1000Fikir

Yönetici
Yönetici
Mesajlar
1,941
Apori terimi güçlüklerin ve engellemelerin genel bir ifadesi olarak ortaya çıkar. Teknik bir terim olarak apori/aporetik (Lat, “dubitatio", "questio"), önemli teorik soruların aydınlatılmasında aşılmaz gibi görünen sorular, güçlükler anlamına gelir; apori, özellikle eğer bu güçlükler tez ve karşı-tez şeklinde bilinen ilkelerden hareketle kanıtlanabilen bir çelişki yapısında ortaya çıktığında, söz konusu olur. Bu durumda bir "antinomi"den de söz ederiz. Buna karşın mantık ve matematikte, eğer çelişki doğrudan tanımdan veya tartışma tekniğinden türemiş ise sıklıkla "paradoks" deyimi kullanılır. Çok dar anlamda ise apori bir "problem"dir. Elealı Zenon çoğu kez aporiyi hareket kavramında keşfettiği paradoksları göstermek için kullanmıştır (her ne kadar o bu kelimeyi bizzat kullanmamış olsa da). Hegel Zenon'un aporilerini hareket kavramının, yani "mekân ve zaman"ın diyalektik çelişkisinin etkin refleksiyonu olarak yorumlar.​
Köken olarak apori deyimi, ya zor bir arazidekİ seyahati sırasında aniden yolu kesilen bir yolcunun sıkıntısını, ya da mal dağılımında dışarıda bırakılan veya oldukça az nasiplendirilen kişinin durumunu betimler. Her iki anlam da İnsanî temel deneyimleri adlandırmada kullanılır. Ne zaman insan başkaları tarafından soyutlanır, ortak pay veya konudan dışlanır ve çabaladığı hedefe erişemezse, o zaman onun gereksinimlerinin giderilmesi ve arzularının doyurulması engellenmiş olur, İşte, o an bu insan çıkışı olmayan arazide kalmış kişinin sıkıntısını yaşar, Böylece apori felsefe öncesi kullanımında en genel anlamıyla bu tür gereksinimlerin giderilme veya doyurulma imkânının yokluğu anlamına gelir.​
Platon'un diyaloglarında apori, bir kişinin bilgisizliğinden dolayı düştüğü ve sonrasında çaresizlik, mahcubiyet, sıkıntı ve şüphe içerisinde çıkış yolu ararken sahip olduğu ruh halini betimlemek için kullanılır, Antinomilere vardırmak Sokratik soru sanatının ilk hedefidir, Aristoteles için apori, "karşıt argümanların eşit oluşundan" kaynaklanır ki, "bir iddianın karşıtı üzerine yapılan diyalektik çıkarımda" bilinçli bir şekilde ortaya konulur. Aristoteles aporiyi yöntemsel olarak araştırmalarının başlangıcında kullanır; karşıt kavrayışların tartılmasında problem keskinleştirilmek suretiyle çözüm hazırlanır. N. Hartmann, aporetiği "saf bir problem bilimi" diye tanımlarken, belirgin bir tarzda Aristoteles'ten etkilenmiştir. Onun için gerçek daima trans-düşünsel problem artığı olarak kalır.​
Sokratik Apori
Apori kelimesi bu çerçeve dahilinde (Sokrates'in yaşadığı devirde, yani M.Ö. 5. asırda) halk dilinde ortaya çıkmış ve sonra da felsefi bir yapıya kavuşturulmuştur. Kavram burada, sınırlı bilgisi ile felsefi bir tartışmayı başaramayan bir insanın konumunu tasvir etmekte ve genelde felsefe yapmakla kazanılan bir deneyimi, yani çaresizlik deneyimini dile getirmektedir. Böylece Sokratik felsefe yapmanın başlangıcında "Sokratik apori", Greklerin en bilge kişisi olan Delphoili Orakel'in söylediklerini anlayamama ve bir şey söyleyememe (cevap verememe) anlamına gelmektedir. Apori düzenli bir şekilde Sokratik diyalogların sonunda, kesin olmayan bir bilginin tutarsız bir kanaat dahilinde çözümlendiği yerde kendini gösterir.​
