Albert Bandura, çağdaş psikolojinin hiç kuşku yok ki, önemli isimlerindendir. Sosyal psikolojiye, özellikle de bilişsel kurama ciddî katkılarda bulunan Bandura, 4 Aralık 1925'te Polonya asıllı çiftçi bir ailenin çocuğu olarak Kanada'nın küçük bir kasabasında doğmuştur. Kanada'da Alberta şehrinin Mundera kasabasında büyüyen Bandura, iki öğretmenli ve 20 öğrencili bir liseye devam eder. Sonra da, British Columbia Üniversitesi'nde psikoloji eğitimine başlar ve 1949 yılında buradan mezun olur. Yüksek lisans ve doktora derecelerini Iowa Üniversitesi'nden aldıktan sonra, 1953 yılında Stanford Üniversitesi'nde öğretim üyesi olarak çalışmaya başladı. aynı üniversiteden, 1964 yılında profesör unvanını alan Bandura, Richard Walters ile yaptığı çalışmalar sonucunda ilk kitabı olan Adolescent Aggression [Ergen Saldırganlığı] (1959)'nı yazar. Social Learning and Personality Development [Sosyal Öğrenme ve Kişilik Gelişimi] (1963), davranışı yönlendiren sosyal psikolojik prensiplerin özetlendiği Principles of Behavior Modification [Davranış Değişimleme İlkeleri] (1969), Aggression [Saldırganlık] (1973), Social Learning Theory [Sosyal Öğrenme Kuramı] (1977) ile Social Foundations of Thought and Action [Düşünce ve Eylemin Sosyal Temelleri] (1986) yazdığı diğer kitaplar arasındadır. Bandura, 1974'te APA'nın (Amerikan Psikologlar Derneği) başkanı olmuş, 1980'de APA'dan Seçkin Bilimsel Katkı ödülünü almış ve aynı yıl Batı Psikologlar Derneği'nin başkanı seçilmiştir. Halen, Stanford Üniversitesi'nde görev yapmakta olan Bandura, çalışmalarını burada sürdürmektedir. Evli ve iki kız babası olan Bandura'nın hobileri arasında, araştırmacılığın yani sıra, dağcılık ve operaya gitmek yer almaktadır.​
Sosyal Bilişsel Kuram
Sosyal öğrenme kuramcılarından olan Bandura, 1960'ların ilk yıllarında geliştirdiği sosyal bilişsel kuram ile psikoloji alanına yeni ve önemli bir bakış açısı kazandırmıştır. Deneysel yöntemi ve gözlenebilen insan davranışını temel alan sosyal bilişsel kuram, davranışçı geleneğin izlerini taşımakla birlikte, klâsik davranışçılık ekolünden farklılaşmaktadır. Davranışçı öğrenme kuramında olduğu gibi, Bandura'nın kuramında da, ödülün öğrenme sürecinde önemli bir yeri vardır. Ancak Bandura, ödül ve cezanın insan davranışını otomatik bir şekilde hemen etkilemediğini düşünmekte ve pek çok davranışın dışsal pekiştireçlerle kontrol edilemeyeceğini belirtmektedir. Ona göre, insan bir robot değildir, tepkilerini belirlerken denenmemiş, ödül ya da ceza almamış davranışların sonuçlarını da tahmin edebilmektedir. Bu yönüyle kuramı, sosyal olduğu kadar bilişsel niteliğiyle de ön plana çıkmaktadır.​
Sosyal bilişsel kurama göre, birey pasif değildir. Çevresiyle sürekli etkileşim halinde olan birey, seçicidir ve davranışını da bu öznel algısı yönlendirmektedir. Sosyal bilişsel kuramın en önemli kavramlarından biri olan karşılıklı belirleyicilik ilkesine göre davranış, bilişler (kişinin belli bir durum ve o durumda kendi davranışı hakkındaki düşünceleri) ile öğrenme, geçmiş deneyimler ve yakın çevrenin etkileşiminin bir ürünüdür. Çevre davranışı etkilediği gibi (örneğin, soğuk bir odada, üşüyen