1000Fikir

Yönetici
Yönetici
Mesajlar
1,941
Alışkanlık sonradan kazanılmış bir davranış, öğrenilmiş bir eylemdir. Genel olarak alışkanlık motor hareketler ve fiziksel tepkiler için söz konusu olur. Otomatikleşmiş, değişmez bir yapı kazanmış ve üzerinde düşünmek zorunda kalmadan, kendiliğinden, kolaylıkla yapılan bir davranış örüntüsü alışkanlık haline gelir, Alışkanlık terimi kazanılmış bir davranışın hem edinilmesi aşamasında hem de edinildikten sonraki durumunu belirlemek için kullanılır. Bir alışkanlık genel olarak duyusal-motor şemaya dayanan, kişinin eylemin amacı ve nedenleri hakkında düşünmeden ve farkında olmadan gerçekleştirdiği bir davranış örüntüsüdür. Örneğin, tecrübeli bir daktilograf bir cümle yazdığında, her kelime hızlı bir parmak hareketleri silsilesini başlatan bir uyaran işlevi görür. Parmak hareketlerinin sırası sürekli tekrar sonucunda otomatikleşmiş bir süreç tarafından kontrol edilir. Eğer, daktilograf yazarken her parmağının hareketine dikkat etmeye kalksa daktilo yazma hızı büyük oranda düşeceği gibi, hata yapma olasılığı da artacaktır. Atletik yetenekler ve araba sürme, bisiklet kullanmayı öğrenme gibi etkinlikler de yeterli sürede tekrar edildiğinde otomatikleşen, alışkanlık haline gelen eylemlerdir. Bir davranış örüntüsünün alışkanlık haline gelmesi bir süreçtir; bu sürecin başında kişi yaptığı işe bilinçli olarak tüm dikkatini verirken sürekli tekrar sonunda artık bilinçli bir şekilde dikkat etmeden, adeta farkında olmadan yapmaya başlar. Eylemin otomatikleştiği bu noktada o davranış örüntüsü alışkanlık haline gelmiştir, örneğin, her gün ayni yolu kullanarak evden işe işten eve arabayla gidip gelmek.​
Alışkanlık teriminin psikoloji literatüründe kullanıldığı bir diğer anlamı öğrenme ile bağlantılıdır. Alışkanlık bu anlamda, gereksiz, duygusal tepkilerin bu tepkileri ortaya çıkaran uyaranın yeteri kadar uzun sürede tekrarlanması ile azaltılması anlamına gelir (habituation). Alışkanlığın bu anlamı aşağıdaki örnekle daha iyi anlaşılabilir: Sakin bir göl kenarında pansiyon kiralayan birine ev sahibi pansiyonu kiralamadan önce, bu havalinin son derece sessiz ve sakin olduğunu, ancak bazı akşamlar civardaki avcıların göl kenarına gelerek atış talimi yaptıklarını söyler. Kiracı bir akşam pansiyonunda oturmuş kitap okurken birdenbire duyduğu tüfek sesiyle irkilir, hatta yerinden fırlar, kalbi hızla atmaya başlar, sonra ev sahibinin söylediğini hatırlayarak tekrar kitabına döner. İkinci tüfek sesi de ister istemez irkilmesine neden olur. Ancak tüfek seslerinin müteakip defalar tekrarlanması ile artık sesten rahatsız olmaz hale gelir, hatta sonunda duymamaya başlar ve kitabını okumaya devam eder. İşte bu örnekte anlatılan süreç belli bir uyarana karşı alışkanlık oluşmasıdır. Alışkanlık bu anlamıyla duyusal uyumla karıştırılabilir, ancak duyusal uyumdan farklı olarak alışkanlık belli bir uyarana bağlı olarak oluşur. Prensiptebir uyarana bağlı olarak ortaya çıkan her •tepki alışkanlığa dönüşebilir, ancak alışkanlığın oluşması genellikle bedenin yeni ve alışılmadık bir uyarana verdiği otomatik tepkiler için söz konusudur.​
William James'in Felsefesinde Alışkanlık
William James zihinsel işlevleri detaylı olarak anlattığı ve zihin-beyin bağlantısını ele aldığı Psikolojini)! İlkeleri adli eserinin dördüncü bölümünü alışkanlığın incelenmesine ayırmıştır. James'e göre canlı varlıkların en önemli özellikleri, onların bir alışkanlıklar bütünü olmalarıdır. Vahşi hayvanlar ile insanlar arasında alışkanlıkların niteliği bakımından fark vardır. Vahşi hayvanlarda alışkanlık günlük yaşamını sürdürebilmesi için hayvanın farkında olmadan uyduğu, doğuştan getirilmiş davranış örüntüleridir. İnsanlarda ise alışkanlıklar büyük oranda öğrenilerek kazanılmıştır. James'e göre içten gelen bir eğilimle yapılan alışkanlıklara içgüdü adı verildiği gibi, öğrenilmiş bazı alışkanlıklar da sanki kişinin düşünerek yaptığı eylemler gibi kabul edilmektedir. Alışkanlık zihinsel eylemlerin böylesi geniş bir çerçevesini oluşturduğu için alışkanlığın ne olduğunun ve nasıl oluştuğunun anlaşılması, James için zihnin işlevlerinin tam olarak anlaşılması bakımından önemlidir.​