Basit refleksiyonsuz anlayıştan özel, felsefi deneyime (Sokratik antinomi) bu geçiş Platon'un diyaloglarında çeşitli metafor ve karşılaştırmalar yoluyla betimlenmeye çalışılır: Yolunu şaşırma, denizde yolunu kaybetme, geminin batması, konuşamama veya kaybolma olayları karşısında yaşanılan duygu durumu olarak. Sokratik felsefedeki bu naiv kendine güven ve kavrayışsız lığın ortadan kaldırılışı, kişide gerçek "İnsanî bilgeliğin" ortaya çıktığı "hiçbir şeyi bilmemenin bilgisinin" kaçınılmaz koşulu veya sonucudur, Bu şekilde apori deneyimi, İnsanî varoluşun aporetik kavranışına dair görüşün başlangıcını oluşturur.​
Platon'da Apori
Platon'un bu anlamı asla göz ardı etmediğini, fakat kendine de mal etmediğini görmekteyiz. Örneğin, onun erken-dönem (Sokratik veya "aporetik") diyaloglarında aporetik durumun (diyalogların sonunda tüm çıplaklığı ile kendini gösteren) çözümünün mümkün olduğu şeklinde bir görüş hakimdir. Dışarıdan bakıldığında ise, bütün Sokratik diyalogların olumsuz bir sonuçla bittiği görülür: Yanlış, yetersiz iddia ve tanımlar çürütülünce diyalog da sona erer; sonuçta araştırmada bir çıkmazla karşılaşılır ve ele alman sorunun kesin ve doğru bir cevabı bulunamaz. Ancak, yukarıda da belirtildiği gibi, sorunun çözümüne işaret eden bir takım görüşler de ortaya konulur. "İdealar Öğretisi" gibi pozitif öğretilerin ortaya konduğu ortadönem diyaloglarında ise aporetik bir "geçiş istasyonu" (sıradan insan anlayışı ile îdeaların bilgisine sahip filozofun kavrayışı arasında kalan bir uğrak) olarak betimlenir. İnsan erişmek için çabaladığı ve böylece de aporiye düştüğü hedefe İyi İdeasma ilişkin saf temaşa sayesinde erişir. Platon'un bu diyaloglarında Sokratik anlayış halâ etkindir, ancak apori kuramının esas anlamını ne derece koruduğu şüphe götürür. Platon'un geçdönem diyaloglarında apori sözcüğüne, daha sonraki gelişmelerde belirleyici olan, yeni bir anlam yüklendiğini görürüz. Bu yeni anlamıyla o temelde çözümsüz olan veya çözümsüz görünen bir problemdir. Apori artık daha fazla insanın kendi tecrübesiyle ilgili değildir, tersine kişinin doğrudan karşı karşıya kaldığı bir duruma işaret eder. Bu durum felsefi soruların niteliğinde de bir dönüşüme yol açar. Sokratik soruları cevaplamada çok zor karara varılmasına karşın, Platon'un geçdönem felsefesinde yalnızca belli bir felsefi çerçeve dahilinde hazırlanan ve yöneltilen sorular söz konusu olur. Bunlara verilen cevaplar, evrensellik ve varlık probleminde olduğu gibi, bulanıklık ve şüpheden uzaktır. İlkin bu tarzda, yani Sokratik aporinin Platon'un sonraki eserlerinde problem şeklini almasıyla, felsefe, problemler için çaba harcayan bir disiplin karakterinezbürünür ve düşünce ilkin bu şekilde bir "yönteme" kavuşmuş olur.​
Aristoteles'te Apori