insanların ısınmak için ısıtıcıyı çalıştırmaları), davranış da çevreyi etkilemektedir (örneğin, ısıtıcıyla soğuk odanın ısıtılması). Çevre kişisel özellikleri de etkilemektedir (örneğin, güç yaşam koşullarının kişiyi depresyona sokması). Kişisel özellikler de çevreyi etkilemektedir (örneğin, psikotik insanların varlığının yarattığı korku ya da kaygıdan dolayı, bu kişilerin içine girdikleri ortamların doğal akışının bozulması). Kişisel özellikler davranışı da etkilemektedir (örneğin, öfkeli bir bireyin saldırgan davranışlar sergilemesi).​
Son olarak, davranış da kişisel özellikleri değiştirebilmektedir (örneğin, sürekli saldırgan davranışlar sergileyen bir bireyin bedeninin, bu durumdan etkilenerek bitkin düşmesi).​
Gözleme Dayalı Öğrenme
Gözleme dayalı öğrenme, model alma yoluyla öğrenmedir. Bandura, taklit edilen modellere göre davranışların kazanılması, korunması ve değiştirilmesi konusuna büyük önem vermektedir. Model; davranışı gerçekleştiren, onun nasıl yapılacağını ve ardından elde edilebilecek sonuçları ortaya koyan kişidir. Model alma, dikkat edilen ve gözlenen model davranışını hatırlayarak yeniden üretmektir. Çevreleriyle sürekli etkileşim halinde olan insanlar, diğerlerinin davranışlarını gözlemekte, yorumlamakta ve öğrenmektedirler. Diğer insanların yaptığı her şey taklit edilmemektedir. Taklit için sadece modeli görmek yetmemekte, öncelikle modelin ne yaptığına dikkat etmek gerekmektedir. Eğer model dikkat çekici ise, taklit edilme olasılığı daha yüksektir. Dikkat sürecinde, uyarılma düzeyi, algı durumu, güdülenme ve geçmiş deneyimler gibi gözlemciye ait özellikler oldukça önemlidir. Örneğin, güdülenme düzeyi düşük bir gözlemci modelin davranışı ile pek ilgilenmeyecektir. İkinci olarak, gözlenen davranışın hatırlanması, dolayısıyla belleğe yerleştirilmiş olması gerekmektedir. Son olarak, öğrenilen şeyin eyleme dönüşmesi gerekmektedir ki, bu her zaman olmaz. Modelden bir davranışı öğrenebiliriz, ancak öğrendiklerimizi davranışa dönüştürmek için bir nedenimiz yoksa onları davranışla açığa vurmayabiliriz. Gözleyerek öğrenilen davranışların ne kadarının ortaya konulacağı dolaylı ceza ya da dolaylı pekiştirmeden de etkilenmektedir. Gözlemci modelin davranışının pekiştirildiğini gördüğünde, model gibi davranırsa kendisinin de pekiştirileceğini (dolaylı pekiştirme), modelin davranışından dolayı cezalandırıldığını gördüğünde ise, model gibi davrandığında kendisinin de cezalandırılacağını (dolaylı ceza) düşünebilir. Dolaylı pekiştirme ve ceza, doğru ya da yanlış davranışın ne olduğunu ve modelin taklit edilmesi durumunda kişinin başına nelerin gelebileceğini göstermektedir. Kısacası, gözlem yoluyla öğrenilen davranışları ortaya koyma isteği kısmen, davranışı gözlenilen insanların davranışları sonucunda ne elde ettiklerine bağlıdır. Gözlemcinin, modelin davranışını taklit edip etmeyeceği aynı zamanda gözlemcinin kişiliği, modelin güvenilir olup olmaması, modelin cinsiyeti, gözlemcinin cinsiyeti gibi pek çok etmene bağlı olarak değişmektedir. aynı yaş ve cinsiyetteki modeller daha fazla taklit edilmektedir. Statüsü ve saygınlığı yüksek bireyler, statüsü ve saygınlığı