiminin dayattığı toplum modelinin kendi iç dinamikleriyle bir toplumsal/ekonomik dönüşüm gerçekleştirmeye olanak sağlamamasıdır. Marx'in ortaya attığı üretim biçimleri arasında günümüze kadar uzanan bir tartışmaya yol açan en önemli açıklama doğu toplumlarıyla ilgili olan Asya tipi üretim tarzı açıklamasıdır.​
Marx ve Engels Asya tipi üretim tarzı kavramıyla doğu toplumlarınm batıdan geri kalmalarının ve bu toplumlarda gözlenen toplumsal ve ekonomik alanlardaki durağanlığın nedenlerini açıklamak istemişlerdir. Onlara göre doğu toplumlarmı Batı toplumlarından farklı kılan en önemli etken doğu toplumlarında gözlenen toprakta özel mülkiyet yoksunluğudur. Toprak üzerinde özel mülkiyetin olmayışı doğu toplumlarınm durağanlığının da nedenidir. Doğu toplumlarında o dönem için biricik üretim aracı olan toprak üzerinde özel mülkiyetin gelişmemesinin temel nedeni doğunun coğrafî şartları ve iklim koşullarıdır. Doğuda tarıma uygun alanların sınırlı olması yada tarımsal üretim yapabilmek için koşulların hazırlanmak zorunda olması yoğun bir tarımsal üretim yapabilmek için ortak emeğe dayanan düzenlemeler yapılmasını gerekli kılar. Bu koşullar yüzünden yapay sulama doğu tarımının temelini oluşturur. Su kanalları ve setlerle akarsuların denetim altına alıp sulama amacıyla kullanılabilmesi için bireysel emek yeterli olmamakta, bunun yerine zorunlu olarak toplumsal emek gerekmektedir. Suyu ekonomik ve ortaklaşa kullanma gereksinimi bu topraklarda hem kullanımı sağlamak ve hem de bu kullanımı denetlemek için merkezi hükümete gereksinim göstermektedir. Topraktan ürün elde etmek için öncelikle toprağın üretime hazırlanması gereken bölgelerde bu hazırlıklar (sulama kanalları, sulama setleri, vb.) ancak ortak çabayla ortaya konulmakta, bu gereklilik de beraberinde örgütlü ve kurumsallaşmış devleti ve ortak mülkiyeti getirmektedir. Ama sulama güçlüğünün tek başına devleti ve ortak mülkiyeti ortaya çıkardığını düşünmek eksik olur. Devleti ve ortak mülkiyeti zorunlu kılan bir başka önemli neden de sulama ile elde edilen artı-ürünü ve gösterilen çabayı koruma zorunluluğudur. Hiçbir topluluk emek harcayıp tarımsal üretim için gerekli koşulları hazırladığı toprakları dış baskılar sonucu terk etmek veya elde ettiği ürünü başkalarına bırakmak istemez. Bu durum savunma amaçlı binalar inşa etmeyi, devamlı organize bir savunma gücü hazırlamayı ve her an çatışmaya hazır olmayı gerektirir. Böylesi ortak çabalar ve gereksinimler toplumda bir dayanışmaya/ortaklaşmaya yol açar. Bu koşullar altında birey ancak toplum içerisinde, toplumla özdeşleşerek var olabilir. Marx'a göre ortak mülkiyet üzerine kurulan bu tür bir toplumda, toplumu oluşturan bireylerin birbirine karşı bağımsız bir durumda olmaları gözlenemez. Toprak üzerinde ortak mülkiyet esasına dayalı bir toplumda bireylerin birbirinden bağımsız üretim yapmaları olası değildir. Bu toplumlarda meta üretimi de söz konusu değildir, çünkü Asya tipi üretim tarzının gözlendiği toplumlarda bireylerin elinde artıürün birikimi gerçekleşip meta halini almaz, bunun yerine devlet toplum adına artı-ürüne el koyar. Bu, devletin üretimi sağlayan olanaklar yaratması ve güvenli bir ortam yaratmasının bedeli olarak görülür. Asya tipi üretim tarzında artı-ürüne devletin el koyması sonucunda birikim sadece devlette toplanır. Mülkiyet hakkına sahip olmayan bireyler ve onlardan oluşan köyler birikim sağlayamaz, yalnızca kendi temel gereksinimlerini karşılayabilirler. Artı-ürüne sahip olamamaları ve birikim sağlayamamaları Asya tipi üretim tarzı içerisindeki köy toplumlarının durağan bir ekonomik yapı kazanmalarına neden olur.​