Apori kavramı özellikle Aristoteles'in diyalektik yönteminde önemli rol oynar. Diyalektik yöntemin bir varyantı olan aporetik yöntemde (bu, aynı zamanda Aristoteles'i Platon'a bağlayan noktadır) üç adım söz konusu olur. (a) Aporinin formülasyonu: Bu aşamada bir problemin en az iki karşıt, ama aynı ölçüde temellendirilmiş çözümü ortaya konulur; (b) aporinin kökleşmesi, yani tek tek çözümlerin temellendirilişinin tam bir formülasyonu; (c) aporinin çözümü, yani en doğru olarak görülen bir çözümde karar kılınması. Aristoteles'in felsefesi Platon'un sondönem diyaloglarındaki esas üzerine bina edilir. Varlık sorununun bir problem olarak formüle edilmesi ve cevaplandırılması Platon'un kabullerinden hareketle mümkün olmuştur: "Geçmişte ve günümüzde daima yöneltilen soru, problem şudur: Varlık nedir? Söz konusu soru, şu sorudan faklı değildir: Töz nedir?" (Aristoteles).​
Aporik durum şimdi, Sokrates'in diyaloglarında olduğu gibi, günlük anlayıştan felsefi anlayışa geçiş tarzında gerçekleşmez, tersine duygulardan soyutlanmış bir şekilde gelişir. İnsan ilkin bir problem tartışmasının aporetik durumunda felsefi düşüncenin yönelmesi gereken hedefi açık bir şekilde kavrar. Felsefi tezleri bu problem tartışması çerçevesinde ortaya koymayan kişi hedefin ne olduğunu bilmiyor demektir. Bu anlayış Aristoteles'in tüm yöntem bilimini belirleyen temel etkendir artık.​
Aristoteles'in eserleri ilkin problemin ayrıntılı bir serimi ile başlar. Böyle bir teknikte öğretici sıkça kendinden önceki düşünürler ile bir karşılaştırma yapar. Ancak Aristoteles'in bir kısım aporetik çalışmaları da vardır ki, onlarda geçmişe fazlaca gönderme yapılmaksızın bir sahanın problemleri doğrudan tartışmaya açılır. Metafizik'ikinci, yani Aporiler kitabında (B) Aristotelesçi yöntem tüm çıplaklığı ile kendini belli eder. Burada izlenilen yöntem veya temellendirme tarzı, dünyaya dair genel anlayışımız ile bilginin "kendinde" ilk nesnesi arasındaki karşıtlıkta yatar. İlk defa bilgi "bizim için" olandan "kendisi için" olana bir hareket olarak betimlenir. Bu yöntem çerçevesinde Aristoteles'te aporetik, felsefi bilgiyi elde etme yolunda her tür hedefi oluşturan ve belirleyen bir ödev üstlenir. Böylece apori kelimesinin Sokrates ile başlayan gelişimi yeni bir yöntemsel belirlenime varmış olur.​
Yeniçağda Apori
Yeniçağın ilk dönemlerinde (1600-1830) tüm felsefi çabaların temelinde yer alan "felsefi bir sistem idesi" ortaya konulduktan ve değişmez niteliklerin pek çok sistemi geliştirildikten sonra, felsefi düşüncenin karakteri on dokuzuncu yüzyılın ilk yarısından itibaren esaslı olarak değişir. Felsefe yapanlar veya öğreticiler kapalı bir sistem oluşturmak yerine, gelecekteki bir felsefi sisteme giriş niteliğindeki görüşleri ortaya koyarlar. Tüm bu çabalar felsefenin durumunu yeniden "apori" sözcüğünün temel yapısındaki anlama yaklaştırır. Bu durum son zamanların bilim sosyolojisi araştırmalarında, bir yandan tek tek bilimlerin araştırmaları ile teori oluşturmaları ve diğer yanda da felsefi çalışmalar arasında bir işbölümü neticesini doğurmuştur. Sürekli olarak gelişen deneysel-bilimsel çalışmalara karşın felsefeciler ne araştırmaların sonuçlarını ansiklopedik bir sistem içerisinde kavrayacak, ne de tek tek bilimleri "temel bir bilimin" esaslan içerisinde ortaya koyacak durumda değillerdi. Gerçi felsefe ile bilimler arasındaki sınır noktasında bir "bilim teorisi" tesis edildi ve bu felsefenin eski talebi olan bilimlerin genel geçer ilkelerini ortaya koyma iddiası içinde oldu, bununla birlikte felsefenin ödevi bir bilim teorisi ortaya koyma ile sınırlandırılamayacağından, o temelde diğer bilimler tarahndan cevaplandırılamayan ama yöntemsel olarak disipline edilmiş bir düşüncenin nesnesi olan sorularla ilgilenmek zorundadır.​
