1000Fikir

Yönetici
Yönetici
Mesajlar
1,941
Adiaphoros, Grekçede gözle görülür bir farklılık yaratmayan, söz gelimi matematikte göz ardı edilebilir olan, kişi açısından kendisine kayıtsız veya ilgisiz kalınabilir olan şey anlamı taşımış olan bir sözcüktür. Sözcüğü, ona ahlâksal bir belirleme kazandırarak, felsefî alana dahil eden antik felsefede Stoalılar olmuştur. Nitekim, onlarda Adiaphoros, ne iyi ne de kötü olup, ahlâkî failin kendisine kayıtsız kalması gereken şeyi tanımlamaktaydı.​
Felsefede pratiğin önem kazandığı, yararsız olduğu düşünülen teorik tartışmaların yerini önemli ölçüde ahlâklılıkla ilgili pratik meselelerin aldığı Helenistik dönemde bir tür kayıtsızlık ahlâkı geliştiren Stoalılarda hayatın nihaî amacı olan gerçek mutluluk ya da kişisel hoşnutluk hali erdemden, yani doğal yaşamdan, doğaya uygun yaşamadan, insan eyleminin doğal yasayla uyuşmasından, insanın irâdesinin Tanrı'nın irâdesine uygun düşmesinden meydana gelmekteydi. Onlar için doğaya uygun yaşam, doğadaki etkin ilkeye, insan ruhunun da kendisinden pay aldığı Aöyoça uygun yaşamdı.​
Erdem, Stoacı etik anlayışına göre biricik iyidir, çünkü yalnızca doğaya uygun olan iyidir, insan için de doğaya uygun olan, insanın amacına katkı yapmak anlamında yararlı olan, akla uygun olan eylemdir. Onların gözünde insan için gerçekten değerli olan yegâne şey erdemlerdir. Bunlardan da en önemli erdem bilgeliktir; çünkü bilgelik, insanın kendisini doğanın ayrılmaz bir parçası olarak görmesiyle ve doğanın seyrine ayak uydurmasıyla elde edilir. İnsan kendisini dünyanın gidişinden sıyırıp ayıramadığına göre, yapılacak en iyi iş dünyanın gidişini-olduğu gibi benimsemektir; olup biten her şeyi, tam bir tevekkülle zorunlu ve yararlı kabul etmektir. Doğanın akışına müdahale etmeye kalkışmak, birtakım sonuçları değiştirmeye çalışmak boşuna olduğu gibi, yanlış olup insanı mutsuzluğa sevk eder. Fakat insan doğal düzene boyun eğerse, dünyanın gidişini olduğu gibi benimserse, kendisini gereksiz sıkıntı ve tedirginliklerden kurtarır. Bilgelik vuku bulan her şeyi kalben onaylamayı öğrenmekte ve böylelikle de haz ve tutkular karşısında olduğu kadar, acı ve engellenme duyguları karşısında özgür olabilmekte yatar. Başka bir deyişle, insanın yapması gereken şey, kendisi için istikrarsızlık ve dengesizlik kaynağı olan akıldışı veya akla uygun olmayan duygular, tutkular karşısında, bağımsızlığını kazanmaktır.​
Erdemsizlik ise doğa yasasına karşıt, doğanın seyrine aykırı düşen yararsız, hatta zararlı eylemleri seçmekten oluşur. Stoalılara göre, şu hâlde, dünyada önem taşıyan, mutlak olarak iyi olan tek bir şey vardır: Erdem. Erdemsizlik ise, gerçekten kötü olan tek şeydir. Bu iki uç arasında da insanın istek, arzu ve nefretinin nesnesi olabilecek, hayat ve ölüm, sağlık ve hastalık, haz ve acı, güzellik ve çirkinlik, zenginlik ve fakirlik gibi çok sayıda şey bulunur. Bunların hiçbiri kendi içinde veya kendi başına iyi ya da kötü olmayıp, hepsi de insanın ahlaken kayıtsız kalması gereken şeyle rdir(âÖ«içjoprt). Başka bir deyişle, mutlak olarak değerli, yararlı ve değersiz, zararlı iki eylem türü, yani bir yanda bilgelik, adalet, basiret, ölçülülük, vs., diğer yanda ise cehalet, korkaklık, adaletsizlik ve ölçüsüzlük arasına, Stoalılar hayat, sağlık ve haz gibi, insanın amacıyla doğrudan hiçbir ilişkileri olmamaları anlamında ahlâklılığa ilgisiz (âÖıâtpopa) diye tanımlanan bir grup şey yerleştirirler. Laerteli Diogenes onların söz konusu düşünceleriyle ilgili olarak şunları söylemektedir: "Erdemler iyidir: Sağduyu, adalet, yiğitlik, ölçülülük ve geri kalanlar; bunların karşıtları, yani akılsızlık, adaletsizlik ve geri kalanlar kötüdür: Ne yararlı ne de zararlı