Alışkanlık en temelde maddenin bir eylemidir. Doğanın kanunları da temelde çeşitli maddelerin birbirlerinin eylemlerine ve tepkilerine bağlı olarak ortaya koydukları bir alışkanlıklar silsilesidir. Dolayısıyla James'e göre "alışkanlığın felsefesi fizyoloji veya psikolojiden ziyade fiziğin işidir; yani alışkanlık en temelde fizikî bir ilkedir." Böylece James'e göre alışkanlıklar ister tırnak yemek gibi basit, ister işe giderken hep ayni yolu kullanmak gibi karmaşık olsun sinir merkezlerindeki refleks boşalımları ve bu refleks boşalımlarının başlattığı ve belli bir sıra izleyerek devam eden ve refleks arkı tamamlandığında biten kas hareketlerinden ibarettir. James'e göre alışkanlık felsefesi "sinir sistemimizin tekrar edilen etkinlikler doğrultusunda geliştiğini" bildiren bir cümlede ifade edilebilir. Alışkanlıkların kişinin yaşamını sürdürmesinde pratik yararları vardır.​
Alışkanlıkların pratikteki yararlarından ilki, onların belli bir sonuca ulaşmak için gereken hareketleri basitleştirmeleri, daha az hatayla yapılmalarını sağlamaları ve böylece yorgunluğu büyük ölçüde engellemeleridir. Eğer alışkanlığın bu eylemleri otomatikleştirme özelliği olmasaydı, bir eylem birkaç kez yapıldıktan sonra kolaylıkla yapılabilir hale gelmeseydi, her hareket için bilinçli bir dikkat gerekseydi, o zaman insan hayatı boyunca son derece kısıtlı sayıda eylemde bulunabilirdi ve hiçbir ilerlemeden söz edilemezdi.​
Alışkanlıkların pratikteki ikinci sonucu, eylemlerimizi gerçekleştirirken sarf etmek zorunda olduğumuz bilinçli dikkati azaltması ve hatta yeterince tekrarlanmış eylemlerde tamamen ortadan kaldırmasıdır. Alışkanlık haline gelmiş bir eylem, kişinin bilinçli bir şekilde üzerinde düşünmesi gerekmeden birbiri ardı sıra gelen ve belli bir sıra ile birbirini izleyen bir kas hareketleri silsilesi haline dönüşür. Dolayısıyla bir eylem alışkanlık halini aldığında her bir kas hareketini başlatan mekanizma, kişinin düşüncesi veya algısı değil, tamamen bir önceki kas hareketinin bitmesidir. Alışkanlık iradî eylemlerin aksine hiçbir şekilde fikir, düşünce, algı veya istekle yöneltilmez.​
Bu özellikleriyle alışkanlık toplum hayatının sorunsuz ve pürüzsüz işlemesini sağlar. Böylece, James'e göre tüm eğitim ve öğretim aslında alışkanlık oluşturmaktan ibarettir. Çocukluktan yirmili yaşlara kadar eğitimle kişisel alışkanlıkları kazanırken, yirmili ve otuzlu yaşlarda ise akademik ve entelektüel alışkanlıkları ediniriz. Eğitimin tüm amacı mümkün olduğunca çok sayıda yararlı eylemi otomatikleştirerek alışkanlık haline getirmek suretiyle sinir sistemimizi hayatımızı kolaylaştıracak şekilde çalışmasını sağlamaktır. Böylece ne kadar çok sayıda günlük eylem alışkanlık haline gelirse, zihnin yaratıcılığını geliştirmek için o kadar çok zaman kalır.​
Hume'un Felsefesinde Alışkanlık