Doğrusu Yeniçağın başlangıcından beri her tür sistem düşüncesi felsefeyi, geometri veya dinamik gibi, diyalektik tarzda oluşturulan ilkeler bilimi olarak kurmayı başaramamıştır. Bunun sonunda yeniden ana felsefi ilkelere, yani yeniden felsefenin nesnesi olarak düşüncenin temel koşullarına dönülmüştür. Bu durum aynı zamanda Yeniçağ düşüncesinin ikinci kesiminde felsefe yapmanın niçin aporetik karakteri kabul ettiğini ve ontın her şeyden önce vurgulandığı sorusuna cevap teşkil eder.​
Hartmann'da Apori
Hartmann aporetik yöntemi felsefi araştırmalarında temele alır ve onun bilgide köklü bir temellendirilişini yapar. O kendi yöntem öğretisinde felsefi sistem yapılaşmalarını reddeder. Hartmann'a göre, sistematik düşünce her şeyden önce tüm alanlarda fenomenlerin güvenilir bir betimlemesini yapmalı ve daha sonra buna uygun olarak araştırmanın her bir aşamasını (problemlerin çözümü için bir teori ortaya koymadan önce) problematik olarak ortaya koymalıdır. Penomenoloji-nporetik-teori tarzındaki bu üçlü derecelendirme mutlaka korunmalıdır. Pek çok sistem düşünürünün sistemleri için yeteri derecede fenomenolojik betimleme ve problem analizi geliştirmediklerinden dolayı başarısız olduklarını öne süren Hartmann'a göre, felsefe tarihinin, bundan dolayı (Aristoteles'te olduğu gibi) problem tarihi olarak kavranmasında büyük yarar vardır. Ancak, felsefe tarihinin problem tarihi olarak algılanması için en azından problemlerin mevcut olması gerekir. Önceleri Hartmann tarihle ilgilendiği yerde felsefenin sistematik olarak mevcut olmasını savunur, ancak sonradan o, problemlerin önceden problem olarak tanınması gerektiğini, yalnızca bu şekilde felsefi düşünce tarihinde aynı problemlerin yeniden tanınma ve kavranılma imkânının doğacağını düşünür. Felsefe tarihinin anlaşılması olarak bu temelde problem bilinci ile ilgilidir, problem çözümü ile değil. Bu yaklaşım, "felsefenin önemli problemlerinin asla tümüyle çözülmediği, onlarda daima aydınlanmayan, irrasyonel olan çözümsüz bir tarafın kaldığı" anlayışına dayanmaktadır. Hartmann bu tür çözümlerin dışında kalan sürekli soru (sorma) karakterini metafiziğin bir göstergesi sayar.​
Ancak önceden bilgi sahibi olmadan bir problemin çözülüp çözülemeyeceğini anlamak imkânsız olduğundan, yalnızca çözümlenebilir problemleri bilimsel açıdan güvenilir saymak büyük hata olur. Felsefe tarihi bize bu tür çözülmeyen soruların felsefi anlayışta sürekli bir ilerleme kaydettiğini öğretmektedir. Gerçekte Hartmann'ın felsefesi Aristoteles'te olduğundan daha fazla aporetiktir. Yine de, felsefenin yeni durumunun aporetik yönünü (geçmişin tüm felsefi sistemlerinin kopukluğu anlayışından kaynaklanan) ağırlıklı olarak vurgularken Hartmann'm ne derece haklı olduğu şüphe götürür. Bu konuda onun fenomenoloji, aporetik ve teori arasında yaptığı ayırım ve yöntemsel olarak ortaya koyduğu sınıflandırmalar pek tutarlı görünmüyor.​