düşük bireylerden, yalın davranışlar karmaşık davranışlardan daha fazla taklit edilmek eğilimindedir. Konuyla ilgili klâsik bir deneyinde Bandura, 33'ü kız 33'ü erkek olmak üzere 66 anaokulu öğrencisini, her bir grupta 22 öğrenci olacak şekilde rastlantısal olarak üç deney grubuna yerleştirmiştir. Deneyde her bir çocuk, yetişkin bir modelin yetişkin büyüklüğündeki plastik bir bebekle çekilmiş bir filmini tek başına izlemektedir. İzlenen filmde yetişkin, bebeğe yaklaşıp onu yumruklamakta, tekmelemekte, ona plastik toplar atmakta, vurmaktadır. Bunları yaparken de "kır burnunu", "al sana" biçimde bağırmaktadır. Ancak film, her bir deney grubu için üç farklı şekilde sona ermektedir. İlk grupta model davranışı nedeniyle ödüllendirilmekte (bir dolaylı pekiştirme örneği), ikinci grupta cezalandırılmakta (bir dolaylı ceza örneği), son grupta ise, modele saldırgan davranışı için her hangi bir pekiştireç ya da ceza verilmemektedir. Filmin ardından çocuklar, teker teker filmin geçtiği ortamı andıran bir odaya alınmaktadırlar. Odada plastik bebekler, lastik toplar gibi oyuncaklar bulunmaktadır. Çocukların bu ikinci odada bulunan oyuncaklara gösterdikleri tepkilere bakıldığında, oyuncaklara karşı saldırganlık düzeyi en yüksek olanların ilk grupta yer aldıkları gözlenmiştir. Modelin ödül ya da ceza almamış olduğu üçüncü grupta yer alan çocukların da, saldırgan davranışı taklit ettikleri belirlenmiştir. Yaptığı bu tip çalışmalarla taklit sürecinin karmaşıklığını ortaya koyan Bandura, medyadaki saldırganlığın önemine işaret etmektedir. Ona göre, kitle iletişim araçlarında cezalandırılan suçlu davranışlarını göstermenin genç izleyiciler açısından zararlı olmadığı düşünülmektedir, ancak modelin veya suçu işleyenin ceza görmesi davranışın taklit edilme olasılığını azaltsa bile, ahlâkî ve yasal olmayan davranışların öğrenilmesini engellememektedir. Bu noktada, Bandura'nın öğrenme ve performans arasında yaptığı ayırıma dikkat çekmek gerekmektedir. Bandura'ya göre, davranışın pekiştirilmesi o davranışın tekrarlanması için gereklidir, ancak öğrenmenin gerçekleşmesi için gerekli değildir. Davranışın öğrenilmesi için sonuçlarından bağımsız olarak gözlenmesi yeterlidir. Diğer bir deyişle, davranışta gözlenebilir bir değişiklik olmaksızın da öğrenme gerçekleşebilmektedir.​
Bir modelin ödüllendirildiğini gözleyen çocukların, modelin davranışlarını tekrarlama olasılıkları yüksektir. Yeni davranışların kazanılmasında taklit, özellikle çocuklar için geçerli bir öğrenme yöntemidir. Ebeveynlerin davranışlarını taklit etmek, onların istedikleri şekilde davranmak genellikle ödüllendirici olmakla birlikte, çocuklar için bazen cezalandırıcı da olabilmektedir. Sonuç olarak, davranışı sonucunda cezalandırılan ya da ödül alamayan modellerin başarısız davranışlarını taklit etmekten kaçınma, çocuklar tarafından oldukça küçük yaşlarda öğrenilmektedir.​