Marx'a göre durmadan kendisini aynı biçimde üreten ve rastlantısal olarak yok edildiğinde zamanla aynı yerde aynı adla yeniden türeyen bu kendine yeterli topluluklardaki üretim için örgütlenme sadeliği asya tipi üretim tarzına sahip toplumlarm değişmezliğinin sırrının anahtarım verir; bu değişmezlik Asya tipi üretim tarzı devletinin sürüp giden dağılmaları, yeniden kurulmaları ve bitip tükenmeyen hanedan değişiklikleri ile çarpıcı bir karşıtlık oluşturur. "Asya tipi üretim tarzının hakim olduğu toplumlarda toplumun ekonomik öğelerinin yapısı, politik gökyüzündeki fırtına bulutlarının etkisi dışındadır." Bu açıdan bakıldığında asya tipi üretim tarzına sahip toplumlarda ekonomi ve üretim düzenindeki durgunluk siyasî yaşamın değişkenliği ve hareketliliği ile tam bir tezat oluşturur. Marx bu toplumlarda gözlenen durağanlığı birbirine bağlı iki durum ile açıklamaya çalışmıştır; kamu işleri tümüyle merkezi hükümetin görevidir ve bütün devlet içinde birkaç büyük kent hesaba katılmazsa tamamen birbirine benzeyen, aynı örgütlenmeye sahip ve kendi başlarına bir dünya kurmuş köyler temel üretim biçimini/gücünü oluştururlar. Asya tipi üretim tarzında gözlenen ekonomik düzen-siyasal düzen ayırımı ekonomik yapının ve özellikle köy toplumlarının siyasî değişmelere karşı durağan ve değişmez kalışının temelini oluşturur. Yine aynı nedenden dolayı Asya tipi üretim tarzına sahip olan toplumlarda köy toplulukları yönetimle alakasız ve değişmeye karşı dirençli topluluklar olmuşlardır. Zaman içerisinde artı-ürün verebilen bereketli toprakları ele geçirme çabasına giren devletler de amaçlarına ulaştıklarında, işleyen kurulu üretim düzenine ve değişime dirençli toplum yapısına müdahale etmemişler, bunun sonucunda da ekonomik yapının durağanlığına katkıda bulunmuşlardır. Asya tipi üretim tarzının hakim olduğu toplumlarda devlet mekanizması temel olarak üç hükümet kolundan meydana gelir; maliye (iç lalan), savunma (dış talan) ve kamu hizmetleri (üretimin sağlanması). 'Kamu hizmetleri' toprağın üretime hazır hale getirilmesini, ülke içi ulaşım ve güvenliğin sağlanmasını, üretim için gerekli aletlerin sağlanmasını vb. içermektedir. ‘ınaliye', sağladığı olanaklar karşılığında elde edilen artı üründen devletin alacağı payla ilgilenmekte, 'savunma' ise devletin ve toplumun dış etkenlere karşı güvenliğini sağlamaya çalışmaktadır.​
Kısaca özetlendiğinde, klâsik asya tipi üretim tarzı yaklaşımında kendi kendisini destekleyen, kendi kendine yeterli kapalı köy toplulukları üretici gücü oluşturur. Buralarda elde edilen artı-ürüne devlet tarafından iç talan vasıtasıyla el konulur. Devletin iç talan dışındaki bir başka gelir kaynağı da dış talandır. Devlet gelirleri öncelikle kamu işlerinin görülmesinde (sulama sisteminin oluşturulup idame ettirilmesi, ulaşım şebekesi oluşturulması, savunma hizmetlerinin sağlanması, vb.) ve ikincil olarak da devlet hizmetinde çalışanların giderlerinin karşılanmasında kullanılır. Devlet temel üretim aracı olan toprağın mülkiyetini elinde tutar, ancak toprağın işleme hakkını bireylere bırakıp karşılığında artı-ürüne el koyar. Devletin artı-ürüne el koyması sonucunda bu tür toplumlarda