Hartmann'a göre problemleri tanıma ve yeniden tanıma bir tek teori oluşturma bağlamında mümkündür; diğer yandan, o aporetiğin yalnızca teorinin eşiğine kadar vardığını, ancak onu hiçbir zaman aşamadığını kabul eder. Ancak, Hartmann'ın problem bilinci ve teori oluşturulmasına ilişkin fenomenolojik tavrında görülebileceği gibi, o bunu pek fark etmiyor. O daha ziyade yalnızca her tür teori ve çözüm ile tüm problem oluşturmaların ötesinde analitik bir ön çalışma olarak kalıyor. Bu noktada onun hayal kırıklığı gerçekten büyüktür. Her şeyden önce Hartmann kavram ve teori oluşturmada dil probleminin anlamını henüz kabul etmiş değildir. Yalnızca Sokratik gelenekle gelen bir apori ile tanışık olan Hartmann'ı; fenomenoloji, aporetik ve teori konusunda aynı kavramları kullandığından, sistematik düşüncedeki bu yöntemsel ayırımlar pek yanılgıya sürüklemez. Ancak, gerek analitik filozoflar gerekse hermeneutikçi fılozoflarca dil problemi felsefe yapmanın temel problemi olarak keşfedildikten sonra, dil-eleştirisınin yokluğu bu zamana kadarki felsefenin en önemli ihmali olarak ortaya çıkar. Bu anlayış günümüzde felsefenin aporetik karakterini daha da keskinleştirmiştır.​
Gadamer'de Apori
Gadamer bu varsayımlardan hareketle Hartmann'ın soru konteksini kökleştirir ve aynı zamanda onun "problem varsayımını" aşmaya çalışır. Sorulan her sorunun (eleştirel bir tarzda bilinçli olması gereken) daha baştan dilin belirli bir kavramsallığı tarafından belirlendiği görüşünden hareketle Gadamer, felsefi problemlerin önceden verili olduğu kabulünü reddeder. Ona göre, eğer her bir soru kendi dilsel koşullarına bağımlı ise, o zaman felsefedeki özdeşlik problemi çözülmüş olur. Bu şekilde de problem tarihinin tüm konsepti anlamını yitirir ve onun yerini büyük filozoflara ait metinlerin hermeneutik uğraşları alır. "Felsefi bilgi, ilkin metindeki ifadeler sayesinde oluşturulan soruya yönelik bir cevap olarak anlaşıldığı sürece, yeniden elde edilen bir bilgi anlamına gelir."​
Ancak tüm felsefi soruların dile-bağımlılığı elbette problem tarihinin bir kenara atılması için yeterince kanıta sahip değildir. Çünkü dil, herhangi bir nesnel konunun, keza problemlerin anlaşılır kılınması için iletişimsel bir işaret sistemidir. Gadamer buradan felsefi terimlerin yaşayan dil ile sürekli birlikte-kurucu bağlantı içerisinde bulunduğu sonucuna varır. Çünkü felsefi kavramların anlam oluşumu tüm metaforlann (mecazî anlamların) çift yönlülüğü sayesinde belirlenir: Hem temel kelime kullanımının soyutlanması hem de kelimelerin kullanımının temel anlam sahasının birlikte göz önünde bulundurulması ile. Felsefede nerede terminolojik katılaşmalar ortaya çıkmışsa, orada düşüncenin ödevi, "alışılmış ve yaygın şeyler üzerine yöneltilen sorulardaki dil kullanımının iç içe geçmişliğini" yeniden kırıp açmaktır. Bunun en iyi örneğini Platon "rfo.w"nın aporetik ben kırılmasında, felsefenin soru ufkuna özgü şekilde ortaya konulan ve sürdürülen diyalog sanatında sunmuştur.​