Sosyal bilişsel kuram, cinsiyet rollerinin nasıl kazanıldığı konusuna da açıklama getirmektedir. Kurama göre cinsiyet rolleri, edimsel koşullama ve gözlem yoluyla öğrenilmektedir. Cinsiyet rollerinin edimsel koşullamayla kazanılması sürecinde, anne-baba, öğretmen, yakın çevre, kısacası toplum, çocuğun kendi cinsine uygun görülen tepkilerini, rollerini pekiştirirken (kız çocuklarda yumuşaklığın, erkek çocuklarda asiliğin onaylanması gibi) uygun olmayan tepkilerini (kız çocuklarda kabalığın, erkek çocuklarda yumuşaklığın onaylanmaması gibi) cezalandırmaktadır. Gözlem yoluyla öğrenmede ise çocuk, kendi cinsiyetinden bireyleri, yani hemcinslerini gözleyip model alarak, onlarınkine benzer davranışlar sergilemeyi öğrenmektedir. Edimsel koşullanma, cinsiyet rolleri dışında başka davranışların kazanılmasında da etkili bir yöntemdir. Bu nedenle, edimsel koşullanma sürecinde çocuğun belli bir davranışına tutarlı tepkiler vermek son derece önemlidir. Eğer anne çocuğunu meraklı soruları için ödüllendiriyor, fakat baba cezalandırıyorsa, bu durum çocuğun kafasını karıştıracak ve çocuk, kendisinden beklenilen doğru davranışın ne olduğuna karar vermekte zorlanacaktır. Ana-babanın doğru davranışlar konusunda uzlaşması yanında, bu davranışların öğretmen, akran grubu gibi diğer sosyal kurumlarca da desteklenmesi gerekmektedir. Örneğin, anababa tarafından cezalandırılan bir davranışın akran grubu tarafından kabul görmesi, davranışın istenilen şekilde kontrol edilmesini güçleştirecektir. Ayrıca, öğrenilmesi istenilen davranış için gerekli pekiştireç davranışın hemen ardından verilmelidir, çünkü, zamanında verilmeyen pekiştireç, istenilen davranışın kazanılmasında çoğu zaman etkili olmamaktadır.​
Bandura, insanların herhangi bir durumu, kişisel tercihler gibi içsel beklentilere göre değerlendirdiklerini, bu değerlendirmelerin de davranışları etkilediğini düşünmektedir. Davranışlardan elde edilen sonuçlar da benzer durumlara ilişkin gelecekteki beklentileri biçimlendirmektedir. Örneğin, iki öğrenci fizik sınavından benzer şekilde düşük puanlar almalarına rağmen durumu farklı yaşayabilirler. Birisi düşük puan aldığı için üzülüp, başarıdan umudunu keserek, bir daha fizik çalışmayı düşünmezken, diğeri daha iyi sonuçlar elde etmek için gerekli bilgi ve becerileri kazanmaya güdülenebilir. Bandura'ya göre, olayları açıklama biçimi iyimserleri kötümserlerden ayırmaktadır. İyimserler olumsuz olayları şanssızlıkla açıklarken, kötümserler olumsuz olayların değiştirilemeyeceğine inanmaktadırlar. Açıklama biçimi, Bandura'nın öz yeterlik kavramıyla tamamlanmaktadır.​
Öz yeterlik, kişinin çabalarının başarılı olacağına dair beklentisi, yaşamla mücadele ederken hissettiği yeterlik, beceri duygusu ve bunlara eşlik eden kendine saygıdır. Bandura'nın çalışmaları, öz yeterlik duygusu yüksek insanların pek çok yaşantıyla daha iyi başa çıkabildiklerini göstermektedir. Bu insanlar güçlüklerle baş edebilecekleri konusunda iyimserdirler ve kendilerine güvenmektedirler. Öz yeterlik duygusu düşük olan insanlar ise, sorunlarla başa çıkabilme konusunda kendilerine güvenmemektedirler. Koşulları değiştirmek için ellerinden bir şeyin gelmeyeceğini ya da yapabilecekleri çok az şeyin olduğunu düşünmektedirler. Bir sorunla karşılaştıklarında, ilk girişimleri başarısızlıkla sonuçlanmışsa, sorunu ortadan kaldırmaya yönelik düşündükleri her şeyden vazgeçmektedirler. Bandura, bireylerin