mal ve sermaye birikimi gerçekleşmez ve meta üretimi ortaya çıkmaz. Bu gelişimin sonucunda sermaye birikimi sağlanamadığı için toplumsal üretim ortak mülkiyetten özel mülkiyete, üretim tarzı da asya tipi üretim tarzından feodal üretim tarzına geçemez, ekonomik yapı dış etkenler tarafından tepki vermeye zorlanmazsa yüzyıllar boyunca durağan kalır. Asya tipi üretim tarzına sahip toplumlarda üretim ilişkileri döngüseldir; devlet üretim içim gerekli olanakları sağlar, karşılığında artı-ürüne el koyar, el koyduğu artı-ürün karşılığında üretim düzeninin bozulmadan devamını sağlar.​
Asya tipi üretim tarzının iki temel niteliği vardır; (a) özellikle ekonominin iyi yürütülmesi için gerekli olan olanakları sağlayacak, kamu hizmetlerini yürütecek, toprak üzerinde tek başına mülkiyete sahip merkezî bir otoritenin varlığı; (b) temelde tarıma ve küçük el sanatlarına bağlı bir üretim modeli üzerine yoğunlaşmış, kendi kendine yeterli köy topluluklarına dayanan artık değer üretimine geçmiş bir ekonominin varlığı. Asya tipi üretim tarzında temel amaç kullanım için mal üretmektir. Ancak bir devletin ve devlet hizmetlerinde görevli doğrudan üretim işlevi olmayan bireylerin varlığı nedeniyle az oranda da olsa mübadele amacıyla mal-meta üretimini beraberinde getirebilir. Bu üretim devletin taleplerini karşılamak amacıyla ekonominin temelini oluşturan köy topluluklarında değil, üretim arzında daha az öneme sahip kentlerde varlığını sürdürür. Asya tipi üretim tarzına sahip toplumlarda ürünlerin metalara dönüştürülmesi ve bu nedenle de insanların meta üreticilerine dönüşmeleri ikincil bir yer tutar. Bu toplumlarda işlenmiş mal üretimi (sanayi) de gözlenir. Asya tipi üretim tarzında işlenmiş mal üretimi küçük el sanatları ya da loncalar biçiminde örgütlenmiş küçük esnaf topluluklarından oluşur. Yapılan üretim toplumun ihtiyaçlarının karşılanmasına yöneliktir. Klâsik asya tipi üretim tarzı modelinin açıklamasında birey mülksüzdür. Bununla birlikte bireyin üretim yapmasını sağlayan olanaklar, temel üretim aracı olarak toprak, üstün otorite olan devlet tarafından bireye emanet edilmiştir. Asya tipi üretim tarzında toprak üretim koşullarını sağlayan devlete aittir. Devlet toprağın tasarruf hakkını bireye verir. Asya tipi üretim tarzının hakim olduğu toplumlarda birey toplumdan ayrı ve farklı bir varlık olarak düşünülmez, bireyin sadece toplum içerisinde varlığını sürdürebileceği kabul edilir.​
Asya tipi üretim tarzı açıklaması Asya kıtasının tarihi içerisinde belirli bir üretim şekline ve mülkiyet ilişkileri sistemine sahip olan bazı toplumlarm ortak özelliklerini yansıtan zihinsel bir modeldir, Asya tipi üretim tarzı açıklamasının bütün Asyalı toplumları kapsadığı öne sürülemez. Bu modelin bütün özelliklerini tek bir topluma indirgeyerek açıklamak olası değildir. Bu üretim tarzı kendisini ortaya çıkaran bütün toplumlar için eş zamanlı da değildir. Asya tipi üretim tarzı açıklaması bazı Asyalı toplumlarm tarih içerisinde gösterdikleri özelliklerin bir bütünüdür.​
