Antiokhos Akademi'nin veya Platonculuğun tarihinde bir yönüyle küçük ve dolayısıyla göz ardı edilebilecek, fakat bir yönüyle de oldukça önemli bir yer işgal eder. Sıradanlığı ve önemsizliği, özgün bir öğreti veya Platonik sistemi onun ruhuna uygun bir tarzda geliştirmek yerine, idealist ve materyalist öğretileri eklektik bir tarzda bir araya getirmesinden kaynaklanır. Buna karşın, önemi Akademi'de Arkesilaos, Carneades ve Philon'un şüpheciliğinden sonra, yeniden Platon'a, dolayımlı bir tarzda da olsa, dönmesinden, kurucu babanın öğretisini canlandırmasından oluşur.​
Hayatı hakkında pek ayrıntılı bir bilgiye sahip olmadığımız Antiokhos, Milattan önce 130 yılında bir Filistin kenti olan Askolon'da doğmuştur. Tam yirmi yaşındayken yaşadığı kentten ayrılarak, felsefe öğrenmek üzere Atina'ya gelmiş ve Akademi'ye girerek Larissalı Philon'un öğrencisi olmuştur. Akademi'nin tarihi ister üçlü ya da ister beşli bir dönemleştirme içinde yapılandırılsın, kesin olan husus şudur ki, Philon, Antiokhos'un öğrencisi olduğu M.Ö. 110 yılında Akademi'nin başkanlığı işini yürütmekteydi. Eski Akademi'nin başkanlığı Platon'a, Orta Akademi'nin başkanlığı Arkesilaos'a ve yeni Akademi'nin başkanlığı da Carneades'e verildiği takdirde, Philon dördüncü Akademi'nin önderi ya da başkanı olmak durumundadır. Ve o Akademi'yi, Arkesilaos'tan beri girmiş olduğu şüpheci doğrultuda yönetmekteydi. Nitekim, onun "bazı duyu izlenimlerinin pekala doğru olabileceklerini, fakat bunlardan hangilerinin doğru olduklarını belirlemenin bir yoluna sahip olmadıklarını" söylediği, Cicero tarafından belirtilir. Şu halde, Philon sadece kuşkuculuğun savunuculuğunu yapmakla kalmamış, fakat bir yandan da Stoacılığa, Stoacı katalepsis, ya da kavrayıcı izlenim görüşüne karşı çıkmayı sürdürmüştür.​
Antiokhos, Akademi'de Philon'un tam otuz yıl süreyle öğrencisi olduktan sonra, Milattan önce 79 yılında, Akademi'nin başına, kurumun beşinci döneminin önderi olarak geçmiş ve bu tarihten başlayarak, Platon'la ilgili yapıcı bir yorum lehine, Philon'un şüpheciliğini reddetmiştir. Bununla birlikte, Akademi'ye neredeyse iki yüzyıldan beri hakim olan şüphecilik, Platon'un yarattığı bu kurumu Platon'a tamamen yabancılaştırmıştı. Bundan dolayı, Platonculuğu diriltmeye veya canlandırmaya kalkıştığında, ortalarda Platonik denebilecek bir öğreti pek bulamaz. Dolayısıyla, Philon'un şüpheciliğine karşı çıkıp bilginin mümkün olduğunu öne sürdüğünde, kendisine Stoacı empirist epistemolojiyi temel yapar. Fakat Stoacı epistemolojinin materyalist bir ontolojiye dayandığını görünce de, fizik, teoloji ve psikolojide Stoacı öğretilerle Platonik, hatta Peripatetik öğretilerin bir sentezini yapar. Sonraki Platoncular zaten en çok onun gerçek anlamda Platoncu öğretileri bulup çıkarma çabalarından etkilenmiş, fakat Platon felsefesinin Stoalılaştırılmasma şiddetle karşı çıkmışlardır.​
Onun hayatı ve eserleriyle ilgili önemli bir başka husus da, Antiokhos'a dair hemen tüm bilgileri kendisinden derlediğimiz Cicero'nun M.Ö. 78 yılında, bir yıl süreyle onun derslerine katılmış olmasıdır. Hatta, Cicero'nun Grek felsefesiyle ilgili görüş veya değerlendirmelerinde, Antiokhos'un eklektik ya da daha doğrusu senkretik yaklaşımından çok etkilenmiş olduğu söylenir.​
J. Dillon, The Middle Platonists, 80 BC to AD 220, Ithaca, New York, 1977.​
L. Groarke, Greek Scepticism, Montreal, 1990.​
A. Long, Hellenistic Philosophy, 2nd edition, Berkeley, 1986.​
Ayrıca bkz., AKADEMİ, ANTİK FELSEFE, KATALEPSİS, PERİPATETİKLER, CİCERO, PHİLON, STOACILIK.​
Felsefe Ansiklopedisi / Etik Yayınları​
 

Çevrimiçi Üyeler

Şu anda çevrimiçi üye yok.

Forum İstatistikleri

Konular
1,554
Mesajlar
2,334
Üyeler
24
Son Üye
Tabu
Üst