Alışkanlık Hume'un felsefesinde tümevarım problemi ve nedensellik bağlamında karşımıza çıkar. Hume ne tümevarımsal ne de tümdengelimsel bir rasyonel dayanağı olan tümevarımı "hayvan inancı" adını verdiği bir beklenti ya da alışkanlık olarak nitelendirir. Hume'a göre alışkanlık psikolojik bir olaydır, dolayısıyla tümevarım da rasyonel bir akılyürütme olmaktan ziyade bir davranış biçimidir. Hume'un stratejisi öncelikle nedensel akil yürütmeyi rasyonaliteye bağlamanın hatalı olduğunu göstermektir. Ona göre nesnelerin birbiri ardı sıra geldiğini veya olayların birbirini takip ettiğimi gören bir kişi sadece rasyonel akılyürütme ile bu nesneler veya olaylar arasında neden sonuç ilişkisi kuramaz, çünkü bütün doğal işlemlerin yapıcıları olan belirli güçler, hiç bir zaman duyulara gelmezler ve belirli bir durumda sadece bir olay bir başkasından önce geliyor diye, birinin neden ötekinin sonuç olduğunu sonucunu çıkarmak akla uygun bir şey değildir. Ancak yine de kişi bu çıkarsamayı yapmaktadır ve bu işlemde anlama yetisinin yeri olmadığına göre, "bu kişinin böyle bir sonucu oluşturmasını belirleyen bir başka ilke vardır. Bu İlke alışkanlık veya huydur. Çünkü, belirli bir edim ya da işlemin tekrarlanması, her hangi bir akil yürütme ya da anlama süreci tarafından gerektirilmeksizin, ayni edim ya da işlemi yeniden yapma eğilimini doğuruyorsa, her zaman bu eğilimin alışkanlığın etkisi olduğunu söyleriz. Bu kelimeyi kullanırken ... insanın doğal yapısının varlığı evrensel kabul görmüş ve etkilerinden dolayı iyi bilinen bir ilkesine işaret ediyoruz."​
Böylece nedensel beklentilerin oluşmasını sağlayan sürecin kendisi de nedensel bir süreç olarajc gelişir. Alışkanlık zihnin geleceğin de geçmiş gibi olacağı fikrini edinmesini sağlar. Bir nesnenin bir başka nesnenin çarpmasıyla harekete geçirilmesini bir kere görerek, başka bütün cisimlerin de benzer bir darbe ile hareket edeceğini varsaymak akılyürütme ile değil, ancak alışkanlık ile mümkündür. Dolayısıyla, Hume'a göre "tecrübemizi bize yararlı kılan ve gelecekte benzer olaylar beklememizi sağlayan yalnız başına bir ilkedir. Alışkanlığın etkilemesi olmasaydı, bellek ve duyulara dolaysız olarak gelenin ötesinde, her olgu sorunu konusunda tümüyle cahil olurduk. Amaçlara araçlar uydurmağı, ya da herhangi bir etkinin doğurulması için doğal güçlerimizi kullanmayı bilemezdik ... kısacası, bellek ya da duyulara gelen bir olgudan hareket etmezsek akılyürütmelerimiz yalnızca hipotetik olur ve belirli halkalar birbirine nasıl bağlanırsa bağlansın, çıkarımlar zincirinin tümünü destekleyecek bir şey bulunmaz; ne de biz, bu zincir ile her hangi bir gerçek varoluşun bilgisine ulaşabiliriz."​
Görüldüğü gibi, alışkanlık, Hume'un felsefesinde olgulara veya gerçek varoluşa ilişkin inançlarımızın temelinde yatan bir ilkedir. Bu ilke sayesinde zihin, benzer durumların tekrarından sonra bir olay belirince alışkanlıktan ötürü o olayın her zamanki izleyicisini beklemekte ve onun varolacağına inanmaktadır. Olgu sorunu veya gerçek varoluşa ilişkin her türlü inanç, bellek ya da duyulara verilmiş olan bir nesneden ve bu nesneyle başka bir nesne arasındaki alışılmış biraradalıktan çıkmadır. Bu inanç zihnin bu tür yan durumlara sokulmasının zorunlu sonucudur ve Hume'a göre, bütün bu işlemler her hangi bir akil yürütmenin, ya da düşünme ve anlama sürecinin ne ortaya çıkarabileceği ne de önleyebileceği doğal içgüdülerdir. Buna göre, Hume nedenselliği akılyürütme ile açıklama çabalarına alternatif bir açıklama olarak nedenselliği zihnin doğal bir işlevi olan alışkanlık ilkesi ile açıklamaya çalışmıştır.​
D. Htune, İnsanın Anlama Yetisi üzerine Bir Soruşturma (çev. O. Aruoba), Hacettepe Üniversitesi Yayınları, Ankara, 1976.​
W, James, The Principles of Psychology, vol 1, New York: Dover Pub., Î91S.​
Ayrıca bkz., EĞİTİM, HUME, JAMES, ÖĞRENME, PSİKOLOJİ.​
Felsefe Ansiklopedisi / Etik Yayınları​
 

Çevrimiçi Üyeler

Şu anda çevrimiçi üye yok.

Forum İstatistikleri

Konular
1,554
Mesajlar
2,334
Üyeler
24
Son Üye
Tabu
Üst