Asya tipi üretim tarzı modelinin tartışmalarda ön plana çıkmasının bu modelin siyasal platformlarda sık sık gündeme gelmesi ile yakın bir ilgisi vardır. Gerek Marx'in Formen'den sonra ayrı bir çalışma olarak asya tipi üretim tarzı üzerinde durmaması (örneğin Kapital'de Asya tipi üretim tarzı oldukça kısa bir biçimde ve doğudan batının farkını belirtmek için kullanılmıştır. Bazı bilim adamları Marx'in Kapital'de Asya tipi üretim tarzını sadece serfliğin doğuda aldığı biçimi ifade eden genel bir kavram olarak kullandığını belirtmektedir), Marx'in yakın çalışma arkadaşı Engels'in ise çalışmalarında bu kavramı hiç kullanmaması yüzünden asya tipi üretim tarzı feodalizmi önceleyen üretim süreçlerinden birisi olarak tanımlandı. Bu belirsizlik yüzünden asya tipi üretim tarzı çevresinde daima bir tartışma alanı oluştu. Sovyetler Birliği'nin iç siyaset ve doktrin tartışmalarında da Asya tipi üretim tarzı kendisine yer bulmuştur. Özellikle 1920'lerin sonları ve 1930'ların başlarında Stalin'in baskıcı ve otoriter yönetimine karşı muhalefet hareketlerinin gelişmesiyle birlikte asya tipi üretim tarzı yeniden gündeme gelmiştir. Stalin yönetiminin uygulamalarını doğu despotizmi ve asya tipi üretim tarzının meydana getirdiği iktidar anlayışıyla açıklanmasında temel dayanak olarak kullanılması, Stalin yönetimi tarafından asya tipi üretim tarzı kavramının tabulaştırılmasını beraberinde getirdi. Bu dönemde Sovyetler Birliği'nin resmî yorumunda insanlığın evrim şemasının ilkel komünal toplumdan sonra köleci ve feodal çizgileri izlediği ve bu gelişim çizgisinin evrensel olduğu iddia edildi. Asya tipi üretim tarzının sosyalist ülkelerde yeniden gündeme gelmesi için Sovyetler Birliğinde gerçekleşecek bir iktidar değişikliğinin meydana gelmesi gerekti. Stalin sonrası başlayan yeni değerlendirmeler içerisinde asya tipi üretim tarzı tartışmaları yeniden canlandı. Kari Wittfogel'in asya tipi üretim tarzı kavramını 'Doğu Despotizmi' (Oriental Despotism: A Comparative Study of Total Pover, 1957) adlı ünlü eserinde Sovyet yönetim anlayışını eleştirirken temel dayanak olarak kullanması sonucunda asya tipi üretim tarzı kavramı çevresinde yeni tartışmaların yaşanmasına neden oldu. Özellikle Batı Avrupa'da Stalinist anlayışı sorgulayıp eleştiren yeni sol akımlar içerisinde asya tipi üretim tarzı açıklaması oldukça yandaş bulmuştur.​
Bu canlı düşünsel ortam içerisinde gerçekleşen Asya tipi üretim tarzı tartışmalarında ortaya çıkan bir sorun da bu üretim tarzının insanlığın evrim aşamaları arasındaki yerinin neresi olduğu konusundadır. Bu konudaki yaklaşımlar iki temel açıklama sunma eğilimindedir. Bu açıklamalardan birincisi asya tipi üretim tarzının ilkel komünal yaşamdan çıkış evrelerinden birisi olduğu yönündedir. Bu anlayışa göre (Marx'in da bu fikirde olduğu genel yaklaşımda kabul edilir) Batı toplumları ilkel komünal yaşamdan çıkıp antik köleci üretim biçimine geçerlerken doğu toplumlarmda bu evrim asya tipi üretim tarzına yönelmiştir. Aynı yaklaşımın farklı versiyonları asya tipini sadece doğu toplumları ile sınırlı kalmayan ve tüm dünyada toplumsal yaşamda gözlenen toprak sahibi-toprak işçisi ayırımlarının farklı bir bileşkesi olarak tanımlamaktadır. İkinci açıklama ise asya tipi üretim tarzını feodalizm ile eş zamanlı ama ondan oldukça farklı bir üretim biçimi olarak tanımlamaktadır.​