olan şeyler ise ne iyidir ne de kötü; örneğin, yaşam, sağlık, haz, güzellik, güç, zenginlik, ün, soyluluk; ve bunların karşıtları olan ölüm, hastalık, zorluk, çirkinlik, zayıflık, yoksulluk, onursuzluk, soylu olmama ve benzerleri. Bunlar gerçek anlamda iyi değildirler, çeşit olarak seçilmeye değer olmalarına rağmen ne iyi ne de kötüdürler. Nasıl ki, ısının özelliği, soğutmak değil, ısıtmak ise, iyinin özelliği de zarar vermek değil, yarar sağlamaktır. Zenginlik ve sağlık, zarardan çok yarar sağlamaz. Dolayısıyla, zenginlik de sağlık da bir iyi değildir. Bundan başka, Stoacılara göre, iyi ve kötü kullanılan şey iyi değildir; zenginlik ve sağlık iyi ve kötü kullanılabilir, bundan dolayı zenginlik ve sağlık iyi değildir."​
Stoalılar burada kalmayıp, sonradan Adiaphorosayı kendi içinde bölerler; başka bir deyişle, gerçek iyiyle gerçek kötüyü belirledikten sonra, özü itibariyle iyi olmamak anlamında insanın kayıtsız kalması gereken şeyleri, birbirlerinden, insanın amacına dolayımlı olarak katkı yapabilmelerine veya insanın nihaî amacı için bir engel oluşturabilmelerine göre, kendi içlerinde tercih edilebilir şeyler, sakınılması gereken şeyler ve ahlâka mutlak olarak ilgisiz olan eylemler diye ayırırlar. Diogenes bu konuda bize şunları söyler: "'İlgisiz' terimi iki anlama gelir; o ilk olarak ne mutluluğa ne de mutsuzluğa bir katkısı olmayan şeyleri gösterir; örneğin, zenginlik, ün, sağlık, güç ve benzerleri; çünkü bunların kullanım biçimlerine göre mutlu ya da mutsuz olunabildiği için, bunlar olmadan da mutlu olunabilir. İkinci olarak, ne düşkünlük ne de tiksinti uyandıran şeylere ahlâka ilgisiz şeyler denir; örneğin, birinin başındaki saçların tek ya da çift sayıda olması, onun parmağını düz ya da kıvrık tutması. Ama ilk sırada verdiğimiz örneklere böyle "ilgisiz" denemez, çünkü onlar düşkünlük ya da tiksinti uyandırırlar. Stoalılara göre, ahlâka ilgisiz bu şeylerin bazıları seçilmeye değer olup, bazılarının ise geri çevirilmeleri gerekir; bir değeri olanlar seçilmeye değer olup, değeri olmayanlardan sakınılması gerekir. Onlara göre, değer uyumlu yaşama bir katkıdır ve her türlü iyi ile ilgilidir. Ara değer ise, doğaya uygun yaşama katkıda bulunan bir güç ya da kullanımdır, tıpkı zenginliğin ya da sağlığın doğaya uygun yaşama yaptığı katkı gibi. ... Böylesi bir değeri olan şeyler seçilmeye değer; örneğin ruhsal alanda zekâ, bedensel alanda yaşam, sağlık, güç, zindelik, tüm organlarını kullanabilme, güzellik ve benzeri şeyler; haricî iyiler alanında da zenginlik, ün, soyluluk ve benzerleri. Buna karşılık, ruhsal alanda yeteneksizlik, beceriksizlik ve benzerleri; bedensel alanda ölüm, hastalık, zayıflık, düşkünlük, sakatlık, çirkinlik ve benzerleri; haricî kötüler alanında da yoksulluk, onursuzluk, soylu olmama ve benzerleri tercihe şayan olmayan şeylerdir. Bir de bu iki bölüme de girmeyen şeyler vardır."​
Bu sonuncu ayırımların hem Stoada ve hem de Akademide dikkate değer tartışmalara yol açtığı bilinmektedir. Başka bir deyişle, Stoacıların ilk başlardaki insanın mutluluğu için sadece erdemin, ya da doğaya uygun yaşamanın yeterli olduğu ısrarından vazgeçmeleri, sadece etik bakımdan değil, epistemolojik açıdan da ciddî sıkıntılara yol açmıştır.​
D. Laeortios, Ünlü Filozofların Yaşanılan ve Öğretileri(çev. Candan Şentuna), Yapı Kredi Yayınlan, İstanbul, 2002.​
A. Long, Hellenistic Philosophy, Londra, 1986.​
F. E. Peters, Grek Philosophical Terms, New York University Press, New York, 1967.​
Ayrıca bkz. AKADEMİ, ARETE, ERDEM, STOACILIK, ZENON.​
Felsefe Ansiklopedisi / Etik Yayınları
 

Çevrimiçi Üyeler

Şu anda çevrimiçi üye yok.

Forum İstatistikleri

Konular
1,554
Mesajlar
2,334
Üyeler
24
Son Üye
Tabu
Üst