Felsefenin Önemi

Felsefenin Önemi

Tarihin en büyük filozoflarından bazılarını yetiştirmiş olan antik Yunanlılar, felsefeden bilgi sevgisini anlıyorlardı. Yunancada bulunan Philo-sophia sözcüğünün anlamı; Philo-sevgi, sophia-bilgidir ve felsefe de buradan gelir. Philosophia; bilgelik arayışı, bilgiyi sevmek anlamlarına gelmektedir. İnsanların yaşamında felsefenin önemi yerini her daim korumaktadır. Filozof ise bilgeliğe ulaşmaya çalışan kişi anlamına gelir. Felsefe, genel bir dünya anlayışıdır ve bu anlayıştan genel bir davranış şekli yansıyabilmektedir.

Öncelikle felsefeye biraz olsun meraklı olan her birey; sorgulamaya, araştırmaya ve akabinde öğrenmeye yönelmektedir. Özellikle günümüz egemen sınıfı olan burjuvazinin tüm emekçiler üzerinde sürdürdüğü baskı siyaseti gün geçtikçe artmaktadır. Bu sebepten dolayı felsefeyi okuyup öğrenmek emekçiler için büyük önem arz etmektedir. İşsizlik, yaşamın pahalılığı, gençlere sunulan iş olanaklarının kapanması, uygulanan toplumsal yasalarla demokratik özgürlüklerin kısıtlanması, baskı, Wehrmacht’ın (1935 ile 1945 yılları arasında Nazi Almanya’sının silahlı kuvvetleridir) tekrardan canlandırılması, emperyalist ülkeler tarafından sömürge yapılması vb. gibi durumlar her daim sorgulanmalıdır. Savaş tehlikesi nereden geliyor? Yoksulluk nereden geliyor? Faşizm nereden geliyor? Tüm toplumların bu soruları sorması ve gelişmeleri anlamak istemesi, bu durumu değiştirmek için atılan adımlardan bir tanesi olacaktır. Öyleyse felsefe; bir dünya anlayışı ise ve pratik sonuçlar sunuyorsa bu dünya anlayışına sahip olmak, doğru bir yoldur. Tam bu noktada, her insanın hayatını etkileyen toplumsal olaylarda felsefenin önemi karşımıza çıkmaktadır.

Gerek toplum olaylarında, gerek bireysel yaşamda dayatılan; “kaderin cilvesi”, “her zaman zenginler ve yoksullar olacaktır”, “eğer bu ormanda başkasının seni yemesini istemiyorsan, sen başkasını yemelisin”, “böyle gelmiş böyle gider” gibi algılar yaratıldığından dolayı birçok yanlış sistem insanlar tarafından kabul görmektedir. Tam bu noktada sorgulayan insan; umutsuzluk değil güven, kadere boyun eğmek değil mücadele etmek, kabulleniş değil direniş, mutsuzluk değil mutluluk gibi kavramları tanımaya başlar ve bunlar doğrultusunda bulunduğu her eylem onu pratik çözümlere götürecektir.

Evrenin bir parçası olan insan; evreni ve doğayı anlayabilmek için genel sorunları analiz etmek durumundadır. Ve bu konuda izlenecek yol felsefeden geçer ve bu durumda felsefenin önemi bir kat daha artmaktadır. Devlet nedir? Güzel nedir? İnsanoğlunun kabul etme-reddetme, inanma-inanmama, doğruluk-yalan gibi davranışları neye dayanır? Özgür müyüz? Özgürsek nerede ve nasıl? İyilik doğuştan mı gelir? İyi nedir? Bu ve bunlar gibi soruları kendine soran ve yaşamı bütün yönleriyle incelemek isteyen kişi birçok farkındalık yaşamaya yaklaşmıştır demektir. Gelmiş geçmiş en büyük filozoflar hayatlarını, sordukları bu sorulara harcamıştır: Toplum tarafında kabul görmeyen Sokrat, düş kırıklığı yaşamanın inceliklerine değinen Seneca, kendini yetersiz hissetmekle ilgilenmiş Montaigne, Epikuros, Schopenhauer, Aristo… Bu liste epey uzayabilir!

Felsefe çoğu zaman gerçekle ilgisi olmayan şeyler gibi görülmektedir, bir fikir oyunu gibi. Karanlık her zaman kötülüğe elverişlidir. Felsefede karanlık ve zararlı bir taraf da vardır. Fakat aydınlık ve iyilikçi bir felsefe insanoğlunu her daim özgürleştirir. Büyük Fransız filozofu Descartes, kendinden önce bazı kişilerin felsefeyi karanlık ve tehlikeli bir oyun olarak nitelendirmek istemelerine hitaben şunları dile getirmişti: “Yararlandıkları ilkelerin anlaşılmazlığı nedeniyle, her şeyi biliyormuşçasına, çekinmeden hemen her konuda fikir beyan edip konuşabilirler. En kurnaz ve en beceriklilere karşı, onlar inandırma olanağına sahip olmaksızın, tüm söylediklerini savunabilirler. Bu bakımdan böyleleri, bence gözleri gören biriyle eşit koşullarda dövüşebilmek için onları çok karanlık bir mahzenin karanlığına doğru çeken bir köre benzerler.”

Felsefenin biraz olsun ucundan tutan bir insan, gerçeklere gün geçtikçe daha da yaklaşacaktır. Günlük yaşamdan, toplumsal olaylara kadar acı veren her sorun ve olaya karşı, rahatlıkla felsefeye başvurulabilir ve felsefenin önemi anlaşılabilmektedir. Yaşama ilişkin zekice, rahatlatıcı ve esprili yaklaşımı ile hem kendimizi iyi hissetmemizi, hem sorgulamamızı hem de bilgelik üzerinden yeniden düşünmemize olanak sağlıyor felsefe.

İncelenmesi gereken felsefe dallarına bir sonraki yazılarımıza devam edeceğiz!

Kaynak 1: Felsefenin Temel İlkeleri – Georges POLİTZER
Kaynak 2: Felsefenin Tesellisi – Alain de BOTTON

0
Neden Suriyelilere Vatandaşlık Verilmeli? NASA’nın Juno Uzay Aracı Yolculuğunu Tamamladı

Yorum yapılmamış

No comments yet

Bir yanıt yazın