Asya tipi üretim tarzının popülerlik kazanmasının bir başka nedeni de, Batılı düşünürlerin uzun zaman önce farkına vardıkları doğulu toplumlar ile Batı toplumları arasında gözlenen farklılıkların bu kavram ile açıklanabilmesi umududur. Avrupa toplumları Doğu ile ilişki kurdukları ilk andan başlamak üzere kendileriyle Doğu toplumları arasında temel ve belirgin ayırımlar olduğunun farkındadırlar. Bu farkında oluş zaman içerisinde bazen bir tür öykünmeye ve esrarlı öykülerle tanımlanan fantezilerle kendisini gösteren bir hayranlığa, bazen de hor görme ve aşağılamaya yönelmiştir. Ancak coğrafî keşiflerin yapılmasıyla Avrupa toplumlarınm kendilerinden geri olan (en azından ve özellikle askeri açıdan) başka toplumlar üzerinde egemenlik kurması ve emperyalist anlayışın gelişmesi sonucunda bu egemenliğini güçlendirerek neredeyse tanrısal bir hak olarak algılamaya başlaması sonucunda batının (özelde Avrupa'nın) doğudan üstün olduğu anlayışı hakim görüş haline gelmiştir. Bu durumda yeni yeni gelişmekte olan sosyal bilimlerden beklenen de bu farklılık ve üstün oluşun bilimsel yollardan açıklanmasını sağlanmasıdır. Bu noktada Asya tipi üretim tarzı yaklaşımı bu anlayış için uygun açıklamalarda kullanılabilir. Asya tipi üretim tarzı kavramı, bir yandan tek çizgili ve bütün insanlık için zorunlu olan ortak bir toplumsal evrim anlayışından ayrılmayı ve bu sayede farklı açıklamalar yapabilme imkânını beraberinde getirirken, öte yandan da Batının özgün ve diğer bütün toplumlardan farklı bir evrim çizgisine sahip olduğu ve bu yüzden de Doğu karşısındaki egemen ve ayrıcalıklı konumunun tarihsel bir zorunluluk olduğunu öne süren yaklaşımlara olanak sağlar. Asya tipi üretim tarzı yaklaşımının öne sürdüğü doğu toplumlarının iç dinamiklerinin değişime ve toplumsal evrime olanak sağlamadığı tezi, gelişme için dış etkileri gereksinim olduğunu anlayışının gelişmesine ve emperyalizmin olumlanmasına yol açacak biçimde kullanılabilir. Nitekim Marx ve Engels toprakta özel mülkiyetin gelişmesini sağladığı ve mevcut durağan 'kast' yapısını parçaladığı için Hindistan'da yaşanan İngiliz sömürgeciliğini ilerici bir eylem olarak tanımlamışlardır. Bu anlayışla kullanıldığında asya tipi üretim tarzı Batı emperyalizmini bilimsel yaklaşım içerisinde destekleyen bir açıklama olarak karşımıza çıkar. Öte yandan Asya tipi üretim tarzı modeli, zihinsel bir model olmaktan çıkarılıp belirli bir toplumu açıklamak için kullanıldığında beraberinde pek çok somut itiraz getirmektedir. Asya tipi üretim tarzı modeline yöneltilen eleştiriler arasında, bu modelde temel üretici güç olan köy topluluklarının hem kendi kendilerine yeterli olmaları hem de üretimi gerçekleştirmek için devlete gereksinim duymaları çelişkisi önemli bir yer tutmaktadır. Ayrıca genel Marxist açıklamanın temel özelliği olan üretim ilişkilerinin ve sınıfsal mücadelenin devleti belirlediği tezi asya tipi üretim tarzında devletin toplumu ve üretim ilişkilerini belirlediği şekline dönüşmektedir. Üstelik sınıfsal bir kavganın olmadığı bir toplumsal düzen içerisinde devletin konumu da Marxist yaklaşım için içinden çıkılmaz bir hal almaktadır.​
Bütün bu eleştirilere karşın asya tipi üretim tarzı açıklaması siyasal gelişmelere bağlı olarak sıklıkla gündem oluşturmayı başarmıştır. Dış dünyadaki (özellikle Avrupa'daki) tartışmaların Türkiye'ye de yansımaları olmuştur. Asya tipi üretim tarzının Türkiye'de gündeme gelmesi 1965'de Selahattin Hilav tarafından yayınlanan "Asya Tipi Üretim Biçimi" adlı makale ile gerçekleşmiştir. Türkiye'de asya tipi üretim tarzı anlayışı daha çok Türkiye'nin gelişmesinin ve ilerlemesinin sosyalizm ile gerçekleşeceğine inanan bir grup bilim adamı tarafından benimsenmiştir. Özellikle bugünün sorunlarının ancak tarihî bir perspektifle açıklanabileceğine inanan düşünürler