Apori kelimesinin kaynağına, tarihine, türevlerine ve (Sokrates'ten beri felsefe yapanların üzerinde uyuştukları) rolüne bakıldığı takdirde, onun önemi ve yeri daha iyi anlaşılacaktır. O bize her şeyden önce tarihsel anlam oluşturma sayesinde kavramların anlamlarının eleştirel olarak anlaşılıp, kullanılmasını öğretir. O zaman apori kavramı ve onun felsefi bir yapıya kavuşturulmuş şeklinin, eğer o yalnızca bilimsel bir terim olarak anlaşılır ve buna karşın felsefenin anlam ve imkânı üzerine bir anlayış oluşturan dilsel bir işaret olarak kavranılmazsa, ne kadar yetersiz olduğu anlaşılacaktır.​
Bununla birlikte Gadamer'in iki açıdan hedeften saptığına tanık oluruz. O, felsefi kavramların metafizik karakterine dair teziyle, felsefe tarihindeki özdeşlik problemine yönelik itirazını yeteri derecede temellendirebilmiş değildir. Gadamer özdeşliği yadsıyarak, onu varsayıml am aktan kurtaracağını sanıyorsa yanılır. Keza, metafizik bir dilde aynı problem farklı tarzlarda söz konusu olabilir. Doğrusu, felsefe tarihinde bu zamana kadarki problemlerin özdeşliğini küçümsemek ve inkâr etmek sağlıklı bir çözüm olamaz. Gadamer'in felsefenin dili üzerine tezini, esaslı sınırlandırmalar olmaksızın kabul etmek mümkün değildir. Eğer o felsefenin bu zamana kadarki tarihinde kavramsal sözcüklerin "ne kadar şüpheli ise, o denli verimli çok anlamlılığını" görüyorsa, o zaman felsefi düşünce için dilsel ifadenin ilkesel uyuşmazlığını türetmeyi kabul ediyor demektir. Ancak dil, felsefenin yalnızca onda varolabileceği bir medyum ya da aracı ise, bu aracının kendi varoluşunun koşullarıyla ilkesel olarak uyuşmaz olması gerektiği yargısı felsefe için sıkıntı doğurur. Felsefenin kavramsal sözcüklerinin çok anlamlılıklarını mümkün olduğu ölçüde temizlemek, "anlamlı sözcüklerin" uyarıcı, metaforik güçlerine daha az güvenmek gerekir şeklindeki bir çıkarım, eğer gerçekliğin bilgisi söz konusu ise, daha tutarlıdır. Hakikat ve yöntemin ayrıklığı kuralı (Gadamer'in ünlü yapıtının başlığında olduğu gibi) felsefi bilgiyi geliştirdiği gibi, engeller de.​
Felsefi temellendirme problematiğinin temel sorusunun özel bir yöntem ve böylece de felsefenin dilinin belirlenimi olmaksızın bir çözüme kavuşturulması çok zor görünüyor. Ancak böyle bir yol izlendiği takdirde, geçmişte felsefi sistemlerin kopmasına yol açan hatadan kurtulmak ve erişilmiş problem çözümlerini yakalamak mümkün olur.​
N. Hartmann, Gntndzüge siner Mefaphysik der Erkenntnis, Berlin 1949.​
H. G. Gadamer, Die Begriffîgeschichte ımd die Spracheder Philosophic, Opladen 1971.​
K. H. Ilting, "Aporîe", in: Handbttch philosophischer Grmdbegriffe, I, pp. 110-118.​
B. Waldenfels, Das sokratische Fra gen. Aport e, Eletıchos, Anamnesis, Meisenheim 1961.​
Ayrıca bkz., ANTİK FELSEFE, ANTİNOMİ, ARİSTOTELES, FELSEFE TASARIMLARI, GADAMER, HARTMANN, METODOLOJİ, PLATON, SOKRATES.​
Felsefe Ansiklopedisi / Etik Yayınları​
 

Çevrimiçi Üyeler

Şu anda çevrimiçi üye yok.

Forum İstatistikleri

Konular
1,554
Mesajlar
2,334
Üyeler
24
Son Üye
Tabu
Üst