çeşitli durumlarda kendi davranışlarının yeterliğini ölçmek için performans standartları geliştirdiklerini belirtmektedir. Performans standartları, öz yeterlik duygusu üzerinde oldukça belirleyicidir. Örneğin sayısal alanda biri zayıf, diğeri iyi olan iki öğrenciyi düşünelim ve ikisinin de üniversite sınavında sayısal alandan puanı yüksek olan bir bölümü performans standardı olarak belirlediklerini varsayalım. Sayısalda zayıf olan öğrenci, bu standarda ulaşamayacağını düşünürken, diğer öğrencinin böyle bir kaygısı olmayacaktır. Sayısalda kötü olan öğrenci düşük öz yeterlik geliştirecek ve kendisi için belirlediği hedefleri gerçekleştiremeyeceğini düşünecektir. Diğer öğrenci ise, güçlü bir öz yeterlik geliştirecektir. Bandura, kişinin kendi standartlarını ve kaderini belirleme gücünün olduğuna inanmaktadır. Ona göre, sayısalda zayıf olan öğrenci, kendisini başka alanlarda geliştirme yolları arayabilir, ömeğin sayısal yerine daha iyi olduğu sözel alanda şansını deneyebilir.​
Sosyal Bilişsel Kuramda Tedavi
Bandura'nın sosyal bilişsel kuramı aynı zamanda uygulamaya yöneliktir. Kuram toplumda normal dışı kabul edilen davranışların değiştirilmesiyle de ilgilenmektedir. Kurama göre, davranışlar model alma yoluyla öğrenilebiliyorsa, normal dışı bazı davranışların da aynı şekilde öğrenilmesi mümkündür. Dolayısıyla, davranışın aynı yolla yeniden öğrenilmesi ya da değiştirilmesi de mümkün olmalıdır. Bandura'nın terapi yaklaşımında, psikolojik sorunu olan bireye, aynı sorunla daha doğru ve verimli olarak başa çıkan bir diğer birey model olarak sunulmaktadır. Diğer bir deyişle, kişi kendisiyle aynı durumda olan bir modeli izlemektedir. Bandura bu noktada, terapide, yalnızca gözlenebilen davranışın değiştirilmesiyle ilgilenmektedir. Davranışın altında yatan bilinçdışı çatışmalar gibi içsel süreçleri göz ardı etmektedir. Bandura, bu konudaki orijinal çalışmasını, nevrotik düzeyde yılan korkusu olan bireyler üzerinde gerçekleştirmiştir. Çalışmada, yılan korkusu olan birey, bir yetişkinin yılana yaklaşmasını ve ona dokunmasını seyretmektedir. Yılan korkusu olan birey güvenli bir mesafeden, modelin yılana doğru aşama aşama yaklaştığını görmektedir. Daha sonra, ondan modelin yaptığının aynısını denemesi istenmektedir. Bu terapi tekniği günümüzde yaygın olarak kullanılmaktadır. Teknik sigara içme, yemek yeme ya da kötü çalışma alışkanlıkları gibi görece yalın alışkanlık problemlerinde oldukça başarılı sonuçlar vermiştir. Model alma terapisi, konuşma özürlü otistik çocukların eğitiminde de kullanılmaktadır. Otistik çocuklar dış etkilere karşı pek duyarlı değildir. Terapist, bu çocukları önce göz kontağı kurduklarında ödüllendirmektedir. Dikkat kontrolü sağlandıktan sonra, terapist model alınan ve doğru olarak cevaplandırılan her ses, kelime ve cümle için ödül vermeyi sürdürmektedir. Bu eğitim programı ile bazı otistik çocukların dil gelişiminde anlamlı ilerlemeler kaydedilmiştir.​