için, Asya tipi üretim tarzı anlayışı oldukça geniş bir açıklama alanı oluşturmuştur. Sosyalist açıklama biçimini benimseyen bilim adamlarının Osmanlı toplum yapısını klâsik Marksist evrim şemasıyla açıklamaya çalışırken karşılaştıkları zorluklara karşı Asya tipi üretim tarzı hem sosyalist literatüre uygun bir açıklama sunmakta, hem de farklı bir bakış açısıyla Osmanlı toplum yapısıyla uğraşılırken karşılaşılan problemleri çözmektedir. Bu anlayışı benimseyenlere göre Osmanlı toplum yapısında gözlenen mülkiyet ilişkileri ve Osmanlı devlet yapısı asya tipi üretim tarzında bulunun mülkiyet ilişkileri ve devlet yapısıyla tam olarak örtüşmese bile, birbirine çok benzemektedir. Bu üretim biçimi ile sosyalizm arasında da pek çok benzerlik olduğuna göre Türkiye batı toplumlarının izlediği gelişim çizgisini izlemesine gerek kalmadan daha kolay bir biçimde, Asya tipi üretim tarzına benzeşmekten kaynaklanan özelliklerini kullanarak sosyalizme geçiş yapmayı başarabilir. Türkiye'de Asya tipi üretim anlayışı genel olarak Osmanlı toplum yapısını Marksist anlayışla açıklama amacıyla kullanılmıştır. Ancak OsmanlI toplum yapısını açıklamak için feodalizmin kullanılmasının yarattığı sorunlara benzeyen sorunlar Asya tipi üretim tarzı için de geçerli olmuştur; Batı'da kabul edildiği yaygın biçimiyle köleci evrim aşamasının öncesinde yer aldığı varsayılan asya tipi üretim tarzı Osmanlı toplumunda gözlenen gelişmiş köy-kent işbölümünü, uluslar arası boyuta ulaşmış olan karmaşıklaşmış ticareti, gelişmiş ekonomik yapıyı ve ileri yönetim yapısını açıklamakta yetersiz kalmıştır. Bu nedenden dolayı Türkiye'de bilim adamlarınca asya tipi üretim tarzı batıdaki konumundan farklı olarak feodal üretim biçiminin eşdeğeri olarak yorumlanmıştır. Bu açıklamanın benimsenmesinde etken olan bir başka nokta da 1960'11 yıllarda henüz yeni sanayileşen ve güçlü bir proletarya sınıfına sahip olmayan bir toplumda sadece halk-devlet ayırımına bağlı olarak, sınıf bilincine ve ideolojisine bağlı kitleler olmadan, klâsik anlayışın tersine yukarıdan aşağıya dayatılarak sosyalizme geçilebileceği anlayışına dayanak oluşturmasıdır. Bu şekilde aydm-bürokrat zinde güçlere dayanılarak sosyalizme geçilebileceği Marksist açıklamadan tam anlamıyla kopmadan kanıtlanmak/açıklanmak istenmiştir. Asya tipi üretim tarzı açıklamasının Batı düşünce dünyasındaki etkilerinin azalmasına paralel olarak Türkiye'deki izleri de silinmeye başlamıştır, özellikle 1960-1970 yılları arasında Türkiye'de sosyal bilimciler arasında gündemi oluşturan asya tipi üretim tarzı tartışmaları 1970'li yılların sonlarına kadar yeni yorumlarla ele alınmış ama bu yıllarda artık eski güncelliğini kaybetmiştir.​
K. Marx, Kapital (çev. A. Bilgi), Sol Yayınlan, İstanbul, 1986.​
V. Chesneaux, vd., Asya Tipi Üretim Tarzı (çev. İrvem Keskinoğlu, Ant Yayınları, İstanbul1970.​
T. Bottomore, Marksist Düşünce Sözlüğü (çev. ve der, M. Tunçay), İletişim Yayınları, İstanbul, 2001.​
S. Divitçioğlu, Asya Üretim Tarzı ve Osmanlı Toplumu, Sermet Matbaası, Kırklarelİ-Vize, 1981.​
H. B. Kaçmazoğlu, Türkiye'de Siyasal Fikir Hareketleri, Birey Yayıncılık, İstanbul, 1995,​
Ayrıca bkz., ARTIDEĞER, EKONOMİ, EKONOMİNİN TARİHİ, MARX, MARKSİZM, ÜRETİM .​
Felsefe Ansiklopedisi / Etik Yayınları​
 

Çevrimiçi Üyeler

Şu anda çevrimiçi üye yok.

Forum İstatistikleri

Konular
1,554
Mesajlar
2,334
Üyeler
24
Son Üye
Tabu
Üst