Sosyal bilişsel kuramda terapi, bazı durumlarda kişinin kendisini gözlemesini, tedaviden önce ve sonra kendi davranışını takip etmesini gerektirmektedir. Bu teknik, kişinin günlük tutmasını sağlayarak, günde kaç sigara içtiğinin günlükten belirlenmesi gibi basit uygulamaları içermektedir. Günlük tutturma yaklaşımı ile nerede ve nasıl sorularının cevaplarına rahatlıkla ulaşılabilmektedir. Bu yöntemle ayrıca, izlenen alışkanlık ya da davranışlara başka hangi davranışların eşlik ettiği de öğrenilebilmektedir. Ömeğin, bu yöntemle sigaranın kahvenin yanında ya da bazı arkadaşlarla beraber içildiği tespit edilebilir. Böyle bir saptamanın ardından, bireyi alışkanlığından kurtarmak için çevreyi yeniden düzenleme aşamasına geçilmektedir. Bu aşamada, sigara küllüklerini kaldırmak, kahve yerine çay içmek, birlikte sigara içilen arkadaşlarla görüşmemek gibi yeni çevresel düzenlemelere gidilmektedir. İstenmeyen davranış ya da davranışların yerini alacak alternatif davranışlar ve bu davranışlar için en doğru zaman ve yer seçimine çok dikkat edilmelidir. Sosyal bilişsel terapi yaklaşımında kullanılan bir diğer yöntem, bireyin kendisi ile sözleşme imzalamasını sağlamaktır. Bu yöntemde birey, kendisiyle yaptığı sözleşmeye bağlı kalarak hedeflerini zamanında gerçekleştirdiğinde kendisini ödüllendirirken, sözleşmeye uygun davranamadığında kendisine ceza vermektedir. Örneğin, bir tiryaki her gün içtiği sigara sayısını bir adet azaltma konusunda kendisine verdiği sözü tuttuğunda kendisini ufak bir hediye ile ödüllendirip, anlaşmaya uymadığında en sevdiği programı izlemeyerek kendisini cezalandırabilmektedir. Sözleşmeler mutlaka yazılı olmalı ve bir tanık (örneğin terapist) huzurunda yapılmalıdır. Ayrıca, anlaşmada ödül ve ceza koşulları detaylı ve açık olarak yazılmalıdır.​
Bandura'nın terapi tekniği günümüzde yaygın olarak kullanılmakta ve çok sayıda araştırma tarafından desteklenmektedir. Model almanın önemine dikkat çeken kuramıyla bir şeylerin istenmeden de olsa nasıl öğretileceğine işaret eden Bandura, davranışçı geleneğin ilkeleri ile bilişsel süreçleri bir araya getirmiştir. Bu yönüyle çoğu meslektaşının haklı beğenisini kazanan Bandura, psikoloji alanının en tanınmış kuramcılarından biridir ve çağdaş psikolojiye katkıları büyük ölçüde kabul görmeye devam etmektedir.​
B. P. ALLEN, Personality Theories: Development, Growth, and Diversity, Third edition, Boston, Allyn and Bacon, 2000: C. S. CARVER M. F. SCHEIER, Perspectives on Personality, Second edition, Boston, Allyn and Bacon, 1992; S. C. CLONINGER, Thea ries of Personality: Understanding Persons, Third edition, New Jersey, Printice Hali, 2000; J. FEIST, Theories of Personality, Second edition, Chicago, Holt, Rinehart and Winston, Inc., 1990; R. M. RYCKMAN, Theories of Personality, Fourth edition, California, Brooks/Cole Publishing Company, 1989; D. P. SCHULTZ S. E. SCHULTZ, Modern Psikoloji Tarihi(çev. Y. Aslay), Istanbul, Kaktüs Yayınlan, 2002.​
Felsefe Ansiklopedisi / Etik Yayınları​
Ayrıca bkz., SOSYAL PSİKOLOJİ.​
 
Konuyu Başlatan Benzer Konular Forum Cevaplar Tarih
1000Fikir Filozoflar 0
Piramit Savaşçılar ve Zalimler 0
Piramit Bilim İnsanları ve Yenilikçiler 0
Piramit Din Adamı ve Peygamberler 0

Çevrimiçi Üyeler

Şu anda çevrimiçi üye yok.

Forum İstatistikleri

Konular
1,554
Mesajlar
2,334
Üyeler
24
Son Üye
Tabu
Üst